Mar&Bit işçileri başardı: Patron işçi alacaklarının tümünü veriyor

Mar&Bit Adana’da bir tekstil fabrikası. Geçtiğimiz günlerde işçiler çok düşük tazminatlarla işten atıldılar. Kadın işçilerin tuvalete rahat gidemedikleri, emzirme ve doğum izni kullanamadıkları işyerinde, BİRTEK-SEN’le birlikte eyleme geçtiler. Direniş başarılı oldu, patron işçi alacaklarının tümünü ödemeyi kabul etti.
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com

“Mar&Bit” ismiyle Adana’da faaliyet gösteren taşeron fabrika, geçtiğimiz haftalarda 290 çalışanı haklarını vermeden işten çıkardı. İşçilerin bir kısmı, patronların dayatmalarına boyun eğerek çıkışları imzaladı. Bazıları ise direnme yolunu seçti. Bu aşamada tekstil sektöründe çalışma yürüten BİRTEK-SEN’e ulaşan işçiler, sendika ile birlikte haklarını almak üzere bir mücadele örgütlediler. Fransa kökenli fakat Türk patrona ait olan LC Waikiki firmasına fason üretim yapılıyordu burada. İşveren, o kadar düşük bir çıkış tazminatı vermişti ki, çıkardığı emekçilerde bu büyük bir öfkeye neden oldu.

Hayatlarında hiç sendikayla tanışmamıştı Mar&Bit işçileri. Mağduriyetlerini anlatmak ve çözüm aramak için ilk kez bir sendikaya gittiler. Birleşik Tekstil, Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN), mağdur işçilerle birlikte emekçilerin hak ihlallerine yönelik protesto gösterileri örgütledi. Kadınlar bu eylemlerde en öndeydi. Protestoda hem seslerini yükseltmişler hem de insanların LC Waikiki mağazalarından alışveriş yapmamaları yönünde bir kamuoyu oluşturmuşlardı. Eylemler sonuç verdi, birkaç gün önce patron işçiler ve BİRTEK-SEN yöneticileri ile görüşmeyi kabul etti. Sendikanın talebi olan kıdem, ihbar ve yıllık izin gibi alacakların ödenmesini patron kabul etti ve anlaşma imzalandı.

Adeta modern köle

Bu direniş kazanımla sonuçlandı ama lüks moda markaları için çalışan taşeron firmaların, iş yasalarını ihlâl ettikleri ve işçilere ciddi baskılar yaptıkları bir gerçek. Adana Yüreğir’deki tekstil ve konfeksiyon fabrikalarında, son yıllarda koşullar iyice çetin hale gelerek, adeta modern köle evlerine dönüştü. Kadın işçiler açısından durum daha da ağırdı. Geç maaş ödenmesi, işçiye hakaret, çalışma saatlerinin keyfi uzatılması gibi sorunların yanı sıra, kadın olarak başka neler yaşıyorlardı? O bölgede kadın işçilerin karşılaştığı can yakıcı sorunlar nelerdi? Bütün bunları, Birleşik Tekstil, Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası’nın avukatı Sevil Aracı ile görüştük.

Sevil Aracı

‘Bu sektörde yıllık izin olmaz!’


Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu Av. Sevil Aracı. 20 yıllık hukukçu. Daha çok işçi ve kadın hakları alanındaki davaları takip ediyor. Mar&Bit işçilerinin Adana’da tekstil sektöründe pek çok işyerinde olduğu gibi kötü çalışma koşullarında üretim yaptıklarını söylüyor; “Tam olarak haklarını alamadan çalışıyorlardı. Örneğin yıllık izinlerini dahi kullanamıyorlardı. Yıllık izin talep ettiklerinde, ‘Tekstil sektöründe yıllık izin kullanıldığı nerede görülmüş’ gibi cevaplar alıyorlardı! Bu çalışma koşullarına depremin hemen sonrasında, ne kadar süreceği belli olmayan bir ‘ücretsiz izin’  dayatması eklendi. İşçiler haklı olarak nasıl geçineceklerini sorduklarında ise işyerinin zaten kapanacağı söylenerek, çok küçük rakamlar karşılığında tüm haklarından vazgeçmeleri dayatıldı” diyor.

Emekçilerin protestosu ses getirdi

Bu süreç içinde de, patronların manipülasyonlarına aldanarak, bireysel anlaşma yapma yolunu tutan bazı işçilerden de söz ediyor. Son gelişme olarak şu bilgiyi paylaşıyor Sevil Aracı; “Sonuna kadar birlikte mücadele yürüten bir grup işçi ise daha iyi koşullarda bir anlaşma ile süreci sonlandırdılar. Bu süreçte patronun daha önce uzlaşma imzalattığı, ama haklarını eksik almış işçilerden de içerde kalan haklarını kazananlar oldu. Bu aslında hukuken bir hakkı kalmayanların da mücadele ile kazanım elde edebileceği konusunda çok güzel, olumlu bir örnek oluşturdu.”

‘Kuralsız bir çalışma sistemi hâkim’

Mar&Bit’te işçilerin çalışma koşullarının hak ihlalleriyle dolu olduğunu anlatıyor hukukçu Aracı. Asgari ücretle bir çalışma söz konusuymuş. Şunun altını çiziyor; “Tekstil sektöründe kalabalık fabrikalarda asgari ücret yaygın iken, merdiven altı atölyelerde çok daha düşük ücretlerle de işçi çalıştırılması durumu söz konusu. Kuralsız bir çalışma sistemi hâkim maalesef. İşçiler işyerlerinde hijyenden sağlığa pek çok sorun yaşıyorlar, talepleri görmezden geliniyor. Pek çok fedakârlık yaparak, uzun mesailerle çalışmalarına rağmen haklarını alamıyorlar.”

İşveren, sendikayı muhatap almak istemedi

Mar&Bit işçilerinin işten çıkarıldıktan sonra sendikaya ulaşabildiğini, o nedenle sendikalı bir şekilde çalışma deneyimi yaşayamadıklarını anımsatıyor ve ekliyor Avukat Aracı; “Ancak işçiler bu süreçte örgütlü mücadelenin nasıl kazanımla sonuçlandığını görmüş oldular. Umuyorum ki bu deneyimi yaşayan işçiler, yeni çalıştıkları işyerlerinde sendikalı bir şekilde çalışmak için örgütleneceklerdir. Tüm işverenler gibi Mar&Bit işvereni de sendikayı muhatap almak istemedi. Sendikayı aradan çıkararak, arabuluculuk kanalıyla tek tek işçilerle anlaşma yoluna gitti. Maalesef bu sırada bir kısım işçiyi de ikna ettiğini öğrendik. Ama bu durumu kabul etmeyen ve sonuna kadar birlikte hareket eden işçiler de oldu. Eylem yaptılar, haklarını yüksek sesle dile getirdiler. En büyük kazanımı ise bu işçiler sağlamış oldu.”

İşçiden fabrika kaçırmak!

İşyerlerinde son dönemde işverenlerin sıklıkla başvurduğu bir yöntem olarak isim değişikliğinden söz ediyor; “İsim değişikliği yapmalarının nedeni borçlarından, işçi alacaklarından kaçma amaçlı. Maalesef iş yasalarında bunun engellenmesine yönelik düzenlemeler yok. Ve sahte iflaslar ile işçilerin elleri boş bırakılabiliyor. Böylesi durumlarda işçiler mahkemede kazansalar dahi, fiili olarak alacaklarını tahsil edemiyorlar. Patronların bizzat kendi malvarlıkları ile de çalıştırdıkları işçilere karşı sorumlu tutulması gerekiyor. Yasal olarak bu sağlanmadığı sürece işçilerin kanunla korunduğundan söz etmek mümkün değil. Sözde zayıf olan işçiyi savunması gereken iş mahkemelerinin kararları da maalesef bu uygulamalarla boşa düşürülüyor.”

Mesaiye kalmaya zorlanıyorlar 

Kadın işçilere, doğum izni, emzirme izni gibi hakları birçok işyerinde neredeyse hiç tanınmıyor.  Hakkını talep edene ise ‘çık’ deniyor. Peki o bölgede kadın çalışanlar nelerle karşılaşıyor? Bir işçi avukatı olarak o bölgede kadın işçilerin yaşadığı en can yakıcı sorunlar neler? Hukukçu Aracı’nın yanıtı dikkat çekici: “Kadın işçiler, genellikle evde çocukların sorumluluğunu alan kişi olmalarından kaynaklı olarak çocukları nedeni ile izin almak zorunda kalıyor. Böyle zamanlarda izin verilmemesi, mesaiye kalmaya zorlanmaları gibi sorunlar çok sık yaşanıyor. Yine işyerlerinde tuvaletlerin kullanımı konusunda çoğu zaman kadın işçiler problemle karşılaşıyorlar. Yeterli hijyenik ortamın olmaması çoğu kez sağlık sorunlarına yol açıyor. Uzun süreler dinlenme olanağı hiç verilmeden çalıştırılmaları da hastalıklara neden oluyor. Bunlar genel olarak işçi kadınların hemen her işyerinde yaşadığı sorunlar. Doğum, emzirme konusunda değil bir hak tanıma, emzirme izni isteyen kadın işçiyi çıkarıyorlar!”

Kadın emeğiyle yapılan o cafcaflı gömlekler

LC Waikiki markası, belli bir kesime hitap ediyor. Ürettikleri o çocuk giysileri ve gömleklerin fiyatları 300-1000 TL arasında. Bunu giyerek büyümüş bir nesil, o cafcaflı tişörtlerin kadın emeği ile yapılmış olmasından muhtemelen haberdar değil. Evdeki bebeğini emzirmek amacıyla fabrikadan erken çıkmak isteyen kadını derhal işten el çektiren işveren elbette kanunu biliyor.  4857 Sayılı İş Kanunu’nun 74’üncü maddesi şunu net olarak söylüyor: “Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler.”

Fotoğraf: BİRTEK-SEN

Paylaş:

Benzer İçerikler

70 gündür fabrika önünde direnen Polonez işçileri kadın örgütlerini ve feministleri dayanışmaya çağırıyor. Bu çağrıyı ilettiğimiz ve iletimize cevap veren kadın örgütleri “boykot ve dayanışma eylemleri yapalım” fikrinde ortaklaşıyor. O halde gelin Polonez’de kadın işçilerin taleplerini yaygınlaştırıp, seslerine ses katalım…
Türk-İş dün 81 ilde “Zordayız, geçinemiyoruz” diyerek eylem çağrısı yaptı. Ancak işçiden habersiz, fabrika ve işyerlerinden uzak bir eylemden beklenileceği üzere zayıf görüntüler ortaya çıktı. İstanbul’daki eylem bunun en sarih örneği oldu.
CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Bizlerin bütçesine daha ‘uygun’ market raflarında sıkça gördüğümüz, işlenmiş et ürünleri markası olan Polonez, bir süredir işçi ve sendika düşmanlığıyla anılıyor. Fazla mesai dayatmasıyla ev yüzü görmeden çalışan kadın işçilerin sendikalaşma mücadelesini tanımayan Polonez’de kadınlar, düşük ücretlerle ağır işlerde hakarete maruz kalarak çalışıyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!