her yaz başı, medyada bodrum’da lahmacun fiyatları bildirir, açıklanan uçuk rakamlara hepimiz şaşarız. yani öyle ki bodrum’u medyadan takip edenler burada tuik endeksinin lahmacundan ibaret olduğunu düşünebilir. görmedim ama bodrum’da, o acayip fiyatlarda lahmacun satan yerler olduğunu tahmin ediyorum. ama istanbul’da -örneğin etiler’de- de benzer fiyatlarda hizmet veren yerler olduğunu tahmin ediyorum. ama tıpkı istanbul gibi bodrum’da da çok daha uygun fiyatlara karnınızı doyurabileceğiniz yerler var; belediye tesisleri ya da üç kap 120 liracılar mesela.[1] yine de, bodrum’un türkiye’nin en pahalı tatil yerlerinden biri haline geldiği doğru; özellikle konaklama açısından. geçmişte hemen her keseden insanın tatil yapabildiği kampingler, ucuz pansiyonlar artık pek yok. insanların tatil yapmaya ayırdığı bütçe de ya kalmadı ya daraldı.[2] yazları bodrum’da yaşayan nüfusun önemli bir kısmı yazlıkçılar.[3] hani bodrum’da dağ taş inşaat deniyor ya, onların önemli bir kısmı yaz kış yaşamaya da çok uygun olmayan “yazlık” evler.
bu yazlık evlerin sahiplerinin gelir durumu da geçen yıllar içinde değişti. pandemiye kadar olan döneme kadar, ev fiyatları kademe kademe artsa da, iyi ücretlerle çalışanların karşılayabileceği kadardı. böylece, yaz tatillerini geçirebilecekleri ve bir sahil kasabasında emeklilik hayallerini gerçekleştirebilecekleri evler alanlar oldu. bu yazlıklarda yapılan tatillerde evişlerinden sorumlu olan kadınların dinlenebildiği şüpheli tabii.
pandemiyle birlikte evden çalışma yerleşince beyaz yakalılar arasında emeklilik hayallerini erkene almak isteyenler oldu. bu, kiraları ve ev fiyatlarını artırdı. istanbul, ilk o dönemde göç vermeye başladı, rakamlara bakılırsa bu sürüyor. ama son enflasyon atağıyla birlikte büyük şehirleri terk etmek zorunda kalanlar tabii ki ya ailelerinin yaşadığı ya da daha mütevazı yerleri tercih ediyor.
bodrum’da yükselen kiralar büyük bir barınma sorunu çıkarttı ortaya. kamu çalışanları arasında, ücretleri kiralara yetmediği için tayinlerini isteyenler oldu. onlar ev bulamazken dağı taşı dolduran evlerin çok ciddi bir kısmı sadece birkaç ay kullanılıyor.
bir soylulaştırma süreci
bodrum’un yakın tarihi bir soylulaştırma hikâyesi, türkiye’nin belki de ilk soylulaştırma vakası. illa ki duymuşsunuzdur, tekrar etmeyeyim. ama geçmişte bir sürgün yeri olan, narenciye, süngercilik ve balıkçılıkla geçinen bu kasabanın kaderi 1925 yılında, yazar cevat şakir kabaağaçlı’nın buraya sürgün edilmesi, burayı sevip yerleşmesi ve kendi çevresini buraya taşımasıyla değişmiş.[4]
bodrum’un bohem bir tatil kasabası haline gelmesi böyle başlıyor, 1980 sonrası bir patlamadan söz edebiliriz. aynı yıllarda istanbul’da da, 1970’lı yıllarda küçülen gece hayatı tekrar filizleniyor ki bunu şehirleşmenin bir parçası olarak görmek gerektiğine inanıyorum.
yıllar ilerledikçe bodrum’un bohemliği kalmadı, sadece tatil kasabası oldu.
burayı medyadan tanısam sadece esnafların yaşadığını, belli dönemlerde onlara tatilcilerin katıldığını düşünürdüm. ama bodrum’da tanıdığım insanların çok azı esnaf. örneğin yasemin, bodrumlu bir ailenin kızı, evli iki çocuk annesi, birkaç ineği, ufak bir kümesi ve büyükçe bir bahçesi var. her hafta, yaşadığı köyün pazarına, bahçesinden sebze, çilek ve kış aylarında ineklerinin sütünden getirip satıyor. diğer günlerde telefonla süt siparişi alıp motoruyla teslim ediyor. erkan 40 yaşında, dersimli, garson, bodrum’da hizmet sektöründe çalışan herkes gibi yaz aylarında izin yapmadan haftanın yedi günü çalışıyor. baran buraya istanbul’dan göçmüş bir ailenin çocuğu, burada büyümüş, barmen, o da yazları izin yapmadan çalışıyor. mehmet vanlı, bahçevan, birkaç sitenin bahçesine bakıyor. gün boyu, motoruyla birinden diğerine gidiyor.
bir de inşaatlar var tabii
sadece bodrum’da değil, ege ve akdeniz’in pek çok yerinde kıyı talanını, ormanların otel ya da site yapmak için imha edildiğini biliyorsunuz. doğa katliamı buralarda büyük bir sorun. fakat sol siyasetin ilgisinin sadece bununla sınırlı olması doğru mu?
o inşaatlarda kimin hangi koşularda çalıştığı da solun ilgisini çekmez mi?
inşaatlardan geçmişte sadece türkçe ve kürtçe konuşmalar, şarkılar yükselirdi. son on yıldır buna arapça da eklenmişti, bugün kulağımızın aşina olmadığı diller duyuluyor. inşaat, bodrum’da göçmen erkeklerin çalıştığı bir sektör; çoğu elektriği bile olmayan koğuşlarda kalıyor,[5] yerleşikleşenler yani uzun zaman önce gelip aile kurmuş ve bir evde yaşama lüksüne erişmiş olanlar yazları inşaat yasağı boyunca başka işlerde çalışmak zorunda kalıyor.
yaz işleri
bodrum’da yaz aylarında hizmet sektörünün yani otellerin, barların, lokantaların tatilcileri ağırlamak üzere geçici personele ihtiyacı olur. bu işler için başka şehirlerden gelenler, adı lojman olan ama hapishane hücresinden farksız yerlerde, zaman zaman da karavanlarda kalıyor. ve hani, “bodrum boş, bodrum esnafına oh olsun” denen durum var ya, bir kısmının işsiz kalmasına sebep oluyor.
sigorta, sağlık, insanca çalışma saatleri gibi konulara hiç girmiyorum, az buçuk tahmin edersiniz. herhangi bir toplu pazarlık imkânı olmadan, ve ülkede böyle derin bir yoksulluk, böyle yaygın bir işsizlik varken bu çalışma ve yaşama koşullarına neden ve nasıl razı geldiklerini de…
bodrum ve genel olarak muğla ile ilgili anlatacak, aktaracak çok şey var, onlar da başka yazıların konusu olsun.
bodrum nüfusunun büyük kısmını artık “yerliler” değil göçmenler oluşturuyor. yukarıda anlatmaya çalıştığım emekçilerin dışında, emekliliklerini geçirmek için buraya gelenlerin önemli bir kısmının temel politik ilgisi atatürkçülük ve laiklik üzerine. burada yaşayanların da başka bir solun mümkün olduğunu görmesi iyi olmaz mı?
[1] ikametgâhı bodrum’da olanlar, bir aplikasyon aracılığıyla bu tesislerden daha ucuza yararlanıyor. böylece bodrum’da yaşasa bile -örneğin oyunu büyük şehirde kullanmak gibi- çeşitli sebeplerle kaydını buraya aldırmayanlar bunu yapmaya teşvik ediliyor. çünkü iller bankası nüfusa göre destek veriyor.
[2] türkiye’de tatil alışkanlığının sınırları konusunda bu yazıda ilginç veriler var. https://www.dusuncevadisi.com/harc/
[3] dolayısıyla akın akın gelenlerle ilgili haberlerin çıktığı günlerde marketlerde mal kalmıyor ama otelden bara, tesisler boş.
[4] tam da david harvey’in anlattığı tarzda, entelektüellerin öncüsü olduğu bir soylulaşma süreci.
[5] https://gaiadergi.com/bodrumun-oteki-yuzu-isci-koguslari/