Kırklareli’ne bağlı Vize ilçesinde bulunan Nova Plastik fabrikasında işçiler, sendikalaştıkları için geçen ayın başında işten atıldı ve fabrika önünde direnişe başladı. Petrol-İş Sendikası İstanbul 1 No’lu Şube’de örgütlenen işçiler, 10 gün sürdürdükleri direnişe son vererek hukuksal süreci takip etme kararı aldı. Kadınların çoğunlukta olduğu ve idari bölümle birlikte 180 kişinin çalıştığı fabrikadaki çalışma koşullarını öğrenmek için ulaştığımız kadın işçiler, yaşadıkları haksızlıkları anlattı.
Klozet kapağı, gömme rezervuar, iç takımlar, evye gibi banyo ve mutfak aksesuarları üreten Nova Plastik fabrikası, yıllardır hem yurtiçine hem de yurtdışına üretim yapıyor. Kurulduğu günden bu yana asgari ücretle çalıştırdığı işçilerin, başta ücret olmak üzere çalışma koşullarının iyileştirilmesine dair taleplerini duymazlıktan gelmiş bir fabrika Nova.
Bir gecede örgütlendik
Plastik enjeksiyon, montaj, kalite kontrol bölümlerinde üretim tamamlanıyor ve müşteriye ulaştırılıyor. Kadınlar ağırlıklı olarak bu bölümlerde çalışıyor.
Montaj bölümünde 10 yıldır bant şefi olarak çalışan ve sendikal örgütlenmenin öncülerinden olan Gizem Açık, yıllardır asgari ücretle çalışanlardan. Bu yıl maaşında biraz yükselme oldu diye sevinmiş ama çok geçmeden işten çıkartılmış. İşçilerin istediği maaşları verebilecek bir fabrika olmasına rağmen, az insana çok iş, çok işe az ücret veren fabrikadaki anlayışı değiştirmek için “Patronlar kazanıyor biz niye kazanamıyoruz? Biz de hak ettiğimizi alalım” diye çıkmışlar yola. Kendisiyle aynı işi yapan bir arkadaşıyla birlikte haklarında haksız yere tutanak tutulmasının ardından sendikal çalışmayı hızlandırmışlar ve fabrikada bir gecede çoğunluk sayısına ulaşarak 7 Haziran’da bakanlığa göndermişler kâğıtları.
Ertesi gün ise kendisiyle birlikte 5 kişi, işten ilk atılan işçiler olmuşlar. Atıldıkları gün kurmuşlar direniş çadırını Nova Plastik önüne. İşten atmalar da devam etmiş bu arada. Yaklaşık 80 kişinin işten atıldığı fabrikadan çıkarılanların tamamı, sendika üyesi işçiler elbette.
Örgütlenmelerini hızlandıran olayı Gizem’den dinleyelim: “Her sabah toplantılarımız oluyordu. Benim gibi bir bant sorumlusu arkadaş daha vardı. İşi kurduktan sonra bir çay içelim dedik. Çayımızı içerken, genel müdür kahvaltı yaptığımızı görmüş. Ortada öyle bir kahvaltı yok. Bir çay içtik, tutanak tuttular mola saatleri haricinde çay içildi diye. Patronlarla alakalı bir durum değildi. Bizim fabrikada tamamen, beyaz yaka, genel müdür pozisyonundaki insanların hep bir ayrıştırıcı davranışları vardı. Onların davranışları nedeniyle bu iş biraz böyle oldu. Ayrımcılıkları yüzünden… İşçi ve memur ayrımı yani…
10 yıldır bant şefliği yapıyorum. Müdürler olmayınca bana söylenen şey ‘Bizi sen temsil ediyorsun’du. Benim yaptığım altı üstü sabah bir çay içmek. Bunun neresi kötü? İçeride ücretlerden, çalışma koşullarından dolayı zaten bir rahatsızlık vardı. Herkes defalarca söyledi bu konuları ama hiçbir geri dönüş alamadık. Daha önce 08.00-20.00 çalışıyorduk sürekli. Bunlar birike birike insanların canına tak etti. Biz zaten daha önce görüşmüştük sendika ile. Ama olur mu olmaz mı diye bir tereddüdümüz vardı. Tutanaktan sonra herkese sorduk, sendikayı düşünür müsünüz diye. Herkes kabul etti. O gece herkes üye oldu. Sabah da kâğıtlarımız bakanlığa gitti zaten.”
Kadınların regl dönemi çok ağrılı geçiyor
Kuru maaşla geçinmenin-hele de asgari ücretle-mümkün olmadığını bilen yönetim, insanca yaşanacak ücretler vermek yerine ‘gönüllü vardiya’ oluşturmuş Nova Plastik’te. Plastik enjeksiyon bölümü üç vardiya çalışırken, gönüllü dedikleri iki vardiya 8-8 çalışıyormuş. Vize’de Kışlacık dedikleri bölgede oturanların birer saati serviste geçtiği için eve gitmeleri akşam 9 buçuğu buluyormuş haliyle. Bu nedenle de kadınların çok zorlandığına tanık olan Gizem, maliyet hesaplarıyla harcandıklarına dikkat çekiyor:
“Enjeksiyon makinelerinden dolayı, fabrika yazın çok sıcak, kışın çok soğuk. Depo bölümünden hava gelmesini bekliyorduk adeta. Soğutma sistemi olmayan fabrikada bant sistemiyle, çok hızlı biçimde çalışırken sıcak iyice dayanılmaz bir hal alıyor. Fan sistemi kuralım, hiç olmazsa pervane koyalım dedik, ‘Herkese eşit üflemez, haksızlık olur’ diyerek kabul etmediler. Soğutma sisteminin maliyeti çok yüksek diye kabul etmemişlerdi.
Kışın da kat kat giyinip çalışıyoruz. Çok soğuk olduğu için kadınlar regl dönemlerini çok ağrılı geçiriyor ve zorlanıyorlardı. Birbirimizin yerine geçip idare ediyorduk bu durumlarda. Müdür, üretimde dolaşırken soruyordu, ‘Bu kadınlar nereye gidiyor’ diye. Mesela, kışın kadın hasta. Tuvalete gitmemek için masasının üstüne kâğıt peçete yaydığını biliyorum. Burnu akıyor sürekli çünkü.”
Fazla rapor kullananların çıkartılmadığını ama kendileri çıksın diye mobbinge maruz bırakıldığını söyleyen Gizem, bu nedenle eski işçilerin rapor kullanmaya çekindiklerine değiniyor. Rapor süresi fazla olan işçilerin yerinin değiştiğini, bölüm ve işinin değiştiğini biliyor. Ya da tek başına ağır işlerde çalıştırıldıklarını…
Yaş ortalamasının 40 civarında olduğunu söyleyen Gizem, kendilerinin atılmasından sonra işçiler üzerinde yoğun bir baskı kurulduğunu anlatıyor. Öncülerin atılmasıyla, fabrika içinde yasal haklarını yeteri kadar bilmeyen ve baskıya karşı koyamayan işçilerin büyük bir kısmının bu nedenle anlaşmalı çıkış yaptıklarını söylüyor. Toplantı odalarına tek tek çağırılarak, işyerinin kapatılacağı, iflas gösterileceği, bu nedenle hiçbir hak talep edilemeyeceği yönünde gözdağı verilmiş işçilere. “En azından tazminatımızı kurtaralım” diyerek anlaşmalı çıkış yapan işçilerin, işten çıkış tarihleri 7 Haziran öncesinde gösterilerek, sendikanın yetki başvurusunun olumsuz yanıtlanmasını hedeflemişler. Bu konuyla ilgili de sendikanın suç duyurusunda bulunacağını dile getiren Gizem, sözlerine başka bir yakıcı sorunla devam ediyor: Göçmen işçi sömürüsüyle…
Göçmen işçiler ucuz ve kaçak çalıştırılıyor
Gizem, şu an fabrika içerisinde 95 kadar kişinin çalıştırıldığını, üretimde çalışanların kaçak Suriyeli işçiler olduğunu anlatıyor:
“Üretimde Suriyeli işçilerle devam ediyorlar. Kaçak işçi çalıştırıyorlar. Patron içerde şunu söylemiş işçilere: ‘Bunların istediği parayı vereceğime bir kamyon adam yığarım buraya. 3 bin liraya çalıştırırım.’ Bizim bir depomuz vardı, orada zaten Suriyeliler çalışıyordu. Orada yatıp kalkıyorlardı. 3-4 yıldır bu şekilde çalışıyorlar. Suriyeliler çalışırken çok korkuyorlardı. Uzaktan ustanın geldiğini gördüklerinde boşta olsa bile çalışıyor gözükmeye çalışıyorlardı. Ne yapıyorsun dediğimde ustayı gösteriyordu. Çıkarılma ve sınır dışı edilme korkusu çok fazlaydı. Biz çadırın önündeyken de arayıp şikâyetçi olmuştuk kaçak işçi çalıştırılıyor diye. Ama hiçbir şey yapılmadı. Denetlemeye bile gelmediler.”
İş Yasası’nın 25/2 maddesinden tazminatsız işten atılan ilk işçilerden olan Gizem ve arkadaşları işe iade davası açmışlar. Arabulucu süreci devam ediyor. İşçilere patronun arabulucuda sunduğu teklif, kıdem tazminatlarının yarısını vermek ve işten çıkış kodlarını değiştirmek olmuş. Teklifi kabul etmeyen işçiler davalarından vazgeçmeyeceklerini ve sonuna kadar davalarının takipçisi olacaklarını belirtiyorlar.
Aslında kapı önü direnişinin daha uzun sürmesini istemişler, ancak içeride kaçak işçi çalıştırılmasından ve patronun yaptığı usulsüzlüklerden dolayı direnişin devam etmesinden sonuç alamayacaklarını düşünmüşler. Devlet yetkililerinin Nova Plastik’i en azından bir kere denetlemelerini umuyorlar.
Cinsiyetçi küfürlere maruz kalıyorduk
Bir buçuk yıldır kalite kontrolde çalışan Deniz Maco da sendika üyesi olduğu için çıkarılanlardan. Kendisi anlaşmalı çıkış yapmış. Çıktığı günden itibaren her gün direniş çadırında yerini almış. İlk 8 ay plastik enjeksiyonda kaliteci olarak çalışırken, özellikle bir vardiya ustasından tüm kadınların çok çektiğini anlatıyor. Kadınlara yönelik cinsiyetçi küfürlerden çok rahatsız olan Deniz, bir de kendileri görmezden gelinerek torpille işe alınan insanlardan rahatsız olduğu için sendika üyesi olmayı tercih etmiş. Kadın işçilerin yaşadığı her sorunda kendisine yapılmış hissiyle hareket ettiğini söyleyen Deniz, enjeksiyondaki ustayı şikâyet etmiş ama sorun çözülmemiş:
“Hem üretimde hem mola alanında cinsiyetçi küfürler etmesi nedeniyle zoruma gidiyordu. Kimse bu adamı bunca yıl şikâyet etmemiş mi diyordum ama edilmiş. Hiçbir şey yapılmamış. Ben bile müdüre gidip ‘Ya beni buradaki kalite kontrolden alın ya ben işi bırakayım ya da makinelere operatör olarak verin beni’ dedim. Ne kadar az muhatap olursam bu adamla o kadar iyi olur şeklinde konuştum artık. Sonuca varmadı. ‘Söyledik, uyardık’ diyorlardı. Bir iki gün dikkat ediyor, sonrasında aynı şekilde devam ediyordu. Kadınlara ‘Çekil şuradan, temizle şurayı, al şunu’ şeklinde konuşuyordu. Asla rica etmek, düzgün konuşmak gelmiyordu aklına. İşi bırakan bir arkadaşımız oldu başka bir kısımda. Ben de bölüm değiştirerek onun yerine NGR bölümüne geçtim. Öyle kurtuldum biraz.”
Enjeksiyon bölümünde çalışan kadınların ‘uygunsuz’ davranışlara maruz kaldığını herkesin bildiği fabrikada, yaşananların üstünün yönetim tarafından kapatıldığını anlatıyor kadınlar. Nova Plastik’i “herkesin birbirini ezmeye çalıştığı bir ortam” olarak tanımlayan Deniz de üretimde olmamasına rağmen yaşamış ve karşılaşmış bu davranışlarla:
“Bir süre önce bir şef belirlediler NGR’de. Adam şef olur olmaz kadınlara üstünlük sağlamaya çalıştı. Kadınlara bağırıyordu. Bana bağıramayacağını biliyordum ama yanımdakilere de yapsa benim zoruma gidiyordu. Üstler bir altını kontrol etmiyordu. Sorumluluğu veriyorlar, ne yaparsa yapsın diyorlar. Öyle olmaması lazım bence. Hep işçiye yükleniyorlar, ustalarını da sorgulamalılar. Fabrikada çalışma saatlerinde büyük bir düzensizlik vardı mesela. Üç vardiya çalışan bölüm ve 12 saat çalışan bölümler vardı. 12 saat çalışanlar çok yoruluyormuş diye onları kolay işlere veriyorlardı. Vardiyalıları zor işlere veriyorlardı. Herkes ekmek parası için çalışıyor sonuçta. Orada da bir saçmalık vardı. Kim kimi kayırıyor belli değil aslında.”
Burada ana baba yok
Yine, enjeksiyonda çalışan kadınların daha ağır çalıştığına tanık olmuş Deniz. Tuvalete gitmek isteyen kadınların makineyi kapatmadan gidip gelmeleri gerektiğinden, otomatik makinelerdeki işçilerin, manuel çalışan makinelerdeki kadınları idare etmesiyle tuvalete gidebildiklerini anlatıyor. Bunun yanında, kaldırdıkları kasaların ağır olması nedeniyle sıkıntı yaşadıklarını ancak dayanışarak işlerini hafiflettiklerine dikkat çekiyor:
“Her ürünün farklı bir darası oluyor. Bir ürün için bir kasa 15 kilo olacak mesela. Kasaları doldurup, kaldırıp palete dizeceksin. Dayanışma oluyordu, birbirine yardımcı olarak kadınlar kaldırıyordu ama akşama kadar bir kadının defalarca 15 kiloluk kasaları kaldırması bekleniyordu. Kadının biri kasayı kaldırırken ‘anam anam’ dedi. Bant sorumlusu dönüp kadına şunu diyor: ‘Burada anayı babayı unutacaksın, buraya çalışmaya geliyorsun. Burada ana baba yok.’”
Maaşların çok düşük olması, üstlerin bir altını kontrol etmemesi, yemeklerin güzel olmaması, mola saatlerinin çok az olması nedeniyle sendikalı olduğunu anlatan Deniz, 12 saat çalışırken bile toplamda üç kere molaya çıkıyor olmanın dayanılamaz olduğunu söylüyor. Fazla mesai ödemelerinde yapılan ‘yanlışlıklar’ı sormak için gittikleri muhasebeden, kendilerini baştan savan açıklamalarla hakarete uğramış hissiyle çıktığını paylaşıyor mesela. Bazen iş olmadığında, cumartesi günü işe gelmemeleri söylendiğinde, işe gitmedikleri günün ücretini kendilerine sormadan kestiklerini ya da mesai ücretlerinden kestiklerini…
Bütün bunları bir şekilde idare ederken bir de torpille karşılaşmak daha onur kırıcı olmuş Deniz ve diğer üniversite mezunu çalışanlar için: “Planlama için mühendis alıyoruz, diyorlardı. Sonra işletme mezunu birini aldılar işe. Programı biliyoruz, ürünleri tanıyoruz. Neden bizden, içeriden birini yükseltmek yerine dışarıdan birini alıyorlar? En son onu duyunca ben de biraz işten soğudum açıkçası. Bizim satış sonrası desteğin işini de yapmamıza rağmen, satış sonrası desteğe yine MYO mezunu birini aldılar. Bizden birini kaydırmadılar. Bu konuda da hakkımızı yediler. Torpile tahammül göstermek istemedim daha fazla.”
Sanki bizden onlara hastalık bulaşacak
Onur kırıcı davranışlar konusunda çok hassas olan Deniz, bu konuda yaşadığı, karşılaştığı başka bir örneği daha anlatıyor. Nova Plastik’in, çalışanlarına ne gözle baktığının bilinmesini istiyor:
“Fazla mesailerimizi ocak ayından sonra elden verdiler, bir kısmını da bankaya yatırdılar. Muhasebeye soruyoruz eksik olduğu zaman. Yüzümüze bile bakmıyorlar. Mesai ödemeleri için toplantı odasına iniyorlar. Çağırıyorlar bizi, önümüze bir sandalye koyuyorlar, ‘Burayı geçmeyin’ diyorlar. Sanki bizden onlara bir hastalık bulaşacakmış gibi… Kendileri üstte duruyorlar. Bize, bizim emeğimiz olan parayı verirken bile farklı havalara giriyorlar. İşten çıkarırken bile nankör muamelesi yaptılar insanlara. O insanlar yıllarca emek vermiş. Siz ise emek hırsızlığı yaptınız. 15 sene çalışanla yeni başlayan işçiyi asgari ücrete çalıştırdınız bu fabrikada.”
Yine de, patron sendikayı kabul edip, kendilerini işe geri çağırdığında Nova Plastik’te çalışmak istediğini söyleyen Deniz, kapı önü direnişi boyunca, içerdeki arkadaşlarına seslenmek ve destek olmak için ellerinden geleni yaptıklarını söylüyor. “Kapı önünü daha da canlandırabilecek bir şeyler bulabilirdik elbette” diyor. Bu konuda da Smart Solar’da yapılan işgal eylemini gıpta ederek örnek gösteriyor:
“Geçen gün Smart Solar’da işveren işçileri çıkartmıştı. İşçiler işgal eylemi yapıp geri aldırdılar atılan arkadaşlarını. Müthiş bir direniş yapmışlar. Bizimkiler de yapabilseydi keşke. Şimdi başka bir noktada olabilirdik hepimiz.”