ocak zammı meselesi

“iktidarın ocak zammıyla ilgili niyetleri merkezi bir mücadeleyi gerektiriyor. önümüzde uzun bir zaman yok. etkili, sonuç alacak, soframıza ekmek, geleceğimize güvence taşıyabilecek sosyal medyadan sokağa kadar her mecrayı harekete geçiren ve tabii ki üretimden gelen gücümüzü ortaya koyan bir kampanya için kolları bugünden sıvamak gerekmez mi?”
Paylaş:
ayşe düzkan
ayşe düzkan
ayseduzkan@hotmail.com

türkiye’de emekçilerin ve emeklilerin açlık sınırında yaşadığını, kime sorsanız “geçinemiyoruz” dediğini, ülkenin her yerinde büyük bir yoksunluğun hüküm sürdüğünü anlatmaya gerek yok. yoksunluk derken hayatı yaşamaya değer kılan şeylerden, tatilden, tatlıdan, tiyatrodan vazgeçmekten bahsetmiyoruz, açlıktan bahsediyoruz.

işsizler ordusunun önemli bir kısmını kadınlar oluşturuyor, tek başına, -erkeklerinkinden daha düşük olan- tek ücretle çocuk büyüten çok kadın var. yoksunluğun öncelikli mağduru kadınlar.

şunu hatırlatayım: dul ve yetim aylığı alanlar arasında çok kadın var, ayrıca evli olmayan birçok kadın hayatta olmayan annelerinin ya da babalarının emekli maaşlarıyla geçiniyor. o yüzden emekli aylıklarına yapılan zam da kadınlar için önemli bir konu.

temmuz’da asgari ücrete zam yapılmaması, emeklilere de tuik rakamlarına göre yani gerçek enflasyonun altında zam yapılması büyük tepki topladı. ama geç kalmış ve yeterince örgütlü olmayan tepki bir sonuç alamıyor.

patronların kârında düşme yok, enflasyonun yükü emekçilerin sırtına yükleniyor.

temmuz’da ve her üç ayda bir hem asgari ücrete hem de emekli maaşlarına zam çok önemli bir talepti, etrafında büyük bir kampanya örgütlenebilir, sonuç da alınabilirdi. bu konuda ses çıktı ama bu sesin en gür çıktığı dönem temmuz ayında yani her şey olup bittikten, iş işten geçtikten sonra oldu.

oysa mesele, sınıfın taleplerine sahip çıkmak değil, gerçekleşmesini sağlamak, değil mi?

iktidarın, oya ihtiyacı olduğu dönemlerde halkın taleplerini dikkate almak zorunluluğu hissettiğini biliyoruz. ama seçim olmasa da güçlü bir kampanyanın sonuç alma ihtimali var. hak arama mücadeleleri soyut kavramlar değil, somut talepler üzerinde yükselir ve siyasi bir güce dönüşmeleri sonuç almakla mümkün olur. hak mücadelelerinin araçları ve biçimleri başka bir mecranın ve başka bir yazının konusu ama ücret mücadelesinde sendikaların çok önemli bir örgütlenme olduğuna şüphe yok. sendikaların öncülüğünde daha erken bir dönemde, daha kapsamlı bir kampanya belki asgari ücrete temmuz’da zam yapılmasını sağlayabilirdi.

bu defa başka olsun

şimdi önümüzde çok daha ağır bir mesele var. mehmet şimşek’in daha önce de telaffuz ettiği bir şey bu ve yeniden gündeme sokuluyor: ocak’ta ve bundan sonra emeklilere ve asgari ücrete zammın gerçekleşen enflasyona göre değil, hedeflenen enflasyona göre yapılması!

hepimizin bildiği şeyler ama hatırlatma olsun. disk’in de çok üzerinde durduğu bir konu var, malum, tuik rakamları gerçek enflasyonu yansıtmıyor, bu yüzden o rakamlara göre zam yapılsa da ücretlerimizin alım değeri günbegün düşüyor. bugün konuşulan şey yani hedeflenen enflasyon oranına göre zam yapılması, gerçeği yansıtmayan tuik rakamlarından bile beter bir durum.

çünkü öngörülen enflasyon hedefleri hiç tutturulamadı, enflasyon hep daha yüksek oldu. ayrıca bu kolayca manipüle edilebilir bir veri. böyle bir karar, gerçek enflasyon bir yana, açıklanan enflasyonun bile altında zam yapılması anlamına gelir. 

asgari ücrete yapılacak zam toplu sözleşmeleri de etkiliyor. yüzde 20 ve altında zam oranlarından bahsediliyor. bu miktarlar, enflasyonun yüksek olmadığı bir ortamda, toplu sözleşmelerde konuşulabilecek oranlardır; belki unuttuk, unutturuldu ama toplu sözleşmeler, daha iyi çalışma koşullarının yanı sıra refahın artması ve yaygınlaşmasını hedefler. 

sermaye yanlısı iktisatçılar, ücretleri düşürmeden enflasyonun düşürülemeyeceğini vaaz ediyor. sermayenin kârını kutsal, dolayısıyla dokunulmaz, eksiltilemez görüyorlar çünkü! hazine ve maliye bakanı mehmet şimşek, türkiye’yi bir üretim üssü haline getirmekten bahsediyor. bunun için de emeğin ucuz ve çaresiz olması gerekiyor.[1] bu, güvencesiz çalışma koşulları ve toplu sözleşme düzeninin fiilen ortadan kalkmasını gerektiriyor. türkiye’nin birçok yerinde çiçeklenen işçi direnişleri bu çabalara cevap oluyor, olacak. türk-iş ve hak-iş’i dahi ses çıkarmaya yönelten de bence o direnişler.

ama iktidarın ocak zammıyla ilgili niyetleri merkezi bir mücadeleyi gerektiriyor. önümüzde çok uzun bir zaman yok, etkili, sonuç alacak, soframıza ekmek, geleceğimize biraz olsun güvence taşıyabilecek kapsamlı, sosyal medyadan sokağa kadar her mecrayı  harekete geçiren ve tabii ki üretimden gelen gücümüzü ortaya koyan bir kampanya için kolları bugünden sıvamak  gerekmez mi?


[1] zaten çok ucuz olan emeği pahalı bulup mısır’a giden sermaye grupları olduğunu da biliyoruz!

Fotoğraf: Rahime Karvar

Paylaş:

Benzer İçerikler

“hem asgari ücrete ve emekli maaşlarına yılda dört kez zam hem bütün çocuklara bir öğün sıcak yemek için mücadeleyi hep birlikte örelim…”
“mesele yaşlılığın toplumun dışında bir olgu olmayıp herkesin geleceği olduğunun anlaşılması. üstelik, bir ev sahibi olmanın bile git gide daha az emekçinin harcı olduğu günümüzde yaşlılar için elde ettiğimiz her hak aslında emeğin geleceğini de belirleyecek.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!