Kader Çetintaş Obanın Kadınları belgeselinin yönetmeni ve aynı zamanda her şeyi. Filmin her aşamasını neredeyse tek başına yapmış ve dahası doğup büyüdüğü yeri, kadınların hikayesini anlatmış. Evden çok uzakta, yüksek rakımlı bir obada, suya erişimin zor olduğu koşullarda kadınların gündelik yaşamlarına odaklanıyor Çetintaş ve kadınlara soruyor: “Bir gününüz nasıl geçiyor?”
“Temizlik yaparım, kahvaltı hazırlarım, sofrayı kurarım, bulaşık yıkarım, yemek yaparım. Çobana ekmeğini veririm. Sonra sofra, bulaşık…”
Obadaki her kadına aynı soruyor ve yanıtlar hep aynı, birbirini tekrarlıyor. İzlerken o tekrar sizi rahatsız ediyor, işin boğuculuğu, aynılığı üstünüze geliyor, derin bir nefes almak zorunda bırakıyor. Kadınların o kadar sıradan bir şey gibi anlatması da ayrıca vuruyor. Bitmek bilmeyen, sonsuz ev işini ve onun yeniden yeniden üretilmesine işaret ediyor sanki bu sahne. Üstelik de evden çok uzakta bir yerde tecelli ediyor tüm bunlar. Dolayısıyla yapılan işler çok daha zor; beraberinde gelen hastalıklar da cabası.
Yetmiyor bu işler bitince kadınlar koyunların olduğu koma gidiyorlar, hayvanlara bakıyorlar, süt sağıyorlar. Oysaki kadınlara göre koyun obada erkeklerin işi, ancak kadınlar onların işini de yapıyor. Ancak erkekler evdeki işlerin hiçbirine elini sürmüyorlar. Kadınlar bu durumdan şikayetçi: “Kadın işini erkekler yapmaz, o zaman neden biz onların işini de yapıyoruz!”
Obanın Kadınları belgeseli evin olmadığı bir yerde yaylada kadınların görünmeyen emeğine odaklanıyor. Kadınların iş yüküne serzenişine, koşulların zorluğuna odaklanırken yine de umudu elden bırakmıyor. Obadaki kadınlar “Koyun insanın ömrünü tüketiyor” diyor ancak belgeselin sonunda bir çağrıda bulunuyorlar: “Kadınlar birlik olursa değişir, birlik olsunlar, birbirini bırakmasınlar.”
Kader Çetintaş ile Obanın Kadınları belgeselini konuştuk.
Nefes almadan geçen günler
“Obanın Kadınları” belgeselinde kadınların görünmeyen emeğine odaklanıyorsunuz, belgeseli yapmaya nasıl karar verdiniz, nasıl bir motivasyonla başladınız?
Ben zaten sinema okudum ve aklımda her zaman kadınlarla ilgili bir şey yapma isteği vardı. Sonrasındaki süreçte hem belgesel sinema hem de kadın araştırmaları alanında yüksek lisans yapınca bu iki alanının birleşiminden kadının görünmeyen emeğine odaklanmam çok kolay oldu. Ve tabi köydeyken annemin her zaman daha çok çalışıp yorulduğunu ama adının hiç anılmadığını da gördüm, deneyimledim. Ben de bir kadın olarak bu anlamda birçok şey yaşadım. Yani konu zaten yaşadığımız bir şeydi o yüzden zor olmadı.
Oba yaşamı nasıl bir yaşam biraz anlatır mısınız?
Zor, çok zor bir yaşam. Özellikle de kadınlar için çok zor. Yaklaşık 4 ya da 5 aylık bir süreci yaylada çadırlarda geçiriyorsun. Hava koşulları zor, sağlığa erişim çok zor. Zaten bu süreçte erkeklerin şehirle az da olsa teması oluyor ama kadınların hiç olmuyor. Bütün bunların yanında bir de yaptıkları işlerin zorluğu var tabi. Peynir yapımı, süt sağımı, ekmek, çamaşır, yemek, çocuklar derken nefes almadan birbirini takip eden günler yaşıyor obadaki kadınlar.
Kadınların ev içi iş yükü halihazırda zaten oldukça katmerli. Bu obada olduğunda nasıl şekilleniyor, ev ile oba yaşamında farklar neler? Kısaca obada kadınların bir günü nasıl geçiyor?
Aslında ciddi farklar var. Yani yaptıkları işlerin adı değişmese de yapılan işe ayırdıkları zaman ve fiziksel olarak harcadıkları emek çok artıyor. Örneğin çamaşır makinede değil de elde yıkanıyor ya da ekmek pişirirken kapalı bir alan değil de yağmur ve fırtınada size eşlik ediyor. O yüzden çok zor bir deneyim.
Oba’da kadınların parası olmaz
Belgeselden anlıyoruz ki koyunu sağan, peyniri üreten kadınlar ancak bunun bir karşılığı yok. Üstüne bu iş hastalıkları beraberinde getiriyor. Kadınların yaptıkları iş nedeniyle yaşadığı hastalıklar neler ve sağlığa erişim konusu obada nasıl?
Geçtiğimiz yıllara kıyasla yaylaya ulaşım daha kolay olsa da bu kolaylığın avantajlarından her zaman olduğu gibi erkekler faydalanıyor. Bir kadın hastalandığında bütün işler “Bekle güz gelsin seni hastaneye götürürüz” denilir ya da “Güz gelsin bir hastaneye gideyim” denir.
Bu işin ciddi olumsuz fiziksel etkileri var. Ve bu kadar emeğin genel olarak ülke şartlarında bir karşılılığının olmamasının yanısıra kadınların yaptıklarının zaten bir adı bile yok. “Benim sağdığım süt benim yaptığım peynir ama inanır mısınız bir kez bile parasına ben dokunamadım” diyor kadınlar. Bizim obada kadınların parası olmaz zaten “Onlar ne anlar paradan” diye düşünür erkekler.
Belgeselde kadınlar erkeklere karşı, ev işine karşı çok çarpıcı cümleler kuruyorlar. Kadınların anlatılarında ya da cümlelerinde sizi en çok etkileyen ne oldu?
Beni en çok etkileyen cümle “Bu hayat müşterekse hepimiz için öyle olmalı” cümlesi. Her şeyin özeti gibi geliyor bana. Aslında hiçbir şeyin ortağı olmadığımızın farkındayız ama olmak için sürekli bir çaba içindeyiz. Obanın kadınları da öyle müşterek bir yer için bir çaba içindeler. Köylü oldukları için bazen şehirden onlara baktığımızda farkında olmadıklarını düşünebiliriz ama öyle değiller her şeyin farkındalar. Bir yol bulsalar önce onlar obada yakacaklar meşaleleri…
Belgeselde yer veriliyor ama kadınların tahayyüllerinde ne var, nasıl bir yaşam tahayyül ediyorlar? Biraz anlatır mısınız?
Tabii ki var, gelecek ile ilgili çok umutlular. Umutlarını da çocukları üzerinden yeşertiyorlar. Gerçekten müşterek ve göründükleri bir yaşam istiyorlar. Eşit ve özgür…
Filmi kadınlarla birlikte izlediniz mi? Filmi nasıl karşıladılar?
Belgeseli kadınlarla tabii ki izledik. Mersin’deki galadan hemen sonra Dersim’de belediyenin de imkanlarıyla bir gösterim yaptık. Gelebilen bütün kadınları bir otobüsle oraya götürdük. Yol boyunca çok güldük, eğlendik ama belgeselden sonra biraz ağladık. Bana “Sen bizim sesimiz olmuşsun” dediler. Herhalde ben de amacıma ulaştım, bu cümleyle amacımı tamamlamış oldum. Tam da yapmak istediğim görülmeyeni, duyulmayanı belgeselle dile getirmekti.
Bu belgesel benim aktivizm aracım ama obadaki kadınların da alanlarda sokaklarda atamadığı o slogan gibi hissettiriyor bana.
Her şeyi tek başıma üstlendim
Obada yaşayan kadınların ev içi emeğini, görünmeyen emeğini konu alıyorsunuz. Öte yandan kamera arkasındaki emeği pek konuşmuyoruz sinema alanında. Bu filmin yapım aşamasında yaşadığınız zorluklar nelerdi, bu zorluklarla nasıl baş ettiniz?
Her yerde olduğu gibi sinemada da kadınlar ikinci planda. Ya birinin asistanı ya yardımcısıyız. Elbette istisnalar var ama bu oranlar ne yazık ki çok dengesiz. Biz kadınlar yapamadığımız için değil, yaptığımız ve görünmediği için böyleyiz. Böyle olması mücadele etmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Tam da bu yüzden kendi emeğimiz için daha fazla koşmamız gerekiyor. Umarım eşit ve özgür olmak için bu kadar mücadele etmeden yola devam edeceğimiz zamanlar olur.
Benim için de bu film her şeyini tek başına üstlendiğim bir iş oldu. Kamera, ses, ışık, drone kullanımı, montaj… Neredeyse her şeyi tek başıma yaptım. Çünkü yapılabilir olduğunu da göstermek istedim. Tabi ki bu süreçte beni destekleyen çok arkadaşım oldu. Onlardan aldığım güçle bu süreci tamamladım.
Obanın Kadınları
Yapım Tarihi – 2023
Süresi – 00:31:40
Format – Belgesel, Renkli, Türkçe
Yönetmen – Kader Çetintaş
Kurgu – Javid Rzayev
Yapımcı – Kader Çetintaş