Oppo’da işten atılan kadın işçiler çok zorda: “Eve yakın olduğu için burada çalışıyordum”

Oppo’ya sendika girdikten sonra 600 işçi işten çıkarıldı. Çıkarılanlar Türk- Metal ile işverenin anlaştığını iddia ediyorlar.  İşten atılanlar arasında pek çok kadın var. İş kazalarına açık bir biçimde kötü koşullarda çalışan kadınlar sendikanın “sizi başka işe sokacağız” demesi ve hukuksal destek sağlamayacağını söylemesi üzerine işe iade davası açmaktan da vazgeçmişler. Ama iş, güç hala yok.  Kadın işçiler zor durumdalar, Türk- Metal  ise onları oyalamakla meşgul….
Paylaş:
Bahar Gök
Bahar Gök
bihargok1982@gmail.com
Bahar Gök  bihargok1982@gmail.com

Oppo’ya sendika girdikten sonra 600 işçi işten çıkarıldı. Çıkarılanlar Türk- Metal ile işverenin anlaştığını iddia ediyorlar.  İşten atılanlar arasında pek çok kadın var. İş kazalarına açık bir biçimde kötü koşullarda çalışan kadınlar sendikanın “sizi başka işe sokacağız” demesi ve hukuksal destek sağlamayacağını söylemesi üzerine işe iade davası açmaktan da vazgeçmişler. Ama iş, güç hala yok.  Kadın işçiler zor durumdalar, Türk- Metal  ise onları oyalamakla meşgul….

Yaklaşık 1 yıl önce tam da bu aylarda Çinli telefon markası Maxreal Oppo’nun Türkiye’de kuracağı dev fabrikanın reklamları ve ilanları yayınlanmıştı. 1000 kişinin istihdam edileceği fabrika devlet destekli olarak Tuzla’da üretime başladığında, fabrika önünde yüzlerce kişinin iş başvurusu için oluşturduğu kuyruklar da haberlere yansımıştı. Üretime başlayan fabrikada bir süre sonra BMİS ve TM aynı dönemde sendikal çalışma başlatmıştı. TM’nin üye sayısının ‘fazla olması nedeniyle’ BMİS’in çekildiği Oppo’da geçtiğimiz Mayıs ayında, işçilerin işyeri içerisinde yaşadığı sorunlar kamuoyuna yansımıştı. Sendikanın TİS masasına oturduktan sonra sorunların çözüleceğine dair erteleme tutumları devam ederken, Ocak 2022’de 600 işçi işten çıkarıldı. Olayın duyulmasının ardından Oppo ilk elden açıklama yapmadı ancak birkaç gün sonra sayının 360 olduğunu söyleyerek rakamları düşürüp olası kamuoyu baskısını azaltmayı hedefledi. Kimi işçiler telefonla aranarak, kimileri eline noterden ulaştırılan çıkış bildirimleri verilerek kapı dışarı edildi. Bazı işçilerin haberi dahi olmadı, işbaşı yapmak için fabrikaya gittiklerinde içeri alınmadıkları zaman çıkarılmış olduklarını öğrendiler. Ocak ayının ilk haftası ücretsiz izne çıkarılan işçiler, ücretsiz izindeyken işten çıkarılmalarının, sendikanın yetkiyi almasıyla doğrudan ilgili olduğunu söylüyorlar.

Birkaç ay önce, idari bölüm çalışanlarından, fabrikanın sendika ile anlaştığını ve işyeri yönetiminin 500 kişinin çıkarılması karşılığında sendika ile masaya oturacağının konuşulduğunu duyan işçiler inanmak istememişler. Ancak 600 kişinin çıkarılmasından birkaç gün sonra sendikalı olmaktan doğan hakların, içerde çalışmaya devam eden işçilere verileceğine dair açıklamalar yapıldığını öğrenmişler. İkramiye ve sosyal hakların yanında 2 aylık deneme süresi biten işçinin maaşının 5.800 TL olduğunu duymak uğradıkları haksızlığın danışıklı olduğunu göstermiş kendilerine.

MESS sözleşmesine kurban edildi Oppo işçisi

İşten çıkarılmaların olduğunu duyduğumuzda fabrika önüne giderek ulaşmaya çalıştığımız işçilerin, iki günlük direnişi sonrasında TM yöneticilerinin onları sendika şubesine götürerek ikna ettiğini öğrenmiş olduk. 12 Ocak tarihine kadar, atılan işçilerin tazminatlarının yatırılacağını, yatırılmadığında direnişin anlamlı olacağına dair konuşmalara maruz kalan işçilere, sendikacılar iş bulma sözü vererek göndermişlerdi. 12 Ocak’a kadar MESS ile metal işçileri sendikaları arasında imzalanacak olan sözleşmenin akıbetinin belli olacağını bildiklerinden, sözleşme imzalanana kadar kendi prestijlerine ‘zarar verecek’ tüm direnişleri öteleme, dağıtma yoluna gitmişler kısacası. ‘Tarihi zafer’ olarak kabul ettirilmeye çalışılan sözleşmeye kurban edilmişler bir anlamda.

Çarşamba gününden sonra ulaştığımız kadın işçilerle Oppo’daki çalışma şartları ve yaşadıkları haksızlıklara dair sohbet edip süreci onlardan dinledik. İlk iki gün direnişin de etkisiyle isim ve fotoğraf konusunda çekinceleri olmayan kadınlar, sendikada üst üste yapılan konuşmalar ve işçi arkadaşlarının geri adım atmasından dolayı fişlenecekleri ve iş bulamayacakları kaygısını taşımaya başlamışlardı. Ceylan dışındaki kadın işçilerin isimlerini bu nedenle değiştirmek zorunda kaldık. Bu kaygının oluşmasına sebep olan sendikal anlayışı bir kez daha teşhir etmek gerekiyor. Çünkü sadece iş bulamayacakları kaygısını derinleştirmekle kalmayan bu adamlar aynı zamanda, işçilerin hukuki yollara başvurmasını da engellemişler. İhbar süresi oluşan işçilerin, haksız çıkarılmaya dair açacakları işe iade davasını kazanamayacaklarını, fabrikanın devlet teşvikiyle açıldığı için kazanılamayacak mahkemelerin masraflarının da kendilerine yükleneceğini söylemişler. Sendikanın avukatıyla dahi görüştürmemişler işçileri. İşten çıkarıldığı için mağduriyetleri daha ağır olan ve basına yansıyan işçilere iş bulma sözü vererek konuyu kapatmış, basına açıklama yapmamaları yönünde de nasihat etmişler. Aksi halde hedef durumunda olacaklarını da özellikle vurgulamışlar.

İki defa iş kazası geçirdim

Ancak yaşanılanların üstünün kapatılmasını istemeyen Ceylan ve arkadaşları çay ve yemek molalarından dahi feragat ettikleri halde işten çıkarılmalarına dair yapılan hiçbir açıklamanın gerçeği yansıtmadığının bilinmesini istiyor. Döviz kuru yükseldiği için üretim daralmasına gittiği söylenen Oppo’da, işten çıkarıldıkları ana kadar yoğun mesaili olarak depoları doldurduklarını anlatıyorlar. Boşanma sürecinde olduğu için de çalışmak zorunda olan Ceylan, şeker ve tansiyon hastası babası, Aort damarı genişlediği için kalp hastası olan annesiyle birlikte yaşıyor ve evi tek başına geçindiriyor. Eşinde kalan 9 ve 7 yaşındaki çocuklarının tüm masraflarını da yine kendi karşılıyor. Oppo için yapılan tanıtımlardan etkilenerek işten çıkarılma kaygısı gütmeden çalışacağına inanmış. Gündüz vardiyasında 1530, gece vardiyasında 1350 adet telefon çıkarırken çoğu zaman aç çalışmış. Yemeklerin yüzüne dahi bakılmayacak derecede kötü olduğu için mesaili çalışırken dahi çorba dışında bir şey yemeden eve gitmiş çoğunlukla. Sayıyı biraz erken çıkardıklarında 100-200 adet daha fazlasını istemişler sürekli. Azar işitmemek için iki makinede çalışırken iki defa da iş kazası geçirmiş Ceylan. Press makinesine kolunu kaptırmış, doku ezilmesiyle kurtarmış kendisini ancak rapor parası bile hala yatmamış. İşten çıkarıldığında SGK’yı arayıp işyerinin raporu onaylamadığını öğrenmiş. Yine kendi uğraşarak raporunu onaylatmış.  Çok insanın zor durumda olduğunu söyleyen Ceylan “Arkadaşımızın birinin kronik hastalığı var 13 bin TL’lik ilaç kullanıyor. Ben boşanma aşamasındayım. Kendimi geçtim eşi doğuma gidecek olan insanlar da çıkarıldı. Herkes oraya güvendi borca girdi. Arçelik’e sokmaya çalıştı sendika bizi ama Arçelik kapanıyor 6 ay sonra. Tazminatlar alındıktan sonra sendika kenara çekildi. Biz eylem yaptık gazeteciler geldi. Eğer o gazeteciler fabrikaya gelmeseydi biz hiçbir şekilde hakkımızı alamazdık” sözleriyle özetledi yaşadıklarını.

İşe başladığımızda her şey daha iyiydi

İçerde yaklaşık 900 kişinin çalıştığını söyleyen Demet, kapasitenin şu anda 300’e kadar düşürüldüğünü anlatıyor. Bahsedildiği gibi kapasitenin 80 kişiye düşürülmesinin mümkün olmadığına dikkat çekiyor. “80 kişiyle üretim yapamazlar. Paketlemede kimi çalıştıracaklar, üretime kim yetişecek, stokta kim olacak, malzeme sorumlusu kim olacak, güvenlikte kim bekleyecek. 80 kişiyle bir fabrikanın üretimi döndüreceğine inanmıyorum. Orada altı bant çalıştırıyorlar, hedef dokuz banttı ama tutturamadılar. İnsanlara çok fazla iş yüklüyorlardı ve molalarına kadar çalıştırıyorlardı. Konuşmayın, lavaboya gitmeyin gibi bir sürü baskı vardı. 10 dakikalık molamız vardı, üretimdeki statik terliklerle dışarı çıkamıyorduk. Soyunma odasına gidip ayakkabılarımızı giyip molaya çıkıyoruz, sonra çay sırası bekliyorsun, çayımı sigaramı içeyim derken zaten mola bitmiş oluyor. Sonra yine soyunma odasına giderek terliklerimizi giyip işbaşı yapıyorduk. Molada lavaboya gitmek istesek geç kalıyoruz bu sefer de bant şefleri neden 1-2 dakika geç geldin diye tartışmaya başlıyor. İnsanları resmen köle gibi çalıştırıyorlardı.” Yaş ortalamasının çok düşük olmasının da örgütlü tavır koymalarının önünde büyük engel olduğunu söyleyen Demet, çoğunluğun 18-19 yaşında olduğunu belirtiyor. Kadınların sayıca fazla olduğu fabrikada, ilk başlarda her şeyin güzel olduğunu ve sendikanın girmeye başlamasıyla durumun değişip bozulduğunu da özellikle söylüyor. Birçok dedikodunun dönmeye başlamasıyla birlikte bir güvensizlik yaratıldığına değiniyor. Gece vardiyası çıkışı, servislerden, evine uzak duraklarda bırakılan kadınların bu konuda sürekli şikayet etmelerine rağmen işyerinin ve sendikanın sorunu çözmediğini de anlatan Demet, şunları özellikle yazın diyor: “Biz çıkartıldıktan hemen sonra sendika fabrikaya girmiş oldu. Artık kimse işten çıkartılmayacakmış. İşverenle sendikanın anlaşma yaptığına dair duyumlar aldık. Sendikayla masaya oturmadan önce yaklaşık 500 kişinin işten çıkartılması ve ondan sonra sürecin işletileceğini duymuştuk. İnanmadık ama dedikleri gibi oldu. 600 kişi çıkarıldı ve çıkarıldıktan birkaç gün sonra sendika fabrikaya girdi. Kalan arkadaşların maaşının 5800 olduğu söylenmiş. 60 saniyelik telefon görüşmesiyle işimize son verildi bu gücümüze gitti. Aramızda üniversiteyi yüksek puanlarla kazanmış ama parası olmadığı için gidemeyen arkadaşlar da vardı. Herkesin emeğini bir çırpıda çöp ettiler.”

Bu kış günü ne yapacağız

31 yaşındaki Çilem 10 aydır Oppo’da çalışıyormuş. İşe ilk başladığında, sendikaya üye olursanız çıkarılırsınız denilmiş kendisine. Bir süre sonra üye olmazsanız çıkarılırsınız denilmiş. Üyelik işlemini, sendikanın belirlediği temsilci yapmış ancak ne hikmetse ‘onaylatmamış’. Daha önce marketlerde çalışmış. İlk defa fabrika işçisi olarak çalıştığı için daha önce herhangi bir sendika ile temas kurmamış. Devamsızlığı, herhangi bir tutanağı yok ve çalışması parmakla gösterilen işçilerden biriyken birden bire çıkarılmak onun da canını çok acıtmış. İlk direnişe geçenlerden biri olmuş. Sendika yetkilileri gelip, fabrika önünden onları alıp şubeye götürmek istediğinde ise herkesi “buradan ayrılmayalım, biz gidersek burası biter. Oppo bunlara, bunları buradan çekin demiştir” diyerek uyarıyor ancak engel olamıyor. Çoğunluk sendikaya gidince fabrika önünde 5-6 kişi kalmışlar ve onlar da sendikaya gitmek zorunda kalmışlar. İşçilerin çoğunluğu tazminatlarının akıbetini merak ederken Çilem sadece işini geri istemiş. “Benim niyetim onlardan bir iki maaş almak değildi. Ben ev geçindiren bir insanım. Yetimim, annem babam yok. İki erkek kardeşimle kalıyordum. Birini üç ay önce evlendirdim. İşimin garantisi vardı, altı ayı doldurmuştum. Çıkarılmak gibi bir durum olmadığı için bir sürü borcun altına girmiştim. Bu kış günü ne yapacağım” diye soruyor Çilem haklı olarak.

Astım-bronşit hastası olan Çilem, kapalı kabinlerde maske ile çalışırken hastalığı KOAH’a dönmüş. Bu nedenle çalıştığı yerin değişmesini istediğinde şefinin tehdidiyle karşılaşmış. “Senin yerini değiştiririm ama orada yapamazsan senle farklı görüşürüz” cevabını almış onlarla tartışmış. Şefin kendi yakınlarına her türlü ayrıcalığı sağladığını söyleyerek, kendisini rahatsız olmayacağı bir bölüme verebileceğini söylemiş. Şefi o günden sonra Çilem’le uğraşmaya başlamış. Bölüm müdürü ve İK’ya şefi şikayet edip durumu anlatmış, bir şey değişmemiş. Diğer kadın işçilerden de şefle ilgili şikayetler gitmiş, sonuç yine aynı. Çalışanlarla bağırarak konuşan, arkalarından dedikodu yapan şefi, bir gün yine bir tartışma anında Çilem’i banttan kovmuş. Bölümünü değiştirmek zorunda kalmış. Mobbing ve iş baskısının yanı sıra, fabrikanın fiziki yapısının da uygun olmaması nedeniyle de bir dizi sorun yaşanmış. Mesela Ağustos ayında, deterjanla alkolün karıştırıldığı fabrikada 20 kadar işçi ambulansla hastaneye kaldırılmış. Fabrikaya polisler de gelmiş ama devlet destekli fabrika gündem olmamış işte. Kapalı kabinde o gün rahatsızlanmayan Çilem, ertesi gün, kokunun hala çok keskin olmasından dolayı nefes almakta zorlanmış ve özel hastaneye kendi imkanlarıyla gitmek zorunda kalmış. Kardeşinin düğünü için izin verilmemiş, işyeri yemeğini yiyemediği için aç çalışmış, soyunma odalarında balık istifi giyinmekten, zeminin güvensiz olmasına kadar, anlattıkça hatırladığı sorunları sıralıyor hızlıca. Bütün bunlara rağmen yine de işini geri istiyor Çilem. ‘Neden’ diye sorduğumuzda aldığımız cevap, kadınların yoksullukla baş etmek için hayatlarından nasıl vazgeçtiklerinin özeti oluyor adeta. “2000 lira ev kirası veriyorum. İşim, evime çok yakın olduğu için eve erken geliyordum. İşten gelir gelmez ev sahibinin yemeğini temizliğini yaparak kirayı 1000 lira ödüyordum. O yüzden Oppo fabrikası bana bu şekilde iyiydi, başka türlü çalışılabilecek iyi bir yer değildi.”

Yasal haklarımızı bilerek süreci birlikte takip edelim

İşçiler henüz çıkarılmadan İŞKUR’a Oppo için düşen bir iş ilanı vardı. 2 Ocak tarihli olan ilanda, üretim operatörü olarak 6 ay sözleşmeli personel arandığı yazıyordu. Döviz artışı, üretim daralması vb bahanelerle işçileri işten çıkarttığında, fabrika yönetimi ilanı apar topar kaldırttı. Durumu sendikaya soran işçilere, ilanın eski olduğu söylenmiş ancak fabrika bugüne kadar sözleşmeli işçi çalıştırmadı. 2 aylık deneme süresi sonrası Oppo bünyesine geçiyordu işçiler. Danışıklı bir hak gaspının açık olduğu fabrikadan, toplu çıkarma yapıldığı için, ilk altı ay içerisinde, Maxreal Oppo’ya işe alımlarda, alınacak işçilerin, çıkarılan işçilerden olması gerekiyor. Bunu tercih etmeyen patron, hukuksal olarak kötü niyeti açık etmiş oluyor. İhbar süresi oluşmuş işçi, iş mahkemelerinde işe iade davası açabildiği gibi haksız çıkarılmadan dolayı işçiye tazminat hakkı doğuyor. Sendikacıların dediğinin aksine hiçbir Oppo işçisinin hukuksal süreci başlatmasının önünde bir engel yok. Süreci takip eden işçiler, sendikalardan bağımsız avukatlarla görüşerek yasal haklarınızı öğrenebilirsiniz. Bu konuda Kadınİşçi Ücretsiz Hukuk Danışma Hattı’nı da arayabilirsiniz.

*Foto eylem sırasında çekilmiş, internetten alınmıştır.. 

Paylaş:

Benzer İçerikler

70 gündür fabrika önünde direnen Polonez işçileri kadın örgütlerini ve feministleri dayanışmaya çağırıyor. Bu çağrıyı ilettiğimiz ve iletimize cevap veren kadın örgütleri “boykot ve dayanışma eylemleri yapalım” fikrinde ortaklaşıyor. O halde gelin Polonez’de kadın işçilerin taleplerini yaygınlaştırıp, seslerine ses katalım…
Türk-İş dün 81 ilde “Zordayız, geçinemiyoruz” diyerek eylem çağrısı yaptı. Ancak işçiden habersiz, fabrika ve işyerlerinden uzak bir eylemden beklenileceği üzere zayıf görüntüler ortaya çıktı. İstanbul’daki eylem bunun en sarih örneği oldu.
CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
AKP’li yöneticilerin baskı uyguladığı Menemen Belediyesi’nde kadın işçiler sürgüne gönderildi. Onları yıldırmak için süpürgeyi araç olarak kullandılar. Tazminatsız atıldılar fakat sessiz kalmadılar. Belediye önünde 83 gündür direniyorlar. Eylemci işçilerden Umut yaşananları anlattı.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!