‘Pancar ekmek aynı çocuk bakmak gibi!’

Kırsalda kadın emeği yoğun. Çayımıza tat veren şekerin hammaddesi olan pancar tarımında üretici de, toprakta çalışan işçi de genellikle kadın. Bu kadınlar için hayat gerçekten çok zor. Pancarın hem üretimini hem de işçiliğini üstlenen Yassıgüme köyü çiftçilerinden Sibel Doğan, “Çocuk bakmak gibi aynı” diyor, “Kime sorsanız öyle söyler pancar için…” 
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com
Ayla Önder      onderayla@gmail.com

Kırsalda kadın emeği yoğun. Çayımıza tat veren şekerin hammaddesi olan pancar tarımında üretici de, toprakta çalışan işçi de genellikle kadın. Bu kadınlar için hayat gerçekten çok zor. Pancarın hem üretimini hem de işçiliğini üstlenen Yassıgüme köyü çiftçilerinden Sibel Doğan, “Çocuk bakmak gibi aynı” diyor, “Kime sorsanız öyle söyler pancar için…”                                                              

Tarımsal faaliyetlerde en fazla kadınların rolü var. Tohumun saklanmasından ürünlerin yetiştirilmesine, hasada kadar hep onlar var.

Sibel Doğan da Burdur merkeze bağlı Yassıgüme köyünde çiftçi. Eşiyle birlikte pancar ekip biçiyor. Yıllar önce Yassıgüme’de sadece arpa, buğday gibi kuru mahsul ekiliyormuş. Tarımsal sulamada Karaçal Barajı tamamlanınca sebze ve meyve yetiştiriciliği artmış. Bundan en çok pancar ekenler memnun kalmış. Sibel Doğan, “Bizim tarlalarda sadece kuru mahsul vardı. Şimdi barajın sulama avantajından dolayı pancar çiftçiliğine yönelen çok oldu. 8 yaşıma kadar çocukluğum Burdur merkezde geçti; fakat babamın ekip biçmek için köye gelme kararı ile buraya yerleştik” diyor.

Çapa işi için çalışan kadınlar

Burdur Şeker Fabrikası’na verilmek üzere pancar üreten köylerden biri burası. Sezon boyunca bakımı yapılan pancarlar ekim ayında sökülecek. Bu bölgelerde küçük üreticiler, kendi ailesi ve aile çevresiyle üretim işini gerçekleştiriyor. Ama yine de en zor iş olan çapalama için dışarıdan işçi getiriyorlar. Yaşları 15-65 arasında değişen kadınlar daha çok tercih ediliyor.

Tarlalarda yoğun emek harcanıyor bu mevsimde. Şu sıcaklarda çapa ve toprak işleri çok zor. Güneşin altında kazma vurmak tam bir eziyet. Fakat köyde tarımdan başka iş yok. Ekim koşulları aşırı sıcakta da çalışmaya zorluyor.

Sibel Doğan 2010 yılında, erken yaşta evlenmiş. “Eşimi tanıyarak evlendim, konuşuyorduk zaten” diyor. Öğrenci olduğu dönemde bu kararı almış ve okulu bırakmış. “Ama sonra dışarıdan liseyi bitirdim. Herkesin kendi seçimi oluyor eğitim” açıklamasını yapıyor ve ekliyor; “Evet biraz zor oldu ama bitirdim okulu. Bu düzen içinde zaman ayırmıştım her gün, mutlaka ders çalıyordum.”

Pancar üretmek kolay değil

Burdur ekonomisi için şehirde kurulu şeker fabrikası çok önemli. Yassıgüme’de ekilen pancarları Burdur Şeker Fabrikası alıyor. O nedenle fabrikanın talebine göre pancarın ekilme ve biçilme düzeninin hiç aksamadan sürmesi gerekiyor. Ürünün hem üretimini hem de işçiliğini üstlenen Sibel, bu süreci şöyle anlatıyor:

“Biz çapa hariç her şeyle kendimiz ilgileniyoruz. Tarlayı hazırlayıp, ekimi yaptıktan sonra ilk iş pancarın fire vermeden çıkmasıdır. Fire vermeden büyüyen pancardan her zaman daha fazla verim elde edilir. Gerekirse bunun için sulama yaparız. Tabii bu da kolay bir iş değil. Tarlaya boru ve su tabancalarını döşememiz gerekiyor. Düşünün, bin boruyu önce römorklara yüklüyorsun. Sonra tek tek tarlaya seriyorsun!

Tarlamızdaki sonraki aşama, pancarın biraz büyümesini beklemek. Büyüdüğü zaman ilk çapasını yaptırıyoruz. Çocuk bakmak gibi aynı! Kime sorsanız öyle söyler pancar için…”

Gübre verme, su açma işi de kadınlarda

Tarlaya gidiş saatleri belli değil. “Bizde işin saati yoktur, çünkü üreticiyiz” diyor Doğan; “Bir bakmışsınız sabahın alacasında, saat 5’te tarlaya gideriz, bazen de saat 10’da orada olmamız gerekir. Gübre verme ve sulama suyunu açma saatlere göre değişiyor. Bu işi de biz kadınlar yapıyoruz.”

Çapalama işi içinse erkenden tarlada olmak şart. Toprağı kazan, çapalayan kadın işçiler 6 gibi kalkıyor ve saat 7 sıralarında çapaya başlıyor. Doğan, “Tabii önce kendimiz makina ile ara çapasını yapıyoruz. Sonra işçi kadınlar elle çapalıyor. 1 hafta sürer çapa işi” diye konuşuyor.

Peki ya sonra? “Sonra ikinci sulamayı yapıyoruz” diye devam ediyor; “Bu sırada gübre veriyoruz ve beklemeye geçiyoruz. Çapadan çıkan pancar kendini toplasın, yeşillensin diye. Sonra makina ile tekrar ara çapasını gerçekleştiriyoruz. Artık sulamaya kalıyor iş. Suyu çok sever pancar. Böyle böyle hasat zamanına geliriz.”

Tohumları saklayıp koruyan kadın

Türkiye’de tarımla uğraşan ailelerde yapılacak işler konusunda geleneklere dayalı bir iş bölümü var. Bu iş bölümünde erkekler genellikle sadece tarımsal işlerin bir kısmını yaparken, kadınlar çiftçi olarak yeniden üretimde de rol sahibi. Ailenin yaşamının sürdürülmesi için gerekli tüm ihtiyaçları karşılamaya yönelik faaliyetleri gerçekleştiriyorlar. Ayrıca ekilecek gıda seçimi, ürünün üretimi, yetiştirilmesi, hazırlanması ve hasadında yine hep kadınlar var. Tohumları saklayıp korumaları da tarım için çok önemli. Hayvan üretimi ve ıslahına ilişkin bilgilere sahip olma gibi özellikleri sayesinde kadınların tarımsal üretimde biriktirici, koruyucu ve geliştirici rolleri var.

‘Sonunda toplu para almak çok güzel!’

Bir pancarı üretmek için bütün aile çalışmak zorunda ama dediğimiz gibi, ağırlık kadınlarda. Ama sadece tek ürüne bağlı değiller. Başka ürünler de ekiyorlar. “Pancar üretmeyi, bu işi seviyor musun?” diye soruyorum. “Evet, seviyorum çünkü sonunda toplu para almak güzel. Yorucu belki ama buna rağmen severek yaptığım bir iş” yanıtını veriyor.

Kadına parasal güç verdiği için çiftçiliğin köyde daha çok anlamı var. Pancar ekiminin getirdiği ekonomik gücün kadında nasıl değişim yarattığına dair örnekler veriyor genç kadın. Çiftçiliğin köydeki her kadına gelir sağladığını anlatan Sibel Doğan, şu bilgiyi de paylaşmak istiyor: “Tabii baraj yapımından sonra suyun köyümüze gelmesi ile değişti hayat. Barajın bunda çok etkisi var. Ektiğin mahsulü ne kadar sularsan o kadar fazla ürün verir sana.”

Pancar ekilen toprağın dinlenmesi gereken dönemler var. Pancar dışında arpa, buğday ve mısır da ekiliyor burada. Aynı zamanda büyükbaş hayvancılık yapıyorlar.

Çavuşlar işçi kadın başına 20 TL alıyor!

.

Şeker pancarı tarlalarında, hasadı yapılmış olmasına rağmen, bir program dâhilinde sökülen pancarların aynı anda işlenmesi mümkün olmadığından, bir süre bekletilmesi gerekiyor. Fazla pancarların fiziksel özelliklerini kaybetmeden yığınlar halinde korunmasını sağlamak çok özen istiyor. Bunu da kadınlar sağlıyor.

Bu arada kadın işçiler sabah 7’de tarlada oluyorlar. Sabah kahvaltılarını ve öğle yemeklerini orada yiyorlar. Akşamüzeri 5’te işi bırakıyorlar. Günlük olarak çalışıyorlar ve 70 TL alıyorlar!

Güneşin altında çalışmak onları çok zorluyor. Bu işi yapanların bir “çavuşu” oluyor. Genelde onlar kadınları köylerden alıp çapaya getiriyor. Ama tabii toprak sahibinden parayı önce çavuşlar alıyor (Kişi başı 90 TL ). Getirdiği her tarım emekçisinden 20 TL kazanıyor bu çavuş! Dolayısıyla toprak sahibinin verdiği paranın sadece 70 TL’si güneşin altında çapa için terleyen kadınlara ödeniyor! Pancar çapalayan, toprağın rutin işlerini gerçekleştiren kadınlar için hayat gerçekten çok zor!

Paylaş:

Benzer İçerikler

Kadınların büyük bir bölümü örgütsüz işyerlerinde asgari ücretle çalışıyor. Dolayısıyla asgari ücrete zam yapılmaması en çok onları etkiledi. İstanbul ve Malatya’da çalışan işçi kadınlarla asgari ücreti konuşalım istedik. Ama ağır çalışma koşulları, meslek hastalıkları, ev ve bakım işleri, bitmeyen mesailer gibi ortak dertlere de girmeden edemedik.
Başakşehir’e bağlı Şahintepe mahallesinde, 400 günü aşkındır bir nöbet sürüyor. Çevre Bakanlığı ve bölge belediyesinin halkı mahalleden sürme girişimleri sonuçsuz kaldı. Kurdukları “Barınma Hakkı Meclisi” içinde örgütlenen Şahintepelilerin, fiili mücadelesinde kadınlar en önde. “Mahalle içindeki ve dışındaki kirli eller çekilene kadar oradayız” diyorlar.
Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nı değerlendiren feminist sosyolog Berfin Atlı “Esnek çalışma modeli kadınların yoksulluk döngüsünü kırmak yerine, bu döngünün derinleşmesine neden olacak” diyor.
Diyarbakır’da cami önünde Kur’an-ı Kerim okuyarak geçimini sağlayan, engelli bir oğlu olan Rojda, ‘’Ama kendime de bir dua ediyorum. İnşallah oğlum benden önce ölür diye. Bakacak kimsesi yok. Ölüm fakirlikten ve kimsesizlikten iyidir’’ diyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!