Pahalılığa ve zamlara karşı kadınlar “ortak mücadele” diyor

Memurlar, işçiler, ücretsiz ev emekçisi kadınlar, emekliler hepimiz zamlardan ve pahalılıktan günlük yaşamımızı devam ettiremez hale geldik. Bazılarımız kirasını ödeyemiyor, kimilerimiz yemeğinden kesiyor, bazılarımız dayakçı kocayı terk edemiyor, kimileri ise taksiye binemiyor artık. Arkadaşımız Ayla Önder memur, işçi, emekli sendikaları ve kadın örgütleri temsilcileriyle pahalılığı, “geçinememeyi” konuştu.
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com
Ayla Önder onderayla@gmail.com

Memurlar, işçiler, ücretsiz ev emekçisi kadınlar, emekliler hepimiz zamlardan ve pahalılıktan günlük yaşamımızı devam ettiremez hale geldik. Bazılarımız kirasını ödeyemiyor, kimilerimiz yemeğinden kesiyor, bazılarımız dayakçı kocayı terk edemiyor, kimileri ise taksiye binemiyor artık. Arkadaşımız Ayla Önder memur, işçi, emekli sendikaları ve kadın örgütleri temsilcileriyle pahalılığı, “geçinememeyi” konuştu.

Ekonomi her zamankinden daha belirsiz durumda. Eşi benzeri görülmemiş bir kriz süratle ilerliyor. Bu kadar hızlı gidişin kontrol altına alınabileceği de kuşkulu. Özellikle günlük olarak yükselen ürün fiyatları işçi ve memurların bütçelerini altüst etti. Bazı gıdalardaki inanılmaz fiyat artışları çocuklar için risk taşıyor. Süt ürünleri gibi çocuklara yönelik gıdalara erişimde toplum hiç bu kadar zorlanmamıştı. Yüksek enflasyon, haneleri daha fazla borca ve yoksulluğa iter. Bunun eziyetini en fazla hissedenler de kadınlardır. Yaşanan ekonomik kriz, arka arkaya gelen zamlar daha çok yoksullaşmaya neden oldu. Birçok kadın kendi temel ihtiyaçlarından vazgeçmek zorunda kaldı.
Zamların günlük yaşamı sürdürülemez hale getirmesi bir yana, yarına güvenle bakmak, gelecek planı yapmak da imkansız hale geldi. İşsizlik korkunç boyutlarda. Kiralar sanki delirmiş. Şiddet toplumda sık yaşanan bir olgu zaten. Fakat ekonomik krizle beraber kadına zulüm ve aile içi şiddet daha fazla yaşanıyor. İşyerlerinde ilk işten atılanlar kadınlar oldu. Bu gidişatı her kesimden kadına sorduk. Hayatın her alanını zorlayan fahiş zamlara ve hayat pahalılığına karşı kadınların öfkesi o kadar yüksek ki.

Kadın emeğini kamusal alandan tasfiye planı

KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil’e göre, ekonomik krizin açığa çıkarttığı en önemli noktalardan biri; cinsiyetler arası eşitsizliğin artması. Kablan, AKP’nin kadın emeğini kamusal alandan tasfiye etme planının bu artışta rolü olduğunu vurguluyor. Esnek çalışma sisteminin “temel bir çalışma modeli” haline getirilmesiyle kadın ile erkek arasındaki eşitsizlik makasını daha da açacağını vurgulayan KESK Eş Başkanı, işsizlikten ve güvencesiz çalışmadan en çok etkilenen kesimin ise kadınlar olduğunu anımsatıyor. Özgürlüğe ve eşitliğe sahip çıkmanın yolunun kadınların daha örgütlü ve birlikte mücadelesinden geçtiğini de sözlerine ekliyor.

‘Kadın grevi tartışılıyor’

Genel Başkan Şükran Kablan Yeşil sözlerini şöyle sürdürüyor: “Başta temel tüketim maddeleri olmak üzere elektrik, doğalgaz ve yakıta yapılan fahiş zamlar her geçen gün alım gücünü eritmekte ve yoksullaşmayı derinleştirmekte. Bir yandan da durmaksızın artan şiddet, taciz, mobbing ve kadın katliamları söz konusu. Önümüzdeki süreçte kadınların daha fazla sokaklarda, meydanlarda yer alacağını söylemek mümkün. Yoksulluğa, güvencesizliğe, kadın kazanımlarına dönük saldırılara karşı bir kadın grevinin örgütlenmesi de son dönemlerde yürütülen tartışmalar arasında. KESK olarak örgütlü olduğumuz iş kolları ve işyerleri başta olmak üzere bileşeni olduğumuz kadın platformları ile ortak, örgütlü mücadeleyi yükselteceğiz. Bunu hayata geçirmenin sorumluluğuyla bütün bu olumsuz koşulları değiştireceğimize inanıyoruz.”

Açlık noktasına gelindi

Emekliler Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Mahinur Şahbaz, ülkede sadece ekonomik kriz değil sosyal ve kültürel krizlerin de yaşandığını vurguluyor; “Yaşanan kriz, toplumsal ilişkileri her boyutuyla derinden sarsıyor” diyor. Öngörüden yoksun, gerçeklere dayanmayan ekonomik-sosyal politikaların ülkeyi getirdiği noktayı sorguluyor Şahbaz. Tutturulamayan ekonomik hedeflerle yaratılan krizlerin ve dayatılan çözümlerin gelir dağılımındaki eşitsizliği derinleştirdiğini söylüyor. Kadınların eşitsizlikten en çok etkilenen kesim olduğunun altını çiziyor. Düşünceleri paylaşıyor Mahinur Şahbaz; “2022 Merkez bütçesinin hazırlanma biçimi, sunumu ve içeriği çok şeyi anlatıyor; ‘Hak, hukuk, adalet tanımamaya devam edeceğiz’ diyorlar! Bütçede biz emekliler yokuz! Nüfusun yüzde 10’unu oluşturan ve çoğunluğu kadın olan 65+ vatandaşlar da yok! Bütçe gelirlerinin yüzde 85’inin doğrudan emeklilerden, kamu çalışanlarından, asgari ücretliden, küçük esnaf, küçük üretici ve köylüden alınması planlanmış! Açlık noktasına taşınan yoksulluğun, toplumsal yıkıma neden olduğu kabul edilmiyor. Barınmadan eğitime sağlığa, yeme-içmeden giyinmeye kadar yaşamsal her şey, yerle yeksan olmuş durumda. Nüfusun yüzde 10’luk kesimine ise hayat hiç pahalı değil. Kutuplaşma adeta fay hattı!”

‘Yoksulluk şiddeti artarak devam ediyor’

AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana, en zengin yüzde 10’luk kesimin toplam servetten aldığı payı yüzde 67’den yüzde 81’e çıkardığının altını çiziyor Emekliler Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Mahinur Şahbaz. Buna karşın geriye kalan yüzde 90’lık nüfusun payı ise yüzde 32’den yüzde 18’e düşürülmüş! “Yoksulluk şiddeti artarak devam ediyor. Bu süreçte bütün kamu kurumları özel sektörle iç içe işletilerek, kamunun bütün kazanımları özel sektörün lehine değiştirilip dönüştürüldü” açıklamasını yapıyor ve ekliyor; “Eğitim, sağlık başta olmak üzere bütün alanlarda özel sektörün komisyonculuğunu yapar duruma geldiler. İşçiler iş güvencesinden yoksun sendikasız, sigortasız köle gibi çalıştırılıyor. Emekliler de ’emekli olamayan emekliler’ oldular. 65+ insanların yüzde 57’si çalışıyor”

Kadınları muhtaç hale getirdiler

AKP iktidarının, küreselleşmeci politikalarının kadın haklarını tehdit ettiğini söylüyor Başkan. “Kadınları aile içinde tutma” adına çalışma yaşamından uzaklaştırıldıklarını söylüyor. Geriye doğru kurumsal reform olan ‘Sosyal Güvenlik Reformu’yla, kuşaklararası dayanışmanın da yok edildiğine dikkat çekiyor; “Emekli hakkı sahibi kadınların ve kız çocuklarının aylıkları kesildi, sınırlama getirildi, miktarı azaltıldı. ‘Yaşlılara aileler baksın’ dediler. Devletin bakım hizmeti sorumluluğundan vazgeçmesi, kadınların yükünü daha da artırdı. İstatistikler hasta ve yaşlılara en çok eşlerin, gelinlerin ve kız çocuklarının baktığını gösteriyor.” Şahbaz sözlerini şöyle devam ettiriyor; “Kadınların ekonomik sosyal güvenceden yoksun bırakılması, kadın yoksulluğu, kadına yönelik şiddet, ihmal ve suistimali artırmaktadır. Kadınları sadece bugün değil, yaşlılıkta da muhtaç ve güvencesiz duruma düşüren politikalara karşı her alanda örgütlü mücadeleyi hedeflememiz ve yükseltmemiz gerekiyor.”

Büyük bir buhran yaşanıyor.

Son yaşananları değerlendiriyor ve büyük bir buhranın yaşandığını vurguluyor Kırkyama Kadın Dayanışması’ndan Fatma İnce. Derin ekonomik krizin, kadınlar açısından ele alınmasının çok önemli ve gerekli olduğunu söylüyor. Bütün bunların sadece Türkiye kadın hareketi açısından değil, ezilen her toplumsal kesim için anlam taşıdığını ifade ediyor.. Kadın hareketi, bu kritik dönemde “dönüştürücü ve değiştirici” güce sahip O’na göre. Fatma İnce, ev içindeki sömürüye dair önemli saptamalar yapıyor; “Kadınların ezilmelerinin temel nedeni bizlere göre, ev içinde harcanan karşılıksız emek sömürüsü. Kadınların kurtuluş mücadelesinin eksenine, ev içi emek sömürüsünün azaltılmasına yönelik politikaların konulmasını önemli görüyoruz. Bizim yaklaşımımız; ev içinde, kadınların karşılıksız emeğine erkeklerin el koymasını engelleyecek politikaları savunmak.”

Kadını değil aileyi güçlendiriyorlar

Kadınların ev işleri ve bakım hizmetlerine harcadığı emeklerinin daha çok arttığını, eşitsizliklerin daha da katmerlendiğini dile getiriyor İnce. Yaşanan işsizliğin ve gelirlerin azalmasının ev içi sömürüyü daha da çoğalttığını anlatıyor. Kırkyama Kadın Dayanışması’ndan Fatma İnce sözlerine şunları ekliyor; “Türkiye’de siyasal düzenin değişimi tüm ezilen kesimler açısından güncel, acil ve yakıcı. Düzen içi muhalefet güçleri de kadınlar adına politikalarını ortaya koyuyorlar. Fakat ilk başta olumlu gibi görülecek bazı yaklaşımlar kadınının güçlendirilmesine yönelik değil, ailenin güçlendirilmesi odaklı! Ev kadınlarına maaş, yoksul ailelerdeki kadınlara gelir, yine kadınlar için işgücü piyasasında yarı zamanlı işlerin artırılması vaatleri sunuluyor. Oysa sadece çocuklu ve evli kadınlara değil, medeni hali ne olursa olsun bütün kadınlara, iş bulamadıkları koşulda gelir güvencesi verilmeli. Yarı zamanlı iş değil, kadınlara tam zamanlı nitelikli işlerde çalışma koşulları sunulmalı.”

İşsiz bütün kadınlara gelir

“Kadınlara ya iş ya gelir güvencesi istiyoruz” talebini yükseltiyor Kırkyama Kadın Dayanışması. Erkeklerin karşılıksız emeğe el koyma koşullarını zayıflatacak ve kadınları aileden koruyacak somut taleplerin hayata geçirilmesini savunuyorlar. Bu talepler şöyle; “İş bulmayan bütün kadınlara evli olsun ya da olmasın gelir sağlanmalı. Çocuklu olsun ya da olmasın, aile içinde yaşasın ya da yaşamasın bu gelir sunulmalı. Prim günü dolmamış ya da hiç çalışmamış tüm kadınlara 50 yaşından sonra emeklilik hakkı tanınmalı. Çalışma yaşamında istihdam politikaları kadınlardan yana belirlenmeli. Kayıtlı, güvenceli, tam zamanlı nitelikli iş imkanı verilmeli.”

Kocaya mahkum edecek

Sosyal destek hizmetlerine kadınların doğrudan ulaşımının sağlanmasının önemine değiniyor Kırkyama Kadın Dayanışması’ndan Fatma İnce ve şunların altını çiziyor; “Yakıcı güncel taleplerin savunulmasını çok önemli görüyoruz. Bakım ve kreş hizmeti kamusal ve ücretsiz olarak erişilebilir hale getirilmeli. Regl ürünleri de ücretsiz sağlanmalı. Bu arada iktidarın, nafaka hakkı gaspı olarak nitelenen yeni bir düzenlemesi söz konusu. Kadının yoksullaşmasını derinleştirecek, kocaya mahkum edecek büyük bir saldırı bu bize göre.. Bu hak gaspı karşısında kadın hareketinin topyekun karşı çıkışını en güçlü şekilde örmeliyiz.”

Ayrımcılık ve cinsiyetçilik

Derinleşen yoksulluğa, çığ gibi büyüyen işsizliğe, kadınlara yönelik artan şiddet sarmalına değiniyor öncelikle DİSK Genel-İş Sendikası, İstanbul Konut İşçileri Şube Başkanı Nebile Irmak; “Dünyada ve bizde yaşanan gelişmelerle adeta 3. Dünya Savaşı yaşanıyor gibi bir durum içindeyiz. Sistemler demokratik değerlerden uzak, ırkçılık, ayrımcılık ve cinsiyetçilik en üst noktada. Doğa tahribatında sınır tanınmıyor. Yeraltı, yerüstü tüm kaynaklar tüketilerek doğayla yaşam koparılmaya çalışılıyor. İklim krizinin de eşiğindeyiz. Ekonomik krizin bedeli emekçi halklara, kadınlara, mülteci-göçmenlere kısacası kırılganlara ödettiriliyor. Sınıflararası uçurum derinleştirildi. Zenginler daha çok zengin yoksul ise derin bir yoksulluk yaşıyor.”

Fatura ağırlaşıyor

Özellikle asgari ücrete yapılan zamla, toplumun susturulmaya çalışıldığına inanıyor Irmak. “Kaşıkla verileni kepçeyle fazlasıyla aldılar” Nebile Irmak’a göre.. “Bu kriz önümüzdeki aylarda daha çok hissedilecek” diyor. “Faturası da daha çok ağır olacak. Kuşkusuz bunun yüksek bedelini de kadınlar ödeyecek” uyarısını yaparak açıklamasına devam ediyor; “Hali hazırda kadın işsizlik oranı yüzde 30’un üzerinde olmasına rağmen, işten çıkarmalara kadınlardan başlayacaklar. Geçinme, barınma, çocuk ve yaşlı bakım zorunluluğu da cabası. İşini ve gelirini kaybeden kadın çok zorlanacak. Ücretli çalışan kadınların önemli oranı hizmet, tekstil, gıda vb. işlerde ucuz, kuralsız, örgütsüz ve güvencesiz çalışıyor. Düzenli olmayan bu işlerin dahi yakında kaybedilme tehlikesi var. İşsizlik ve derinleşen yoksulluk yaşamın her alanında şiddeti de artıracak. Kadın cinayetleri başta olmak üzere, ırkçı cinayetlerin de kontrolsüzleşeceği kaygısını taşıyoruz. Patriyarkanın, yükselen kadın mücadelesine karşı birçok farklı alanda da saldırısının olacağı inancındayım”

Krizden beslenen patriyarka

Kadın bilincinin yükselmesiyle, hayatlarına müdahale eden erkek egemen şiddetin ifşasısın da çoğaldığını vurguluyor sendikacı Nebile Irmak. “Bizim gibi ülkelerde kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet hiç durmuyor. Kadınların dünyasını cehenneme çevirmeye çalışan ve krizlerden beslenen erkek egemen sistemin panzehiri kadın kurtuluş mücadelesidir. Kadınlar feminist mücadeleyle ses yükseltip birleşmeliler. Aksi takdirde Afganistan’da kadınların geleceği gibi olur. Patriyarkal kapitalist sistem, başka mekanizmalarla, farklı yöntemlerle kadının karşısında. Sonuç olarak her dönemde olduğu gibi bu dönemde de kadınlar bedeli canıyla ya da yoksulluğuyla ödüyor. Ödemeye de devam edecek. Dolayısıyla kadınlar patriyarkayla mücadelesini daha çok yükseltmek ve örgütlü davranmak, birlikte hareket etmek zorundalar.”

‘Yardım kuyruklarına bakın’

Avukat Arzu Aydoğan farklı bir pencereden bakarak gelinen ekonomik krizi değerlendiriyor; “Kriz zamanlarının dışında da kadınların aleyhine eşitsiz gelir dağılımının varlığını biliyoruz artık. Bu konuda çok fazla istatistiki çalışma var. Kriz dönemlerinde de kadın yoksulluğu, derinleşen yoksulluk halini alıyor. Bu durumda sınıfsal eşitsizliklere, toplumsal cinsiyet eşitsizliği de ekleniyor. Karşımıza çıkan tablonun mikro çıktılarına ilişkin bir gözlemimi paylaşmak istiyorum. Kriz dönemi ya da başka zaman yardım kuyruklarına bir bakın. Kadınlar her zaman çoğunluktadır. Hatta bunu sosyal yardımlaşma ve sivil toplum kurumlarında çok net verilerle görürsünüz. Çünkü bir yandan kadınlar en yoksul hale gelirken diğer yandan yoksullaşan ailenin de yükü kadının omuzundadır. Kadın imkansızlıkları yöneten ve ne yapıp edip evde yemek pişirmek zorunda kalan taraftır.”

Emekli mutfak ihtiyaçlarını alamıyor

Rukiye Demirkol, Tüm Emekliler Sendikası Beykoz-Şile Şube Başkanı. Demirkol, emeklilerin sadece faturaları ödeyebildiğini ve mutfak masraflarına maaşlarının yetmediği gerçeğini aktarıyor. Vahim tabloyu şu sözleriyle gözler önüne seriyor: “Zamlardan dolayı kadın iyice ezildi. Emekli kadın ise tam anlamıyla yoksulluğun içinde. Öte yandan, çalışmayan kadın, emekli eşinin maaşıyla kesinlikle evi geçindiremiyor. Son fahiş zamlarla da tamamen açlığa mahkum edildiler. Kira, elektrik, doğalgaz derken katlanan faturalardan mutfak ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi. Birçok emekli kadın pazarda çöpe atılacak artıkların içinden gıda arıyor! Marketlerde atılan bayat ürünlerle günü kurtaran çok fazla sayıda emekli kadın, sendikamızı arayarak bu çaresiz durumdan yakınıyor. Yapılan akıl almaz zamlarla emekli adeta enkaz altında yaşıyor. İkinci darbe de çocuklarının gereksinimlerine yanıt verememeleri. Çocukların isteklerinin karşılanmadığı evlerde kadınlar eşleriyle tartışıyor. Bütün bu geçim kavgaları nedeniyle birçok emekli evliliklerini bitirdi. Bundan dolayı boşanan emekli sayısı hiç az değil.”

Paylaş:

Benzer İçerikler

Van’daki çağrı merkezlerinde çalışan kadınlar, işyerlerinde cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığın acı verici gerçekleriyle yüzleşiyor. Uzun çalışma saatleri, düşük ücretler ve mobbing kadın çalışanların sıradan bir iş gününü özetliyor. Van’da kadınlar genellikle asgari ücretin altında ücretlerle çalıştırıldığından bu koşullara razı oluyorlar.
Kınıklı domates üreticileri geçtiğimiz günlerde domatesteki düşük alım fiyatlarını protesto için eylem yaptı. Domates üreticisi Selma ile sorunlarını konuştuk. Önceleri tütün ekiyorlarmış. Devlet tütünü bitirdikten sonra domatese yönelmişler. Bu yıl ondan da geçim yok, “Fiyatı çok düşük, domatı ne alan var ne satan” diyor.
Bornova’da üretim yapan Kristal Yağ işçilerinin asgari ücrete tepkileri sert oldu. TİS masasından kalkan işçiler bir ayı aşkın süredir grevdeler. Emekçilerin market alışverişlerinde yaşadıkları adeta bir trajedi. Poşetleri neredeyse boş. Kristal Yağ Fabrikası işyeri temsilcisi Gülnaz’la görüştük.
İşçi ve emekli kadınlar, son zamlarla adeta ekonomik pranga içine sıkıştırıldı. Düşük ücretli sektörlerde çalışan ve cüzi bir emekli aylığı bağlanan kadınlar, bu “zam”larla açlığa ve ölüme mahkûm edildiklerini, belirtiyorlar. Konunun önemine binaen sendikacı ve işçi kadınlarla konuştuk.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!