Öğretmenler nöbette: “Özlük hakların iyileştirilmesi için mücadele ediyoruz”

Taban maaş hakkının Öğretmenlik Meslek Kanunu’na eklenmesini isteyen özel sektörde çalışan öğretmenler İl Milli Eğitim Müdürlükleri önünde Eğitim Nöbeti tutuyor. MEB’in taleplerini görmezden geldiği öğretmenler baskılara rağmen eylemlerine devam ediyor. Kreş, regl izni, servis, eşdeğerde işe eşit ücret talep eden kadın öğretmenler güvenceli çalışmak istiyor.
Paylaş:
Yadigar Aygün
Yadigar Aygün
yadigaraygun93@gmail.com

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası (ÖSÖS) yaklaşık 10 gündür İl Milli Eğitim Müdürlükleri önünde akşamları “Eğitim Nöbeti” adıyla oturma eylemi yapıyor. TBMM’ye gelmesi beklenen Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda özel sektör öğretmenlerine de yer verilerek özel sektörde çalışan öğretmenlerin kölelik koşullarına mahkûm edilmemesini talep ediyorlar eylemleriyle. Özel eğitim kurumlarında denetimlerin artırılarak, sigortasız ve unvan dışı çalışmaların engellenmesini isteyen öğretmenlerin taleplerini MEB duymuyor. Sendika üyeleri 26 Mayıs’ta TBMM önüne giderek taban maaş hakkı, belirli süreli iş sözleşmeleri, sendikal örgütlenme üzerindeki engellerin kaldırılması gibi hakları için açıklama yapmaya çalışmışlardı. Gözaltına alınan öğretmenler eylemlerini tüm illere yaymaya başladılar.

İl Milli Eğitim Müdürlükleri önünde yaptıkları oturma eylemine dair görüştüğümüz öğretmenlerle hem yaşadıkları sorunları hem de taleplerini konuştuk. Kadın emeğinin giderek daha da değersizleştiği eğitim alanında kadın öğretmenler dertli. Kamudaki meslektaşları ile denklik mücadelesi verirken özel sektör alanında da eşit ücret mücadelesi yürüttüklerini söyleyen Pınar Erturan, aynı okuldaki erkek öğretmenlerle dahi eşit ücret alamadıklarını hatırlattı.

Ayırıcı tanımlamaya ihtiyaç var

İlk iş görüşmesinde dahi cinsiyet ayrımcılığı içeren sorularla karşılaşmak zorunda kaldıklarını belirten Pınar “Kadın öğretmenler olarak karşımıza çıkartılan pek çok kriter aslında mesleği yapmamız konusunda daha fazla engelle karşılaşmamıza yol açıyor. Bunlardan biri bekar olup olmamamız, medeni halimiz, çocuk sahibi olup olmadığımız. Bu tarz durumlarımızın patronlar tarafından ek kalem göstergesi olarak algılanıp iş sözleşmelerinde engelleyici bir yanı olduğu ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Bunun dışında çalışma alanlarımızda çok farklı psikolojik şiddet politikaları ile yüz yüze gelebiliyoruz” dedi.

Hayatın pek çok alanında olduğu gibi çalışma alanlarında da kadınların ciddi sömürüyle  karşı karşıya olduklarını dile getiren Pınar, kadın öğretmenlerin emeğinin değersiz kılınmaya çalışıldığına dikkat çekiyor. Çalıştıkları okullarda kadın öğretmenlere çocuk bakıcısı muamelesi yapıldığını belirten Pınar bunun sistemli bir politika olduğunu aktarıyor. “Bizlere çocuk bakıcısı muamelesi yapılıyor. Bu da emeğimizin değerinin düşürülmesi için bilinçli olarak uygulanan politikalardan bir tanesi. Kadınlar ekonomik krizin faturasını, yükünü çekmek ile mükellef tutulan toplumsal bir özne olarak görüldüğü için çalışma alanlarının dışına çok çabuk itilebiliyorlar. Örneğin, işten çıkarımlarda ilk olarak kadın öğretmenlerin işine son veriliyor. Bu alanda aslında kadınlar olarak da kendi ihtiyaçlarımızı, toplumsal algıdan kaynaklı özel sektör öğretmenleri mücadelesinde ayırıcı tanımlamaya ihtiyaç duyuyoruz.”

“Ya işsiz kalırsam” korkusu hâkim

İşsiz kalmak ve borçlanmaktan korkarak yaşadıklarına dikkat çeken Gamze Nihal İyidoğan ise “özel sektörde çalışmak ne demek” diye anlatmaya başlıyor: “Belirli süreli sözleşmelerle çalıştığımız için bir sonraki dönemde sözleşmemizin olup olmayacağı belirsizliği yarına dönük plan yapmamızı engelliyor. Küçük bir alışveriş yaparken bile ‘ya işsiz kalırsam’ diyerek borçlanmaktan korkuyoruz. ‘Kadın öğretmenler bizim vitrinimiz, lütfen özenli giyinin, makyaj yapalım’ gibi söylemlerle aslında biz, kendilerinin deyimi ile görücüye çıkıyoruz. Öğrencilerimize karşı en ufak bir uyarı sonrasında ‘onlar velinimettir’ mantığı ile geri adım attırılan oluyoruz. Özgüvenimiz kırılıyor, motivasyonumuz ve verimliliğimiz düşüyor.”

Ankara eyleminde taban maaş hakkının ÖMK’ya girmesi talebi ile yürüdüklerini söyleyen Gamze, şu an kritik bir aşamada oldukları için mücadeleyi tek talepli olarak yürüttüklerini belirtiyor. Özel sektörde çalışan kadın öğretmenlerin yaşadığı diğer sorunlara da dikkat çekiyor Gamze. “Kadın mesleği olarak atfedilen bir çalışma alanının içindeyiz. Özel okulda çalışan bir kadın öğretmen asgari koşullarda çalıştığından kaynaklı, çocuğunu kendi okulunda kreşe vermek zorunda kalıyor. Maaşının belki de tamamına yakınını okula veriyor. Sırf meslek hayatında geri kalmamak adına aç bırakılıyor. Çocuğun sadece kreşe götürülmesi değil, eve ulaşımı da ayrı bir zaman dilimi olduğundan ve çocuk bakımı kadına yıkıldığı için kadın öğretmenler bu ‘çözüme’ mecbur bırakılıyor. Çocuğunu bulunduğu okulda kreşe götüren öğretmen aslında bir sonraki sözleşme döneminde kendisine dayatılan koşullarda çalışmaya mecbur bırakılıyor.”

Şiddet meşrulaştırılacak

Çalışma şartlarının, bedensel ve zihinsel motivasyonunu toparlamış şekilde öğrencilerin karşısına çıkmalarına engel olduğunu söyleyen Gamze, regl sancısıyla öğretmenlerin sınıf içinde verimli olmasının zorluklarını dile getiriyor. Regl izni hakkını talep ettiklerini söyleyen Gamze kamu tasarruf tedbirlerinin de kadınların haklarını gerileteceğine işaret ediyor.

“Güvensiz sokaklarda sabahın erken saatlerinde okullarına gitmeye çalışırken tacize uğrayan birçok kadın var. Üstelik hiçbir yan hakkı olmayan bir sektörde çalışan öğretmenler olarak asgari ücretimizin üçte birini yola vermek istemiyoruz. Bu elbette sadece kadın öğretmenlerin değil tüm meslektaşlarımızın sorunudur. Servisler olmadığı için evlerimizin yakınlarındaki okullara muhtaç bırakılıyoruz. Ücretlerini vermedikleri akşam mesailerinde evimize güvensiz sokaklardan geçip gitmeye çalışıyoruz… Taban maaş ile ilgili asıl talebimiz öncelikle ÖMK’ye girmesidir. Tabii ayrıca kadın öğretmenlerin de özlük haklarının iyileştirilmesi de gündemlerimiz arasında. Her zaman olduğu gibi var olduğumuz her alanda haklı taleplerimizi dile getiriyoruz… Kamudaki tasarruf tedbirlerinin, kamudaki kadınlardan götürdüğü hakların kat be katını bizden de götüreceğini öngörüyoruz. Öğretmen atamaları büyük oranda azalacağı için kadınlar ucuz iş gücü olarak daha da ağır şartlarda çalıştırılacak ve güvencesizlik artacak ve hatta her türlü şiddet, alan içinde meşru hale getirilmeye çalışılacaktır.”

Taban maaş hakkının ÖMK ya eklenmesi, özel sektörde eğitim işkolunun oluşturulması, oluşturulduktan sonra TİS’lerde kreş, regl izni, servis gibi hakları dışında eşdeğerde işe eşit ücret güvencesi talepleriyle eylemlerine devam eden özel sektörde çalışan öğretmenler en yakıcı sorunlardan biri olarak da belirli süreli çalışmanın kaldırılmasını istiyor.

Paylaş:

Benzer İçerikler

70 gündür fabrika önünde direnen Polonez işçileri kadın örgütlerini ve feministleri dayanışmaya çağırıyor. Bu çağrıyı ilettiğimiz ve iletimize cevap veren kadın örgütleri “boykot ve dayanışma eylemleri yapalım” fikrinde ortaklaşıyor. O halde gelin Polonez’de kadın işçilerin taleplerini yaygınlaştırıp, seslerine ses katalım…
Türk-İş dün 81 ilde “Zordayız, geçinemiyoruz” diyerek eylem çağrısı yaptı. Ancak işçiden habersiz, fabrika ve işyerlerinden uzak bir eylemden beklenileceği üzere zayıf görüntüler ortaya çıktı. İstanbul’daki eylem bunun en sarih örneği oldu.
CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Bizlerin bütçesine daha ‘uygun’ market raflarında sıkça gördüğümüz, işlenmiş et ürünleri markası olan Polonez, bir süredir işçi ve sendika düşmanlığıyla anılıyor. Fazla mesai dayatmasıyla ev yüzü görmeden çalışan kadın işçilerin sendikalaşma mücadelesini tanımayan Polonez’de kadınlar, düşük ücretlerle ağır işlerde hakarete maruz kalarak çalışıyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!