nüfus artış hızı: o iş anlatıldığı gibi değil

“doğum izninin sadece kadınlara verilmesinin kadın istihdamını düşüreceği, kadınların evde yapılacak, düşük gelir getiren işlere mahkum olacağı ortada. doğum izni, ancak iki ebeveyn için de geçerli olduğunda teşvik edici olabilir.” ayşe düzkan düşen doğurganlık oranına bağlı olarak kadınların çalışma yaşamını düzenleme meselesini masaya yatırıyor.
Paylaş:
ayşe düzkan
ayşe düzkan
ayseduzkan@hotmail.com

geçtiğimiz günlerde ücretli çalışan kadınları çok ilgilendiren bir konu gündeme geldi: düşen doğurganlık oranlarını artırmak için çalışma hayatında bazı değişiklikler öngörülüyor.

öncelikle şunu söylemek istiyorum. nüfus artış hızındaki düşüş türkiye’ye mahsus değil.

dünya nüfusu 2022’de 8 milyara ulaştı ancak artış hızı düşüyor. bunda pandeminin etkisi olmakla birlikte doğum oranlarındaki düşüşün de etkisi var. çok çeşitli sebepler sayabiliriz. örneğin nüfusunda azalma görülen ve dünyanın en kalabalık ülkesi olma unvanını hindistan’a kaptıran çin’de pek çok kadının, evlenmek istemedikleri, çocuk bakım maliyetlerinin yüksekliği, çocuk bakımının esas sorumlusu sayılmaları ve kariyerlerini askıya almak istememeleri nedeniyle çocuksuz kalmayı tercih ettiği bildiriliyor.[1] yani uzun bir dönem, iyi kötü bir “komünist parti” tarafından yönetilmiş olan çin’de, patriyarkanın -örneğin türkiye’den çok da farklı olmayan- sonuçları kadınların çocuk sahibi olmasını engelliyor.

diğer yandan dünya sağlık örgütü bünyesinde yapılan değerlendirmelere göre ömür boyu kısırlığın küresel yaygınlığı yüzde 17,5, yani her 6 kişiden biri yaşamları boyunca kısırlık sorunu yaşıyor.[2] yine dsö’ye göre sigara ve aşırı alkol kullanımı, obezite, çevre kirliliği bunun sebepleri arasında.[3] nüfus artış oranının en yüksek olduğu bölge sahra altı afrika. bunda, çeşitli sebeplerle covid kaynaklı ölüm oranlarının bu kıtada düşük olması da etkili.

türkiye’de durum nasıl?

tuik rakamlarına göre, türkiye’de yıllık nüfus artış hızı 2022 yılında binde 7,1 iken, 2023 yılında binde 1,1’e düşmüş.[4]

nüfus artış hızındaki düşüş evrensel bir olgu ama türkiye, nüfus artışı konusunda, geçmişten farklı olarak avrupa ülkelerinin bir kısmının dahi gerisine düşmüş. bunda ekonominin etkili olduğunu söyleyenler haklı ama bu tek sebep değil, bence.

yüksek öğrenim için büyükşehirlere gelip burada kalanlar, önceki kuşaklar gibi, çocuklarının bakımında ailelerindeki kadınlardan destek alamıyor. bu çocuk sahibi olmak için ya eve giren ücretlerden birinden vazgeçmeyi ya da o ücretin önemli bir kısmını çocuğun bakımına ayırmayı gerektiriyor. böyle durumlarda çocuğa bakmak için işten ayrılmak daha makul görünüyor. işten ayrılanlar genellikle daha düşük ücret alan kadınlar oluyor ve bütün bu sebeplerle çocuk sahibi olmakta isteksiz olabiliyorlar. yani tıpkı çin’deki gibi, birçok kadın patriyarkadan kaynaklanan sebeplerle çocuk sahibi olmak istemiyor ya da istediğinden daha az çocuk sahibi oluyor.

çocuklarının zorunlu eğitimin ötesine geçmeyeceğini düşünen ve onları çocuk yaşta çalıştırmaya hazır çiftler için her çocuk belli bir süre sonra eve girecek bir maaş demek olabilir[5] ama çocuklarının yüksek öğrenim görmesini hayal edenler için çocuk sahibi olmak daha da pahalı bir şey. 

şunun da altını çizmek gerek; nüfusun yaşlanması, yaşlanabilmesi sağlık hizmetlerinin ve yaşam koşullarının kalitesine işaret ediyor. yani yaşlı nüfus refah işaretlerinden biri.

ordu, ordular

öte yandan, insanların sürekli olarak yakınlarını kaybettiği savaş bölgelerinde çocuk sahibi olma arzusunun ve kararlılığının daha yüksek olduğuna dair de çok veri var.

şunu hatırlatayım. filistin kadın komiteleri birliği, 8 mart bildirisinde, filistin varlığını yok etmek isteyenlere karşı, anne olma yeteneklerine vurgu yapmıştı.[6] başta savaş olmak üzere çeşitli sebeplerle yok olma tehlikesi altında bulunan bir halkın kadınlarının böyle bir kararlılıkta olması, zaman zaman anneliğin dayatılması sonucunu verecek olsa bile-takdir etmek zaten bana düşmez ama- bence haklı ve meşru. benzer bir tehlike altında olan bir halkın, doğumları -zorlaması değil ama- teşvik etmesi de anlaşılır. 

ama türkiye gibi gelir dağılımının felaket, geniş kesimlerin gelirinin düşük ve işsizliğin yüksek olduğu bir toplum neden nüfusun artması için uğraşır?

nüfus iki temel şeye yarar: birincisi, askerliğin zorunlu olmaması halinde dahi, kalabalık bir orduya. çünkü askerlik ücretli olduğunda bile, meslek olarak öldürmeyi -ve ölme riskini- seçenler işsiz yoksullar oluyor, bunu özellikle abd’de gördük.[7] ikincisi burjuvazinin, emekçi yığınları düşük ücretler ve kötü çalışma koşullarına razı edebilmek için kalabalık bir işsizler ordusuna ihtiyacı vardır.

yeni tasarıda neler var

türkiye’de halen kamu ve özel sektörde ücretli doğum izni, iki ay doğum öncesi, iki ay doğum sonrası olmak üzere dört ay uygulanıyor.

kamu çalışanları iki yıla kadar, özel sektör çalışanları ise 6 aya kadar ücretsiz doğum izni kullanabiliyor.

bunlar tabii kâğıt üstünde böyle. birçok kadın hamileliğinin bir aşamasında müdüründen “doğum izninin tamamını kullanmayı düşünmüyorsun, değil mi?” gibi sözler duyuyor. zaten kayıtsız çalışan o kadar çok kadın var ki. yine birçok kadın, işe girerken, çocuk yapmayı düşünüp düşünmediği sorusuyla karşılaşıyor.[8]

basına yansıdığı kadarıyla, tasarı doğum iznini bir yıla çıkartmayı ve ikinci, üçüncü çocuklarda anneye kademeli destek vermeyi öngörüyor. böylece kadınlar kamu bütçesiyle çocuk bakımına mahkum edilerek, ücretli emeğin dışına atılacak ve aynı zamanda işsizlik istatistiklerinde yer almamaları sağlanacak.

yine medyaya yansıyanlar arasında, işyerlerinde işverenin, yaşama birimlerinde merkezi idarenin veya yerel yönetimlerin finanse edeceği kreşler yani çocuk bakımı için kamusal çözümler yok.

doğum izninin sadece kadınlara verilmesinin kadın istihdamını düşüreceği, kadınların evde yapılacak, düşük gelir getiren işlere mahkum olacağı ortada. doğum izni, ancak iki ebeveyn için de geçerli olduğunda teşvik edici olabilir. erkeklerin doğum iznini çocuk bakımına ayırmaması ihtimali güçlü ama kadınların istihdamda geriye düşmesini ancak bu hakkın iki ebeveyne de tanınması önleyebilir.

konunun, sadece feministlerin ve kadın gruplarının değil, sendikaların da ilgisini çekeceğimi ümidiyle son olarak şunu hatırlatmak istiyorum.

geçmişte yüksek nüfusa sahip olan çin, 1980 itibaren “tek çocuk politikası” izledi. bunun çok vahim sonuçları oldu. oğlan çocuklara değer veren bir toplum olduğu için, çocuğun cinsiyeti doğumdan önce belirlenip, kız çocukları kürtajla alma yoluna gidildi. bazı kaynaklar, kız bebeklerin ölüme terk edildiği bir ritüelden de söz eder ama bunun antikomünist bir efsane olma ihtimali var. ancak kız bebeklerin dünyaya gelmemesi, ülkedeki kadın-erkek dengesini bozdu, önce 2016’da “iki çocuk” politikasına, ardından 2021’de “üç çocuk” politikasına geçildi. çin bugün, yukarıda da aktarmaya çalıştığım gibi, nüfus artışı için önlemler alıyor. yani bu işleri çok da kurcalamamakta, kendi akışına bırakmakta yarar var.


[1] https://tr.euronews.com/2024/03/19/cinde-gebelik-kisi-hastaneler-azalan-talep-nedeniyle-kadin-dogum-bolumlerini-kapatiyor

[2] https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/infertility#:~:text=Estimates%20suggest%20that%20approximately%20one,experience%20infertility%20in%20their%20lifetime.

[3] https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/infertility#:~:text=Lifestyle%20factors%20such%20as%20smoking,quality%20(1%2C2).

[4] https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Adrese-Dayali-Nufus-Kayit-Sistemi-Sonuclari-2023-49684#:~:text=Bu%20n%C3%BCfusun%20%48%2C6′,%2C4’%C3%BCn%C3%BC%20kad%C4%B1nlar%20olu%C5%9Fturdu.&text=Y%C4%B1ll%C4%B1k%20n%C3%BCfus%20art%C4%B1%C5%9F%20h%C4%B1z%C4%B1%202022,y%C4%B1l%C4%B1nda%20binde%201%2C1%20oldu.

[5]bunun sadece çok yoksul çevrelerde geçerli olduğunu düşünmeyin. gelir durumunun görece iyi olduğu tatil ilçelerinde, yaz aylarında müşteri sayısının arttığı her türden dükkanda, lise hatta ortaokul çağında çocukların çalıştığını görebiliyorsunuz.

[6] https://sendika.org/2024/03/filistin-kadin-komiteleri-birligi-kurtulus-ozgurluk-ve-esitlik-icin-mucadelemiz-ve-kararliligimiz-devam-ediyor-702124

[7] türkiye’nin en önemli ihraç kalemlerinin başında ordusunun geldiğini siz de duymuşsunuzdur.

[8] nitekim, 2006 yılında antalya serbest bölgede başlayan novamed grevi tam da işçi kadınların doğurganlıklarının patron tarafından denetlenmek istemesi üzerine başlamıştı. https://feministbellek.org/novamed-ggrevi/

novamed greviyle ilgili daha fazla bilgi için: bir kadın grevi serbest bölgede kadın olmak, feryal saygılıgil, güldünya yayınları, istanbul, 2018

görsel: keig.org

Paylaş:

Benzer İçerikler

“Orta yaşı geçen birçok insanın geleceğiyle ilgili en önemli dileği başkalarının yardımına muhtaç olmadan yaşlanıp ölmek. bu dileğin gerçekleşmesinin önünde birçok engel var. bunların başında toplumsal yargılar geliyor. hükümetlerin, bütçeyi savunma sanayiine aktarmayı bırakıp yaşlı ve çocuk bakımına ayırmalarının zamanı gelmedi mi?”
Bir aşamada kimsenin sevmediği bir çift oldular, meğer birbirlerini de sevmez hale gelmişler. Ayşe dilimizin ucuna gelenleri, dile dökmediklerimizi yazmış.
“anneleri hapsetmekte beis görmeyen devlet cezaevi koşullarını onlara, çocuklara, genel olarak insana yakışır bir şekilde kurmuyor. bazen yetişkin mahpuslara yetecek kadar yatağın bile bulunmadığı koğuşlarda çocuklar anneleriyle birlikte yatıyor.”
“disk basın-iş adına, avrupa gazeteciler federasyonu’nun yıllık toplantısı için priştine’ye gittim. Türkiye’den gelen gazeteciler iktidarın son torba yasası’nda yer alan etki ajanlığıyla ilgili tasarıyı da gündeme getirdi. bunlar konuşulurken metin cihan da avrupa birliği’nin iktidar yanlısı kuruluşları fonladığını açığa çıkartmaz mı?”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!