Savaş mühimmatı işçisi siyahî kadınlara dair…

Çekiç seslerinin, dönen çarkların, motorların gürültüsü arasındaki emekçi siyahî kadınlar… Arkadaşımız Hêlin, 2. Paylaşım Savaşı sırasında çelik fabrikalarında, dökümhanelerde, uçak fabrikalarında ve tersanelerde savaş silahlarını üreten ucuz işgücü olarak çalıştırılan siyahî kadın işçileri yazdı.
Paylaş:

1945’te ABD Kadın Bakanlığı tarafından hazırlanan bir raporun başlığı şu şekildeydi: “Savaş işçisi zenci kadınlar.” Okurken ne kadar da korkunç geliyor kulağa öyle değil mi? Siyahîlere uyguladığı ırkçılıkla “kara bir tarihe” sahip olan ABD, 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında bu insanları işgücü bağlamında da sömürmüştü. Daha az “beyaz” ölsün diye siyahî erkeklere üniformalar giydirip, dalgalanan Amerikan bayrağı önünde havalı pozlar verdirerek savaş cephelerine sürerken, açlıkla cebelleşen siyahî kadınları uzun saatler her türlü pis işleri yaptırtıp aylık 10-20 dolara çalıştırıyordu. Savaşta yakınlarını kaybetmiş, hayatta kalmaya çabalayan siyahî kadınlar savaş endüstrisinin ucuz iş gücüydü.

“Devasa bir sektör içinde çok şükür ki bir işim var.” Bu sözler bir tersanede kaynakçı olarak çalışan siyahî bir kadına aitti. “Bir iş sahibi olmak” o yıllarda siyahî kadınlar açısından büyük bir lükstü.  Cephe gerisinde de yapılacak çok “iş” vardı.Savaş sırasında siyahî kadınların ilk ‘görevi’ azalan erkek nüfusu yüzünden açığa çıkan işgücünü kapatmaya ‘yardımcı’ olmaktı. Bir anda Amerika için ne kadar “değerli(!)” oldukları hatırlanmıştı. Sadece savaş silahlarını üretmekle kalmamış, cephede de savaşmaları gerekmiş, aynı zamanda hizmet sektörü için işlerin çoğunluğunu da sırtlamışlardı. Ama 1940 yılındaki on yıllık nüfus sayımından sonraki istatistiklerde siyahî kadın işçilerin sayısı veya meslekleri hiç yer almamıştı. Ancak, Nisan 1944’e gelindiğinde İşgücü Aylık Raporu’nda -“beyaz olmayan”- başlığı altında istihdamları ile ilgili veriler sağlanabilmişti. Bu istatistikler, savaşta kadın işçilerin Amerikan ekonomisinde önemli bir yere sahip olduklarını ve bazı mesleklerde işçilerin çok büyük bir bölümünü oluşturduğunu açıkça göstermişti. Hatta o dönemin siyasetçileri, 1940-1944 arası yılları karşılaştırıp, beyaz kadınlardan daha büyük oranlarda siyahî kadınların ücretli istihdamda bulunmasıyla da övünmüştü.

Mühimmat fabrikalarında, çelik fabrikalarında, dökümhanelerde, tersanelerde, uçak fabrikalarında, demiryollarında, konserve fabrikalarında, çamaşırhanelerde, restoranlarda ve daha birçok başka işte çalıştırılan siyahî kadın işçilerin çalışma alanlarına ve zorluklarına beraber bakalım.

Tersanelerde

1942’de, 141 yıl önce kurulan Brooklyn Donanma Tersanesi’nde kadın makinist işçiler ilk kez işe alındığında önemli bir kırılma yaşandı. Donanma tersanesinin kapıları açıldığı gün, özellikle siyahî kadınlar için zafer dolu bir gündü! Tüm ülke bu tip tehlikeli işlerde siyahî kadınlara öncelik vererek onların gurur duymalarını bekliyordu. Hatta özendirmek adına siyahî genç bir makinist kadın en yüksek derecelendirmeyle rütbelendirilmişti. Kadınların çoğu evli ve anneydi. Bir sene içerisinde kadın sayısı 800’lere ulaştı. 400’e yakın siyahî kadın, kartuş kılıflarının imalatından delme ve kesme preslerine, torna tezgâhlarından diş açma makinelerine kadar incelikli, ustalık isteyen ve uzun saatler beden gücüne ihtiyaç duyan işlerde ön saflarda çalıştırıldılar. Bu tersanelerde siyahî kadınların çalıştığı diğer alanlar ise şu şekildeydi: Deniz deposunda fitil yükleme, çelik barikatların arkasında kaynak, bom-bom karışımı kurşun azit, TNT, tetril ve cıva fulminatını ölçüp yükleme, farklı montaj hatlarında ağır işçilik vb.

Uçak sanayiinde

Uçak fabrikalarında da birçok siyahî kadın işçi bulunmaktaydı. 1940-1945 yılları arasında en az 15 büyük uçak fabrikasında, üretimde, makine işletmesinde, parça montajda ve denetim de dâhil olmak üzere siyahî kadınlar çalıştırılıyordu. Birçok siyahî kadın uçak sanayii alanındaki meslekî eğitimlerini hükümetin ücretsiz meslek eğitim programlarında almışlardı.

Elektrik-elektronik sanayiinde

Siyahî kadınların çoğunlukta olduğu endüstrilerden biri de elektronik ve elektrikli ekipman imalatıydı. Önde gelen bir elektrik üretim şirketinin hazırladığı bir rapordaki bilgiler şu şekildeydi: “1943’te mevcut durumda yaklaşık 2.000 siyahî kadın işçimiz var. Bunların çoğu son 6 ila 9 ay içinde eklenmiştir. Bu kadın işçiler oldukça ustalık gerektiren 45 ayrı ve farklı meslek sınıflamasında görev yapmaktadır. Bunların arasında kısmî ve nihaî montajcılar, makine işçileri, kablo şekillendiriciler, ofis memurları, denetçiler, makine operatörü, elektrik test cihazları için test elemanları vs. var.”

Pearl Harbor’dan bir yıl sonra, Aberdeen, Maryland’deki Ordu Deneme Sahası’nda zorlu teknik laboratuvar işlerine atanan siyahî kadınlar, silahların ve diğer savaş ekipmanlarının test edildiği yerde görev aldılar. Bu işler hayatî tehlike arz ediyordu. Balistik laboratuvarında çalışan siyahî genç kadınların hepsi üniversite mezunuydu. Hepsinin yüksek matematik alanında oldukça iyi eğitimleri vardı. Silahların deliklerini ve eğrilerini test ettikleri yıldız kalibre bölümü sadece iki yıllık üniversite eğitimi gerekiyordu. Üst düzey bir askerî yöneticiye göre, Aberdeen laboratuvarlarındaki bu siyahî genç kızlar işlerini çok iyi yapıyorlardı. Ohio’daki bir başka mühimmat fabrikasında ise yaklaşık 350 siyahî kadın işçinin olduğu biliniyordu. Bir depo işçisi olarak gelen siyahî kadınlardan biri, hem beyaz hem de siyahî kadın paketleme ekibinin sorumlusu oldu ve daha sonra danışman olarak atandı. Neredeyse bir ilkti, beyaz çalışanların üstü olarak ilk kez siyahî bir çalışan verilmişti. Elbette ağır işçilik gerektiren işlerin yanında gözetmenler, stenograflar, hemşireler, fotoğraf teknisyenleri, çizim elemanları, temizlik işçileri gibi işleri yürütenler de yer alıyorlardı. 1943 yılında Ulusal Metal Ticareti Birliği tarafından yapılan bir araştırmada, kadın işçi çalıştıran 62 fabrika olduğu belirtiliyordu. Bu fabrikalardan 19’u ise siyahî kadınları istihdam etmekteydi ve bunların çoğunluğu temizlik işlerindeydi. Ancak rapor diğer fabrikalarda, dökümhane işleri, torna tezgâhlarının işletilmesi, tüm metal sarma işlemleri, elektrik işleri, perçinleme, kesme ve kaynak işleri gibi çeşitli işlerde siyahî kadınların başarılı bir şekilde istihdam edildiğini yazıyordu.  

Çelik fabrikalarında ve dökümhanelerde

1943’te 41 çelik fabrikasının çoğunda siyahî kadınlar istihdam ediliyordu. Bu kadınlar çelik endüstrisinin çoğu bölümünde çalışıyorlardı. Maden limanlarında, ham maddelerin depolandığı alanlarda, kömür ve cevher köprülerinde, kok fabrikalarında, yüksek fırınlarda, çelik ocaklarında, haddehanelerde silah ve çivi gibi düzenli ürünlerin üretimi ve işlenmesinde siyahî kadınlar vardı. Bu siyahî kadınlar tuğla örgüsü ve dış cephe işçiliği gibi alanlarda çalışıyorlardı. Ayrıca sinterleme tesislerinde istihdam edilen kadınlar genellikle siyahîydi ve hazırlanan raporlarda çok ağır malzemeyi erkekler gibi taşıyabildiklerine yer verilmişti. Sinterleme tesisi çevresindeki işlerin çoğu “dirty jobs” – yani “kirli işler” grubundaydı. (*) Başka bir çelik fabrikasında, tarihte ilk kez siyahî kadın panman istihdam edilmişti. Panmanın işi, dökümhane deliğini kapatmak için ateş tuğlası karıştırmak ve malzemeleri karıştırma değirmenine kazma ile doldurmaktı. İş, bir yüksek fırın hangarında yapılırdı. Çamur karıştırma tam zamanlı bir iş değildi ancak diğer işler tamamen buna bağlıydı. Başka bir olağandışı iş ise siyahî bir kadın tarafından kullanılan yakma makinesiydi. Bu oldukça karmaşık makine, 25 metre uzunluğunda ve 6 metre yüksekliğindeydi. Çelik levhalardan 6 farklı çeşit uçaksavar topu parçası kesebilir, asetilen meşaleleri iki parçayı birden bölebilir ve hassasiyetle ayarlanıp yönlendirilmesi gerekirdi. Bu söz konusu işlerin büyük bir kısmında kadın çalışanların toplamının yaklaşık üçte birini siyahî kadınlar oluşturuyordu.

Cevher tesislerinde

Cevher tedarik tesislerinin çok büyük bir kısmında da siyahî kadınlar çalıştırılmaktaydı. Cevher iskelelerinde tekneler, her bir seferde 15 ila 20 ton çeken elektrikli cevher köprü vinçleri tarafından boşaltırdı. Her bir tekne birkaç saat içinde boşaltılır, ancak teknelerin dibinde kalanları almak için oldukça zayıf, ufak tefek işçi gruplarına ihtiyaç duyulurdu. Aşağıya inip, cevher artıklarını süpürüp kürekle toplamaları ve özel vinçlerle kaldırılmak üzere yığınlar halinde biriktirmeleri gerekiyordu. Bu iş sadece siyahî kadınlara verilmişti. Cevher, kömür ve kireç taşları, küçük bir kürek kullanılsa bile taşınması zor olan ağır malzemelerdi. İşin zorluğu gereği sürekli yaralanmalar ve sakatlanmalar yaşandığından dönüşümlü çalışma esastı.

Konserve fabrikaları

Konserve işçileri yalnızca fabrikalarda değildi. Bir kısmı da fabrikasyon öncesinde tarlada çalışan işçilerden oluşuyordu. Çorbadan kahveye bebek mamasından fasulyeye kadar birçok konserve ürününün fabrika öncesi tarla işleri de oldukça ağır işlerdi. Ev kadınlarından üniversite öğrencilerine, denizcilerden şoförlere kadar toplumun her kesiminden insan Konserve fabrikalarına işçi olarak çalışıyordu. Siyahî kadınlar ise en çok meyve ve sebzelerin hazırlanmasında görev alıyordu. Toplama, soyma, kesme, makineleri kullanma, üretim bandı hattındaki vb. işlerde çalışıyorlardı. Ama esas beden gücü gerektiren kaynatma, araba boşaltma, mahsul dolu sepetlerin taşınması gibi en ağır işler siyahî ve kas gücü yüksek kadınlara veriliyordu. Tüm bunların yanı sıra Güney Florida, Kentucky, Tennessee, Batı Virginia ve diğer Güney eyaletlerinden özellikle Jamaikalı ve Bahamalı siyahî kadınlar “mevsimlik işçi” olarak kamyonlarla götürülüyordu. Birçoğu ise kayıt dışıydı.  Mevsimlik işçilere ya çadır kampları sağlanıyordu ya da oldukça kötü koşullarda ufak ve kalabalık karavanlardan oluşan bir alan tahsis ediliyordu. Buralarda siyahî kadınlar genellikle çocukları ve çocuklarına bakacak aileden en az bir kişi ile kalabilme “şansını” yakalayabiliyordu. Daha sonra, savaşın sonlarına doğru bu bölgede yeni prefabrik evler inşa edilecekti.

Peki ya sendikalaşma?

Sendikalaşma savaşın ilk yılı için pek mümkün olmamıştı. Ta ki Arkansas’ta bir cephane fabrikasının üretim bölümünde çalışan siyahî bir kadın, fabrikada çıkan yangında meslektaşlarını ölümden kurtarana kadar. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin ne boyutta göz ardı edildiğine pek değinmeye gerek yok sanırım. Ama bu “kahramanlık” nedeniyle, bu genç kadın ABD Ordusu tarafından ödül alan ilk kadın (hem de siyahî) oldu. “Olağanüstü Sivil Hizmet Ödülü” yani Distinguished Service Medal. Bu olaydan sonra mühimmat fabrikaları başta olmak üzere sendikalaşma konusunda daha cesur davranılmaya başlandığı görüldü. Söz konusu yangın sonrası siyahî bir kadının ilk kez askerî bir hizmet ödülü alıyor olması birçok işçi kadın için, iş güvenliği ve işçi sağlığı konularının tartışılmasına yönelik sendikalarda yeni bir faaliyet alanı açılmıştı. Hatta çok kısa sürede siyahî kadın işçiler sendikalarda temsilci olarak beyaz kadın işçilere öncülük eder hale gelmişti. Örneğin;

*Illinois’taki bir silah fabrikasında 5 ve New York’taki bir konserve fabrikasında 6 siyahî kadın temsilci bin erkek ve bin kadın üye tarafından seçilmişti.

*Bir başka siyahî kadın sendika lideri ise 1945’in başlarında, kadın ulaşım ve hizmet işçileri sendikasının genel yönetim kurulunda yer alabilen, üyesi olduğu yerel birliğin ise başkanı olan tek kişiydi.

*Bir giysi işçileri sendikasının yerel biriminde eğitim direktörü olarak bir siyahî kadın seçilmişti.

*1945’in başlarında İngiltere ve Amerika arasında işçiler odaklı diyalog amaçlayan bir değişim programı kapsamında İngiltere’yi ziyaret eden dört Amerikalı kadın işçiden biri siyahîydi. Üstelik bu dört kadın işçi kendi sendikalarından seçilerek bu programa dâhil edilmişti.

Siyahî mühimmat işçisi bu kadınlar, her ne kadar Amerika için bir “gurur” olarak anılsa da bugünün perspektifinde sömürü güzellemesinin acı bir örneğini oluşturuyorlar. Amerika’nın sömürü sistemlerinde “aferinler”, “ödüller” ve “lütuflar”dan bolca nasibini alan siyahi kadınlar, aslında fedakârlıklarının ve emeklerinin gerçek değerini hiçbir zaman alamadılar.

Dipnot: 1960’lara gelindiğinde ise bu tesis çalışanları üzerinde yapılan araştırmalarda birçok siyahî kadının meslek hastalıkları yüzünden erken yaşta öldüğü anlaşılacaktır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınmadan çok fazla toza ve kimyasal maddeye maruz kalmaktan bebek düşürme başta olmak üzere çeşitli cilt ve solunum hastalıkları yaşayan kadınların sayısı oldukça fazladır. Yüksek sıcaklığa fazla maruz kalmaktan çeşitli kalp hastalıkları yaşayan kadınlar da bulunmaktadır. Ama en çok ağır kaldırmak ve sinterleme işinin gereği olan ağır tekrar hareketler kadınların birçok sakatlanma, omurga bozukluğu (skolyoz) ve eklem hastalıklarına sebep oluşturmuştur. Kas yapılarının beyaz kadınlardan farklı olması bir yana bu tip zorlu işleri “gönüllü olarak” talep etmelerinin altında yatan sebebin düzenli ücret ve ‘güvenceli iş’te kalabilmek olduğu düşünülmüştür.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!