Louis Seiller
Çeviri: Serap Güre
İştip şehrinin merkezinde ve girişinde yoldan geçenlerin dikkatini çeken duvar resimleri var. İplik, iğneler ve hepsinden önemlisi eller, alışılagelmiş futbol sloganları ve etiketleri arasında öne çıkıyor. Bu uzman eller, Kuzey Makedonya’nın doğusundaki kadın tekstil işçilerinin elleridir. Bu militan duvar resimlerinin arkasındaki örgüt Glasen Tekstilec. Derneği’nin kurucusu Kristina Ampeva duvar resimleri ile ilgili şunları söylüyor: “Tekstil fabrikalarında çalışan kadınlar bölgenin kimliğini temsil ediyor. Onları ödüllendirmeli, haysiyetlerini geri vermeliydik.”
İştip, 70 yıldan bu yana Kuzey Makedonya’daki tekstil endüstrisinin kalesi. Sektör düşüşte ama hâlâ yaklaşık 30 bin kişiyi istihdam ediyor; bu, iki milyon nüfuslu ülkede hatırı sayılır bir rakam.
Her sabah binlerce kadın işçi otobüslerle Kuzey Makedonya’nın kasaba ve şehirlerinin eteklerindeki fabrikalara götürülüyor.
Ampeva bu işçilerden biri, dokuz yıldır terzi olarak çalışıyor. 30’lu yaşlardaki bu kararlı kadının çalışma yaşamına dair acı anıları var ama bu onun kararlılığını körükleyerek örgütlenme çalışmalarına başlamasına neden olmuş; “Haklarınızı, çalışma koşullarınızı, ne kadar ücret almanız, kaç saat çalışmanız, ne kadar fazla mesai ödenmesi gerektiğini ve haklarınız ihlal edildiğinde size kimin yardım etmesi gerektiğini açıklayacak kimse yoktu. Bize hiçbir şey anlatılmadı. Bu nedenle kadın tekstil işçilerinin hakları için mücadele etmek amacıyla Glasen Tekstilec’i kurduk.”
Kuzey Makedonya’da yüzlerce fabrika Avrupa’nın büyük markalarına kıyafet ve ayakkabı üretiyor. Bu fabrikalardaki çalışma koşullarının ne kadar zorlu olduğu bir sır değil ancak iş kanununun yaygın ihlallerine karşısında bir karşı çıkış yok.
Glasen Tekstilec, 2017’deki açılışından bu yana hak ihlallerini tanıklıklar aracılığıyla günlük olarak topluyor. Örgütün ofisinde karşılaştığımız Dimitrinka, “Fabrikadaki koşullar felaketti” diye anlatıyor. Yaklaşık 60 yaşındaki bu eski tekstil işçisi, İştip’in ana üretim birimlerinden birinde 20 yıldan fazla bir süre çalıştı.
Fabrikanın krize girdiği 2021 yılında Dimitrinka ve meslektaşları üç aydan fazla bir süre ücretsiz olarak çalıştı. “Bunun üzerine yardım için Kristina’ya başvurduk. Kendisinden bizimle patronlarımız arasında arabuluculuk yapmasını istedik.” diyor. Kristina, düzenli olarak televizyonlara çıkarak sadece birkaç ay içinde tekstil endüstrisindeki kadın işçi mücadelesinin vücut bulmuş hali ve şikayetlerinin sözcüsü haline geldi. Telefonu durmadan çalıyordu.
Terzileri iğne ve iplikle silahlanmış süper kahramanlar olarak tasvir eden dev posterlerle süslenen örgütünün binası her gün işçileri ağırlıyor. Hak ihlallerine karşı nasıl bir savunma geliştirecekleri konusunda ücretsiz danışmanlık ve güncel hukuki yardım alıyorlar. Fabrikalarda çalışma saatlerine uyulmuyor, maaşlar aylarca gecikiyor, fazla mesai ödenmiyor, doğum izni verilmiyor, vs.: Örgüt üyeleri işçilerin şikayetlerini yazıp iş müfettişliği gibi ilgili kurumlara iletmeye çalışıyor.
İşçi sınıfı dibe doğru yarışla karşı karşıya
Tekstil sektörü istikrarlı bir şekilde gerilemesine rağmen hâlâ Kuzey Makedonya’nın GSYİH’sının yüzde 10’undan fazlasını oluşturuyor. Üretiminin tamamına yakını ihracata yönelik olup, İştip bölgesindeki fabrikalar ağırlıklı olarak Alman, Belçika ve İtalyan markalarına çalışıyorlar.
Güneydoğu Avrupa’da fabrikalara sahip olmak bu büyük şirketler için özellikle avantajlı.
Ampeva bu avantajı şöyle açıklıyor; “Bangladeş veya Çin’deki gibi ucuz işgücünüz var, ancak Batı Balkanlar’dasınız. Ürettiklerinizi yalnızca bir günde Almanya’nın herhangi bir yerine gönderebilirsiniz. Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ ve Kuzey Makedonya’da fabrikaları olan bu firmaları cezbeden de bu.”
2005’ten bu yana Avrupa Birliği’ne aday olan Kuzey Makedonya’nın kâğıt üzerinde koruyucu bir çalışma mevzuatı var, ancak bu mevzuat üretimde nadiren uygulanıyor. Küçük ülkenin resmi kurumları gelişkin değil ve etkili işverenler, karar vericilerin azgelişmişliği sayesinde kendilerini çok iyi savunuyorlar. Devletin denetim mekanizmaları çalışmıyor.
Kuzey Makedonya Tekstil, Deri ve Ayakkabı Endüstrisi Birliği (STKC) bu konuda harekete geçtiğini söylüyor. Başkanı Ljupco Radovski, Equal Times’a: “İş müfettişliği, kamu ombudsmanı veya yasal işlem aracılığıyla her bir işçi hakkı ihlaline tepki gösteriyoruz.” şeklinde bir açıklamada bulundu ama yapılanların yetersiz olduğu söyleniyor.
Viyana Uluslararası Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (WIIW) ekonomisti ve 2017 ile 2019 yılları arasında sosyal demokrat hükümetin eski danışmanı Branimir Jovanoviç ise “İşçiler tarafından yapılan şikayetler çoğunlukla iş müfettişliği ve adli makamlar tarafından göz ardı ediliyor.” diyor.
Patronları kayıran bu sistem, son 30 yıldır hiç bitmeyen bir ‘ekonomik geçiş’ içinde olan birçok Doğu Avrupa ülkesini tehdit ediyor. Sosyalizmden sonra hızla artan kuralsızlaştırma ve özelleştirmelerle işçi sınıfı, zafer kazanan neoliberalizmin dayattığı sosyal çöplüğün dehşetiyle karşı karşıya kaldı. Kuzey Makedonya ekonomisi hâlâ Yugoslavya sonrası dayatılan sanayisizleştirmenin sıkıntısını yaşıyor ve siyasi liderler yabancı yatırımcılara kırmızı halı seriyor.
Üsküp Sosyal ve Beşeri Bilimler Enstitüsü’nden (ISSHS) sosyolog Zdravko Saveski şöyle açıklıyor: “Kuzey Makedonya coğrafi olarak Avrupa’da bulunuyor, ancak özellikle çalışma standartları söz konusu olduğunda tipik kapitalist bir ülke. Örneğin, Batılı bir şirketin daha esnek çalışma koşullarına ihtiyacı varsa, ki bu genellikle mevcut iş yasasını ihlal etmek, mevzuatı değiştirmek anlamına geliyor, şirketin bunu sağlamasına hükümet yardımcı olabiliyor. Geçtiğimiz günlerde Bechtel-Enka projesinde bunu bir kez daha gördük.” 2023 baharında bu güçlü Türk-Amerikan konsorsiyumunun sosyal demokrat hükümete haftalık yasal çalışma süresini 60 saate çıkarması için baskı yaptığı söyleniyor.
Diğer sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte Glasen Tekstilec, STKC ve Makedonya Sendikalar Federasyonu (SSM) harekete geçti ve bu tasarıyı geçici olarak iptal ettirmeyi başardı. Sürekli siyasi yolsuzluk skandalları ile çalkalanan ülkede, Makedonya Uluslararası İşbirliği Merkezi’nin (CMCI) yaptığı bir araştırmaya göre yolsuzluk vatandaşların bir numaralı kaygısı.
İşçilerin yüzde 10’u yoksul
Glasen Tekstilec, kadın tekstil işçilerinin hizmetine sunduğu uzmanlığın gücüyle kendisini sosyal diyalogda muhatap olarak kabul ettirdi. Örneğin kuruluş, 10 yıl önce 130 avro olan asgari ücretin bugün 320 avroya yükselmesine katkıda bulundu.
Ampeva ve meslektaşları aynı zamanda bölgedeki çalışma mevzuatına saygı duyan az sayıdaki patrona da tavsiyelerde bulunuyor. Bunun bir örneği Hristian Velkov ve İştip’e 30 kilometre uzaklıktaki küçük bir kasaba olan Sveti Nikolé’deki aile şirketidir. Babasının ardından fabrikanın yönetimini devralmayı planlayan 22 yaşındaki patron, “Buradaki çalışma koşulları bölgedeki diğer şirketlerden çok farklı. İşçiler haftada 40 saat çalışıyor ve maaşlar 25.000 ila 34.000 dinar (400 € ila 560 €) arasında değişiyor. Ayda fazladan iki gün, saat ücreti artı yüzde 35 oranında ödeniyor.” diyor. Glasen Tekstilec yakında tam teşekküllü bir sendika haline gelecek ve genç patron sendikaya karşı değil.
Uluslararası çatışmalarla da bağlantılı olarak dörtnala yükselen enflasyonun eşitsizlikleri artırdığı ve işin özel sektör çalışanları için daha da güvencesiz olduğu bir dönemde, ücret meselesi işçilerin taleplerinin merkezinde yer alıyor. Pek çok uzman tekstil sektörünün mevcut krizden sağ çıkamayacağını düşünüyor: Ekonomist Jovanoviç, “Kuzey Makedonya’daki işçilerin neredeyse yüzde 10’u, Avrupa’daki en yüksek oranlardan biri olan yoksulluk içinde yaşıyor” diye uyarıyor. “Aynı zamanda ülkedeki en zengin yüzde 1, toplam milli gelirin yüzde 14’ünü kazanıyor ve bu ekonomik eşitsizlikler en çok tekstil fabrikalarında kendini gösteriyor. Ücretlerin bu kadar düşük olduğu, işin zor olduğu, koşulların kötü olduğu ve işçilerin tüm kârı ceplerine attığını bilen bu sektörde kimse çalışmak istemez. Eğer işler yakında değişmezse tekstil sektörü yavaş yavaş yok olacak.”
Zaten 2008 krizi ve Covid-19 salgınından ağır darbe alan Kuzey Makedonya tekstil endüstrisi son günlerini mi yaşıyor? Sektördeki çalışma koşulları Almanya’ya göç etmeyi tercih eden gençleri uzaklaştırıyor. İşgücü sıkıntısı nedeniyle giderek daha fazla Avrupalı şirket işlerini Kuzey Afrika’ya taşıyor.
Yorulmak bilmez Ampeva, “Sektör çöküyor, çünkü işçilerinin ücretlerini ödemeyen tüm bu şirketlerin sorumluluğunu kimse üstlenmiyor” diye tepkisini ifade ediyor. “Maalesef suça dayalı bir ekonomi ve politikacılarımız da bu suç uygulamalarını desteklemesi nedeniyle gençlerimiz ülkeyi terk ediyor” diyor.
* Glasen Tekstilec, 2017 yılında kurulmuş, kâr amacı gütmeyen sivil toplum kurumudur. Glasen Tekstilec, işçilerin sorunlarını, insan ve işçi hakları ihlallerini ortaya çıkarmak için çalışmaktadır. Eğitim, tartışmalar, konferanslar, seminerler ve savunuculuk, lobicilik, araştırma derneğin faaliyet biçimleri arasında yer alıyor. Ayrıca iş yasalarının ve diğer normatif düzenlemelerin yapılmasına katkı sağlama gibi çalışmaları da var. Derneğin çalışma alanı özel sektör, ağırlıklı olarak tekstil, deri ve ayakkabı endüstrisi. Glasen Tekstilec yürüttükleri program ve projeler aracılığıyla, insan haklarını, işçi haklarını, dışlanmışların adalete erişimini, cinsiyete dayalı ayrımcılığa karşı korumayı, cinsiyet eşitliğinin teşvik edilmesini ve eşit ücretin desteklenmesini savunuyor. Tekstil sektöründe çalışanların %90’ının kadın olduğu dikkate alındığında derneğin odak noktası kadın hakları oluşturuyor. Ama dernek, tekstil, deri ve ayakkabı endüstrisinde çalışan ötekileştirilmiş ve savunmasız nüfusun (Roman, LGBT, bağımlılar, seks işçileri vb.) statüsünün ve haklarının korunması için de çalışacağı taahhütünde bulunuyor. Gönüllülüğün, gönüllü yönetiminin ve gençlerin hem kuruluş içinde hem de dışında aktif katılımının güçlendirilmesi ve geliştirilmesi de derneğin hedefleri arasında yer alıyor.Yaptığı başarılı çalışmalar sonucunda dernek tam teşekkülle bir sendikaya dönüşecek.
18 Mart 2024 – EQUAL TIMES
Yazının aslı için buraya tıklayınız