Patronsuz, efendisiz bir dünya

“Evlerde kadın emeğini karşılıksız sömüren erkek efendilere ve işyerinde cinsiyetçi sömürü ile kadın emeğini katmerli sömüren patronlara karşı feministler ve kadınlar 1 Mayıs alanında en yüksek tonda seslenecek: ‘Patronsuz, efendisiz bir dünya istiyoruz, kuracağız!’”
Paylaş:
Gülfer Akkaya
Gülfer Akkaya
akkayagulfer@gmail.com

1 Mayıs Meydanı olan Taksim için DİSK çağırı yaptı, siyasi partiler, meslek odaları, feministler, sendikalar, bir kısım medya ve daha nice devrimci demokrat platform, kurum çağırıya sahip çıktı. Sahip çıktı derken şunu belirtmek gerekiyor. Taksim’in 1 Mayıs Meydanı olarak kabul edilmesinin ardında tarihsel bir gerçeklik var. Taksim’de yapılan 1977 1 Mayıs’ında yaşanan katliamdan sonra tüm yasaklamalara rağmen Taksim Meydanı toplumun geniş kesimlerince 1 Mayıs Meydanı olarak kabul edildi ve yılarca bu alanda 1 Mayıs gösterileri yapıldı. Yıllardır Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs gösterilerine yasaklayan AKP’nin iktidarında da birkaç yıl üst üste 1 Mayıs gösterileri yapıldı.

1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda yapılmasını engelleme gerekçelerinin arasında toplumsal hafızaya düşmanlık olduğu gibi özgürlük ve demokrasilere karşıtlık, emeğin sömürüsüne karşı mücadelede sömüren sınıfın tarafında saf tutmak var.

Kadın emeği 1 Mayıs alanında

Emeğin her türlü sömürüsüne, baskı ve zorbalıklara karşı herkes 1 Mayıs kortejinde yerini alırken feministler de yıllardır eviçi görünmeyen emeklerine ve ücretli kadın emeği sömürüsüne karşı ses yükseltmek için yerlerini alıyor. Neden mi?

Bu soruya çok tanıdık bir yerden cevap vererek yazıyı devam ettireceğim. TÜİK. TÜİK’in istatistiklerle kadın araştırmaları başlığında her yıl yayımlanan istatistikler var. 2022 ve 2023 yılı istatistiklerinden faydalanarak başlık başlık kadınların durumunu gözler önüne sermek iyi olur diye düşündüm.  Başlayalım.

Ülke nüfusunun yüzde 49,9’unu kadınlar, yüzde 50,1’ini erkekler oluşturuyor. Durum biraz daha erkekler lehine idi ancak her geçen yıl kadınlar arayı kapatmış görünüyor. Aranın kapanmasında doğumların etkili olması gibi ölümlerin de etkisi var. Çünkü kadınlar erkeklerden daha uzun yaşamakta. Kadınlar erkeklerden 5,5 yıl daha uzun yaşıyor.

Hayatları boyunca erkeklere kadınlar bakıyor, erkekler emekli olup emeklilik yıllarında hobilere kadınlardan daha çok zaman ayırırken, kadınlarsa ölene dek eviçinde çalışmaya devam ediyor, yine de kadınlar erkeklerden daha uzun yaşıyor.

Ev işleri kadınlarda

Ücretli alanda çalışmayan kadınlar zaten ev içi işleri neredeyse yalnız üstleniyor ama kadınlar ücretli alanda çalışırken de yine ev işleri ve evde bakıma ihtiyacı olanların bakımı kadınların üzerinden dönüyor.

Ücretli çalışsın ya da çalışmasın ev işi kadın işi olarak erkeler ve topum tarafından kabul edilmekte. Bu durum kadın erkek istihdam oranlarında somutlaşıyor. Erkekler kadınların iki katından fazla istihdam ediliyor.

Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre 2022 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun istihdam oranının %47,5 olduğu görüldü. Bu oran kadınlarda %30,4, erkeklerde ise %65,0 oldu.”

Kadınların istihdama katılımında en önleyici faktör olan çocuk bakımı yine açık ara onların üzerine yıkılmaya devam ediyor. Bu konuda TÜİK’in bulguları şöyle:

“3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki bireylerin istihdam oranı, 2014 yılında %59,8 iken 2022 yılında %60,5 oldu. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde, 2022 yılında hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadınların istihdam oranının %28,0, erkeklerin istihdam oranının ise %90,5 olduğu görüldü.”

Üç yaşın altında çocukların varlığı erkeklerin çalışma yaşamını neredeyse hiç etkilemiyor.

Eğitimde kapanmayan yüzde 10 fark

Eğitimde kadın erkek arasındaki yüzde 10’luk fark devam ediyor. Oysa eğitim en çok kadınlar için iş hayatına atılmakta önemli unsur. Ve elbette kadınların nitelikli işgücü olarak çalışma yaşamına atılmalarının temel adımı.

Nitelikli işgücü olmaya vurgu yapmamın önemli bir nedeni var. O da kadınların nitelikleri arttıkça erkeklerle aralarında ücret farkının açılıyor olması. Yanlış anlamadınız, nitelikli kadınlar nitelikli erkeklerden daha çok sömürülüyor.

Çünkü cinsiyetler arası ücret farkı dünyada olduğu gibi bizde de tam gaz devam ediyor. Kadınlar ve erkekler arasındaki ücret farkı kadınların işgücüne katılımında en yüksek kesimi oluşturan yüksek öğretim görmüş kesimlerde artıyor. Eğitimli erkekler eğitimli kadınlardan daha çok kazanıyor. Eğitimli, donanımlı, liyakatli kadın işgücü ucuza satın alınan işgücü. Kadınlar okudukça, eğitim aldıkça daha ucuz işgücü oluyor.

Bu ilk bakışta ters gibi gelebilir ama kadın emeğini kapitalizm de esas olarak patriyarkal alan üzerinden tanımlayıp ona göre ücretlendiriyor, kadınları yönetim mekanizmalarına almıyor. Bu da bize ücretli sömürü alanında patriyarka ve kapitalist sistemin el ele vererek kadınları neden ve nasıl ikinci cinsiyet olarak kabul ettiklerini gösteriyor.

Her ne kadar kapitalizm kadın emeği gibi ucuza satın aldığı emeği talep etse de patriyarkal sistem ile kapitalizm arasında sık sık patriyarkal sistemin işleyişine uygun kabuller üzerinden işbirlikleri yapıldığı, bunun aynı zamanda kapitalizm lehine de olduğu (kadınların güvencesiz, yarı zamanlı, ucuz işgücü ordusu olduğu) yadsınamaz. Kadın istihdamının yüksek olduğu ülkelerde bu durum çalışma koşulları, ebeveynlik hakları ve eviçi bakım emeği başlıklarında kadınlar aleyhine işlemekte. Çalışan ebeveynlere dair koşulların ve eviçi bakım emeğinin erkekler ve sosyal devlet tarafından üstlenerek çözülmesi kadınlar lehine olduğu gibi kadınların işgücü piyasasına çıkabilmesi açısından kapitalizm için de fırsat niteliğinde. Ancak hem ucuz hem nitelikli işgücü olması nedeniyle kapitalizmin kadın işçilere yönelmesi gerekse de kadınların işçileşmesinin önündeki engelin erkekler ve aile (patriyarka) olması, devletin sosyal devlet olmaktan imtina etmesi, yine devletin kadınların çalışma yaşamına katılmasını kolaylaştıracak kreş vb hakları sermayenin üzerine yıkmaktan feragat etmesi nedenleri ile kadınlar eviçine hapsedilmeye devam ediliyor.

Kadınlar hem erkeklere hem patronlara hem devlete karşı

Erkeklerin, sermayenin ve devletin kadın emeği sömürüsündeki ortaklıkları kadınların yoksullaştırılmasının, sömürülmesinin nedenidir. Görünmeyen eviçi emeğimizin görünür kılınması, erkeklerin evişerinde daha çok zaman harcaması, duygusal emek dahil eşdeğer oranda çalışması…

Sosyal devlet ve sorumluluğunu yerine getirmeyen sermayeye… Ücretli işgücü alanında cinsiyetçilikle ağırlaştırılmış kadın emeği sömürüsüne karşı feministler/kadınlar 1 Mayıs’ta alanlarda olacak.

Evlerde kadın emeğini karşılıksız sömüren erkek efendilere ve işyerinde cinsiyetçi sömürü ile kadın emeğini katmerli sömüren patronlara karşı feministler ve kadınlar 1 Mayıs alanında en yüksek tonda seslenecek: “Patronsuz, efendisiz bir dünya istiyoruz, kuracağız!”

Kaynaklar:

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Kadin-2022-49668#:~:text=T%C3%9C%C4%B0K%20Kurumsal&text=Adrese%20Dayal%C4%B1%20N%C3%BCfus%20Kay%C4%B1t%20Sistemi,1’ini%20ise%20erkekler%20olu%C5%9Fturdu.

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Kadin-2023-53675

Paylaş:

Benzer İçerikler

“Kimliğimizden benliğimize, emeğimize, bedenimize dek erkeklerin baskısı ve şiddeti altında yaşıyoruz, şekillendirilmeye çalışıyoruz. Neyse ki tüm bu hallerimizi, yaşadıklarımızı yazıp besteleyerek bizlere ayna olan kadınlar ve öfkemizi itirazımızı aktaran şarkılar var.
“Bu yıl 25 Kasım’ı kadınların duygularını, bilinçlerini ve bilinçaltlarını anlatan şarkılarla karşılamak istedim. Arzuları, tutkuları, acıları ve öfkeleri ile. Camlarda beklemek yerine kapıyı gösteren: “Arkanı dön ve çık, kapı açık. İstenmiyorsun artık.” Onca yenilişlerden geçip “istenmiyorsun artık” diyebilmek… Bunun nasıl bir güçlenme olduğunu kadınlar bilir.
2025 bütçesi tartışılmaya başlandı. Bütçelerin sınıfsal yönü olduğu gibi toplumsal cinsiyet boyutu da vardır. Türkiye’de ücretli çalışan kadınların yüzde 12 oranında erkeklerden daha düşük ücret aldığı gerçeği mevcutken bütçede pozitif ayrımcılık politikaları kadınlar açısından vazgeçilmezdir. Görünmeyen emek yani ücretsiz evişçisi kadınlar da unutulmamalıdır.
“Yükselen ve vahşeti artan erkek şiddetine karşı mücadelede elbette en büyük ve ilk hedefimiz patriyarka oldu. Olmaya devam edecek. Ama onun iktidardaki işbirlikçisi ve destekçisi siyasal İslam, ırkçılık da daha ısrarlı şekilde feminist/kadın politikalarının gündeminde olmalı.“
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!