‘Sadece hayatta kalıyoruz’

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda bulunan bir grup erkeğin belirlediği yeni asgari ücreti kadın işçilere sorduk. Nesrin, “Bu koşullarda tek başına yaşamak da sosyalleşmek de çok zor. Sadece hayatta kalıyoruz” diyor. Trans bir kadın işçi olan Deniz ise asgari ücret bile alamadığını, borç harçla yaşamaya çalıştığını anlatıyor.
Yeni asgari ücreti kadın işçilerle konuştuk:
Paylaş:
Seval Öztürk
Seval Öztürk
sevalozturk18@gmail.com

İşçilerin TÜRK-İŞ bürokratlarınca sözde temsil edildiği, kadınların ise temsil edilmediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun belirlediği yeni asgari ücret, 11 bin 402 lira. Durmadan artan hayat pahalılığı karşısında asgari ücrete yapılan yüzde 34’lük zam, elbette beklentileri karşılamadı. Üstelik eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, seçimlerden önce asgari ücretin 500 dolar düzeyine çıkacağını açıklamıştı; bu söz de tutulmadı. Açıklandığı gün (20 Haziran) 482 dolara tekabül eden yeni asgari ücret, kurdaki hızlı artışla birlikte bugün 450 dolar düzeyine gerilemiş durumda . Buna göre, işçilerin maaşı daha cebe girmeden, yalnızca bir hafta içerisinde dolar karşısında yaklaşık 800 lira eridi.

TÜRK-İŞ’in 1 Temmuz’dan itibaren geçerli olacak yeni asgari ücrete hiçbir itirazı yok. DİSK’e göre ise belirlenen tutar yetersiz. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, asgari ücretin açıklanmasının ardından yaptığı açıklamada, yoksulluk sınırının dört kişilik bir aile için 35 bin liraya dayandığına, iki asgari ücretin dahi bu sınırı aşamadığına dikkat çekti. “Asgari ücret tespitinde, asgari ücretin ülkemizde en düşük ücret olmadığı, ortalama ücret haline geldiği gerçeği göz ardı edilmiştir” diyen Çerkezoğlu, konfederasyonun asgari ücretle ilgili taleplerini ise şöyle sıraladı:

  • Yüksek enflasyon döneminde asgari ücret yılda dört kez belirlenmelidir.
  • Ücretler toplu sözleşmeyle belirlenmelidir. İşçi sınıfının asgari ücret cenderesinden kurtulması için sendikalaşma ve grev hakkı önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
  • Asgari ücret tespit süreci demokratikleşmeli, diğer işçi konfederasyonlarının katılımı da sağlanmalı, işveren ve hükümetin ortak kararıyla asgari ücret ilan edilmesinin önüne geçilmeli, uyuşmazlık halinde grev hakkını da içeren bir toplu pazarlık süreci olarak işletilmelidir.
  • Asgari ücretin tespitinde TÜİK’in inandırıcılıktan uzak enflasyon verileri değil, gerçek enflasyon ve ekonomik büyüme ile geçim şartları, işçinin sadece kendisinin değil, ailesiyle beraber geçiminin sağlanması gerektiğini söyleyen uluslararası standartlar göz önüne alınmalıdır.
  • Her zaman söylediğimiz gibi, asgari ücret belirlenirken bir evde iki kişinin çalışması halinde o eve yoksulluk sınırının üstünde gelir girmesi güvence altına alınmalıdır.
  • Kamu işçileri ve özel sektör işçileri arasındaki ücret farkları ortadan kaldırılmalıdır.
  • En düşük emekli aylığı da asgari ücret düzeyinde belirlenmelidir.

Burada da görülüyor ki, asgari ücret belirlenirken toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin dikkate alınması, komisyonda eşit temsilin sağlanması gibi talepler, sendikaların da pek gündeminde değil. Peki bu süreçte özgün sorunları, talepleri, gereksinimleri yok sayılan kadın işçiler, yeni asgari ücret hakkında ne düşünüyor? Farklı şehirlerden, farklı sektörlerde çalışan kadın işçilerle konuştuk.

‘Ayrı eve çıkamıyorum’

Nesrin, Bursa’da bir gıda firmasının muhasebe bölümünde çalışıyor. Ailesiyle yaşadığı için eskiden çok fazla maddi kaygı taşımadığını ama halen aile evinde olmasına karşın artık çok zorlandığını, geçinemediğini dile getiriyor:

“Özellikle son dönemlerde hiçbir şey yapamaz oldum. Mesela spora gitmek istesem en aşağı 750 lira. Ben zaten 9 bin lira maaş alıyorum, bin 500 lira da yemek ücreti alıyorum. Bu da günlük 60 liraya yemek yiyebileceğim anlamına geliyor. Ama bir öğün yemek 60 liranın çok üzerinde tutuyor. Gıda firması olmasına rağmen, bize verdikleri öğle yemeği parası bu. Hadi evden hazırlayıp getirelim diyoruz arkadaşlarla ama yine de olmuyor.”

Çalıştığı işyerine iki ay önce girmiş Nesrin. Öncesinde bir dönem ücretli bir işte çalışamamış ve kredi kartı borcu çok birikmiş. Yeni işe girmek bu borcu daha da artırmış. “Yeni bir iş ortamına giriyorsun ve kılık kıyafetine dikkat etmek gerekiyor. Yeni giysiler almak istediğinde yine kredi kartına borç yapıyorsun. Sürekli borç halindeyim ben. Ailemin yanındayım, buna rağmen böyle” diyor.

Nesrin, zorunlu olarak ailesiyle yaşıyor. Aslında istediği, tek başına bir eve çıkmak; ama bu koşullarda ayrı ev tutmanın olanaksız olduğunu söylüyor:

“Ara ara atak geliyor bana, acaba başka eve çıksam nasıl olur? İstanbul’a, üniversite okuduğum şehre dönmem imkânsız, bunun çok farkındayım; ama en azından burada kendime ait bir evde yaşamak istiyorum. Ama işyerime yakın bir yerde eve çıkmaya çalışsam 7 bin lira kira. Yeni zam ile 12 bin lira alacağımı düşünsek bile, faturalar vb. derken bana kalan 2 bin lira para olacak. Mümkün değil, geçinemem. Aslında asgari ücret, tek bir kişinin yaşamı için bile yeterli değil.”

Yeni asgari ücret tutarına onay veren TÜRK-İŞ’in kendi hesaplaması da Nesrin’i doğruluyor. Bu hesaplamaya göre, tek bir bekâr çalışanın aylık yaşam maliyeti, mayıs ayı itibarıyla 13 bin 440 lira. Bu tutar, belirlenen asgari ücretin 2 bin 38 lira üzerinde.

‘Ped 12 liraydı, 20 lira olmuş’

“Bu ücretlerle ayrı bir eve çıkmaya çıkamayınca bu defa ne oluyor? Psikolojimiz bozuluyor” diyor Nesrin. Sonrasında cinsiyetkörü bir yaklaşımla belirlenen asgari ücretin, bir kadın olarak onun yaşamını nasıl etkilediğini anlatmaya devam ediyor:

“Asgari ücret bizi aile evine, kocaya ya da ev arkadaşına mecbur bırakıyor. Kadınların yalnız yaşaması bu koşullarda daha zor.

Tüm bunların üzerine özel sektör bir de sizden bakımlı olmanızı bekliyor. Bir kot, bir tişört ile işe gidemiyor insan. Saç, makyaj, bakım ve özen istiyor. Bunların hepsi maliyet demek. Sürekli indirim, kampanya takip ediyorum. Bir şey alıyorum, 300 liraysa altı taksite bölüyorum. Bu koşullarda yaşıyoruz. Kredi kartım borcum hiç bitmiyor. Nakit paraya neredeyse hiç ulaşamıyorum.

Asgari ücret zammı açıklanınca hemen her şeye de zam geldi. Her zaman aldığım günlük ped -ki yerel market markası alıyorum- 12 liraydı, hemen 20 lira olmuş. Tamam, asgari ücrete zam geldi ama keşke gelmeseydi. Fiyatlara iyi kötü alışmıştık, sabit kalsaydı bir şeyler. Arkadaşlarımla dışarı çıkarken artık şunu düşünmeye başladım; yemek yemeyeyim de bir şeyler içeyim sadece. Yemek yiyorsam da içecek içmiyorum, böyle hesaplar yapmak zorundayım- ki zaten ayda bir iki kere ancak dışarıda bir şeyler yapabiliyorum. Sonuç olarak bu koşullar altında tek başına yaşamak da sosyalleşmek de çok zor. Sadece hayatta kalıyoruz.”

‘Sürekli borçluyum’

Trans bir kadın olan Deniz ise Manisa Serbest Bölge’de çalışıyor. Yeni asgari ücretin kimseye yetmeyeceğini belirterek, “Yetmiyor da zaten. Her şeye zam geliyor. Bu koşullarda mümkün değil bu ücretle geçinmek” diye konuşuyor.

İki aydır aynı işyerinde çalıştığını, asgari ücret bile alamadığını söylüyor Deniz. Hayat pahalılığı nedeniyle çok zorlandığını dile getiriyor:

“Bugüne kadar tam asgari ücret alamadım. Nasıl kılıfına uydurdular bilmiyorum; ama asgari ücretin altında alıyorum. Evim ipotekli. Ablam ve çocuğuyla birlikte aileden kalma evde yaşıyoruz. Evde tek çalışan benim. Kredi kartlarım iptal durumda. Pazara gidip bir şey alamıyorsun. Geçen yıldan buzluğa bir şeyler koymuştuk, onları yiyoruz hâlâ. Bu yıl bir şeyler alıp koyamadık bile buzluğa, her şey çok pahalı. Nasıl geçineceğiz, ne olacak, hiç bilmiyorum. Sürekli borçluyum.”

Asgari ücret zammıyla birlikte Serbest Bölge’de işten çıkarmaların başladığını da belirtiyor. “İşverenler her zamda aynı şeyi yapıyor. Ya hemen işten çıkarıyorlar ya da büyük iş alıyorlar, o işi yaptırıp işten çıkarıyorlar. İşlerin sürekliliği de yok artık” ifadelerini kullanıyor.

‘Bayramda köye bile gidemiyorum’

Kocaeli Gebze’deki Arçelik fabrikasında çalışan Sena, daha asgari ücrete zam gelmeden birçok ürüne zam geldiğine dikkat çekiyor ve ekliyor: “Asgari ücret zammı açıklanır açıklanmaz her şeye zam gelmeye başladı. Zamlı maaş, daha alamadan eridi gitti.”

Asgari ücretin üzerinde maaş aldığını, buna karşın geçinemediğini söylüyor Sena. “Eşim ve iki çocuğumla yaşıyorum ve geçinemiyorum. Pazarda bir tişört olmuş 200-250 lira. Kredi kartlarıyla yaşıyoruz. Tatil hayal olmuş; bırakın tatili, bayramda köye bile gidemiyoruz. Amasyalıyım ben, otobüs bileti alamıyorum” diye konuşuyor.

Belirlenen asgari ücretin ev kirasını bile karşılamadığını belirten Sena, asgari ücretin 11 bin 400 lira değil de 11 bin 402 lira olmasına da tepkili:

 “O 2 lira nedir? Çok sağ olsunlar, bozdurup bozdurup harcarız artık!”

‘Asgari ücret en çok kadınları etkiliyor’

Kadın işçilerin anlatımları, asgari ücrete yapılan zammın beklentinin altında olması ve durmadan artan hayat pahalılığı nedeniyle yaşadıkları kaygıyı gözler önüne seriyor. Galatasaray Üniversitesi İktisat Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Selin Pelek de asgari ücretten büyük ölçüde etkilenenlerin kadınlar olduğunu belirtiyor:

“Ücret dağılımına baktığımızda en alt ücretlerle çalışanlar kadınlar ve bu oran gittikçe artıyor. Öncesinde eğitimli kadınlar daha çok iş piyasasındaydı. Artık insanlar geçinemedikleri için öncesinde ücretsiz ev işçisi olan kadınlar da istihdama katılmaya başladı. Asgari ücretli olarak kişisel bakım, perakende ya da ücretli ev işçiliği yapmaya başladılar. Bu da iş piyasasında kadınların alt gelir kısmında yoğunlaşmasına neden oluyor. Tabii, bu kayıtlı istihdam verileri için böyle. Bunun dışında kadınlar enformel, kayıtdışı işlerde çalışmak zorunda bırakılıyor. Sonuç olarak iş piyasasında asgari ücret, yine en çok kadınları etkiliyor.”

Asgari ücrete yapılan zammın enflasyon karşısında hızla eridiğine de dikkat çeken Pelek, bu nedenle ücret artışlarının gerçek enflasyon oranına endeksli şekilde yapılması gerektiğini söylüyor. Pelek’e göre, asgari ücretli milyonlarca işçinin hakkını alabilmesinin yolu ise örgütlü mücadeleden, yani işçilerin sendikalaşmasından ve sendikalarıyla birlikte mücadele etmesinden geçiyor.

KADINİŞÇİ DİYOR Kİ:

Asgari ücret cinsiyetçidir

Asgari ücret, tüm ücret biçimlerinde olduğu gibi cinsiyetsiz bir ücret. Öznenin olmadığı bu nötr durumlarda biz feministler onun erkek olduğunu, dolayısıyla cinsiyetçi bir ücret olduğunu deneyimlerimizle biliyoruz.

Fakat altına inilemeyecek bir ücretin resmi olarak saptanmasının, emek piyasalarının en ucuz işgücü olan kadınların yararına olduğu da bir gerçek. Türkiye’de özellikle kayıtdışı çalışmanın yaygın olduğu kadın emek piyasalarında işlevsel bir denetim sistemi yok. O nedenle taşrada, tarımda asgari ücretin pek uygulandığını söylemek doğru olmaz. Ama özellikle şehir çeperlerindeki ücretli kadın emeği için asgari ücretin varlığı, kadın-erkek ücretlerinin eşitlenmesi açısından yine de anlamlı.

Asgari ücretin cinsiyetçi bir ücret olduğunu söyledik. Bu daha ücretin saptanmasında kadınların ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulmamasında kendisini gösteriyor. Sayılan mal ve hizmetler arasında kadınların özel olarak kullandığı ped, ince çorap ya da ruj gibi (Biliyorsunuz, bazı işkollarında güzel görünme zorunluluğu var) hiçbir ürün yok.

İkinci önemli mesele ise Asgari Ücret Komisyonu’nun bileşimi. Komisyon, silme erkeklerden oluşuyor.

Komisyonun anti-demokratlığı meselesine çok değinildi. Bu doğru; komisyonda sadece TÜRK-İŞ’in olması, DİSK’in devre dışı bırakılması, saptanacak ücretin miktarını elbette etkiliyor. Fakat en demokratik bileşimin olması halinde bile komisyonda kadın işgücünün ihtiyaç ve taleplerini formüle edecek bir iradenin olmaması, bu ücretin cinsiyetçilikten arınmadığının bir göstergesi olur.

Bu işler başka türlü olabilir mi? Elbette olabilir. Bunun için asgari ücret de dahil olmak üzere ücret konusunda ortak bir politika üretmemiz gerekiyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

Paylaş:

Benzer İçerikler

Kadın işçiler asgari ücret ile geçinmediğini vurguluyor. Hele evi tek geçindiren sizseniz ya da çocuklu çocuklu bir kadınsanız haliniz duman. Aynur’un dediği gibi; “Asgari ücret tek maaş bir de bekar bir kadınsan ya savaşçı olacaksın ya pes edip bir erkeğe muhtaç olduğunu kabullenip kişiliğinden vazgeçeceksin.”
Mersin Serbest Bölgesi’nde çalışan Menekşe, çocukluğundan beri çalışmasına rağmen 49 yaşında ilk kez sigortalı olabilmiş. “Gündüz iş, akşam iş. Sadece yaşamak, nefes almak için çalışıyorum” diyor.
Mersin Serbest Bölge’de tekstil işçisi olarak çalışan Nazlı erkek işçilerin sokak ağzı ile konuşmasından rahatsız olduğunu dile getirdikten sonra, kadınların giyimleriyle ilgili laf etmelerine vurgu yaparak, “Diyelim, bir kadın hafif önü açık bir şey giydi. Çatal ucu gözüküyor. Arkasından neler neler derler.” diyor. Tüm bunların adını ise birlikte koyuyoruz; cinsel taciz…
Asgari ücret konusunda, konfederasyonlar açlık ve yoksulluk sınırları arasında bir ücret telaffuz ederken, siyasi partiler de kendi rakamlarını açıkladılar. Cinsiyetçi ücret politikalarıyla belleri bükülen kadınlar “hiçbir zammın hayat pahalılığına yetişemeyeceğini” söylüyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!