Şal örmeyi bırakıp resim sanatına yöneldim

İlkokul mezunu Fatma Kırdar 28 yaşında başladığı resim sanatından bir an için bile kopmayarak Türkiye’nin dört bir köşesinde resim sergileri açtı. Geçtiğimiz hafta 18. kişisel resim sergisi “Anadolu Annesinin Hikâyesi Resim Sergisi”ni açarak sanatseverle buluşan ressam Kırdar’la hayatını ve resimlerini konuştuk…
Paylaş:
Gülay Fırat
Gülay Fırat
glyfirat@gmail.com

Şal örmeyi bırakıp resim sanatına yöneldim

Gülay Fırat  glyfirat@gmail.com

İlkokul mezunu Fatma Kırdar 28 yaşında başladığı resim sanatından bir an için bile kopmayarak Türkiye’nin dört bir köşesinde resim sergileri açtı. Geçtiğimiz hafta 18. kişisel resim sergisi “Anadolu Annesinin Hikâyesi Resim Sergisi”ni açarak sanatseverle buluşan ressam Kırdar’la hayatını ve resimlerini konuştuk…

Ressam Fatma Kırdar’a kimi “İlkokul mezunu ressam”, kimi “Anadolu anası ressam” kimi de “Şalvarlı ressam” diyor. Hepsini de seviyor ressam Kırdar çünkü üç ifade de kendisini bire bir tanımlıyor. Konya’nın Seydişehir ilçesinde yaşayan Kırdar (69), yaptığı yağlı boya resimleriyle Türkiye çapında tanınan bir isim. Geçtiğimiz hafta da Kartal Belediyesi davetlisi olarak İstanbul’a geldi. Belediye Binası’ndaki fuaye alanında, “Anadolu Annesinin Hikayesi Resim Sergisi” isimli 18. kişisel sergisiyle sanatseverlerle buluştu. Tuval üzerine yağlı boya çalışan ressam Kırdar’ın resim sergisinin ayrıntılarını paylaşmadan önce, onun sıra dışı hayatını kendinden dinleyelim…

Tez canlı, sevimli, zeki ve samimi bir insan… Resim yapmaya nasıl başladığını sorduğumda, “Ben Anadolu kadınıyım” diye başlıyor sözlerine ve devam ediyor, “28 yaşında resim yapmaya başladım. Ama o zamana kadar aslında resimle hiç alakam yoktu. Sıradan bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak 1952’de Konya Kumluca (Bağra) Köyü’nde doğdum, görücü usulü ile evlendirildiğimde 16 yaşındaydım. Evlenince Seydişehir’e yerleştim. Biri kız, diğeri erkek iki çocuğum oldu. Evlendiğimde ilkokul mezunuydum ama okuma yazma bile bilmiyordum” diyor.

Okumayı komşusundan öğrendi

İlkokulu bitirip de neden okuma yazma bilmediğini sorduğumda sebebini şöyle anlatıyor, “İki derslikli bir köy okulunda bitirdim ilkokulu. Ancak öğretmenim sürekli kendi yapması gereken işlerini, temizlik olsun, kuyudan su taşımak olsun hep bana yaptırırdı. Okul hayatım boyunca kendisine ve kızına hizmet ettirdi hep. Bu yüzden harfleri bilmeme rağmen okuyamıyordum.”

Eğitim hayatına talihsiz başlasa da sonradan bunu telafi etmesini bilmiş. Seydişehir’de oturduğu apartmanda biri edebiyat diğeri matematik öğretmeni olan komşuları bu konuda ona yardımcı olmuşlar. O günleri hatırladığında yüzünde bir memnuniyet beliriyor Kırdar’ın öğretmen komşularını sevgiyle anıyor, “Öğretmen komşularımla samimi görüşüyorduk. Onların kendi aralarında yaptıkları sohbetler; bahsettikleri kitaplara ilgi duyuyordum. Çok merak edince bana da bir kitap verdiler. Böylece ilkokuldan yıllar sonra elime ilk kez kitap aldım. O kitaplar sayesinde okumamı ilerlettim. Bana okumam için verdikleri ilk kitabı okuduğumda şaşırdım, ‘fakirliği kitaptan mı öğreniyor bunlar’ diye. Meğer İnce Mehmet’i okuyormuşum. O günden sonra üç – dört yıl boyunca bütün Türk ve dünya klasiklerini okudum. Fikren zenginleştim, hayata bakışım değişti.”

Kamyon şoförü olan eşi sık sık yola gittiği için evin ve çocukların bakımından da sorumlu olan Kırdar bir yandan da el işi yaparak görünmeyen emeğin en somut halini gösteriyor bize. İşte bu gayreti bir süre sonra ona yeni bir kapı daha aralamış. Şöyle anlatıyor: “Anadolu’da dayanışma vardır. İnsanlar birbirlerine destek olurlar. Komşuluk vardır, dostluk vardır. Bizim apartmanda da öyleydi. Apartmana yeni bir öğretmen daha taşındı. Komşum, dekoratif sanatlar ve resim öğretmeniydi. Onunla da iyi görüşüyorduk. Bana el işi yerine daha çok para kazandıracak dekoratif şeyler öğretebileceğini söyledi. Aynı günlerde televizyonda, yağlı boya resim yapan bir programa denk geldim. O kadar etkilendim ki resim öğretmenine ‘yağlı boya öğrenmek istiyorum’ dedim. O ise, ‘O çok zor yapamazsın’ diyerek güldü. Bu beni kamçıladı. Aynı akşam porselen bir tabak içinde kayısı çiçekleri olan bir resmi, küçük bir kâğıt parçasına çizdim, çocuklarımın boya kalemleriyle boyadım. İlk fırsatta da bunu resim öğretmeni komşuma gösterdim. O kadar şaşırdı ki, ‘kim yaptı bunu’ diye sordu. Benim yaptığıma inanamadı.”

Resim öğretmeni komşusundan beklediği alakayı görmese de kalbine düşen resim aşkı, aklından hiç çıkmayan Kırdar’ın hayatı bir süre sonra ilçede açılan bir resim sergisiyle değişmiş.

“Bir gün ev gezmesinde, Seydişehirli ressam Gönül Duranoğlu’nun resim sergisi açacağını öğrenince çok heyecanlandım. Yerimden fırladım, eve dönüp şalvarımı değiştirdim. Hayatımda ilk kez renkli yağlı boya tabloları o sergide yakından gördüm. Ressam Duranoğlu’nu ise ilk gördüğümde çekindim ama yanında benim gibi iki köylü kadınla samimiyetini görünce cesaretlenip ‘Resimlerinize hayran kaldım’ dedim. Resme olan sevgimden bahsettim. Duranoğlu bana baktı, ayağımda şalvar yerel kıyafetli bir kadınım. Yaptıklarımı merak etti görmek istediğini söyledi…”

Kadın ressamdan destek aldı

Ressam Duranoğlu’nun yakın alakası Kırdar için büyük bir şans olur. Kırdar’ın çalışmalarını gören Duranoğlu, ona büyük ressamların resimlerinin fotokopilerini ve kendi kullandığı bazı resim malzemeleri verir. Böylece resim çalışmaları başlar… Ancak asıl destek dönemin valisinden gelir. Kırdar şöyle konuşuyor, “Ressam Duranoğlu Seydişehir’e her geldiğinde, 10-15 gün akrabalarında kalıyordu. Bana da bu sürede resim sanatının püf noktalarını öğretiyor, yaptığım resimleri yorumlayarak kendimi geliştirmemi sağlıyordu. Bir zaman sonra da ‘Artık kendi tarzını geliştir, yolun açık olsun’ dedi. Onun sergileri ve alakası sayesinde protokolle de tanışmıştım, bu da bana kendi sergimi yapma şansını verdi…”

Ressam Kırdar, 1990 yılında Seydişehir Belediyesi’nin bir etkinliği kapsamında ilk kişisel resim sergisini açıyor. İlk sergide her amatör ressam gibi büyük sanatçıların resimlerinin kopya eserleri yer alıyor. Ancak daha sonraki sergilerinde kendi özgün çalışmalarına ağırlık veriyor. İlk sergisinin ayrıntıları Kırdar’ı bugünlere taşıyan başarısının ilk adımları da olduğu için çok kıymetli… Bakın o günleri nasıl anlatıyor,

“İlk sergime sadece ailem ve birkaç arkadaşım gelmişti. Ayrıca Belediye’nin etkinliği olduğu için açılışa Belediye Başkanı da geldi. Konya valisi de yanındaydı. Birlikte sergimi gezdikten sonra yanıma gelen Belediye Başkanı, Vali’ye, ‘Size bahsettiğim ressam bu’ diyerek beni takdim etti. Hiç unutmuyorum o anı, sergimi gezen Vali, basın müsteşarına dönerek, ‘Not al. Anadolu’nun anasını dünyaya tanıtacağız!’ dedi. Onun sayesinde ikinci sergimi açtım. O sergide dokuz tablom satıldı. Ben de şal örmeyi bırakıp tamamen resim sanatına yöneldim. Kendi tarzımı geliştirmeye çabaladım. O günden beridir doğanın, eski tarihi konakların, cumbalı evlerin resimlerini yapmaya devam ediyorum. Yaptığım resimler çevremde takdir görüyor, beğeniliyor. Yerel yöneticiler, oda başkanları, sivil toplum kuruluşları destek veriyor. Sanatıma gösterilen alakadan memnunum.”

Eşim hep destek oldu

Kamyon şoförü olan eşinin her zaman destekçisi olduğunu belirten Kırdar, “Okuma yazma bilmezdi ama çok gezip gördüğü için kafaca aydın biriydi, iyi bir insandı. Kadın olduğu için eşini engelleyen, üstünde baskı kurmaya çalışan adamlar var. Ama benim eşim öyle biri değildi çünkü fikren aydındı ve beni hiçbir zaman engellemedi. Aynı saygıyı gösterdi. Düşünün sergi açılışlarında vali ve belediye başkanları hep benimle alakadarlar, onunla değil. Bu gibi şeyleri bazı erkekler gibi kıskançlık meselesi yapmadı. Çalışmalarıma, başarılarıma mani olmaya çalışmadı, hep destekledi.”

Resim yaparak çocuklarımı okuttum

Eşini 1996’da kalp krizinden kaybeden Kırdar, o gün bugündür tek başına hayat mücadelesini sürdürdüğünü belirtiyor. Yaptığı resimler sayesinde çocuklarını okuttuğunu belirten Kırdar, “Sadece dul maaşıyla geçinmek mümkün değildi. Ben sanatım sayesinde kazandığım parayla, kızımı okuttum. Üniversiteyi bitirdi, öğretmen oldu. Oğlum ise turizmci oldu. Yine resimden kazandığım parayla evimin tadilatını yaptırdım. Konya’da sade bir yaşamım var. Gençliğimdeki gibi hala bahçede sebze yetiştiriyorum, tarhanamı, yufkamı, eriştemi kendim yapıyorum. Kışlık erzak için sebzelerimi kurutuyorum. Eskiden leğenlerle hamur yoğururdum da bana mısın demez tüm ev işlerini de yapardım. Çok şükür hala her işimi kendim yapıyorum. Ev işlerimi tamamladıktan sonra da resim yapmaya devam ediyorum. Eskisi gibi günde beş altı saat olmasa da yine de günde dört saatim tuval başında geçiyor. Ayrıca bahçemde yirmi kedim var, onlara da bakıyorum” diyor.

Yatmadan iki saat kitap okurum

Resim sergilerinin yanı sıra çeşitli üniversitelere konuşmacı olarak davet edilen ressam Kırdar, “Gençlere hayatımı ve mücadelemi anlatıyorum. Bence gençlerin bir hobisi olmalı, aileleri ve çevreleri onları sanatın, sporun her hangi bir dalıyla uğraşmaya teşvik etmeli. Ben bu yaşımda hala yatmadan önce iki saat kitap okurum. Gençlerimiz de kitap okumaya teşvik edilmesi lazım. Gittiğim toplantılarda elimden geldiğince onları teşvik etmeye çalışıyorum” diyor.

Ressam Kırdar’a göre aileler de evlatlarını daha sorumluluk bilinciyle yetiştirmeli. Ailelerin çocuklarını aşırı korumacı davranarak büyüttüğünü gözlemleyen Kırdar, “Bazı aileler çocuklarının çantasını bile taşıyor. Onların tembel ya da sorumsuz olmaması için büyütürken dikkatli davranılmalı. Kadınlar da hayata karşı mücadeleci olmalı” diyor.

Ressam Fatma Kırdar’ın Konya Seydişehir’de başlayan sergi macerası da, Antalya, Alanya, Muğla, Mardin, Manisa, Ankara gibi Türkiye’nin dört bir köşesinde sürmüş. Fatma Kırdar geçtiğimiz hafta 29 Eylül – 2 Ekim tarihleri arasında, “Anadolu Annesi’nin Hikâyesi Sergisi” için İstanbul Kartal’a geldi. Tuval üzerine yağlı boya 41 eseri sanatseverlerle buluştu. Geleneksel Türk Mimarisine sahip çıkan Fatma Kırdar’ın geçmişle gelecek kuşak arasında köprü kurduğu eserleri sanatseverlerden tam not aldı. Son olarak yaşadığı Konya Seydişehir’deki evinin bir bölümünü resim atölyesi olarak kullandığını belirten Kırdar, kendisinden sonra bu evin ve atölyenin müze olmasını istediğini söyledi.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!