‘Öğretmenlerin depremden etkilenmediği sanılıyor’

Deprem bölgesindeki kadın öğretmenler 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü ne şartlarda karşıladı? “Depremden önce bedensel yorgunluklarım çok fazlaydı ama şimdi ruhsal yorgunluklarım ağır bastı” diye anlatıyor Sevilay Öğretmen. Barınma başta olmak üzere yaşamsal sorunların devam ettiğini, MEB’den hiçbir destek görmediklerini belirtiyor.
Paylaş:
Bahar Gök
Bahar Gök
bihargok1982@gmail.com

6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler milyonlarca insanın hayatını alt üst etti. Hayatı yeniden kurmaya çalışırken yoktan var etmeye çalışma çabası herkes için zorlu bir süreç. Enkazların yanında yöresinde tesis edilmeye çalışılan ‘yeni’ hayatlar, insanların ruhsal yorgunluklarıyla birlikte inşa ediliyor maalesef. Devlet sorumluluklarından azat etmiş kendisini. Yarın ne olacağını bilmeden ya da artık bunun üzerine çok düşünmeden, “Bugünü atlatalım yeter” temennisiyle yaşıyor depremzedeler.

Çalışanlar açısından ise tüm bunların yanında bir de işe devam etme gerekliliğinin yükü var. Sağlık ve eğitim emekçileri, bu yanıyla ilk akla gelenler. Depremzede oldukları gerçeği çok da umursanmadan görevlerinin başında olmaları bekleniyor onlardan. Ancak barınma başta olmak üzere hâlâ pek çok temel ihtiyaçları, bağlı bulundukları bakanlıklar ve müdürlükler tarafından görmezden geliniyor.

Biz de kadın öğretmenlerin bugün hangi koşullarda eğitim verdiklerini öğrenmek istedik. Onların bu süreçte neler yaşadığını Sevilay Öğretmen’den dinledik. Depreme Maraş’ın Elbistan ilçesinde yakalanan Sevilay Öğretmen, Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) kendilerine maddi ve psikolojik destek vermediğini, yalnız bırakıldıklarını anlattı. Halen daha yalnız olduklarını dile getirirken psikolojik desteğin acilen verilmesi çağrısı yaptı.

‘Tek matematik öğretmeniydim, gitmesem olmazdı’

Depremden sonra Elbistan’da ne yaşandı? Nelerle uğraşmak zorunda kaldınız?

Hayatımda sorumluluklarımı paylaşacağım kimse olmadığı için bunlarla alakalı çok büyük bir yoğunluk yaşıyordum. Ama deprem sonrası süreçte de şöyle bir sıkıntı oldu: Benim evim ağır hasarlıydı. Evimle alakalı süreç beni çok zorladı. Şöyle de bir örnek vereyim size: Evim ağır hasarlı olduğu için eşyalarımın bir kısmını çıkartabildim. Bir kısmı kaldı. Çok fazla bir şey çıkartamadım ama sonuçta çıkarttıklarım da beş yıllık emeğimdi. Onları nereye sığdıracağımı bilemedim. Nerede kalacağımı bilemedim.

Okuluma devam etmekle alakalı bir zorunluluğum yoktu aslında. Çünkü evim hasarlı olduğu için idari izinli olabilirdim. Ama ben köy okulunda görev yapıyordum. Dolayısıyla şöyle söyleyeyim size: O çocuklar çok ciddi emek vererek bir sınava hazırlanıyorlardı. Okulun tek matematik öğretmeni olarak oraya gitmezsem olmazdı. O çocukların eğitim alacakları, o dönemi telafi edecekleri hiçbir imkânları olmayacak ve sınava o şekilde gireceklerdi. Benim içim ona el vermediği için gittim. Hatta benim okulumdaki birkaç öğretmen de aynı şekilde, aynı özveriyle işlerine devam etti.

Nerede kaldınız?

Rica minnet arkadaşlarımın evinde kaldım. Şimdiye kadar hiç misafir olarak kalmışlığım olmadığı halde, çantam sırtımda, bir gün orada bir gün burada kaldım. Otel olayı yok zaten. Öğretmenevi yıkılmıştı. Bunların hepsi çok çok büyük zorluklardı. Yani sürekli yaz dönemi boyunca idare eder durumda olmak… O çocukların eğitim sürecindeki aksamayı bir şekilde telafi etmeye çalışmak benim için ekstra zor oldu.

Deprem öncesinde evet, sorumluluklarım vardı. Ama en azından daha düzenli bir şekilde ilerlediği için sadece bedensel bir yorgunluk oluyordu. O bedensel yorgunluk da dinlenince geçiyordu. Ama depremden sonra şöyle bir şey yaşıyordum: Her sabah okuluma giderken çadır kentin önünden geçiyorum, başka bir yerde konteyner kentin önünden geçiyorum, enkazların önünden geçiyorum. Yani evet toparlanmak zorundasınız ve kendinizle birlikte başkalarını da toparlamak zorundasınız. Ama sizin toparlanma süreciniz çok zor oluyor. Yani hâlâ toparlanabilmiş gibi hissetmiyorum kendimi. Depremden önce bedensel yorgunluklarım çok fazlaydı ama depremden sonra ruhsal yorgunluklarım ağır bastı.

“Öğretmenleri deprem bölgesine çağırıyorsunuz. ‘Evet, biz eğitime hazırız’ diyorsunuz. Kesinlikle hiçbir hazırlık yok. Kendimi geçtim, benim çocuklarımın en azından o sınava girme sürecinde hiçbir hazırlıkları yok.”

‘Köyümüzde MEB’in hiçbir desteğini görmedik’

Bu süreçte Millî Eğitim Bakanlığı eğitimcilerin yanında oldu mu, sizlere nasıl destekler verdiler hem psikolojik hem maddi olarak? Yaptılar mı?

Şöyle söyleyeyim size: Dediğim gibi, benim evim ağır hasarlıydı. Malatyalıyım. Elbistan-Malatya arası 1-1,5 saat filan sürüyor. Kışın soğuk aldığımızda bile bir ilaç yazdırmak için gittiğimizde Elbistan’daki Aile Sağlığı Merkezi bize yardımcı olamıyordu. Saatleri uymuyordu. Bu hep sorun olduğu için ben adres olarak Malatya’yı göstermiştim. Depremden sonra faturalarla birlikte adres düzenlemesi yaptım ve adresim güncellendi sistemde. Ama bana bu depremde yatırılan hiçbir yardım yatırılmadı. Kiralarımız çok fahiş bir şekilde arttı. Ağır hasarlı olan evime normalde bin 500 TL kira veriyordum. En son şubat ayında verdiğim kiraydı bu. Şimdi yazın tuttuğum eve 8 bin TL istediler. Ama biz aynı oranda bir artırım alamadık. Maddi olarak çok büyük zorluklar yaşadık.

Zaten bu deprem sürecinde yakınlarımızın olduğu yerlere sığınmak zorunda kaldık. O yakınlarımızın olduğu yerler ise Ankara, İzmir gibi yerlerdi. Zaten ayda bir gidip gelme sürecimiz, otobüsler ve uçaklarla oluyordu. Hem maddi hem manevi olarak bu bizi çok yordu. Ama ben bu süreçte MEB’in desteğini görmedim. Öğretmenleri deprem bölgesine çağırıyorsunuz. “Evet, biz eğitime hazırız” diyorsunuz. Kesinlikle hiçbir hazırlık yok. Kendimi geçtim, benim çocuklarımın en azından o sınava girme sürecinde hiçbir hazırlıkları yok. Çünkü o çocuklar ortaokula başladıklarından beri pandemi gördüler, deprem gördüler, bir sürü felaketle uğraştılar ve o çocuklar bir şekilde o psikolojiyle sınava girdiler. Benim çocuklarım da şehrin merkezindeki diğer çocuklar gibi en azından psikolojik desteği hak ediyorlardı. Biz böyle bir destek almadık.

Kaynakları yoktu öğrencilerin. Kaynakla alakalı ben kendim şöyle bir kampanya başlattım: Başka şehirlerde görev yapan arkadaşlarım vardı. Öğretmen olsun, başka mesleklerden olsun… Onlarla paylaştım durumu. Eksiklerimizin, ihtiyaçlarımızın olduğu listeler paylaştım. Onlar o ihtiyaçlarımızı bana parça parça da olsa yolladılar. Ben de öğrencilerime kavuşturdum. Ama direkt MEB’in bir desteği oldu mu derseniz, şahsen benim bulunduğum köye olmadı. Ha başka yerlerde olmuş mudur, onu bilemem.

Peki şu an o köy okulunda eğitim-öğretim devam ediyor mu? Ya da öğrencileriniz hâlâ Elbistan’da mı?

Şu an zaten sekizinci sınıf öğrencilerini mezun ettik. Onlar artık liseye geçti. Ben geçen nisan-mayıs aylarından bahsediyorum. Şu an bu yeni eğitim-öğretim yılında halihazırda eğitim devam ediyor ama en mağdur olanlar geçen seneki öğrenciler. Tam o sıkıntının hemen üzerine sınava giren öğrencilerimiz oldu. Tüm bu imkânsızlıklar içinde 18 köy okulu sınıfım, üç fen lisesi öğrencisi çıkarttı. İki Anadolu lisesi öğrencisi çıkarttık. Bu öğrenciler, depremden önce ilk beşin içerisinde olmayan öğrencilerdi. Okulumun en iyi öğrencisi, sınava çok iyi hazırlanmasına rağmen, son dönemlerde de gayet iyi olmasına rağmen, o yaşadığı kaostan dolayı sınavda heyecan ve stres yaptığı için başarısız oldu.

‘Kışın konteynerlarda uyumak mümkün olmayacak’

Sizin dışınızdaki kadın öğretmenler de aynı sorunları yaşadı mı, paylaşmak ister misiniz?

Benim okulumda iki kadın öğretmen vardı. Yalnız yaşıyorlardı ikisi de. Altlı üstlü oturuyorlardı aynı binada. Binaları komple çöktü. O binadan kıyafetlerini bile alamadan çıkmışlardı. Pijamayla, ayakkabıyla çıkıp bir parça eşya bile alamamışlardı. Bir dönem onlara konteyner verildi. İki üç öğretmene bir tane verildi. Dört öğretmene bir tane verdikleri oldu. Bu da çok konforlu olmuyor. Akşam rahat uyuyamadığımızda ya da ders hazırlıklarımızı rahat yapamadığımızda ertesi gün ne kadar verimli olabiliriz ki?

Elbistan’ın hava şartları biraz farklı. Maraş’ta Akdeniz iklimi olmasına rağmen Elbistan koridor bir kısımda kaldığı için kışın çok soğuk oluyor. Yani -20’leri gördük biz. Kışı çok sert geçen bir yer ve orada nisan ayında ilk konteynerların verildiği zaman, öğretmen arkadaşlar gece soğuktan uyuyamadıklarını söylemişlerdi. Kışın o soğuğunda konteynerlarda uyumak, yaşamak mümkün olmayacak. Asıl sorunlar o zaman başlayacak. Bir iki kadın öğretmen hâlâ bölgede görevlerinin başında. Tayin oldular mı bilmiyorum. Tayin istemişlerdi çünkü. Bir tanesi eş durumundan tayin istemişti. Ama diğeri hâlâ oradaydı ve aynı sıkıntıları yaşıyordu.

Aslında mecbur değiliz. Bir şekilde oradan başka bir yere tayin alınabilir hizmet etmek için. Başka şeyler de yapılabilir. Benim Malatya’ya gelmekteki sebebim deprem bölgesinden kaçmak değil. Burası da aynı zaten. Biz birinci dereceden yakınlarımızı kaybettik. Dayımı ve ailesini kaybettik. Annemin bana ihtiyacı olduğu için tayinimi istedim buraya. Ama şunu söyleyeyim, oradaki arkadaşlarım sadece kendi özverilerinden dolayı orada şu an.

Yine bir kadın arkadaşım ailesiyle birlikte yaşıyordu, Elbistanlı. Evleri ilk depremde komple yıkıldı. Onlar da hiçbir eşyalarını bile alamadan evsiz barksız kaldılar.

“Kimse bırakıp da gitmek istemiyor açıkçası. Ama yoksunluklar, olanaksızlıklar şu anda daha da artmış durumda. MEB de İçişleri Bakanlığı da bu konuda görevlerini yerine getirmediği için insanlar mağdur olmaya devam ediyorlar.”

‘Psikolojik olarak iyi değiliz’ demiştiniz…

Deprem bölgesindesiniz; enkazlar, o görüntüler korkutuyor sizi. O psikoloji çok korkutuyor ama gidemiyorsunuz. Orada kalmak zorundasınız; çünkü orası sizin eviniz, sizin memleketiniz. Eviniz yok ama memleketiniz orası. Benim o arkadaşım aylarca orada burada kaldı. Bir şekilde idare etti. Daha sonra kendi düzenlerine göre basit bir ev kurdular. Şu an annesiyle kalıyor ama hâlâ daha o psikolojiyi atabilmiş değil. O da depremin ilk zamanından beri yine aynı şekilde işine devam ediyor ama dediğim gibi işte…

Kimse bırakıp da gitmek istemiyor açıkçası. Ben çevremde “Ben artık buradan gideyim” diyen kimseyi duymadım. Ama yoksunluklar, olanaksızlıklar şu anda daha da artmış durumda. MEB de İçişleri Bakanlığı da bu konuda görevlerini yerine getirmediği için insanlar mağdur olmaya devam ediyorlar. Bazı destekler verilmiş olabilir tabii ama ben bunları görmedim. Mesela benim okulumda taşımalı eğitim vardı. Çevre köylerden taşımayla gelen çocuklara deprem öncesi sıcak yemek dağıtılıyordu. Ama deprem sonrası çocuklara küçük küçük kumanyalar gelmeye başladı. Hani deprem bölgesidir, idare edelim dedik ama şartlar giderek kötüleşmeye başladı. O çocukların daha fazlasına ihtiyacı varken depremden sonra daha da azaldı ilgi alaka.

Malatya’da koşullarınız daha mı iyi şu an?

Benim tayin olduğum okul yıkılmış. İki yeni bina iki tane okula tahsis edilmiş. İki okul aynı binada. Burada yaşadığımız problemler var elbette. Yeni bir bina oluşu nedeniyle sistem henüz oturmamış. Depremler devam ediyor bir yandan. Mesela akıllı tahtayı kullanamıyoruz, altyapısı oluşturulmamış. Çocuklar çok zorluk yaşıyor. Daha eğitime açılmaması gereken bir bina mecbur kalınarak okul için tahsis edilmiş.

‘Bize kalacak yer tahsis edilmeli, psikolojik destek verilmeliydi’

Şimdi nerede kalıyorsunuz?

Annemle babamın yaşadığı evdeyim. Orta hasarlı evimiz. Şu an doğalgazı kesik, bazı zamanlar elektrikler kesiliyor ama bir alternatifim yok. Okulum devam ettiği ve kalacak başka bir yerim olmadığı için mecburen kalıyorum. Normalde MEB’in ya da ilgili kurumların öğretmenlere kalacak bir yer tahsis etmesi gerekiyor. İnsani koşulları oluşturarak bizi göreve çağırması gerekiyor. Bunu mesela Sağlık Bakanlığı kendi personeline yaptı. TSK da yapmıştı. Askeriyenin tahsis edilen birkaç yeri var diye biliyorum. Ama MEB burada tahsis etmedi. Elbistan için söyleyeyim: Yeni atanan iki üç öğretmenimiz geldi. Yanlış hatırlamıyorsam yurtlara verildiler. Yurt ortamı, koğuş sistemine geçti artık. Bunlar öğretmenler için insani koşullar değil. Geçici bir süre idare edilebilir ama bu uzun vadede verimi çok düşürür.

“İlk etapta psikolojik destek lazımdı hepimize. İnsan olarak bize gerekliydi bu, es geçildi. En azından nerede kaldığımızı sorabilirlerdi. Belli dönemler belli ihtiyaçlarımızın karşılanacağı yerler belirlenebilirdi. Bize de kira desteği sağlanabilirdi.”

Öğretmenler için barınmanın dışında hangi desteklerin sunulması gerekir sizce?

Bizim depremden etkilenmediğimiz düşünülüyor ama biz çok etkilendik. Şöyle bir algı var: “Siz zaten öğretmensiniz ve bir şekilde bir maaşınız var.” Elbistan’a ilk gittiğimiz dönem elimizde MEB’in bize dağıttığı hijyen paketi vardı sadece. Hijyen paketini gidip almak bile istemedik. “Okullara ısrarla öğretmen arkadaşlar gelsin mutlaka” diye mesajlar atılınca toplu olarak gitmek zorunda kaldık. Çok küçük bir paketin içinde hayatımda hiçbir zaman kullanmayacağım sıvı sabun, bulaşık deterjanı… Yani o kadar alt kalite şeyleri bir pakete koymuşlar ki… Sırf adı olsun diye yollanmış şeylerdi. Beş kadın öğretmen gittik, mecburen o kolileri aldık. Getirdik, yolun kenarında konteynerların oraya bıraktık. Yani hak ettiğimiz muameleyi göremediğimizde çok üzülüyoruz.

Şimdi bu dönemde de deprem bölgelerindeki öğretmenlerden çok fazla şey bekleniyor. “Ne verdin ki ne bekliyorsun” diye düşünmeden edemiyor insan. Ama işte, bunu da diyemiyorsun. Çünkü bizim bir şeyler beklediğimiz yerle bir şeyler verdiğimiz yer aynı değil. Ben çocuklarıma bir şeyler vermeye çalışıyorum. Hizmet ettiğim kurumdan bir şeyler bekliyorum. İlk etapta psikolojik destek lazımdı hepimize. İnsan olarak bize gerekliydi bu, es geçildi. En azından nerede kaldığımızı sorabilirlerdi. Belli dönemler belli ihtiyaçlarımızın karşılanacağı yerler belirlenebilirdi. Kiralar bir anda arttıysa ve biz burada memur olarak yaşıyorsak bize de bir kira desteği sağlanabilirdi.

“AFAD altı ay tazminat verecek” diye söylendi. Bizim kurumumuzda AFAD’ın tazminatı iki ay yattı. O da 2 bin liralık bir paraydı. Yani deprem döneminde fiyatlar bu kadar artmışken, bir kilo meyve 70-80 TL olmuşken, benim ödeyeceğim kira 10-15 bin TL olmuşken, 20 bin TL’lik maaşla geçinebileceğimi lütfen kimse düşünmesin. Bunlarda bir iyileştirmeyi bekledik. O da olmadı. Şu an maddi sıkıntı çekmeyen hiçbir arkadaşım yok benim çevremde. Ama susup oturmak zorunda hissediyor herkes kendini. Kimse sesini çıkaramıyor.

*Gerçek adı değil.

*Bu haber, Rosa Luxemburg Stiftung tarafından desteklenen ‘Deprem bölgesinde ücretli ve ücretsiz kadın emeğinin analizi ve politika önerileri’ başlıklı çalışmamız kapsamında yayımlanmıştır.

Fotoğraf: AA (Temsilidir)

Paylaş:

Benzer İçerikler

Kendisinden çok öğrencileri için endişeleniyor Selma Öğretmen. Depremden sonra başka şehirlere gidip okula başlayan çocukların derse girmek istemediklerini anlatıyor. “Hiçbir ön hazırlık yok” diyor; “Destek yok, yönlendirme yok. İlk dersimiz nasıl olacak? Ben o derste ne yapacağım? Şu an bunları düşünüyorum hep.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!