Menemen Belediyesi’nde AKP’li olmayan kadın işçiler neler yaşadı?

AKP’li yöneticilerin baskı uyguladığı Menemen Belediyesi’nde kadın işçiler sürgüne gönderildi. Onları yıldırmak için süpürgeyi araç olarak kullandılar. Tazminatsız atıldılar fakat sessiz kalmadılar. Belediye önünde 83 gündür direniyorlar. Eylemci işçilerden Umut yaşananları anlattı.
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com

Yerel seçimlerden 2 ay sonra, Menemen Belediyesi’ndeki 400 çalışan, AKP’li belediye başkanının doğrudan talimatıyla işsiz kaldı. Diğer yandan, listelerinde yer alan bazı işçileri, özellikle kadınları belediyenin farklı birimlerine sürgüne yolladılar. Amaç mobbingdi ve bunu mislisiyle yaşattılar. Yönetim bu tutumunu ekonomik sorunlara havale ederek açıklamaya kalksa da siyasi bağlantılı olduğu gayet açıktı. İşten çıkarma fiili olarak ayrımcı nedenlere dayanıyordu. İşçiyi muhalif düşüncesinden dolayı cezalandırmıştı belediye. AKP’li olmayanları kurumdan “arındırmak” isteyen yönetim, çok ilginç uygulamalara imza attı.

Dikensiz gül bahçesi

Umut Kavasoğlu

Kurumda, Belediye-İş Sendikası’nın örgütlü olmasından rahatsızdılar ve bu doğrultuda bir plan işlettiler. Çıkarılan işçilerin 350’si geri alındı ve tek bir şart öne sürüldü; Hizmet-İş Sendikası’na üye olmak! Ve Belediye-İş’in işyeri temsilcileri, sendika yöneticileri ve birkaç işçi hariç üyelikler gerçekleşti. Çalışanların çoğunluğu, AKP’yle iç içe olan Hizmet-İş Sendikası’na geçti. Belediye-İş’in üyesi kalmadığı için yetkisi sınırlanmıştı. Ve son darbeyi de vurdular. Belediyeyi dikensiz gül bahçesine çevirme icraatlarına birini daha eklediler. Ve yasal olarak suç olduğu halde, sendikacıları da işten çıkardılar. Kanuna aykırı başka bir uygulamaya daha imza attılar; bu insanlar işsiz bırakılırken tazminatları ödenmedi!

Muhalif kadınların, temizlik işlerine sürgüne gönderildiğinden söz etmiştik. Bu işçilerden biri de Belediye-İş Sendikası temsilcisi Umut Kavasoğlu’ydu. Sendikası da yönetim için elbette sorundu fakat bu cezalandırmaya neden olan asıl olarak CHP’li olmasıydı. Genç kadın, 6 yıl önce işe girmişti. Sosyal Yardımlar bölümünün sorumlusuydu. “AKP kazanınca, CHP’li olduklarını bildikleri işçilerin eline faraşı ve süpürgeyi verip, sokaklara gönderdiler” diyor. Umut, büro çalışanıydı, sosyal hizmetlerden tamamen farklı olan sokak süpürme işine adapte olurken sorun yaşamış mıydı? Bu süreci nasıl geçirmişti?

“Öyle süslü püslü yol mu süpürülür”

Yanıt verirken hem soru soruyor hem de bakış açısını yansıtıyor Umut: “Tabii çok zor oldu işe alışmam. Fakat temizlik görevlisi arkadaşlarımın işine asla bir olumsuzluk yüklemiyorum. Her iş kutsaldır. Söylemek istediğim şu; üniversitede 2 yıl İnşaat Teknikerliği bölümünde okuyan biri olarak, işim bu mu olmalıydı? Kaldırımlarda çalı süpürgesini sallarken, ilk zamanlar hep bu düşüncelerle meşguldü zihnimiz. Eğitimimle yaptığım iş bağdaşmıyordu. Tabii onlar da tam bu şekilde üzülmem için beni buraya yönlendirmişlerdi. Tamamen mobbing olarak kurgulamışlardı bu sürgünü. İçimizi kemiren o düşünceler içindeydik bütün gün.”

Hayatında hiç ana cadde süpürmemiş biri olarak neler hissediyordu? Diyor ki; “O anki ruh halim o kadar farklıydı ki. Atılmadan önce işçi arkadaşları gördüğümde, ‘zor iş’ diye geçirirdim aklımdan genellikle. Bu kez ben aynı işteydim. Sabahları işe gelirken hep büro işimde giydiğim kıyafetlerimle yola çıkıyordum. İlk zamanlar masa başı işime gidiyor gibi hazırlanıyordum. Makyajımı yapıyor, saçıma her zamanki gibi şekil veriyordum. Zaten giyimime dikkat ederim, her zaman özenliyimdir bu konuda. Şık görüntüyle elimde faraş ve süpürge tezattı ama bu alışkanlığımdı. Başlangıçta şaşkındım, beceremiyordum. İşten utandığım için değil asla. Büro dışında ilk kez bir işi yapmak durumunda olduğumdan dolayı.” Peki, ilginç nelerle karşılaşmıştı; “Yoldan geçenler önce beni süzüp, sonra elimdeki süpürgeme bakıyorlardı. O makyajlı halim ve büro kıyafetimle sokağı temizlememi yadırgıyorlardı. ‘Öyle süslü püslü yol mu süpürülür’ diye laf çarpıyorlardı. İlk zamanlar hep bu şaşkınlıkları yaşadım, sonra alıştım.”

“Bizim belediyede çalışmadığımızı iddia ediyorlar!”

Sürgün edilen kadın işçiler, sıkıntı duymadan temizlik yapıyordu artık. Zaten amaç da utanıp, sıkılmanın en dibini yaşatıp istifa ettirmekti. Böylece tazminat ödemekten kurtulmuş olacaklardı. Süpürge, mobbing aracı olarak kullanıldı. Bu zihniyetin temelinde, “Bakın sizi en berbat yere sürdük, en aşağılık işi verdik” tutumu yatıyordu. “Sizi çöpçü yaptık” mantığı bütün temizlik emekçilerini de aşağılamaktı esasında. Onlar “en pis iş”in içindeydi ve bundan dolayı o bölüme sürerek cezalandırmak istedikleri işçilerin ruh halini bozguna uğratabilmeleri mümkün olacaktı. Onların hesabıyla “çöpçülükten” rahatsızlıkları istifa etmelerine de neden olacaktı! Bu çerçevedeki yorumunun ardından genç kadın diyor ki; “Fakat hesapladıkları gibi değildi. İlk günlerin şoku hariç verilen işe adapte olduk. Görevlendirildiğimiz alanları temizledik. Tam 3,5 ay Menemen caddelerinde süpürge salladık.” Tabii ki yasal yollara da başvurdular. Vaka şimdi dava dosyalarında da ilerliyor. Tazminatlarını ve sosyal haklarını hukuk yoluyla talep eden işçiler ilginç bir hamleyle karşılaştı. Belediye, attığı işçilere karşı dava açtı. Bu dava dilekçesinde “Bu işçiler belediyemizin çalışanı değildirler” ibaresi yer alıyor! “Belediyede çalışmadığımızı iddia eden yönetime karşı hukuksal olarak da mücadelemizi başlattık” diyor Umut.

Umut, İzmir topraklarında doğmuş, tüm yaşamını burada sürdürmüş. Aile geçmişi de yine bu şehirde. Evli ve 2 küçük çocuğu var. İlk olarak iş hayatına Yapı Denetim firmalarında adım atmış. Müteahhitlerin inşaatlarını denetleyen bu işyerlerinde, “inşaat teknikeri” olarak eğitimini aldığı mesleğini sürdürmüş. Sonra Menemen Belediyesi’nde işe girme fırsatı karşısına çıkınca bunu değerlendirdiğini vurguluyor. 6 yıl sonra ise öyle garip bir hak ihlaliyle karşılaşıyor ki. “CHP’li olma” suçuyla önce sürgüne gönderiliyor sonra işine son veriliyor! Bu arada bir çalışanın özel hayatından bir fotoğraf belediye yönetimini ilgilendirir mi? Ne var ki Menemen Belediyesi’ni ilgilendiriyor. Bu ön bilgiyi paylaşan Umut, vakayı anlatıyor; “Seçimden önce katıldığım CHP etkinliklerinde fotoğraflarımız çekilmişti. Herkesin bir siyasi görüşü olabilir ve yakınlık duyduğu partinin eylemine katılabilir. Ama parti muhalifse, bizim belediyemizde bu bir ‘suç’ olarak değerlendirilip, çıkarılma nedenine dönüşebiliyor. O fotoğraflarım da onlara malzeme olmuştu.”

Süpürgeyi bir ceza aracı olarak kullanmak

Bu arada aklından çıkaramadığı bazı tanıklıkları var. Sokaklarda temizlik işçisi olarak dolaştıkları dönemde, yanındaki bir kadın arkadaşı kendini kötü hissetmiş. Anlatıyor: “Belediye, üniversite sınavına hazırlanmak isteyen öğrenciler için açtığı bir dershaneye sahip. Söz ettiğim arkadaşı bu dershanede öğretmenken işten aldılar ve eline süpürge-faraş verdiler. AKP’li olmadığı için, mobbing amacıyla O’nun da işini değiştirdiler. Çalışırken başındaki şapkanın öndeki siperini yüzüne doğru indiriyordu öğretmen arkadaş. Baktım, gözünden yaşlar akıyordu. ‘Öğrencilerimin beni bu işi yaparken görmesini istemiyorum’ dedi, hıçkırıklara boğuldu.” Bu anekdotu anlatan Umut ağlıyordu. “Ya öğrencilerim görürse” duygusuyla sık sık sarsılan öğretmen, o günleri geride bıraktı. Şimdi O da belediye kapısındaki direniş alanında hakkını arayanlar arasında yerini aldı.

Taleplerinin yerine getirilmesi üzerine başlayan ve Belediye’nin ana girişi önünde devam eden eylemin 83. günü. Siyasi nedenlerle bağlantılı olan bu işten atılma vakasını kamuoyuna her fırsatta anlatıyorlar. Kimi zaman halaylarıyla, çoğu kez alkışlarıyla, sloganlarıyla vazgeçmeyeceklerini belletiyorlar. Tazminatlarını ve sosyal haklarını elde edene dek orada olacaklar.

Ana Fotoğraf: Umut Sendikası

Paylaş:

Benzer İçerikler

Yeni dönem OVP’yi ve “güvenceli esnekliği” konuştuğumuz Özge İzdeş konunun altını çok net çiziyor: “Kadının; hele tek gelirle, tam zamanlı bir işle bir hanenin geçinemediği bir Türkiye ekonomisi ortamında esnek istihdamla ciddiye alınacak bir gelir elde edip kendi başına ekonomik özgürlüğünü, kendinin ve çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir gelir elde etme ihtimali yok.”
Acun Karadağ’ı KHK’lara karşı yürütülen Yüksel direnişiyle tanıdık… Direnişçiler bizlere bir hak mücadelesinin nasıl meşruiyet kazanıp, geniş kesimleri etkileyeceğini gösterdiler. Acun direniş güncelerini “Güneş Her şeyin Farkındaydı” isimli kitapta topladı. Onunla o günleri hatırlıyor ve gerçek eylem bilgisinin ne olduğunu öğreniyoruz.
Üniversiteli potansiyelinin çok altında olan yurtlar tek tek kapanırken genç kadınlar barınma sorunu ile karşı karşıya kalıyorlar. Yeni bir şehirde yeni güzellikler yaşayacağını düşünen Newroz, Çerkezköy’deki yurdun kapatıldığını öğrenince “Hevesim kırıldı” diyor, kaldığı Ortaköy Kadın Yurdu’nun kapatıldığını öğrenen Çiğdem ise “Ben üniversiteye nasıl döneceğim” diye soruyor.
Türk-İş dün 81 ilde “Zordayız, geçinemiyoruz” diyerek eylem çağrısı yaptı. Ancak işçiden habersiz, fabrika ve işyerlerinden uzak bir eylemden beklenileceği üzere zayıf görüntüler ortaya çıktı. İstanbul’daki eylem bunun en sarih örneği oldu.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!