Birbirine benzese bile herkes kendi hayat mücadelesini veriyor, kendi yaşadığını biliyor ve hayat kimse için gerçekten kolay geçmiyor. İşte İstanbul Kartal’da mantı ustası olarak tanınan Perihan Acar da kendi ayakları üzerinde, kimseye muhtaç olmadan yaşamaya çalışan kadın emekçilerden biri. O da pek çok emekli gibi ikinci baharını yaşamak yerine, neredeyse haftanın yedi günü azimle ve yılmadan mantıcı dükkanına geliyor.
Herkes ona “Perihan Abla” diyor, dükkanında bir yandan arı gibi çalışırken diğer yandan yemeğe gelen müşterilerinin siparişlerini yetiştiriyor. Yüzünde hep bir tebessüm var, sanki müşterini değil de arkadaşlarını ağırlıyor…
Arı gibi çalışıyor
20 yıldır aynı adreste “Köy Dükkanı” adını verdiği yeri işleten Perihan Acar bir mantı ustası olsa da böreği, baklavası, mercimek köftesi, mücveri ve hatta ince açtığı yufkaları da çok seviliyor. Açık mutfak dükkanında her türlü ürünü müşterisinin gözü önünde hazırlayan Acar’ın dükkanın içinde ve dışında masaları bulunuyor. Bir pazar günü öğleden sonra röportaja gittiğimde, dükkanı hareketli buluyorum. O da harıl harıl çalışıyor. İçeri girdiğimde “Köy Dükkanı” adının hakkını vermek istercesine çalan türküler geliyor kulağıma… Unutmadan Perihan Abla’yı leziz hamur işleri, özellikle de mantısıyla ilk önce annem keşfetti… Bana da hikayesini yazmak kaldı…
Mantıcı Perihan Abla, aslen Siirtli. Ancak beş yaşındayken Kartal’a taşınmışlar ve kendini artık Kartallı olarak tanımlıyor. Röportaj yaparken o da yufka açıyor. Üst üste koyduğu iki yufkayı oklavasıyla birkaç hamlede ve aynı anda daha bir inceltip büyütüyor. Ununu silkip, fırına girmek için hazırladığı kıymalı börek tepsisinin üstüne son kat olarak yayıyor. Bir yandan konuşup bir yandan, çalışan Perihan abla, 2005 senesinden beri bu işi yapıyor. Onun başarısı geçmişte ulusal gazete ve televizyonlara da “Başarılı kadın girişimci” olarak haber olmuş.
“İktisat okudu”
Unlu mamüllerdeki becerisi ve elinin lezzeti yüzünden doğuştan “mantıcı” gibi görünse de, konuştukça şaşırtmaya devam ediyor. Emekli bankacı olduğunu söyleyen Perihan Acar, bir yandan üretiyor diğer yandan dükkana gelip giden müşterileriyle ilgileniyor bakın kendini nasıl anlatıyor;
“Beni kader attı bu işe, aslında ben iktisat mezunuyum. İstanbul Üniversitesi’nde iktisata başladım, devam zorunluluğu yüzünden Eskişehir Üniversitesi’nden okulu tamamladım. Hem çalıştım, hem okudum. 20 yıl bankada çalıştım. Emekli memurum yani. Hamurla uğraşan bankacı olmak alakasız gibi gelebilir ama bence değil. Zaten lisede de fen bölümünü bitirmiştim. Bugün yaptığım bütün ürünler kendi formülasyonum, kimyam da iyiydi. Burası rahmetli eşim için açılmıştı, o konsept olarak turşu toptancılığı üzerine bir iş yapmak istiyordu. ‘Orada bir köy var, o köy bizim köyümüzdür’ felsefesiyle, açmıştık. Adını da bu yüzden Köy Dükkanı koyduk. Aslen Siirtliyiz ama İstanbul Kartal büyümeyiz. Beş yaşından beri buradayız, artık buralıyız… Rahmetli eşim kaza geçirince dükkanı kapatmak istemedik, biz de konsepti değiştirdik. Zaten çalışmayıp ne yapacaktım? Emeklisin ve elinde bir dükkan var. İki de çocuk. Kimseye de muhtaç olmamak için, bu dükkanı mantıcıya çevirdik. O gün bugündür haftanın neredeyse yedi günü sabahtan akşama kadar bu dükkanda çalışıyorum…”
“El açması baklava börek almak bile lüks oldu”
Dükkan işletmenin özellikle şu ekonomik süreçte kolay olmadığını belirten Perihan Abla, “İş hayatı hiç belli olmuyor. Bir bakıyorsun haldur huldur iş yetiştirmeye zorlanıyorsun iş çok, sonra bir bakıyorsun kimse gelmiyor tık yok. Mesela çok enterasandır, bahar ve sonbaharda benim işler açılır ama, yaz ve kış daha durgun geçer. Tabii son yıllarda bir de ekonomik durumların etkisi işte daha çok hissediliyor. Öyle ki artık bazı müşteriler için el açması baklava, börek almak bile ‘lüks yemek’ oluyor. Yani paran yoksa makarna yer, yufka alıp börek yaparsın. E bu durum da tabii, beni etkiliyor. Yani, ekonomik gücü yerinde olan insanlar alışveriş yapıyor artık,” şeklinde konuşuyor.
“Aşırı yorulduğum zamanlar oluyor”
Perihan Ablanın en büyük destekçisi, yanında kendisine destek olan “manevi kızım” dediği yardımcısı. Perihan Abla şöyle anlatıyor, “Yıllardır manevi kızımla çok güzel çalışıyoruz. Normalde sürekli birlikte çalışıyoruz, bu sayede işler kolaylaşıyor. Fakat son zamanlarda annesi hasta, bu yüzden sık sık hastaneye gitmek durumunda kalıyor. Ben de dükkanda tek başıma çalışıyorum. Manevi kızımın sıkıntıları olduğu zaman işleri yetiştiremiyoruz. Uzun saatler tek başıma dükkanda çalıştığımda ise bazen ben de çok ama çok yoruluyorum. Böyle aşırı yorgunluk yaşadığım zamanlar dışında idare ediyorum. İşte çok yorulduğumda ise müşterilerime haber verip dükkanı açmayarak bir gün dinleniyorum. Onun haricinde sürekli işimin başındayım.”
Gıda mühendisi çocuklarının da kendisine işlerinde yardımcı olduğunu söyleyen Acar, “Oğullarımın biri 35, diğeri 28 yaşında. Çocuklarım daha çok ürün alımında bana yardımcı oluyorlar. Çok sıkışırsam ve yanımda eleman yoksa üniversitede okuyan küçük oğlum yardıma dükkana gelir. Bahar mevsiminde bizim işler arttığında yine küçük oğlum, haftada üç gün gelip işe yardım eder.”
Bitmek bilmez temposunda sabahları 08.30’da dükkanı açıp çoğu zaman 22.00’ye kadar çalışan Acar, akşam yemeklerini de dükkanında hazırladığını söyleyerek, “Böyle bir yol bulduk. İşlerimi hallettikten sonra çocuklarım için de akşam yemeği hazırlıyorum, yemeğimizi dükkanda birlikte yer, eve çay içmeye gideriz” diye konuşuyor. Tabii dükkandaki işlerin bitmesi ve eve dönüşlerde yine arkasına yaslanıp hemen dinlenemiyor… Şöyle anlatıyor, “Valla dinlenmek yok, eve gidince benim için bu kez çamaşır ve temizlik işleri başlıyor. Gerçi şu robot süpürgelerden aldık, o süpürüp silerken ben de çamaşırları makinaya atarım. Evdeki diğer işlerde de oğullarım yardım ederler… Çocuklardan biri çamaşırları asar, diğeri ütüye yardım eder.”
“Gelenlere sahte samimiyet göstermem”
Akşamları çıkmadan önce ertesi günün bazı ürünlerine ön hazırlık yapan Acar, kendi işinin başında durmanın güzel olduğu kadar zahmetli olduğunu da vurguluyor. Perihan Acar, “Değişen ekonomik dengeler yüzünden dükkan açmak eskisi kadar kolay değil. Aynı şekilde var olan işi sürdürmek de yine ekonomik sebeplerle çok zor. Yine de pes etmek yok. Sorumluluğu çok ve zor bir iş olsa da, burada çalışırken keyifli dostlar da ediniyorum. Gelenlere asla sahte samimiyet göstermem. Yani komşularım temelli olduğu için, bir gün burayı bıraksam bile kendimi dost kazanmış olarak görüyorum. Onlar için de, kendim için de…” diye konuşuyor.
Röportajımız sürerken bir yandan da gelen siparişlerini hazırlıyor. O mercimekli köfteyi hızla sıkıp paketlerken, yardımcısı da içeride oturan müşterileri için mücverleri kızartıyor… Fırına atılan böreğin mis gibi kokusu Köy Dükkanı’nın içini kaplıyor. Tüm bunlar olurken, “Ne zaman tatil yaparsın?” diye soruyorum, yüzünde acı bir tebessümle, “Emeklisin ve kendi işinin başındasın. İş kendinin olunca öyle kolay kolay bırakıp tatil falan yapamazsın. Ben yıllardır işlerin en durgun olduğu zamanlarda, yani bir tek bayramlarda dinleniyorum. Onun dışında huzurlu çalışmak önemli. Bu en kıymetlisi…” diyor.
“Tek başına dev kadro”
Onun bu “tek başına dev kadro” halini takdir etmemek mümkün olmasa da bu kadar çok çalışmanın fiziksel olarak yıpratıcı etkilerini sorduğumda Perihan Acar şöyle diyor;
“Uzun saatler ayakta çalışsam da yorgunluk dışında bir rahatsızlığım yok. Aksine bir süre önce bilim insanları oklava ile hamur açmanın göğüs kanserini engelleyen bir iş olduğunu açıklamıştı. Yani çalışmanın faydası var zararı yok… Tek sorun sürekli çalışınca yorgunluk hissediyorsun. Aşırı çalıştığımda benim için zor oluyor. Dediğim gibi yardımcım sıkıntıları olup gelemediğinde yetiştiremiyoruz ama ikimiz bir arada olunca sıkıntı yok, bir sorun yok.
Usta mantıcı Perihan Acar başarısının sırrını şöyle tarif ediyor, “Hayatta ‘Ben yaptım oldu’ demekle insan bir şey kazanamaz, bu olmaz. Başarının sırrı, çok çalışmak, doğru duvar olmak ve elbette iktisattan anlamak.”
Kullandığı unu ve cevizi özel olarak güvendiği yerlerden satın aldığını belirten Perihan Abla, dükkanın temel ürününün mantı olduğunu vurguluyor. “Bu konuda özel bir eğitim almadım ama yemeklere hakim olunca yaptığım yemekler de güzel oldu. Dükkanımda mantı dışında yöresel ürünler; gözleme, içliköfte, çiğ börek her şey el açması, kendi formülasyonum. Sanal ortamda da varız. Her şey günlük, sadece mantıyı stok yapıp koyuyoruz çünkü kimi burada porsiyon hesabı yemek istiyor, kimi için kiloyla satış yapıyoruz” diye konuşuyor.
Perihan Acar bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle hayata dört elle sarılarak kıyasıya mücadele ediyor. Yine de karamsarlık nedir bilmiyor. Binlerce kadın işçi gibi Perihan Acar’ın da azminin herkese örnek olması dileğiyle…