Pandemik Genelgeler: İnsan kendini vebalı gibi hissediyor

Kimi hamile kiminin tek kiminin birden fazla çocuğu var. Son çıkan kamu çalışanlarına yönelik tedbirler genelgesinde, sağlık emekçisi kadınlar kapsam dışı bırakıldı. Kendilerinden sürekli fedâkarlık beklenen ama her türlü haktan mahrum bırakılan sağlıkçılar dertli ve öfkeli… 
Paylaş:
İpek Deniz - Nilgün Kutal
İpek Deniz - Nilgün Kutal
ipekkdeniz@gmail.com, nilgunkutal@gmail.com
İpek Deniz      ipekkdeniz@gmail.com
Nilgün Kutal    nilgunkutal@gmail.com

Kimi hamile, kiminin tek, kiminin birden fazla çocuğu var. Son çıkan kamu çalışanlarına yönelik tedbirler genelgesinde, sağlık emekçisi kadınlar kapsam dışı bırakıldı. Kendilerinden sürekli fedâkarlık beklenen ama her türlü haktan mahrum bırakılan sağlıkçılar dertli ve öfkeli… 

COVID-19 Kapsamında Kamu Çalışanlarına Yönelik Tedbirler ile İlgili Cumhurbaşkanlığı Genelgesi 14 Nisan Çarşamba günü resmi gazetede yayımlandı. Bu kapsamda kamu kurumlarına gönderilen yazıda,10 yaş ve altı çocuğu olan kadın personelin, gebeliğinin 24. haftasından 32. haftasına kadar süre içerisinde bulunan hamile çalışanların, süt izni kullananlar ile engelli çalışanların idari izinli sayılacağı belirtiliyor. Gebelik durumunda hafta belirtilmesi tartışma yaratırken,  pandemi sürecinde derinleşen toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine, cinsiyetçi iktidarlar tarafından yasalar aracılığıyla meşru bir nitelik kazandırıldığı da görülüyor.  Genelge ile kadının tek ve en önemli vasfının annelik olduğunun bir kez daha altı çizilirken anne adaylarına 24. haftaya kadar çalıştırılarak aslında ne kendisinin ne taşıdığı diğer canın kıymetli olmadığı da açıkça gösteriliyor.  Sağlık emekçisi kadınlar bu haktan(!) da yararlanamıyorlar.   

Şimdi soruyoruz;  ev ve iş yaşamının dengelenmesi politikaları sadece kadın üzerinden yürütülmek zorunda mı?  Çocuk sadece anne sorumluluğunda mıdır? Babanın çocuk bakımında hiçbir sorumluluğu yok mudur? Neden sağlık çalışanı kadınlar hiçbir biçimde idari izinli sayılamıyor?

Sağlık emekçileri bu uzayan, sözde önlemlerle her gün başka hale bürünen pandemi sürecinden dolayı zaten bir tükenmişlik sendromu yaşıyorlardı.  Genelge ile değersizlik hisleri iyice derinleşti. Onlara genelgeyi, vakalarla birlikte iyice artan iş yüklerini sorduk.

SES Kadın Sekreteri (MYK) GÖNÜL ADIBELLİ; Kontrolsüz normalleşme ile sağlık krizinin derinleşeceği uyarısı uzun zamandan beri sağlık, emek ve meslek örgütleri tarafından dillendiriliyordu.  Şimdi de alınmayan önlemlerin bedeli, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirecek bir genelge ile sağlık emekçilerine ödetilmeye çalışılıyor. Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile esnek çalışma ve idari izinler tüm kamu çalışanları için geçerli iken, sağlık emekçileri bu haklardan muaf tutulmuş ve onlara yine ölümüne bir çalışma dayatılmıştır. Anayasal güvence altında olan ve DSÖ de ifade ettiği dinlenme hakkının, Pandemi ile mücadele edilen bu süreçte ihlal edilmesi,  izinlerin durdurulması, sağlık emekçilerinin yaşam hakkını da yok saymak demektir. 10 yaş altı çocuğu olan kadın emekçiler idari izinli sayılacaktır (sağlık emekçisi kadınlar hariç). Çocuk ebeveynin sorumluluğundadır.  Annelik üzerinden tüm bakım işlerini kadına yüklemekten vazgeçmeliler. Diğer taraftan aynı izin hakkının kadın sağlık emekçilere tanınmaması kamu da çalışanlar açısından ayrımcılık değil midir? İkisi de sağlıkçı olan ebeveynler için çözüm nedir? Neresinden baksanız kabul edilebilir bir genelge değil. Kullanılan dil de, uygun görülen muamele de ayrı ayrı kabul edilebilir değildir. Kadın sağlık emekçileri, gebelikte 24’üncü haftasından 32’ci haftasına kadar olan süre içerisinde idari izinli sayılacak.  Oysa biz Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak hamile olduğu tespiti yapıldığından itibaren idari izinli sayılması gerektiğini savunuyoruz. Bir yanda 10 yaş altı çocuğu olanlara izin, diğer yanda sağlık emekçisi kadınlara gebeyken bile izin verilmemesinin nasıl bir izahı olabilir? Hangi ruh hali ile çalışacak bu kadınlar? Emziren annelere sadece süt izinleri değil idari izin de verilmelidir. Canınız, canlarınız pahasına da çalışmak daha ne kadar zaman. Bütün bu düzenlemeler kamu emekçilerine tanınırken Sağlık Bakanlığının yarattığı bu eşitsizliğin ve ayrımcılığın kabul edilebilir bir yanı yoktur.

Eşim de sağlıkçı çocuğa kim bakacak

Handan Hemşire; Biz iki kişi sağlıkçıyız, kim bakacak çocuğumuza? Eşim 112 de çalışıyor, bir yıldır aynı sıkıntıyı yaşıyoruz. İl dışından annem geldi o bakıyor. Annem o kadar zaman boyunca kendi yaşamından uzak kaldı. Biz ona covid bulaştırma korkusunu da atamadık üstümüzden. Yani anneme bulaşsa nasıl baş ederim, düşünemiyorum. Bir yılı geçti Covid süreci ve yaşanan durumun sorumlusu asla biz değiliz. Hatta fazlasıyla, hakkaniyetsiz çalışma koşullarında mücadele ettik. Cezalı gibi hissediyorum artık. Bir bizim çocuklarımız mı kıymetsiz, yani en başından beri büyük özveri ile çalıştık. Hep daha çok şok olacağımız genelgelerle geri dönüldü bizlere. İnanın kadını erkeği düşünecek halde değilim ben. Birimiz izinli olsun istiyorum.

Ebru Hemşire; Bizim hastanemiz kaç zamandır taşındı taşınacak, pandemi, üzerine bu mevzu da beni o kadar hırpaladı ki… Hastanelik oldum. Bekar anneyim ben de. Çocuğum babasından uzak büyüsün istemediğinden, burada kalmaya karar verdim. Ama o kadar stres yapmışım ki hastanede yattım. Her genelge yüreğimi ağzıma getiriyor. Ne can güvenliğimiz var, ne de aldığımız ücretler çocuğumuza iyi koşullar yaratmaya yetiyor. Sağlık çalışanı olarak kendimi o kadar değersiz hissediyorum ki, nasıl atlatacağız sonradan bilmiyorum. Çocuğum bütün bunlara şahit oluyor ister istemez. Sürecin başında gebeler direk çıkarıldı, şimdi şu hale bakın! Ölelim biz, herkes rahat rahat kongre yapsın, düğün, dernek yapsın… Çocuğumun hayatından giden her şey bende öfke uyandırıyor üzgünüm. Durumun bu kadar kötüleşmesinde bizim payımız yok, bu koşullarda çalıştırmaya da onların hakkı yok! Bir yılı geçti hâlâ her genelge de izinlerimiz gitti mi, bizimle ilgili ne var diye ödüm kopuyor. Kopması da gerekliymiş. Yoksulluk sınırının altında maaşlarla bize ölebilirsiniz de diyorlar. O maaşla çocuğun için yol yordam bul, eğitimden çok geri kaldı zaten, evet herkes çok hırpalandı ama kafamın içindeki yük beni inanılmaz yoruyor. Hamile sağlık çalışanını nasıl çalıştıracaksınız, aklım almıyor. Pandemi boyunca bize yapılan hukuksuzluklar meslekten, kendimizden ve adalet duygusundan uzaklaşmamıza neden oldu.

K.H (Laborant) Bir yılı aşkın COVİD 19 ile mücadele kapsamında sağlık neferi olarak sahada maddi ve manevi bir savaşın içinde sağlık çalışanı olarak son genelge ile bir kez daha yalnız çözümsüz ve vazgeçilmiş hissettim.

Sahada karı koca sağlıkçı olan bir kadın sağlık çalışanı olarak  kamuya yansıyan ama bizi  kapsamayan bu genelge için üzüntü verici duygular yaşadım. Salgının başından beri çocuğum için de vicdan azabı duyuyorum. Evde yalnız bırakmak zorunda olduğum  çocuğumun ziyan olduğunu bakım ve eğitim olanaklarından yoksun olduğunu düşünüyorum. Ebeveyn olarak çocuğuma karşı olan sorumlulukları yerine getirememenin suçluluk duygusu da ayrıca omuzlarımıza yüklendi. Bu genelgenin sağlıkçı olan  eşlerden birini kapsamasını umut ettik ama yine hayal kırıklığı oldu.

Her açıdan güvensiz hissediyoruz

C Y. (Hemşire) ASM de çalışıyorum on yaş altı çocuğum var.  Pandeminin iş barışını bozan süreci devam ediyor. ASM’de çalışan hemşireler ve ebeler her türlü şiddete maruz kalırken, bu süreç maddi olarak bazı meslek gruplarının işine yaradı. Sahada olmadıkları için tükenme süreci de bizlerden farklı oldu. Sağlık sisteminin var olan problemleri bu dönemde iyice  pekişti ve iş yükü cinsiyete, branşlara göre değişti. Genelden de bakanlıktan da umudum kalmadı. Bir an önce pandemi sürecini daha fazla zarar görmeden atlatmayı diliyorum,  ekonomik olarak zorlanıyoruz. İş yerlerinde ayrı evlerde ayrı yüklerin altında eziliyoruz. İzinler yasak, esnek çalışma saatleri yasak. Eve bir saat bile önce ulaşmak çocuklarım ve benim için çok önemli. Bunu yaşamayan bilemez gerçekten. Sağlık Bakanlığından da hiç bir sağlık politikasından da artık medet ummuyorum kendi adıma. Kendi kaderimize terk edilmek yetmezmiş gibi dalga geçer gibi genelgeler vs yayınlanıyor. Gerçekten yeter artık, çok incitici…

H Y. (Ebe); Sağlık sektöründe var olan istihdam sorunu yine bir genelge ile karşımızda duruyor. Çıkan genelgenin sağlık çalışanları açısından esnek mesai ile ilgili kısmının uygulanabilirliği olmadığını düşünüyorum . Çünkü eksik çalışanla dönen hastanelerin eleman ihtiyaçları göz önüne alındığında imkânsız olduğu çok açık. Yıllardır sağlık sektörünün ticarileşmesi ile az kişi çok iş ve kâr üzerinden yönetilen sistem, pandemide sağlık çalışanlarını bir kez daha tüketti. Tüm dünyanın pandemi ile savaştığı bir dönemde uygulanan yanlış politikalar, bu savaşın öncüleri olan sağlık çalışanlarını her açıdan güvensiz hissettiriyor.

İstihdam sorunu ekonomik kaygılar bakım yükü ve yanlış politikalar yüzünden maddi manevi değersizliği arttırıyor. Sağlık çalışanlarının genelgelere açıklamalara artık kulak kapadıklarını biliyoruz .

Bize ölmek bile yasak

AD (Hemşire) İzinsiz çalışmanın bizi yalnızlaştırdığını düşünüyorum. Ailemden uzaktayım. İzinler tatil değil, biraz nefes almak, artık bizim için. Çalıştığımız işin diğer kamu personelinden farklı olduğunu biliyorum, bunun gereğini de fazlasıyla yaptık. Bir yıldır çok yoruldum, yorulduk.  Kişisel olarak insanların yaşamına katkı sunmak iyi bir his ama bize hissettirilen tam tersi.  En azından asgari düzeyde bize de kıymet verildiğini hissetmek istiyorum. Ücretlerde emeğimizin karşılığını almak istiyoruz. Covidin meslek hastalığı olması gerekmez mi mesela. Genelgelere hapsolmak bu. İnsan kendini böyle vebalı, vazgeçilmiş, öteki hissediyor. Gerçekten hakkınız ödenmez dediler ödemediler.  Her gün başka bir uygulamaya maruz kalıyoruz. Düşünün istifa etmek yasak, emekli olmak yasak, izin yasak insan değil miyiz biz, ellerinden gelse bize ölmek yasak.

T .O. ( Güvenlik Görevlisi) 12 haftalık gebeyim. Yani korka korka işe geliyorum. Kamu sektöründe esnek çalışılacağını duyduğumda çok sevindim ama bizi kapsamadığını duyunca nasıl içime oturdu anlatamam. 24 haftadan sonra idari izinli olabiliyoruz. Ama şey de beni korkutuyor. Şimdi ben şirkette çalışıyorum ya, onların hamileliğimi bahane ederek beni işten çıkarmasını da istemiyorum. Bir yanda covid korkusu, bir yanda işsiz kalma korkusu, diğer taraftan çocuğuma bir şey olacak korkusu… Hangi biriyle nasıl baş edeyim. Geçim sıkıntısı zor, iş bulmak zor. En azından belli bir yerde çalışıyorum. İşsizlik beni korkutuyor. Pandemi olmasaydı da ben dayanabildiğim yere kadar çalışırdım.

Pandemi süresinde öğrendim ki insan hayatı çok ucuz. Hasta olarak başka,  sağlık çalışanları olarak başka. Bizim sektörümüzde başlarda maske bile verilmedi, hiç canımız yokmuş gibi. Şimdi alıştık galiba.

Sağlık çalışanı kadınların çoğunluğunun bakım emeği üzerinden şekillendiği sağlık sektöründe ısrarla ikincil yük olarak kadına ebeveyn olmak hali üzerinden uygulanan  üstü örtük şiddetin ve uygulanmayan sağlık politikalarının  alanda çalışan arkadaşlarımızın da ifade ettiği üzere yalnızlık, tükenmişlik, ekonomik şiddet, korku ve kaygı olarak yaşamlarına yansıdığını görmekteyiz. İstanbul sözleşmesinin fesh edildiği, çocuk bakımının ve ev işlerinin kadının omuzlarına her gün daha da çok bindirildiği, cinsiyetçi ve tekçi politikalarla kadınların emeğinin karşılığını alamadığı ve yer yer hayatını ve sağlığını  kaybederek bedelini ödediği bu pandemi sürecinin yine dayanışmaya yine yüzümüzü bahara dönerek aşacağımız günlere evrilmesi için mücadele eden bütün kadın sağlık çalışanlarına selam olsun!

Paylaş:

Benzer İçerikler

Politeknik Mühendis Mimar Şehir Plancıları Dayanışma Derneği geçtiğimiz günlerde asgari ücret konusunda hazırladığı araştırma raporunu sundu. Bu vesileyle, kadın mühendislerle kadınların ücretini, işyerinde yaşadıkları ayrımcılıkları, çözüm olanaklarını konuştuk.
Başakşehir’e bağlı Şahintepe mahallesinde, 400 günü aşkındır bir nöbet sürüyor. Çevre Bakanlığı ve bölge belediyesinin halkı mahalleden sürme girişimleri sonuçsuz kaldı. Kurdukları “Barınma Hakkı Meclisi” içinde örgütlenen Şahintepelilerin, fiili mücadelesinde kadınlar en önde. “Mahalle içindeki ve dışındaki kirli eller çekilene kadar oradayız” diyorlar.
Tatil öncesi meclise getirilmesi beklenen 9. Yargı Paketi’nin içindeki “etki ajanlığı” düzenlemesinin kadın ve LGBTİ+’ların güçlenme ve dayanışma mekanizmalarını nasıl etkileyeceğini Mor Çatı ve Kadının İnsan Hakları Derneği ile konuştuk.
Düşük ücretler, ağır çalışma koşulları, yoksullaşma 2023’de kadın işçi yaşamına damgasını vurdu. Grev ve direnişlerde kadın işçiler en öndeydi. Kadınların kadın işçilerin mücadelesi 2024’te de devam edecek. Herkese mutlu ve dayanışma dolu bir yıl diliyoruz.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!