14 Mayıs’ta yapılan seçimin sonuçları üzerine analizler, tartışmalar devam ediyor. Çalınan oylar, usulsüz oy kullanımları, milletvekili sayıları, ittifaklar, kulis dedikoduları, iktidar pazarlıkları vb. bir dizi konu her saniyemize sirayet etmiş durumda. Cumhurbaşkanlığı seçiminin 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci turu için hazırlıklar devam ederken, birinci seçimin sonuçlarını kadın işçilerin nasıl yorumladığını öğrenmek istedik. HÜDA PAR’ın Meclis’te temsiliyet kazanmasını tepkiyle karşılayan kadınların çoğu görüş bildirmek istemedi. Eleştiren, sorgulayan, düşüncelerini ifade eden insanların daha da kısıtlanacağını söyleyen kadınların birçoğu ile aramızda kalması koşuluyla dertleşmiş olduk. İsim ve fotoğraflarını kullanmadan söyleşi talebimizi kabul eden kadınlarla ise seçimlerde ortaya çıkan tabloyu ve elbette hayat pahalılığını konuştuk.
Geçmişte AKP’ye oy verdiğini söyleyen kadınlardan yalnızca biri, bu seçimlerde yine AKP’ye oy vermiş. Bu tercihinin özel bir nedeni olmadığını söyledikten sonra, “Zaten kim gelirse gelsin değişen bir şey olmayacak” diye ekledi. 30 kadının kimisiyle 15 dakika, kimisiyle bir saate yakın yaptığımız sohbetler oldukça öğretici oldu elbette. Ancak bizzat tanıdığım ve ‘normal’ zamanlarda daha az kaygılı, düşüncelerini daha rahat ifade eden kadınların yaşadığı tedirginliği görmek de bir o kadar rahatsız etti. Depremzedelerin seçim sonuçlarından doğrudan sorumlu olduğuna dair acımasız ve apolitik yorumlardan da etkilenen kadın işçilerin -Hataylı kadın işçi hariç- bu konuda yaptığı değerlendirmeleri kısmen rencide edici olduğu için habere eklemedik.
Gelin, siyasilere halkın içinde olma çağrısı yapan kadın işçilerin söylediklerine kulak verelim.
Benim kişisel hayatımdan bunlara ne?
Bu seçimlerde oyunu kime verdin? Seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsun?
Halime (Metal fabrikasında kalite kontrol işçisi): İkisinde de Kılıçdaroğlu’na verdim. Ne diyeyim ki? Sahiplendirecekler bizi. Bekâr dul kimse kalmayacak. HÜDA PAR bizi sahiplendirecek. 15 yaşına giren her kız evlenecek, kocasına cevap vermeyecek, kocası da işten geldiğinde karısını dövecek, kadın da buna şükredecek. Kadınlar kesinlikle çalışmayacak, evden dışarı çıkmayacak. Bize böyle bir kader biçtiler işte. Çalışmak, iş bulmak için kendimizi paralıyoruz, onlar bizi sahiplendirme derdinde. Benim kişisel hayatımdan bunlara ne? İster evlenirim ister bekâr kalırım.
Sonuçlar senin hayatında ne gibi farklılıklar yaratacak sence?
Halime: Neyi değiştirebilir ki? Aldığım maaşı görmüyorum yeminle. Kredi çektim, kendime yatak odası aldım. Onun borcunu ödüyorum 4 bin lira, boşanma avukatıma para ödüyorum, kredi kartını yatırıyorum. Bitti. Elimde para kalmıyor. Benim maaşım artmasın ama hiçbir şeyin fiyatı da artmasın diyorum ben. Kardeşimin iki çocuğu var evde. Bu çocuklar yiyecek ki büyüyecek. Birkaç parça meyve alalım dedik. Kiloyla değil, ikişer üçer tane. 200 lira verdim. Bizi bu geçim derdinden kurtarsınlar da kim gelirse gelsin. Bir koli yumurta 100 lira, bir kalıp peynir 150 lira, 80-90 liranın altında zeytin yok. Portakal 55 lira. O kadar toprağımız var, niye bu kadar pahalı yiyoruz? First lady çıkmış, “Çiftçiler doğal gübre ve tohum kullansın” diye açıklamalar yapıyor. Kocası 2006 yılında doğal gübre ve tohumu yasakladı, satana da hapis cezası veriyor. Ondan sonra 40 liraya muz alıyoruz işte. Bir de 28 Mayıs’ı görelim diyorum. Allah büyüktür.
Yoksulluğun, hayat pahalılığının değişmeyeceğini mi düşünüyorsun?
Halime: Babamın poğaça filan da sattığı ufak bir büfesi var. İşten kalan zamanlarda biz de orada çalışıyoruz. Mesela bir kadın var, her gün geliyor. Kadının üç çocuğu var, üçü de okuyor. Poğaça olmuş 7 lira, meyve suyu olmuş 5 lira. Üç çocuğa 36 lira. Öğlen yemeğini de saymıyorum. Nereden getirsin? Her gün çocuklarını çekiyor. Çocuk cips istiyor, onu çekiyor; bu sefer öbürü istiyor, onu çekiyor. Annem dayanamayıp verdi çocuklara cipsi. Kadın “Yok, nerden yetiştireyim” diyor. “Kocam asgari ücrete çalışıyor, evim kira, geçinemiyorum” diyor. Döneri kokluyordu çocuklar. Kim gelecekse ortalığı, piyasayı bir düzeltsin. Yeter ya! Benim babam hem emekli hem çalışıyor. Mecbur mu çalışmaya, emekli maaşını niye yiyemesin? 7 bin 500 lira neyine yetsin? Yan tarafımızdaki evi 8 bin liraya kiraya verdiler. Evin sahibi AKP meclis üyesi. “Saray gibi evim var” diyor. Başımızdaki de sarayda, altındaki de. Gelen de beş yılda düzeltemez ki hiçbir şeyi. Satılmadık bir yer bırakmadılar çünkü. Tayyip çıkmış oradan, “Diyor ki emekliye şunu vereceğim. Kasa boş Kemal Bey, neyi vereceksin” diyor. Bir kişi de demiyor ki kasa niye boş! Babam da bana “Sen olsaydın kesin sorardın” diyor. Dedim ki “Sen dua et ki beni okutmadın, okutsaydın tabii ki sorardım.”
Hak, hukuk, adalet kalmamış
14 Mayıs’taki seçim sonuçlarını sen nasıl değerlendiriyorsun?
Duygu (Metal montaj işçisi): Türkiye’nin kendisini bataklığa sürüklediğini düşünüyorum. Bu sonuçlar beni tatmin etmedi. İlk turda bitmesi gerekiyordu. 20 yıldan sonra bazı şeylerin değişeceğini umuyordum. Olmadı. Hem evde çalışıyorum hem işte çalışıyorum. Her türlü özgürlüğümden kısıtlanıyorum, kadınlığımdan kısıtlanıyorum; ama bir arpa boyu yol gidemiyorum. Kadınlar da ikinci plana atılıyor. HÜDA PAR gibi zihniyetlerle ortak olmaları korkunç bir şey. Benim yaşım yetmiyor ama anlatılanlara baktığımda insanı ürkütüyor tabii ki. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmakla bizim ölüm fermanımızı imzaladılar. Daha bugün Antep’te ablamların yaşadığı mahallede adamla kadın boşanma aşamasındalar, adam kızını öldürüyor. Antep’in yerel sitesinde gördüm. Hemen ablamı aradım. Her an ölümle burun burunayız ve hiçbir ceza almıyorlar. Hak, hukuk, adalet hiç kalmamış.
Değişmeyeceğini mi düşünüyorsun?
Duygu: İkinci turda alırsa umudum var. Ama RTE hâlâ güçlü bir karakter. Fabrikada herkes seçim akşamı gece ikiye, üçe kadar yatmadığını ve sandıkları takip ettiğini söyledi. Ben 22.00’de yattım valla. Biliyordum çünkü, buradan bir şey çıkmaz. Bugüne kadar gördüklerimizden, yaşadıklarımızdan herhalde, artık bende bir heyecan yaratmıyor. İnsanlar çok moralsiz. Sandıklar ilk açıldığında yüzde 49’du. Tüm sandıklar açıldığında da yüzde 49’du. YSK Başkanı mesaj atıyor malum başkana “Kaybettin” diye ama ortada hiçbir şey yok.
Sence değişim nasıl olmalı?
Duygu: Kadınların sözünün de geçtiği bir döneme geçilmesi lazım. Erkeklerin iş seçme hakkı oluyor mesela. “Hafta sonu çalışmam, vardiyalı çalışmam” diyor. Ama kadın evine para götürmek için her şeye boyun eğip, her türlü çalışıyor. Biz sadece çocuklarımızın geleceği için uğraşıyoruz. CHP değil, başka bir parti de gelse düşmanlıklar bitsin, herkes huzur ve barış içerisinde yaşasın istiyorum. Çok bir şey istemiyorum. Çocuklara zarar gelmesin istiyorum. Küfür işitiyoruz, hakaret işitiyoruz, şehit yakınlarına küfrediyorlar ama adamlar hâlâ seçiliyorlar. Bunu anlamıyorum. Seçim sabahı işe gittim. Bazıları AKP’ye oy verdiğini açık açık söylüyor. Bir başkası diyor ki “Sen salak mısın?” AKP’ye oy veren diyor ki “Sana ne, bu benim özgür iradem.” Senin oyun benim geleceğimi belirleyecekse bu senin özgür iraden değil arkadaş. Ağzını açanı alıp götürüyorlar. O kadar okumuş insanı götürdüler. Neresi özgür irade?
HÜDA PAR girdi Meclis’e, nasıl memnun olayım?
Seçim sonuçlarından memnun musun?
Binnur (Plastik enjeksiyon işçisi): HÜDA PAR girdi Meclis’e, nasıl memnun olayım? Artık kelle almak için dolaşırlar. Birkaç seneye kalmaz, bizi de çarşafa sokarlar zorla. Benim çalıştığım yerde sendika temsilcileri korkunç. Evrensel gazetesinin çevresinde olan bir adam var işyerinde. Benim yanıma geldi bir gün. O gittikten sonra temsilciler hemen yanıma geldiler. “Niye senin yanına geldi, onlar Kürdistan bayrağı dikmeye çalışıyorlar” dediler. “Bu fabrikanın içinde kesinlikle HDP’nin ismi geçmeyecek” filan dediler. “Ne diyorsunuz siz, adam bir şey sormaya geldi bana dedim. HDP’li değil CHP’liyim, bu da sizi ilgilendirmez. Ne zaman size zarar verirsem o zaman konuşursunuz” dedim. “Dışardaki hayatım beni ilgilendirir” dedim. O yüzden biraz zıdız. Sandık başkanlığı yapmamı istediler partiden. Kabul etmedim. Adamlar bir yerde görür, beni işimden eder diye sesimi de çıkaramıyorum. Çoğunluğun olduğu yerde sessiz kalıyoruz. Her yerde aynı baskı. Rahat konuşamıyoruz.
Birinci tur seçimlerini nasıl değerlendiriyorsun?
Burcu (Tekstil işçisi): O gece işteydim ve sabaha kadar çıldırdım resmen. O kadar şey yaptı, şu adamı hâlâ nasıl seçiyorlar diye… Ülkenin durumu ortada, ben bu yaşlarımı bunlarla geçirdim. Bu yaşlarımda kendimi Mini Cooper’lı biri olarak hayal ediyordum ama yok. Şu an evlensem kıt kanaat anca geçinirim, belki geçinemem. Nişanlanmadım hâlâ, çeyiz diziyorum. Şu dönemde dışarı çıkıp arkadaşımla buluşmaya korkuyorum kadın olarak. Her milletten göçmen var etrafımızda, korkuyoruz. Yaşanan olaylarda verilmeyen cezalar da sokağı güvensiz hale getiriyor. 20 yaşında bir genç kız intihar etti geçen gün. Kim bilir ne yaşattılar ki?
Hayatımızı, gençliğimizi çaldı bu adam
Kadınların korkuları mı arttı sence?
Duygu: Tabii ki. Yurtdışına çıkıp yaşamak istedim. Babam bile artık “Kız başına ne yapacaksın?” filan demeye başladı. Babam cahil bir adam da değil üstelik. Korkuları artmış bizimle ilgili çünkü. Servisten iner inmez soruyorlar “Nerede kaldın?” diye. AKP döneminde herkesin korkuları arttı. Artık AKP’ye oy vermiş kimseyi etrafımda görmek istemiyorum. Öz teyzemi bile Instagram’da engelledim oy verdi diye. Dalavereyle oyları yükselttiler biliyorum ama oy verenleri de anlamıyorum. Hayatımızı, gençliğimizi çaldı bu adam.
Tercihini hangi yönde kullandın?
Duygu: Muhalefetin kazanmasından yanayım. En azından kadınlara sürtük demeyecekler diye umuyorum. Ülke daha iyiye gidecek biliyorum. Din iman sözleriyle bir yere gelinmiyor. Elhamdülillah Müslümanım ama bunlar illallah dedirtti. Fabrikada, seçim günü gece vardiyasındaydım. Bizim vardiyada sadece ben CHP’ye oy verdim. Herkes AKP’ye verdi. Ne diyorlar, biliyor musun? CHP’nin mitinginde Atatürk’ün resimleri yokmuş, onlar Atatürkçü değilmiş. Eğer onlar başa gelirse ülke ikiye bölünecekmiş. Bu yüzden “Atatürkçü olarak Tayyip’e verdim” diyen var. Bu insanlar da cahil değil, kafası çalışan insanlar; ama hâlâ AKP’nin söylemleri üzerlerinde etkili. İnsanları terör üzerinden, LGBTİ+ üzerinden korkutmaya devam ediyorlar çünkü. Bazıları Kürtlere takık. Kürtler de bu ülkenin evladı. Diyarbakır, Van, Muş… Buralar Türkiye’nin parçası değil mi?
Sence neden muhalefet hedefini tutturamadı?
Duygu: Biraz da muhalefetin vaatlerinin yetersizliği sanırım. Bu yüzden de değişmiyor olabilir insanların tercihleri. Ama hâlâ umut var. İkinci turda sandıklara dikkat etmek lazım. Bir de dikkatli adımların atılması lazım. Ağızdan çıkacak bir tek kelime bile kitlenin tercihini değiştirebilir. Halkı tanımaları ve bu halka göre bir dil kullanmaları lazım. Halkın ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlamaları lazım. Kendilerini halkın yerine koymaları lazım. Halk gerçekliğini hâlâ kavramamış gibiler çünkü.
Depremzedeler AKP’ye korkudan oy verdiler
Bir Hataylı olarak bu sonuçları bekliyor muydun?
Selva (Metal işçisi): Bence korkudan AKP’ye oy verdiler. İktidar değişirse istediklerimiz yapılmaz, memleketimiz kurulmaz diye düşündüler sanki. Bir de insanlar gidemedi ki… Havaalanı kapatıldı, normal vatandaşa yasakladılar. 50 yaş üstündeki insanlar bir günlük yolu nasıl çeksinler? Enkazdan çıkmışlar bir de. Gitse nerede kalacak? Al işte, şimdi ikinci tura döndüler. Şimdi nasıl gidecekler? Yine aynı kesimler ve Suriyeli göçmenler oy kullanacak Hatay’da. Maraş’tan tanıdığım bir arkadaş var. Kız kardeşini, eniştesini, iki yeğenini birden gömdü geldi. Burada AKP’ye oy verdi. “Yardıma kimse gelmedi” diyordu. “Peki niye oy verdin?” dedim. “Teröriste mi oy verseydim” diyor. Gerici söylemler hâlâ etkili insanlar üzerinde.
Seçimlerin ertesinde işyerinde tartışmalar oldu mu?
Selva: İşyerinde her gün kavga edenler mi dersin, gözümün içine bakarak “Terörist!” diyen mi dersin? Onlara uysam büyük kavga çıkacak. Dünkü şehit haberinden sonra ağza alınmayacak hakaretlerle dolaşıyorlardı fabrikada. Kimse beni sahiplendiremez bu arada. Kadınları sahiplendireceğini söyleyen bir partiye nasıl oy veriyorlar, bilmiyorum. Biz neyiz bunların gözünde? Hayvan mıyız da bizi sahiplendiriyorsun!
İkinci tur için bir tahminin var mı?
Selva: İstanbul’da CHP’deki bir arkadaşımla konuştuk. Oyların sayılmadığını, ıslak imzalı tutanakların kabul edilmediğini, ikinci turda kazanacağımızı söyledi. Bu sefer de alamazsak eyvah eyvah. Düşünmesi bile çok kötü. Kadınlar bitti demektir. Bir kadın olarak korkuyorum açıkçası. Keyfim hiç yerinde değil. Seçim gününden sonra yemek yiyemedim. Sürekli bir baş ağrısı… Kızım abdestli, namazlıdır. O sinir krizi geçirdi resmen. Umarım bir an önce Türkiye’ye güneş doğar.
Yeter ki gitsinler, bıktım
Son seçimlerde hangi partiye oy verdin?
Birsen: İkisini de CHP’ye verdim. Bizim fabrikanın yarısından fazlası AKP’li. Düşün, 3 bin kişi çalışıyoruz. Hele amirler çok rahat. “Hizbullah seçildi” diyorum, hiç rahatsızlık duymuyorlar. Onların keyfi yerinde nasılsa. Bazıları da hangi partiye oy verdiklerini söylemek istemedikleri için AKP deyip geçiyor bence. Tanıdıklarım var çünkü.
Seçim sonuçları yarına dair planlarını etkileyecek mi sence?
Birsen: Evlendikten sonra işten ayrılıp açılırım diye hayal kuruyordum. Bu saatten sonra nereye gitsem sorun yaşayacağım belli ki. Bu bir yana, aşırı dengesiz durumlar var şimdi. Tazminatımı alırım, nişanlım arabasını satar, üzerine kredi çeker ev alırız diye planlar yapıyorduk. Bir tane ev de bulmuştuk 1 milyon 300 bin liraya. Bankayla da görüşmüştük. Seçimden önce evin fiyatını 3 milyona çıkardılar. Kaldık öyle. Şimdi bankalar da kredi vermiyor. Başakşehir, Küçükçekmece taraflarında yaşarız diye düşünüyorduk. Oralarda kiralar 10 bin liradan başlıyor. Bu maaşlarla nasıl geçineceğiz bilmiyorum şimdi. Gebze’de kiralar biraz daha düşük, burada yaşayalım desem, nişanlımın işi orada. Yani kaç zamandır kim seçilecek diye düşünemedim bile. İkinci turda gidip yine oyumu Kılıçdaroğlu’na vereceğim tabii. Çünkü bunlardan bıktım. Yeter ki gitsinler ama yerine gelen, pahalılığı nasıl çözecek ki? Ev almamı kolaylaştıracaksa ben varım ama zor.
CHP’ye oy verdiğin için işyerinde zorbalıkla karşılaştın mı?
Birsen: İşyerinde de durum aynı. AKP’li olmayanlara tuhaf bakıyorlar. Bu ara full mesai var, kalmayanları zorluyorlar mesela. “Ben kalmayacağım” diyorum, beni oradan oraya sürüyorlar. Yapsınlar bakalım, nereye kadar yapacaklar…
*Bu haber, Rosa Luxemburg Stiftung tarafından desteklenen ‘Solun Kadın Emeği Politikaları: Sorunlar ve Çözümler’ başlıklı çalışmamız kapsamında yayımlanmıştır.
Fotoğraf: Evrensel