Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla eşitsizlikler derinleşiyor

Öğretmenlik Meslek Kanun’u geçtiğimiz günlerde meclisten geçti. Kanun öğretmenler arasında eşitsizlikler yaratıyor. Özel okul öğretmenlerini kapsamazken, kariyerde ceza almamayı şart koşuyor. Evde ve işte ikili yük altında kalan kadın öğretmenler için yasa cinsiyet temelli ayrımcılıkları daha da keskinleştiriyor.
Paylaş:
Mürüvet Yılmaz
Mürüvet Yılmaz
dramahewi@gmail.com
Mürüvet Yılmaz dramahewi@gmail.com

Öğretmenlik Meslek Kanun’u geçtiğimiz günlerde meclisten geçti. Kanun öğretmenler arasında eşitsizlikler yaratıyor. Özel okul öğretmenlerini kapsamazken, kariyerde ceza almamayı şart koşuyor. Evde ve işte ikili yük altında kalan kadın öğretmenler için yasa cinsiyet temelli ayrımcılıkları daha da keskinleştiriyor.

Kamuda çalışan eğitim emekçilerinin çalışma koşullarını etkileyecek Öğretmenlik Meslek Kanunu, 1 Şubat 2022’ de meclisten geçti. Akp’nin 24 Haziran seçim bildirgesine ve Milli Eğitim Bakanlığı 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nin temel amaçlarına göre hazırlanan kanun, kamuda çalışan eğitim emekçileri arasında iş yeri barışını ortadan kaldırırken derin statü farklılıklarını da beraberinde getiriyor.

Yasa, nitelik anlamında aynı işi yapıyor olmalarına rağmen çalışanları aday, uzman, başöğretmen diye ayırarak, statü farkları yaratırken, bu farklara bir de ücret ve ek gösterge farkı eşlik ediyor. Çalışma yaşamının temel ilkelerinden biri olan “eşit işe eşit ücret’’ ortadan kalkıyor. Eğitim emekçilerinin bu eşitsizliklere, sınavlara, ceza almama gibi koşullarla rıza göstermeleri isteniyor.

Yasanın en önemli tarafı ise parasız eğitim hakkı ve iş güvencesinin ortadan kaldırmasıdır. Bu kanunun ayak sesleri bir önceki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un “Eğitimde asıl yük öğretmenin maaşıyla ilgilidir. Bakanlığın bütçesine bakarsanız, yatırım bütçesinin çok çok küçük olduğunu görürsünüz.” (*) dediği açıklamasında duyuluyordu.

Anlaşılan o ki bakanlığa, öğretmenlerin KPSS ile atanan ve atanamayan, diye bölünmesi, ücretli öğretmenlik dayatması yeterli gelmemiş. Bu kanunla “yük” olarak kabul edilen öğretmen maaşlarına el atılıyor. Uzman, baş öğretmen, sınav gibi kriterler konularak da gerçek kapatmaya çalışılıyor. Böylece bakanlık öğretmenler arasındaki rekabeti körükleyerek, onları yarışın ortasına bırakıyor. Kuşkusuz bu yarış ortamı kadın eğitim emekçilerini daha fazla etkileyecek.

Tüm bunların, öğretmenlere, öğrencilere, kadın öğretmenlere, velilere olan etkilerini Eğitim-Sen’li kadınlarla konuştuk:

Birlikte hareket etmeliyiz

Van Eğitim – Sen Eş Başkanı Hülya Atlı

Öğretmen Meslek Kanunu öğretmenlere nitelik getirmiyor. Nitelik dert edinilmiş olsaydı, çalışma koşulları ve hizmet içi eğitimler daha nitelikli hale getirilerek çözüm oluşturulurdu. İşe alınırken ve yükselmede, ceza almamak şart koşuluyor. Bu bilimsel, laik, anadilde eğitim mücadelesini, hele öğrencilerde öğrenme merakı geliştirme sürecini etkiler. Çünkü eleştiri olmadan öğrenme merakı geliştirilemez, ceza almamak ön koşulu eleştirinin, mücadelenin önüne geçmek, itaat eden bir toplum ve öğretmen pratiği oluşturma anlamına geliyor. Üstelik hangi cezayı almamak gerektiği ile ilgili net bir şey yok.

Bir de ek gösterge meselesi var. Esasında ek gösterge seçim vaadiydi. Bu zamana vermemek için çok uğraştılar. Yine bir seçim yatırımı olarak düzenlediler. 3600 ek göstergeyi birinci dereceye geçtiğinizde ancak alabiliyorsunuz. Aslında ayrım yapılmaksızın tüm emekçilere verilmesi gerekirdi. Bu öğretmen yasasıyla eğitim emekçilerinin birinci dereceye ulaşmaları mümkün değil. Sade ek göstergede değil eğitim, öğretim tazminat oranları da uzman, baş öğretmen diye düzenleniyor. Oysa gıdaya, kitaplara gelen zamlar aday öğretmen, uzman ve baş öğretmen, diye ayırmıyor.

Her on yılda bir sınav var

Bu kanunun kadınların kendine özgü sorunlarını çözmeyeceğini düşünüyorum. Bir sürü sorunla uğraşmak zorunda kalan kadınların karşısına bu düzenlemeyle gelmek, toplumsal cinsiyet rolleri açısından daha çok sorun çıkaracak. Her on yılda bir sınav var. O sınava baş vurabilmek için ön koşul olan çalışma temposu, ceza almamış olma durumları var. Kadınlar, dayatılan toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı sınavlara hazırlanmak yerine, kendi işime bakarım, diye düşünebilir. Kadınların basamakları tırmanması daha zor olur. Çünkü çocuk bakımı, yemek gibi işler genelde kadınlar üzerinden yürüyor. Ayrıca okul ortamlarında da toplumsal cinsiyet rolleri bir şekilde yeniden üretiliyor.

Nasıl bir mücadele geliştirmeliyiz? Yapılabilecek birçok şey var. Bilinçlendirme çalışması yapılabilir. En önemli sıkıntı kanun özel okullarda, kurslarda çalışanları kapsamıyor. Eğitim emekçilerini kendi aralarında bölüyor. Bölünme ise birlikte hareket etmeyi önlüyor. Birlikte hareket etmeye yönelik çalışma yürütülebilir.

Kadınlar yönetimlerden uzaklaşıyor

İstanbul Eğitim-Sen 3 No’lu Şube Başkanı Ayfer Koçak

Yasa öğretmenlik mesleğini gerçekleştiren, gerçekleştirmeyi amaçlayan tüm emekçileri kapsamak zorundadır. Ücretli, sözleşmeli ve özel sektörde çalışan öğretmenlere yönelik tanımlama olmadığından bunu bir meslek kanunu olarak kabul etmek mümkün değil.

Yine bir meslek kanunu, o mesleği gerçekleştirmeye çalışan emekçilerin sorunlarını çözmeyi hedeflemelidir. Oysa bu kanunda hiç bir sorun ve çözüm önerisi yer alınmıyor: İş güvencesi, eğitim, istihdam, lojman, kreş, vb haklar ve mesleki avantajlar tanımlanmıyor.

Kariyer basamaklarıyla ortaya çıkan statü ve bu statünün ekonomik sıkışmışlığımızı aşmanın tek yöntemi olarak bize dayatılması kabul edilir değil. Statü dayatması öğretmenlere müjde olarak sunuluyor. Okullardaki dayanışma kültürünü ortadan kaldırmak istiyorlar. Eğitim süreçlerinde özellikle öğretmen rekabetinin öğretmen-öğretmen, öğretmen-öğrenci ilişkilerine ve eğitime zarar vereceği çok açıktır.

Öğretmenlerin aday, öğretmen- uzman- başöğretmen olarak ayrıldıklarında hangi şartlar, hangi öğrenciler ile hangi eğitim süreçlerini yürütecekleri ya da ayrılmayacak aynı kalacaksa da eşit işe eşit ücret ilkesinin nasıl korunacağı gibi sorular bu kanunda tanımlanmış değil. (Özel statülü öğretmenlere özel sınıflar mı, bu sınıflar paralı mı olacak gibi….) birçok kaygı ve soru işareti oluşuyor.

Kariyer basamakları için gerçekleşecek sınavlara katılabilmenin ön şartı olan cezasızlık ise tamamen siyasal iktidara biat kültürünü geliştirmeyi hedefliyor.

Yandaşlara alan açmak

Ayrıca sendikal örgütlenme, hak alma mücadelesi içinde kanun bir tehdit olarak karşımıza çıkacaktır. Aday öğretmenlerin ataması ile ilgili şaibeler daha da derinleşiyor. Mülakat bir bütün halinde atamın tek kriteri haline getiriliyor. Şu ana kadarki örneklerden bildiğimiz kadarıyla mülakat öğretmenlerin sorunlarını çözmek bir yana derinleşmesini, adaletsizliği ve yandaş ilişkilerin gelişmesini sağladı.

Yasadan kadın öğretmenlerin olumsuz bir biçimde etkileneceğini düşünüyorum. Çünkü öğretmenlerin yarısından fazlası kadın olmasına rağmen idarecilerin ancak yüzde 3’lük bir kısmının kadın olması, yine ücretli öğretmenlerin çoğunluğunun kadın olması, ebeveyn sorumluluklarının kadın üzerinde tanımlanıyor olması gibi birçok veri kariyer basamaklarında kadınların ne kadar dezavantajlı olarak sürece dâhil olacağını gösteriyor. Sınavların değil bilginin, merakın peşinde giden, eşit işe eşit ücret, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı demokratik, bilimsel anadilde parasız eğitim için sil baştan birlikte mücadele vermemiz gerekiyor.

Muhalif eğitimciler yalnızlaşacak

İstanbul Eğitim – Sen 5 No’lu Şube Kadın Meclisi üyesi Melahat Yıldırım

Görünen o ki öğretmenlik mesleğinde farklı statüler olacak. Öğretmenler aynı işi yaptıkları halde farklı ücretler alacaklar. Bu öğretmen psikolojisini olumsuz etkiler, ikili ilişkiler de bu hiyerarşiden olumsuz etkilenir. Oldukça iyi bir eğitimci kendine karşı özyetersizlik hissiyatı içine girebilir. Sonuç stresle birlikte gelen bir iş verimi düşüklüğüdür.

Bu sınava muhalif sendikal çalışmaları nedeniyle ceza almış eğitimciler giremeyecektir. Bu da olayın özgürlüklerin kısıtlanması boyutunu oluşturuyor. Birçok eğitimci erk güdümlü sendikalara üye olacak ya da hak gasplarına karşı gereken sendikal faaliyetlerden kaçınacaktır. Öğretmenler odasında eğitimciler bölünecek, muhalif eğitimciler yalnızlaşacaktır. Eğitimin dibe vurduğu dönemde eğitimciler kendilerine oto sansür uygulayarak kabuklarına çekilecekler ya da her kendilerini ifade edişlerinde pişmanlık hissedecekler.

Bu kanunla adaylık sınavı kaldırılarak yerini mülakatlara bırakmıştır. Bu da kişinin özgürlük alanına müdahaledir. Siyasi tercihlerinize bakılarak pekâlâ adaylığınız kaldırılmayabilir. Yani sistemle sorun yaşayan biriyseniz, daha başında elenirsiniz. Özel sektör sizin için tek seçenek haline gelir. Oysa bu kanun özel sektörde çalışan eğitimcileri kapsamıyor.

Ayrıca bu kanunla veliler ve öğrenciler kendi derslerine başöğretmenin girmesini talep ederken, okul yönetimleri de kendini bir krizin içinde hissedebilir. Başöğretmen ya da uzman öğretmen olmayan bir eğitimci öğrencileri karşısında kendini çok değersiz hissedebilir. Sınava giremeyen ya da sınavı protesto eden bir öğretmen kendini çok öfkeli hissedebilir. Kısacası veli, öğretmen, öğrenci ve idareciler derken Türkiye’de eğitim çok kan kaybedecek. Kadınlar hem veliler hem de öğretmenler olarak bu durumdan olumsuz etkilenecek,

Öğretmenlik kariyer basamakları 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın resmi haber sitesindeki habere göre; “ Öğretmenlik mesleği; aday öğretmenlik döneminden sonra “öğretmen”, “uzman öğretmen” ve “başöğretmen” olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılacak. Bakanlık her öğretmen kademesi için nitelik tanımlaması da yapmış durumda. Bunun dışında aday öğretmenlere ve kariyer basamaklarını aşmak isteyen öğretmenlere bir de güvenlik soruşturması getiriliyor.

Düzenlemeye göre, aday öğretmenlik dâhil öğretmenlikte en az 10 yıl hizmeti bulunanlardan, mesleki gelişime yönelik 180 saatten az olmamak üzere uzman öğretmenlik eğitim programını ve mesleki gelişim alanlarında uzman öğretmenlik için öngörülen asgari çalışmaları tamamlamış, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası bulunmayan öğretmenler, uzman öğretmen unvanı için yapılan yazılı sınava başvuruda bulunabilecek. Yazılı sınavda 70 ve üzeri puan alanlar başarılı sayılacak.

Uzman öğretmenlikte en az 10 yıl hizmeti bulunan ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezası olmayan öğretmenlerden mesleki gelişime yönelik 240 saatten az olmamak üzere başöğretmenlik eğitim programını tamamlamış olan ve mesleki gelişim alanlarında başöğretmenlik için ön görülen çalışmaları bitirmiş olanlar başöğretmen unvanı için yapılan yazılı sınava başvuruda bulunabilecek. Yazılı sınavda 70 ve üzeri puan alanlar başarılı sayılacak. (**)

Bu kabaca sınırları ceza almama, eğitim programları ve sınavlarla çizilen bir uygulama. Karşılığında ise paranız ya artacak ya da artmayacak.

(**) https://www.meb.gov.tr/ogretmenlik-meslek-kanunu-teklifi-tbmm-genel-kurulunda-kabul-edilerek-yasalasti/haber/25175/tr

(*) https://onedio.com/haber/ziya-selcuk-egitimde-asil-yuk-ogretmen-maasiyla-ilgili-916795)

Paylaş:

Benzer İçerikler

İşçi avukat Sibel Soydemir’in patronuna açtığı kötü niyet davasını kazanması, erkek yargı düzeninde kadınların yaşadığı cinsiyet temelli ayrımcılığı ve şiddeti bir kez daha gündeme getirdi. Mobbing, cinsiyetçi iş bölümü, taciz, güzellik dayatması, emek sömürüsü… Sorunlar saymakla bitmiyor. Kadın avukatlarla konuştuk.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!