Seçimlere iki gün kaldı.
Seçim süreci, Cumhur İttifakı’nın halkı ve yandaş olmayan muhalif kesimleri tehdit etmesiyle geçti. Sandık tarihi yaklaştıkça tehditlerin dozu arttı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 6 Mayıs günü Millet İttifakı’na yönelik “Bu hainler alsalar alsalar ağırlaştırılmış müebbet hapis alırlar ya da vücutlarına kurşun alırlar” dedi.
Ertesi gün yani 7 Mayıs günü, Erzurum’da miting yapan Ekrem İmamoğlu ve mitingi izlemeye gelenler taşlı saldırıya uğradı.
Sandık yaklaştıkça kaybedeceğinin ayırdına iyiden iyiye varan Cumhur İttifakı, bu kez tehditlerini sandık sonrasını hedefleyerek sürdürdü.
Sandık günü yaklaştıkça artan tehditler
Amaç halkı korkutmak, yurttaşların sandıklara gidip oy vermelerini engellemek. Böylece kaybedecekleri seçimi kazanmak. Aslına bakarsanız seçmenler artık bu oyunları, hileleri biliyor; ama tek çare bu olunca, çaresizce sarılıyorlar hileye hurdaya.
Eski İçişleri Bakanı ve AKP’den milletvekili adayı Süleyman Soylu, halkı tehdit manasına gelen şu cümleyi kurdu, 11 Mayıs Perşembe günü: “Tayyip Erdoğan gitsin diye tepiniyorlar. Erdoğan 14 Mayıs’tan sonra gelecek, biz de sizin üzerinizde tepineceğiz.”
Erdoğan ise sandık sonuçlarını hedef alarak direkt 14 Mayıs’ı işaret etti: “Gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, hayatımız pahasına istiklâl ve istikbalimize sahip çıkarız.”
“Gerektiğinde” diyerek sandık sonuçlarının Cumhur İttifakı lehine çıkmaması durumunu kast ettiğini halk anladı elbette. Erdoğan’ın geçmişte halka verdiği şu mesajı hatırlattı bu aleni tehdit: “Verin 400’ü (meclisteki 600 milletvekilliğinin 400’ünü istiyor), bu işi huzur içinde çözelim.”
O günlerde korku çok hâkimdi ve seçmen davranışlarını etkileyebiliyordu.
Ancak halk bir süredir korkuyu yendi.
Dün verecek 400’ü olmadığı gibi, 14 Mayıs Pazar günü verecek 50+1’i de yok. Çünkü insanlar baskı ve yoksulluktan yıldı. Bitap düştü. İşçiler, emekçiler ağırlaştırılmış sömürü koşulları altında ve insanlık dışı şartlarda çalışmak istemiyor.
Halk, sömürü yetmiyormuş gibi bir yandan da soyulmaktan fakirleşti, zaruri ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale geldi. Tek adam rejiminde nefes alamayacak hale geldi. Artık her şey değişsin istiyor.
Tek adam rejiminden kurtulmak istiyor.
Hakaretten, küfürden, aşağılanmaktan, hor görülmekten, erkekliğin yüceltilmesinden, cinsiyetçiliğin kutsanmasından ve sürekli üretilmesinden yaka silkiyor.
Nefretin, homofobinin, transfobinin seçimlerin ana malzemesine dönüştürülmesinden, nefret suçunun vaatleştirilmesinden kaygı duyuyor.
Tüm bunlara “Artık yeter” diyor. “Değişim gerek” diyor.
Nefes almaya iki gün kaldı
Kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, yaşlılar, işçiler, emekçiler, erkekler…
Eşitlik ve özgürlüğe inanan herkes…
Hepimiz… “Alayına hayır” demek için sandıklara gideceğiz. Değişim için oylarımızı kullanacağız.
Daha güzel bir hayat, yaşam sevinci için tehditlere pabuç bırakmayacağız.
Kadınlara karşı kurulan patriyarkal ittifaka karşı oy kullanacağız.
Sonra oylarımıza sahip çıkacağız.
Bizi yoksullaştırıp sonra hiç utanmadan, ar damarları çatlamış halde “Biz TOGG diyoruz, onlar soğan” diyenleri tarihin çöplüğüne yollayacağız.
AKP gibi bireysel çıkarlar üzerine kurulmuş ve bu kadar çürümüş partiler, böyle tarihsel anlarda dağılıp yok olurlar.
Yalan dolan, hile hurda ile buraya kadar.
Lafı uzatmanın gereği yok.
21 yıldır her türlü yolsuzlukla TOGG olanlara, biz patates soğan diyeceğiz.
Kimsenin kuşkusu olmasın, kazanacağız.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül