OKULLAR AÇILDI! Haydi kadınlar, ek mesai zamanı!

Okulların açılmasıyla her yer rengarenk reklamlarla doldu. “Okullar başladı, siz hâlâ şunu bunu almadınız mı?” diye soruyor billboardlar. Ama çocukların binlerce liralık okul masraflarıyla başa çıkamayan ve iş yükleri misli misli artan, “boğulur hale gelen” kadınlara kimse halini sormuyor. Sözü onlara bırakıyoruz…
Paylaş:

2023-2024 yılı eğitim ve öğretim yılının ikinci haftasına girdik. Tüm billboardlar, afişler en mantıklı okul alışverişinin kendilerinde yapılabileceği iddiasıyla süslü cümleler kuran alışveriş markaları reklamları ile dolu. Hatta “Okullar başladı. Siz hâlâ X’ten saç kreminizi almadınız mı? Yapmayın! Şimdi yüzde 0,1 indirimle internet sitemizden alışveriş için hemen tıklayın! Okula havalı saçlarla başlayın!” minvalinde okul ihtiyaçları ile alakası çok da olmayan ürün reklamlarına da denk gelmiş olabilirsiniz.

Her şeyi ama her şeyi görebilirsiniz bu afiş ve billboardlarda. Ama bu süreçte ev ekonomisine ciddi bir gider kalemi eklendiği için bunla nasıl başa çıkacağını düşünmekten bunalmış bir kadından asla bahsetmez onlar. Ya da zaten onca iş gücün arasına bir de çocuğun okula hazırlanması derdi eklenen, iş yükü daha da artan, bu nedenle günlük yaşamını hızlandırmak zorunda kalan bir kadından da bahsetmez.

Mahpeyker’in de dediği gibi okulların açılmasıyla “boğulur hale gelmiş”, “üç parça şeye 300-500 lira vermek zorunda kalmış” kadınlara bu durumu sorduk ve yaşadıklarını paylaşmaları için sayfamızı onlara açtık. Keza burası da bir nevi onların bir billboardı idi.

‘Tam da anlatmak istediğim zamanda sordun’

Mahpeyker, Mersin’de yaşıyor, 38 yaşında ve üç çocuğu var. “Ben evde organik oyuncak yapıyorum. Aynı zamanda eşimle beraber, tantuni döner salonunda gün boyu çalışıyorum” diye kısaca anlatıyor kendini. Ama yaptığı işler, bir günlük mesaisi -şahidiyim ki- bunlarla sınırlı değil. Sabahın erken saatlerinde kalkar (05.00-06.00 civarı), elinde organik oyuncak işi varsa çocuklar uyanmadan onları hazırlar. (Bu arada en büyük keyfi, bu sessiz saatlerde kahve içmek!) Sonra asla temposu düşmeyen bir koşturmaca başlar. Gece yarısı yatağıyla yeniden buluşur.

Röportajdan bahsedince seviniyor Mahpeyker. “Tam da anlatmak, anlaşılmak istediğim zaman da sordun. Üç parça şeye 300-500 lira vermek zorunda kalmama saydırma fırsatı verdin, teşekkür ederim” diyor ve devam ediyor:

Çocuklarımdan biri 10, biri 8’inci sınıf öğrencisi ve onlara ilave olarak en küçükleri bu yıl anasınıfına başladı. Büyükler aslında en kritik zamanlarındalar. Geleceklerini şekillendirme mücadelesi veriyorlar. Normalde üçünün de fazla fazla masrafları var. Ama her gün gelen zam haberleri, daha önce aldığımız bir ürünü bir daha alamamamıza neden oluyor. 

Özellikle bu yıl küçük kızım anasınıfına başlayacak diye yaz boyu her zamankinden biraz daha kendimi sıkıp okul başlangıç haftası için bir birikim yapmıştım. Ama masraflar beklediğimden fazla çıktı. Anasınıfında tuvalet kağıdından diğer temizlik malzemelerine varana kadar her ihtiyaç bizden istendi. Evime almam gerekenleri tamamen bir kenara ittim. Elimizde avucumuzda ne varsa silip süpürdüler resmen.

Bu arada okulun temizlik malzemelerini bize aldırması bir tarafa, temizliği yapacak çalışanı da yok. ‘Sınıfımızı temizlemek için temizlikçi tutacağız. Hanımlar para toplayalım’ deyip onun faturasını da bizden kestiler. Biz faturaları, diğer zarurî şeyleri bir kenara bırakıp çocukların ihtiyaçlarını karşılamaya çabalıyoruz. Zaten zar zor geçinen insanlar için eylül ayının getirdiği masraflar belimizi iyice büktü. Borç alacak birini bulalım desek, onun da imkânı yok. Devlet okullarının bize sağlaması gereken imkânları, kolaylıkları yıllardır göremiyoruz da bu yıl tamamen boş bıraktılar. Her şeyi bize yüklediler.”

“Bazen bir bakıyorum ki herkesi tamamlamaya çalışırken kendimi eksik bırakmışım, kendime geç kalmışım. Kendime zaman ayırıp ruhumu dinlendirmek istiyorum. Maalesef öyle bir imkân yok.”

Mahpeyker

‘O kadar çok parçaya bölündüm ki bir bütün olamıyorum’

Mahpeyker

Billboard reklamlarında yer almayan konulardan biri de okulların açılması ile kadınların iş yüklerinin ne denli arttığı… Bununla ilgili yaşadıklarını da şöyle anlatıyor Mahpeyker:

“Ben evde organik oyuncak yapıyorum. Aynı zamanda eşimle beraber, tantuni döner salonunda gün boyu çalışıyorum. Çalışırken büyükler hem evin hem de küçük kardeşlerinin sorumluluğunu üstlenip bana bu anlamda yardımcı oluyorlardı. Şimdi okul açılınca hepsi okulda oluyorlar. Tüm gün dükkânın yükü, evin temizliği, yemek, bulaşık, okuldan gelen çocukların ihtiyaçlarını karşılamak derken sabah 6’dan gece 12’ye kadar zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorum.”

Bu nasıl etkiliyor peki onu?

“Ruhsal olarak kendimi bitmiş tükenmiş, hiçbir şeye yetişemiyor gibi hissediyorum. O kadar çok parçaya bölündüm ki, ben bir bütün olamıyorum. Siparişlerimi örebilecek bir zaman bulamadığım için gece geç saatlerde örmek zorunda kalıyorum. O da hiç dinlenmeden ertesi günün koşturmacasına dalmam demek oluyor. Bazen bir bakıyorum ki herkesi tamamlamaya çalışırken kendimi eksik bırakmışım, kendime geç kalmışım. Kendime zaman ayırıp ruhumu dinlendirmek istiyorum. Maalesef öyle bir imkân yok. Eminim tüm anneler de benim gibi koşturuyor. Kendine zaman ayırmadan, ömürlerinden her anı ailesi için hiç düşünmeden tüketiyordur.”

“Okullar açıldı; yok şu parası, yok bu parası demeye başladılar şimdiden. Okul aile gruplardan mesajlar geliyor. Arkadaş, ben para mı basıyorum, akşamdan sabaha kadar? Bir de eğitim ücretsiz diye propaganda ediyorlar.”

Derya

Şu yatağı var ya, artık vücut çekiyor’

Gebze’de bir fabrikada vardiyalı bir şekilde çalışan Derya da “koşturmaktan kendine vakit bırakamadığını” anlatan kadınlardan… Okulun açılması bu vakitsizliği nasıl etkiledi, diye sorunca “Zaten okullar açılmadan önce de yoktu kendime ayırabildiğim bir vakit. Okullar açılınca artık tamamen bitti. Sadece eve gel, bulaşık yıka, evi toparla, yemek yap, çocukla ilgilen, dersini yap, yat, kalkıp işe git. Standart bu” diyor ve ekliyor:

“Şu yatağı var ya, artık vücut çekiyor tamamen! Dediğim gibi; aman bir sinemaya gideyim, bir tiyatro izleyeyim, iki dakika şöyle oturayım da bir kitap okuyayım desen, onu da yapamıyorum artık. Hadi önceden yapıyordum ama şimdi o da sıfırlandı.”

Maddi açıdan çok zorlandıklarını da dile getiriyor Derya:

“Maddiyat olarak bakarsan, evet, okul açılınca ciddi bir miktar tepemize bindi. Okula yeni başlıyor çocuk. Bunun kıyafetiydi, kalemiydi, kitabıydı, ayakkabısıydı, A’dan Z’ye her şeyi bana 4-5 bin liraya mal oldu. Daha okullar açılmadan… Okullar açıldı; yok şu parası, yok bu parası demeye başladılar şimdiden. Okul aile gruplardan mesajlar geliyor. Arkadaş, ben para mı basıyorum, akşamdan sabaha kadar? Bir de eğitim ücretsiz diye propaganda ediyorlar. Yok ekstra kitap istiyorlar, onu istiyorlar, bunu istiyorlar… Bir sürü etkinlik yapıyorlar, hepsi için para istiyorlar. Olan var, olmayan var. Eskiden masraf tek oluyordu. Kitabını, defterini alıyordun. Şimdi kitap veriyorlar ücretsiz ama onun yerine elli tane başka şey istiyorlar. Bırak arkadaş, kitabı ben alırım. İyilik mi yaptın kötülük mü!”

Derya’nın üç kızı var, en küçük kızı birinci sınıfa başlamış. Büyük kızı üniversiteyi bitirmiş, uluslararası lojistik firmasında çalışıyor. Ortanca kızının ise bu yıl üniversiteye başlayacağını söylüyor; “Allah’tan yurt çıktı, oradan kurtardım. Ama bu haliyle bile ona yaptığım masraflar şimdiden 20 bin lirayı buldu. Daha okula başlamadı, ay sonunda gidecek. Kızını ona buna muhtaç etmemek için bir şeylere katlanıyorsun” diye konuşuyor.

‘Az kullanılmış defterleri kullanıyoruz’

Fatma

İki çocuğu olan Fatma, Adana’da yaşıyor, ücretsiz ev işçisi. O çamaşırları asarken bir yandan da telefonda dertleşiyoruz. Okulların açılmasıyla evde ne gibi değişiklikler olduğunu, iş yükünün nasıl arttığını soruyorum. Sabah çok erken (05.30-06.00) kalkmaya başladıklarını söyleyen Fatma, uyku düzeninin tamamen bozulduğunu anlatıyor; “Bu yıl çocukları okula ben götürüp getirmiyorum. Babaları sabah sırayla bırakıyor; çünkü okul saatleri arasında yarımşar saat fark var” diyor.

Çocuklara bu yıl daha fazla harçlık vermek zorunda kaldıklarını, okul kantinindeki ürünlerin dışarıdan pahalı hale geldiğini ve ürün kalitesi anlamında da daha kötü olduğunu söylüyor Fatma. Okul için alışverişin nasıl geçtiğini soruyoruz, şu yanıtı veriyor:

“Defterler çok pahalı. En ucuzu, en kötüsü 40 liradan başlıyor. Ben geçen yıl uygun fiyatlı bulmuştum, oradan fazla fazla almıştım, elimde param varken alayım demiştim. Stoklamıştım yani. Onları kullanıyoruz bu sene. Bir de geçen seneden, az kullandıkları defterlerin kullanılmış kısımlarını kopardık, onları da kullanıyorlar. Tabii ki ben de isterim tertemiz bir defteri olsun, ama şu anki pahalılığı da görüyoruz. Biz de elimizdekileri değerlendirmeye çalışıyoruz. Bir şekilde tasarruf etmek zorundayım.”

Tamirci olan eşinin maddi anlamda elinden geleni yaptığını ve yeri geldiğinde pazar günleri bile çalıştığını söyleyen Fatma, bu tür tasarrufları planlama işinin kendisinde olduğunu, çocukların okul gailesinin bu yönüyle kendine düştüğünü dile getiriyor.

“Çocuklara okullarda beslenme desteği olması gerekiyor. Hadi ben iyi kötü bir şekilde bir şeyler yapıyorum ama yapamayanlar var. Biz burada çevremizde görüyoruz. Her şeyleri kısıtlı olan insanlar var.”

Fatma

‘Bedava kitap vereceklerine okulların ihtiyaçlarını karşılasınlar’

Çocukların okullarda sağlıklı bir beslenmeye erişimleri yok. Bu konuyu ayrıntılı şekilde işleyip bununla ilgili önerilerde bulunan Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı’nın (BAYETAV) “Gizli Açlık-Çocuklara Okulda Ücretsiz Bir Öğün Raporu”, geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla paylaşıldı.

Mayıs ayındaki seçimler öncesinde iktidar ve muhalefetin gündeminde olan çocuklara ücretsiz bir öğün sağlamaya yönelik tartışmaların rafa kalktığı belirtilen raporda, gıda krizine de dikkat çekilerek, bu krizin en fazla toplumun işsiz, güvencesiz ya da yeterli gelire sahip olmayan yoksul kesimleri etkileyeceği, bu kesimler içinde en kırılgan, en dezavantajlı kesimin ise çocuklar olduğu” vurgulandı.

Fatma ile bu raporu ve konuyu da konuşuyoruz. “Çocuklara okullarda beslenme desteği olması gerekiyor. Hadi ben iyi kötü bir şekilde bir şeyler yapıyorum ama yapamayanlar var. Biz burada çevremizde görüyoruz. Her şeyleri kısıtlı olan insanlar var” diyor.

Devletin, okullara ve velilere “Her şeyi kendi başınıza halledin” dediğini söyleyen Fatma, “Yani nasıl halledecekler? Okullar kayıt parası istiyorlar. Şimdi elden almak yasak. Çünkü cezası var. Bu sefer de IBAN veriyorlar. Oraya göndermemizi istiyorlar. Ben itiraz etmiştim buna ve kayıt parası ödemeden çocuğumu okula yazdırdım. Ama herkes böyle yapamıyor ki! Bize bedava kitap vereceklerine okulların ihtiyaçlarını karşılasınlar!” ifadelerini kullanıyor.

Fotoğraf: Gaziantep Oluşum

Paylaş:

Benzer İçerikler

İstanbul’da özel bir okul müdürünün öldürülmesinin ardından eğitim emekçileri sokaklara döküldü. Kadın öğretmenler eğitimin piyasalaştırılmasıyla mesleklerinin değersiz kılındığına, öğretmenlerin şiddete açık hale getirildiğine dikkat çekiyorlar.  Kadınların çok daha fazla, farklı ve katmanlı şiddet biçimleriyle karşı karşıya kaldıkları ise ortak gözlemleri…
Milyonlarca emekli için Temmuz 2023’te zammı reva görmeyen iktidar, birkaç ay sonrasında ise emekli aylığıyla geçinen milyonları 5 bin liralık ikramiyeye mahkûm etti. İktidar, emeklilerin zam talebine şimdilik ikramiye ile cevap verse de emekliler bu maaşlarla sağlıklı bir yaşam sürdüremiyor.
Geçen hafta başı, 30 yaşındaki Damla Aydın’ın sokağına bir sürü adam doluştuğunda saat öğleni geçmişti. Bir karanlık el gelip, su saatini söktü. Bir diğeri elektriğin kablolarıyla oynayıp, evi karanlıkta bıraktı! Artık 3 küçük çocuğa yemek yapacak tek bir bardak su dahi yoktu evde. Bu genç kadına “dönüşüm”ün hediyesi, susuzluk ve karanlık olmuştu.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!