neler oluyor hayatta!

“yerel yönetimleri taleplerimiz ve mücadelemizle şekillendirebiliriz. akp rejimi, önümüzdeki dönemde, emeğe yoksulluğu ve yoksunluğu kalıcılaştıracak politikalar, kadınlara bir hapishane olarak aile ve kürtlere bölgesel savaş vaat ediyor. bunu ne kadar sürdürebileceği bizim birleşik bir gücü ne kadar zamanda kurabileceğimize bağlı.”
Paylaş:
ayşe düzkan
ayşe düzkan
ayseduzkan@hotmail.com

bunu pek beklemiyorduk, değil mi.

sanırım 2024 yerel seçim sonuçlarını anlamak için sondan yani van belediye eşbaşkanı abdullah zeydan’ın mazbatasını aldığı andan başlamak doğru olur. bu zafer sadece kürt halkının direnişinin ve kararlılığının bir sonucu değil, yakın tarihimiz boyunca kürtlerin kararlı olmadığı bir an yok. bu sefer de direniş ve direnişe verilen destek olmasaydı bu sonuç alınmazdı ama bence bürokrasi içindeki havanın değiştiğinin de işareti bu, aynı zamanda. erdoğan her ne kadar bir sürü yerde seçim sonuçlarına yargı yoluyla müdahale etse de, kürt illerine seçmen taşımış olsa da, ardahan’da seçimi yeniletecekse de, 2019’da istanbul’da yapamadığı şeyi 2024’te van’da da yapamaz noktada. zaten van hamlesi biraz da kendi tabanına hâlâ muktedir olduğuna dair bir mesaj verme çabasıydı çünkü malum iktidar uzun zamandır kürt meselesini bir yönetme aracı olarak kullanıyor. sonuç olarak bence bu 2019’da başlayan uzun sonun başlangıcında önemli bir an.

boş tencere

boş tencere ile temsil edilen geniş yoksulluğun iktidarları gönderdiği vaki ama bu muhalefetin ne yaptığına bağlı. erdoğan rejimi, bu süreci savaş politikaları, milliyetçi ve dinci söylemler, kendinden olanlara sadaka tarzı desteklerle epeyce yönetti.

kılıçdaroğlu yönetimindeki chp önceki dönemde, partisini, zaman zaman mütedeyyin halka düşmanlık anlamına gelebilecek bir tür laiklik anlayışından uzaklaştırmıştı. bunun olumlu olduğuna inanıyorum. ancak kılıçdaroğlu, iktidarın milliyetçiliğine, hem ittifak politikaları hem de siyasetiyle benzer bir karşılık vermişti. bunun ne kadar yanlış ve işlevsiz olduğunu 31 mart’ta gördük. kılıçdaroğlu’nun masaya oturduğu milliyetçi ve sağ partiler adeta silindi. hele sinan oğan dizi oyuncuları gibi oldu, “evinin kapılarını basına açmasa” adını unutacağız.

yerel seçimlerin çok iyi bir gösterge olmadığının farkındayım ama sosyal medyada esip gürleyen “türk oğlu türk”lerin, nihal atsız muhiplerinin hayatta ve siyasette, bindirilmiş kıtalar ve troller dışında pek karşılığı yok belli ki.

buna karşılık, özellikle istanbul büyükşehir belediyesi’nin, kent lokantası, öğrenci yurtları, beltur tesisleri gibi araçlarla, yoksulları sadaka yöntemiyle değil, sosyal belediyecilikle desteklemesi, merkezi siyasetin emeklileri, emekçileri, iş cinayetlerini, asgari ücreti gündemleştirmesi başka bir alan açtı. (bu yazıyı yazarken ankara belediyesinin ücretsiz hijyenik ped dağıtacağı açıklandı. başka bir örnek, feminist bir yapı olan bodrum kadın dayanışma derneği’nin, şimdi muğla belediye başkanı olan, bodrum eski belediye başkanı ahmet aras’ı, kadınlarla ilgili çalışmaları sebebiyle destek açıklaması yapacak kadar benimsemiş olması.) chp’nin, ne şimdi ne de geçmişte, geçen yüzyılda kullanılan anlamıyla sosyal demokrat bir parti olduğunu düşünmüyorum. bugün yani neoliberalizm çağında sosyal politikalar zaten sınırlı uygulanabilir. ama bu seçimde chp’ye ve tabii yeniden refah’a gösterilen teveccühte, yoksullaşmayı gündemleştirilen seçim siyasetlerinin payı büyük.

işçi direnişlerinin de yükseldiği bu dönemde, bu siyasal paradigmanın sınıf siyaseti açısından verimli bir alan olduğu açık.

gemiler

iktidarın filistin konusundaki ikiyüzlüğünün ayyuka çıktığı bir dönemden geçiyoruz. tayip erdoğan  israil’e karşı esip gürlese de ilişkiler, mavi marmara için tazminat alındıktan sonra normale döndü. bugün, gazze halkına karşı bir soykırım sürerken ve dünyanın her yerinde israil’in tecrit ve boykot edilmesi çağrıları yükselirken türkiye’den gemiler dolusu sevkiyat yapılması, filistin davasına bağlılık duyan türkiyeli müslümanlarda tepkiye yol açtı. bu, konuyu gündemleştiren yrp’ye oy olarak döndü.

çarşafa dolananlar

kadın hareketinin yükselmesi siyasal partilerin “vitrin”e kadınları çıkarması sonucunu vermişti ama seçilebilecek yerlerde kadınların aday gösterilmesi bundan farklı ve önemli bir gelişme.

serkan ramanlı’yı  “iktidara geldiğimizde kadınların ne renk çarşaf giyeceklerine karışmayacağız” şaka denemesinden hatırlarsınız. konca kuriş’in de katili olan hizbullah’ın ilk örgütlendiği batman’da hüdapar’ın adayı olan ramanlı, genç bir kadına, gülistan sönük’e yenildi. iktidarın, kürt özgürlük hareketine karşı, biraz da kürt kadın özgürlük hareketinden rahatsız olan erkeklere güvenerek güçlendirmeye çalıştığı hüdapar, beklenen etkiyi sağlamadı. ışid’in örgütlendiği, menzil tarikatının kalesi olan adıyaman’da belediyeyi akp’nin chp’ye kaybetmiş olması da çok önemli. nitekim yeni başkan abdurrahman tutdere, ayağının tozuyla yaptığı açıklamada, “artık belediyenin kaynakları menzil’e değil halka gidecek,” dedi. istanbul büyükşehir belediyesi el değiştirdikten sonra. iktidar destekçisi iki gazetenin kağıt baskıyı bıraktığını çünkü daha önce belediye tarafından sübvanse edildiklerini de hatırlayınca bu açıklamanın önemi daha iyi anlaşılıyor.

şunu da hatırlamakta yarar var. türkiye sağında, özellikle son kırk yılda, partiler çok uzun soluklu olmuyor. akp iktidar partisi olarak başladığı yolda bir rejim kurdu ama artık yorgun.

lafı uzatmayayım, yenmedik ama yenemediler.

ya bundan sonrası

bundan sonra, yerel yönetimleri taleplerimiz ve mücadelemizle şekillendirebiliriz.

akp rejimi, önümüzdeki dönemde, emeğe yoksulluğu ve yoksunluğu kalıcılaştıracak politikalar, kadınlara bir hapishane olarak aile ve kürtlere bölgesel savaş vaat ediyor. bunu ne kadar sürdürebileceği bizim birleşik bir gücü ne kadar zamanda kurabileceğimize bağlı.

fotoğraf: rudaw

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!