Paketten işsizlik, eşitsizlik, yoksulluk çıktı

Hükümetin ekonomi reform paketinden cilalanmış sözlerin ötesinde bir şey çıkmadı. Ne istihdamı arttıracak, salgının yükünü hafifletecek, ne de kadınların emeğini gören politikalar önümüze getirildi.
Paylaş:
Nuran Gülenç
Nuran Gülenç
nurangulenc@gmail.com
Nuran Gülenç

Hükümetin ekonomi reform paketinden cilalanmış sözlerin ötesinde bir şey çıkmadı. Ne istihdamı arttıracak, salgının yükünü hafifletecek, ne de kadınların emeğini gören politikalar önümüze getirildi.

Yukarıdaki başlık Hükümetin 12 Mart 2021 tarihinde açıklamış olduğu “İstiklal’den İstikbale” şiarı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan reform paketinden bir umut bekleyen halkın payına düşenlerin ifadesidir. Hani şu yazıyı yazmayacak olsam, dönüp yüzüne bakmayacağım bir reform paketi metnini baştan aşağıya okudum. İcat edilmiş uyduruk kavramlar, finans sektörünün ve sermayenin elini güçlendirecek adımlar, krediler, teşvikler, bildik laflarla “makroekonomik önlemler ve yapısal reform” diye sunulmuş.

Okurken de kimi başlıklarda gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Özellikle “gıda kaybı ve israfı azaltılacaktır” kısmını okurken, pazarın sonunu bekleyip çürük çarık sebze ve meyvelerin içinden akşam yemeğini kotarmanın derdine düşen kadınlar ve haberlere bile konu olan kimi market sahiplerinin askıda sebze uygulamaları, kimi gönüllülerin kabaran bakkal borçlarını silme girişimi geldi aklıma.  Bir de “bunun için (gıda israfını önlemek için) sosyal medya ve diğer iletişim araçlarında kampanyalar düzenlenecek ve farkındalık yükseltilecek” maddesi ister istemez “pes” dedirtti. Hani bulduk da gıdayı israfı kalmıştı! Yani devlet, gıdayı israf etmeyelim diye kaynaklarını seferber edecek.

Enflasyonla mücadelede dev adım

Paketin bir diğer başlığında ise, “iklim, afet ve ürün ekim davranışlarındaki değişimler enflasyon sepetinde önemli bir ağırlığı olan gıda fiyatlarını etkilemekte ve dalgalanmalara yol açmaktadır,” buyuruluyor! Hükümet enflasyonun nedenini bulmuş. Ama yanlış tarım politikasında, insanların alım gücünün düşmesinde, işsizlikte, üreticiden tüketiciye gıdanın ulaşımındaki aracı teröründe değil. İklim, afet ve ürün ekim davranışındaki değişimlerde bulmuş. Böylece devreye sokacağı “Erken Uyarı Sistemi” ile de fiyatı artan gıda maddelerini paketten çıkartarak istenilen enflasyon hedefini yakalayacak. Bu bir tahmin değil, tam da böyle yazıyor.

“Sanayide yeşil dönüşüm desteklenecektir” başlığında ise “enerjisini kendi karşılayan ve kaynak verimliliği yüksek yeşil Organize Sanayi Bölgeleri hayata geçirilecektir,” deniyor. Hayatımızı, tüm yaşam alanlarımızı betonla kaplayan bir siyasi iktidar için ironik ve hiçbir inandırıcılığı olmayan bir “hedef” bu. Hani içimden, atığını dereye ve toprağa atmayan, zehrini havaya saçmayan bir sanayi kurun yeter! demek geliyor. Sanayinin çevreye verdiği zararı, Dilovası ve Ergene havzası örneğinden kamuoyu yakından biliyor.  Yediğimiz gıdalardan, soluduğumuz havaya kadar kanserden, erken doğumlara, sakat doğumlara kadar sağlık sorunlarının çözümü için bu ülkenin emekçileri, kadınları yıllardır mücadele ediyor. Siyasi iktidarın bütün yaptığı ise buna sebep olan sanayicileri değil, kamuoyunu aydınlatanları yargılamak oldu hep. Bu pek süslü yeşil organize sanayi bölgeleri iddiası, insanın akılına gözlerini diktikleri kimi yeşil alanları da talan mı edilecek sorusunu getiriyor ister istemez. Dikkatle izlemek lazım.

Halkın cebindeki üç kuruşa göz diktiler

Salgın döneminde de tanıklık ettik, siyasi iktidarın ekonomi politikasının temelinde, milletin cebindeki üç kuruşa nasıl musallat olurum var. Böyle deyince sanmayın gözler varlık vergisi ile zenginin cebinde, üç kuruşla kıt kanat geçinmeye çalışanların cebinde gözler. Hafızamızda canlı, salgınla ilgili ilk önlemlerden biri halka IBAN numarası vermek olmuştu. Biraz geriye gidelim. Üç kuruş kazanan işçilerin zorunlu olarak Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) kayıtlarının yapılması da bunun bir önceki modeliydi. Şimdi, sosyal güvenlik sisteminin dibini oyma hedefini uhdesinde bulunduran bu adım genişletilip, 18 yaş altındaki çocukların da sisteme girmesi sağlanacak. Bunun büyük bir tuzak, asıl ve gerçek amacın ise para toplamak olduğu gün gibi açık. Vaat edilen ise bugünkü emeklik sistemi ile sağlanan hakların çok ama çok gerisinde… Bu nedenledir ki, pakette “cazip hale getirilecek” denilen BES’in yaldızlarına kanmadan, sosyal güvenlik sistemi üzerinden emeklilik hakkımıza sahip çıkmamız gerekiyor.

Makro ekonomik politikalar içinde daha önce de denenmiş ama çözüm olmamış bir istihdam ve teşvik programı yine piyasaya sürülmüş. İstihdam edilen işçi başına gelen teşviklerle yol alınamadığı denenmiş ve görülmüştü. Ancak ufku betonlaşmadan ve maden alanlarının işletme hakkının parsel parsel devredilmesinden öteye uzanmayan hükümetin istihdam programında bir değişiklik yok. Kamucu bir yaklaşımla sanayileşmeye dönülmediği, yeni yeni fabrikalar açılmadığı sürece de bunun olmayacağı açık. Bu arada gençleri istidam hedeflerini içine alan, bu yönde bir dizi programı hayata geçeceğini söyleyen hükümet, kadınları unutmuş! Unutmuş dediğime bakmayın, akılda olan şey unutulur. DİSK-AR’a göre yüzde 26’ya kadar gerileyen kadın istihdamı hükümetin derdi değil.

Kadınlara evden çalışma

İstihdam başlığı altında “yeni nesil çalışma yönetimleri” diye ne olduğu açıklanmamış bir kavram var. Yeni dendiğine bakmayın, yeni bir şey yok. Hedeflenen, sermayenin uzun süredir hedefinde olan esnek, güvencesiz ve sendikasız çalışma… Hükümet, bu yönde önemli bir adımı da salgın döneminde yaygınlaşan evden çalışmanın yönetmeliğini yayınlayarak atmış oldu. Bu çalışma biçimi toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle kadınların yükünü bir kat daha arttırıyor. Muhtemelen birçok kazanılmış hakkın yok edileceği, güvencesiz, geleceksiz, eğreti çalışma biçimlerinin yasal çerçevesini netleştirecek adımlar atılmayı bekliyor.

Salgın dönemi hepimiz için zorlu bir dönem oldu. Zengin ve yoksul arasındaki uçurum derinleşti. Birçok sanayicinin salgın dönemini nasıl kârlı kapattığına yönelik raporlar önümüze düşmeye başladı. Kapanma dönemlerinde hiçbir güvencesi olamayan, günü birlik çalışmalarla yaşamını idame ettirmeye çalışanlar, en çok da kadınlar, açlıkla yüz yüze kaldılar, işten atılmalar durmadı, toplumsal cinsiyet gerçeği/algısı nedeniyle salgının bakım ve hijyen yükü de kadınların üzerinde kaldı. İşsizlik çığ gibi büyüdü, yoksulluk arttı.

Ama paketten cilalanmış sözlerin ötesinde bir şey çıkmadı, ne istihdamı arttıracak, salgının yükünü hafifletecek, ne de kadınların emeğini gören politikalar önümüze getirildi. Reform paketinde yeni bir şey yok, işsizlik, eşitsizlik ve yoksulluk var.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!