Kadın Dayanışma Vakfı (KADAV) ve Rosa Luxemburg Vakfı işbirliğiyle hazırlanan ‘Kadınların Sendikalaşma Deneyimleri ve Sendikaların Kadın Politikaları’ raporu, İstanbul’da 22 Ekim Cumartesi günü düzenlenen basın toplantısıyla, raporu hazırlayan Semiha Arı tarafından kamuoyuna sunuldu. Böylece 2014 yılında Betül Urhan’ın yaptığı Sendikasız Kadınlar/Kadınsız Sendikalar çalışmasından 8 yıl sonra, sendika ve kadın ilişkisi hakkında bu kez bağımsız feministler tarafından hazırlanan bir raporumuz oldu.
Raporun feministler tarafından hazırlanması, feminizmin de kadın-sendika ilişkisine temel parametrelerden biri olarak girmesine yol açtı. Bu iyi de oldu. Gözümüz, emekle uğraşan feminist akademisyenleri, kadın çalışmaları konusunda atıp tutan sendikaları, emek haberciliği yaptığını iddia eden sol gazeteleri aradı ama hiçbiri toplantıda yoktu… DİSK’e bağlı bir iki sendika ile Türk-İş’e bağlı bir sendika, bağımsız birkaç sendika dışında, Türk-İş’in aslan sosyal demokratları ve “solcu” sendikalardan da gelen yoktu.
Bir diğer dikkat çekici nokta da, arkadaşımız Aylin Türer tarafından 2020 yılında sendika uzmanlarından bilgi alınarak hazırlanan IndustriALL Küresel Sendika Türkiye Kadın Ağı’ndaki üye sendikalara ilişkin raporda harıl harıl kadın çalışması yaptıklarını anlatan sendikaların, araştırma ekibinin tüm çabalarına rağmen konuşmak istememeleriydi. O raporu okuduğumda Türkiye’de değil, İsveç ya da İzlanda’da yaşadığım hissine kapılmıştım. Benim içinde bulunmadığım dört yıl içinde sendikalarda adeta bir kadın devrimi olmuştu. Ama bundan kimsenin haberi yoktu. Bu aşırı feminist kadınların çalışmalarını bir başkanları bir de küresel sendika biliyordu.
Feminist hareket içindeki kadınlar tarafından hazırlandı
Neyse, konumuz KADAV’ın raporu… Bu raporu daha önce sendikalar hakkında hazırlanan çalışmalardan ayıran temel özellik, hareket içinden bağımsız feminist araştırmacılar tarafından yapılmasıydı. Bakın, burada hareket içinde olmanın altını kalınca çiziyorum. Feminist hareketin dinamiklerini yakından bilmenin, feminist araştırma teknik ve süreçlerine hâkim olmanın getirdiği birikim raporun her satırına yansıdığı gibi, aynı zamanda onu eylemci de kılmış. Semiha’nın sunumda belirttiği gibi, araştırma bu konuda politika ya da politikalar üretilsin diye hazırlanmış. Akademik kaygılarla veya küresel örgütten gelebilecek “Sizler bu konuda neler yapıyorsunuz bakalım” sorusuna cevap oluşturmak için değil…
Çalışmada 22 kadınla konuşulmuş, bunların içinde büyük bir sendikada kadın çalışmalarını kurumsallaştırma çabalarıyla ön plana çıkan DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası uzmanı da var, son dönemlerde resmi sendikal anlayışın ve örgütlenme modellerinin dışında tabanın fiili mücadelesini sendikal örgütlenmeye dönüştüren bağımsız sendikalar da… Konuşulanlar arasında 6 uzman, bir de sendika şube yöneticisi kadın bulunuyor.
Deneyimleri dinlenen kadın işçiler içinde eylemci, grevci, kendi sendikalarına karşı ve onlara rağmen direnişte olan kadınların olması, çalışmayı dinamik kılmış. Bu durum, feminist araştırmanın bir eylem-araştırma olması ilkesiyle de uygunluk teşkil ediyor. Genellikle erkek egemen örgüt yapılarının belirlediği ve sınırlarını çizdiği sabitlenmiş bir konumdan konuşan uzman ve yönetici kadın ve erkeklerin söylemleri üzerine kurulan araştırmaların açmazları -olmayanı var gibi göstermek, kendi sendikalarını mitleştirmek, oradaki kadın çalışmasını ilk ve tek sanmak- bu araştırmada yok. Sonuçlar tabanın gerçeklerini daha iyi yansıtıyor. Bu şekliyle sendikalarda kadın çalışması yapmak isteyenlere nereden ve nasıl başlanması gerektiği konusunda yol gösteriyor, belki dikkate alan bulunur.
Tez-Koop-İş Sendikası üyesi CarrefourSa eylemcisi kadınların “Kadın dergisi çıkarıyorlarmış, bizim haberimiz yok, hiç ilişkimiz olmadı” demesi, genel merkeze bağlı ve onun denetiminde yürütülen üstten kadın çalışmalarının, kadın üyeler nezdindeki yerini göstermesi açısından iyi bir örnek. Bu tür çalışmaların, tabandan gelen sendika içi gerçek kadın aktivizminin, örgütlenmelerinin önünü kesen bir özelliğe sahip olduğu da ortaya çıkan bir başka gerçek.
Bunun dışında bağımsız sendikalar içindeki kadın örgütlenmesi deneyimleri henüz nüve halinde olsa da ileride sendikalarda bu işlerin nasıl yürümesi gerektiğine dair bir model oluşturuyor.
Sendikalar içinde kadın taban örgütleri
Çalışmada sayıları ikinin ötesine geçmemesine rağmen, büyük sendikalar içinde oluşan kadın taban grupları ve kadın ağlarına da yer verilmiş. Genel-İş Kadıköy’deki Mor Liste, Tez-Koop-İş içinde market işçisi kadınların Barkod Kadın Dayanışma grubu, bu yapılardan…
Yeni sendikal anlayışlar çerçevesinde örgütlenen Batılı sendikalarda, sendikanın resmi kadın komisyonu dışında bir olay, bir grev veya sendikanın hesaba katmadığı bir ezilme deneyimi etrafında bir araya gelen bu tür grup ve ağlara son dönemlerde daha sık rastlıyoruz. Geçenlerde Kadın İşçi’de, Almanya’daki seks işçilerinin, özgün sorunlarından hareketle bir araya gelerek anarko-sendikalist bir birlik olan FAU içinde nasıl bir yapı kurduklarının hikâyesini çevirmiştik. Hadi onlar anarko-sendikalist, örgütlenme biçimleri farklı, onlardan öğreneceğimiz ne çok şey var diyelim. Ama DİSK sendikalarına benzeyen Alman Hizmet Sendikası (ver.di) içinde de kadın komisyonunun yanı sıra bu tür kadın grupları veya göçmen ya da yaşlı işçi grup örgütlenmeleri bulunuyor. Bu yapılar sendikaların parçalanmasına yol açmadığı gibi, onların etki alanlarını da genişletiyor.
Tüm dünyada sendikal yapılar farklılaşan çalışma biçimlerine, teknolojinin gelişim seviyesine göre değişerek, esnekleşerek, klasik sendikacılık anlayışının ulaşamadığı ya da gözden kaçırdığı yeni işçileri örgütleyerek elastiki bir yapı kazanırken, bizimkiler hâlâ Stalinist bir parti kıvamındalar. Yok temsilciler şöyle böyle yapmış, yok sendikanın ahlak kuralları vs. diye kafa kesiyorlar. Patriyarkal ahlakınız batsın sizin…
Raporun tanıtım toplantısında tartışıldı; bizimkilerin tek derdi koltukları, işçilerin aklına gelemeyecek ölçüde olan para ve ayrıcalıkları… Değişen sınıf ve toplumsal cinsiyet dinamiklerini hesaba katmanız gerekiyor beyler; yoksa söyleyeyim, o çok sevdiğiniz koltuklarınızdan tepetaklak aşağı düşeceksiniz.
Raporda, Birleşik Metal-İş gibi DİSK’in büyük bir sendikasında kadın çalışmalarının kurumsallaştırılmasının; kadın komisyonlarının aktif bir biçimde işlemesi ve kadın temsilci sayısının artmasının yanı sıra, sendikanın bir işyerinde patronlara baskı yaparak kadın işçi alınmasını sağlaması gibi olumlu sonuçlara yol açtığı da gösteriliyor.
Hepimizin öğreneceği çok şey var
Özel Okul Öğretmenleri Sendikası ve TEHİS gibi bağımsız ve yeni sendikalarda kurulan kadın ve LGBTİ komisyonları, bazı sendikaların yönetim kurullarında kadınların başlangıçtan itibaren yer alması, fabrikada kurulan mobbing ve cinsel tacizi önleme komisyonları, umut verici ve yol gösterici örnekler.
Bağımsız sendikaların çoğu sol yapı ve gruplar tarafından kuruldu. Bu, sol gruplar içinde yer alan feminist kadınların varlığının ne kadar dönüştürücü olduğunu ve bu sendikaların yönetimlerindeki toplumsal cinsiyet temsilini ne derece etkilediğini gösteriyor. Bağımsız feminist hareketin bu dönüşümdeki rolü, çoğu zaman inkâr edilse de çok büyük. Bir başka etken daha var; bu sendikaların fiili direnişlerden doğması, tabandan yükselmesi ve buralarda kadınların varlığı, bazen de tayin ediciliği…
Hareketlerin, devletlerin, kurumların kuruluş dönemlerinde kadınlar hep işin içinde yer alırlar, ama yapı kurumsallaştıkça dışa savrulur kadınlar, buna dikkat etmek gerekiyor. Kadınların oralarda tutunması, dışarıdaki feminist hareketin gelişim seviyesiyle yakından bağlantılı.
Raporun önemli bir özelliği ise ev işçilerine ve onların sendikalarına yer vermesi. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda, var olan sektör yapılanmalarının dışında kaldığı için ev işçilerinin deneyimlerine yer verilmiyordu. Yaygın ve büyük sendikaların örgütlemeye yanaşmadığı bir kadın çalışma biçimi olarak ev işçiliği ve onların örgütlenme pratikleri, KADAV raporunda yer buluyor.
Feministlerin emek siyasetinde, sendika kadın çalışmalarında bakmaları gereken yerleri ya da sendikalarla, hangi sendikalarla nasıl ilişki kurabileceklerini göstermesi açısından çalışma çok ön açıcı. Bunun dışında okumakla pek ilgileri olmasa da yetkili ve etkili sendikalarda kadın çalışması yapan veya yaptığını iddia eden kadın uzmanlar, sendika yöneticileri açısından da bu çalışma yol gösterici…
Kadınların Sendikalaşma Deneyimleri, Sendikaların Kadın Politikaları raporunu tüm sendikacı kadınların, emek diye bir dertleri olan feministlerin okumalarını öneririm. Keşke bu bileşenlerin yan yana geldiği bir toplantıda raporu tartışabilsek…