‘Savaş, feminizmin hedefleriyle uzlaşamaz!’

Şu an yıkıcı bir savaş var Kuzey'de. Ukraynalı kadınlar üzerindeki tahribatı da çok yüksek. Savaş ve ataerkillik arasında doğrudan bir bağlantı var. Nerede ordular çarpışıyorsa orada cinsiyet, sınıf ve ırk eşitsizliği derinleşiyor! Yazar Evelyne Accad "Cinsellik ve Savaş" adlı kitabında, savaşın erkekleri her zaman büyülediğini ve bir “varolma yolu” olduğunu söylüyor. Kadınlar içinse tam bir yokoluş! Ukraynalı kadınlar bu yokoluş sürecini anlattı.
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com
Ayla Önder onderayla@gmail.com

Şu an yıkıcı bir savaş var Kuzey’de. Ukraynalı kadınlar üzerindeki tahribatı da çok yüksek. Savaş ve ataerkillik arasında doğrudan bir bağlantı var. Nerede ordular çarpışıyorsa orada cinsiyet, sınıf ve ırk eşitsizliği derinleşiyor! Yazar Evelyne Accad “Cinsellik ve Savaş” adlı kitabında, savaşın erkekleri her zaman büyülediğini ve bir “varolma yolu” olduğunu söylüyor. Kadınlar içinse tam bir yokoluş! Ukraynalı kadınlar bu yokoluş sürecini anlattı.

Rusya ve Ukrayna savaşı üçüncü haftaya girdi. Tüm dünyanın gündemini şimdi bu konu kaplıyor. Ukrayna’nın NATO’ya iltihakı ile birlikte çok farklı nedenler de var bu büyük kapışmanın arkasında. Çatışmalar devam ederken, yüz binlerce kadın ve çocuk komşu ülkelere sığındı. Aralarında bu ülkelere geçemeyen ve yaşamını yitirenler de vardı. Mariupol belediye başkanına göre, şehri terk etmeye çalışan kadınlar ve çocuklar ateş hattında kaldılar ve vuruldular! Fakat asıl olarak asla insan haklarıyla bağdaşmayan bir şiddet tırmanışı bu! Kadınlar bu şiddet ortamında ilk hedef. Riskli ortamdan kaçarak Macaristan, Moldova, Romanya, Slovakya, Polonya ve Türkiye’ye geçti savaş mağdurları. Polonya’da Ukraynalılar için kamplar kuruldu. Polonya’nın tüm şehirleri savaş mültecilerini kabul etti.

Sadece bombalar değil

Savaşa ilk karşı çıkanlar kadınlar. Burada Rus Feministlerin tepkisi de dikkat çekiyor. Sosyal medyadan seslenerek şöyle diyorlar; “Savaş; şiddet, yoksulluk, zorla yerinden etme, darmadağın olan hayatlar, güvensizlik ve geleceksizlik demek. Feminist hareketin temel değerleri ve hedefleriyle uzlaştırılması mümkün değil. Savaş toplumsal cinsiyet eşitsizliğini katlar ve yıllar içinde edinilmiş insan hakları alanındaki kazanımları da en alt noktaya geriletir. Beraberinde sadece bombaların ve kurşunların şiddetini değil, cinsel şiddeti de getirir. Ülkemiz yönetimi tarafından başlatılan bu savaşa karşı güçlü bir karşı çıkış geliştirmelidir.”

Bebeğim artık bombaların sesinden uzak

Bu yıkıcı ve ağır şiddeti barındıran ortam, Ukraynalı kadınları göçe zorladı. Yollardaki görüntüler gerçekten iç acıtıyordu. Bir yandan savaşın vahşi yüzü, kıyıcılığı ve sivil kayıplar, diğer yandan mültecilikten başka şansı olmayan çoğu kadın onbinlerce insan. Savaş karşıtı bir bakışla kayıplara, ateş hattında kalan mağdurlara dair sayılar oldukça rahatsız edici; 14’ü çocuk 352 sivil yaşamımı yitirdi. 116’sı çocuk bin 684 kişi yaralandı. Göçü tamamlayıp sığınacağı ülkeye ulaşanlar kendilerini şanslı hissediyorlardı. Liza Graç, 10 aylık kızıyla Almanya’ya gitmek üzere ayrılmıştı savaş bölgesinden. Ukrayna’nın batısında yaşayan Liza eşinin orada kaldığını anlatıyor. “Bebeğim Almanya’da kaldığımız yerde şimdi rahat uyuyabildiği, bombaların ve patlamaların sesini, çığlıkları duymadığı için çok şanslı” diyor.

‘Banyodan günlerce çıkmadık!’

İnsanın yaşadığı ülkeyi istemeden terketmesi oldukça yıpratıcı. Hergün en yakınlarının, komşularının, arkadaşlarının veya akrabalarının yaşamını yitirdiği haberlerini almak psikolojiyi derinden sarsan bir durum. Ölü ve yaralılara dair bilgiler geldikçe çaresizlik büyüyor. Ukrayna’da en büyük savaş mağduriyetlerinden biri kadınların ve çocukların zorunlu olarak göçe başvurması oldu. Natali de çocuğuyla İstanbul’a sığınanlardan. Yaşadığı tahribatı şöyle paylaşıyor; “Şu an Ukraynalı herkesin özellikle kadınların psikolojisi çok kötü. Hergün bomba ve silah sesleriyle insanlar mahvoluyor. Sabaha kadar uyku yok, yemek yok. Evde ‘sığınak’ yapacağımız tek yer banyoydu. Hiç çıkmadık, günlerce banyoda bekledik. Açlık ve çaresizlik çok kötü bir duygu. Tüm geçmişimi, sevdiklerimi, ailemi, herkesi düşündüm. Ruh halim paramparça oldu. İstanbul’daki akrabalarımla Whapsapp’tan sürekli iletişim halindeydik. Onların duaları sayesinde ayakta durabilme gücü kazanabildiğime ve buraya (İstanbul’a) gelebildiğime inanıyorum.”

‘Kadınlara tecavüz riski artar’

Bu harekatın hazırlığı uzunca bir süredir yapılmaktaydı. Rus birlikleri aylardır Ukrayna sınırına doğru hareket halindeydi. Fakat Rus feministler buna karşı duruyor; “Politik bir güç olarak feminizm, savaşın yanında olamaz” diyordu Rusya’daki feminist kadınlar. “Yoksulluk, sönmüş hayatlar ve geleceğin bitmesi anlamına gelen savaşlarda tarih de gösterdi ki bu kanlı yıkımlar sırasında tecavüze uğrama riski her kadın için artar!” açıklaması yaparak hassiyetlerini dile getirdiler. Ve yardımlara da özellikle dikkat çektiler; “Ukrayna’dan çıkamayan, göç şansı bulamayan kadınlar, yaşlılar zor durumdalar. Evsiz bırakılanlar, yaralananlar ve patlamalar sonrası zarar görüp, tıbbi bakıma ulaşamayanlar yardıma ihtiyaç duyuyorlar.” Bütün bunlar göz önünde bulundurularak maddi ve psikolojik destek kampanyaları da başladı. Marianne Joanneaux, gönüllü bir kadın. Ukrayna işgalinden etkilenen insanlara psikolojik destek sunan bir vakıftan söz ediyor ve burada ruhsal yardım sağlandığını duyuruyordu.

‘Çok yorulduk, savaş bitsin artık’

Türkiye’ye gelen Ukraynalı kadınlardan Tanya’nın da iki kızı var. “Evimizde çok mutluyduk. Ama şimdi yarın ne olacağını bilmiyoruz. Eşim gelemedi. Erkeklerin savaşmak için kalması zorunlu. O’nu bir daha görüp göremeyeceğimizi bilemiyorum” sözleriyle çaresizliği anlatıyordu. İstanbul’a gelerek bir yakınının evinde kalmaya başlayan Omelchenko Natalia ise ölümden kaçan başka bir Ukraynalıydı; “Olaylar başlayınca bir köye gittik, saklandık. Hep bomba sesleri geldi. Çocuklar çok fazla korktular, ağladılar. Babalarından ayrılmak istemediler fakat maalesef eşimi bırakarak gelmek zorunda kaldık. Çok yorulduk, savaş bitsin istiyoruz!” sözleriyle o puslu havayı tarif ediyordu. Kseniya Anastasia Türkyılmaz ise öfkeliydi. “Bozuk türkçem için şimdiden özür dilerim” diyerek söze başladı; “Bu başımıza gelenler yeni değil ki. Birçok kez bizi yok etmek istediler ama artık yapamayacaklar” diyor ve ekliyor; “O kadar çok şey yaşadık ki! Tüm bunların üstesinden geleceğimize dair inancım tam. Ukrayna kendisine yapılan saldırıya yanıt veriyor. Özgürlük ve demokrasi değerleri için savaşıyor. Başka ne amacı olabilir ki.” .

91 yaşında mağdurlara battaniye dikiyor!

Çatışma bölgesinden ayrılamayanlar da var. Zorunlu değil gönüllü olarak. Geri planlarda öyle ilginç hikayeler söz konusu ki. 91 yaşındaki Nina Posypayko, Ukrayna’nın bir köyünde yaşıyordu, güzel bir hayatı vardı. Fakat şu an kıtlık ve birçok sorunla içiçe kalan bir köy. Çatışmalardan kaçıp köyüne sığınanlardaydı onun aklı. Yıllarca çevresine, yakınlarına, komşularına ihtiyacı olan giysileri dikmek işiydi. Şimdi ise makinasının sandalyesine oturmuş, başka işlerle ilgilenmeye başlamıştı. Koskaca kumaşları birleştiriyor, bölgenin titreten soğuk gecelerinde insanları ısıtacak battaniyeler, yorganlar dikiyordu yaşlı elleri. 91 yaşında da olsa savaşın pençelerinde hasar görenlere yardım etme isteğiydi onu dinç tutan. Dikiş makinesini çalıştırmak için ayak pedalına basıyor, eliyle de makinenin küçük çarkını defalarca çeviriyordu. “Tanrı’ya şükür ki, hala dikebiliyorum. Gözlerim iğneyi görebiliyor” diyordu. Evsiz ve eşyasız kalanları düşündükçe o pedala daha hızlı basıyordu.

Feministler silahsızlanma çağrısı yapıyor

Ukrayna ordusunda savaşan resmi asker kadınlar üzerinden cinsel fantezi üretenlere yönelik Rus ve Ukraynalı feministlerin büyük bir tepkisi var. “Asker kadınlar üzerinden fantezi kuranlar, çok büyük bir onursuzluğa sahip” diyorlar. Feminizmin ataerkilliğe ve emperyalizme karşı olduğuna vurgu yaparak Ukrayna işgalinin sona erdirilmesi talebinden ısrarla söz ediyorlar. Silahlı çatışmaların yükünü kadınların taşıdığını söylüyorlar. Acilen bölgeyi askerden arındırma ve silahsızlanma çağrısında da bulunuyorlar. Somut olarak kadınların çatışma bölgesinden uzaklaştırılması çağrısını yineliyorlar. “Kadınların savaş bölgesinden uzaklaştırılıp, sınır ülkelere acilen ulaşmaları sağlanmalı. Hem bütün bunlara hem de insani ihtiyaçlarına cevap verme konusunda kararlıyız.”

Paylaş:

Benzer İçerikler

“Nasıl ki baş düşman Mehmet Şimşek ve onu atayanlar, onun üstündeki ulusal veya uluslararası büyük sermaye ve patriyarkaysa, burada da bizim ev içinde erkeklere karşı bir ideolojik şiddet uygulamamız gerekiyor. Birinci konumuzun bu olması gerekiyor. Muhakkak ki kamunun ve sendikaların bu konudaki görevleri de bizim propaganda konumuzdur ama hayatı ertelemeden dayanışarak hayatımızı değiştirmenin yollarını bulmamız lazım.”
Çalışma Bakanı’nın 1 Mayıs ve Taksim açıklamasındaki tek doğru “hatırlamak” üzerine. Ancak kimin hatırladığı, hatırlattığı ve kimin hafızasından doğru baktığımız önemli olan… Biz de feministlere sorduk, onlar da anlattı: “Devlet ‘buyurun’ demedi, biz açtık o yolları!”
Biz aşağıda imzası olan feminist gruplar ve kurumlar, Filistin direnişiyle her yönüyle dayanışma içinde, haksızlık ve sömürgeciliğe karşı olduğumuzu ifade ediyoruz. Tüm yol arkadaşlarımızı, bu adalet mücadelesinde Filistin direnişinin tartışmaksızın arkasında durmaya çağırıyoruz.
Hatay Samandağ’daki kadınlara Mor Tır’ın getirdiği malzemeleri dağıtan feministler, izlenimlerini aktardı. Kadınların yaslarını bile yaşayamadığı ve yine yalnız bırakılmaktan korktuğunu anlatan feministler, dayanışmayı akut ihtiyaçların da ötesine taşıyarak sürdürülebilir kılmanın önemine dikkat çekti.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!