Öznur Kaya öznur oznurr.kayaa@gmail.com
İnci Yalçın Balkan ve Yağmur İrfan seramik sanatçısı iki kadın onlarla, sanatlarını icra ederken karşılaştıkları sorunları, geçinip geçinemediklerini, bu alandaki kadın emeği sömürüsünü, sendikalaşmaya nasıl baktıklarını, konuştuk.
Hobi edinmenin, icracı olmanın yahut sanatla ilgilenmenin ‘lüks’ kaçtığı, ekonomik krizin etkilerini derinden yaşayan Türkiye’de el sanatçısı icracı kadınlar alanlarında tutunmaya çalışıyor. Hemen her alan gibi el sanatlarıyla ilgilenen kadınlar da emeklerinin karşılıklarını alamıyor. Seramikle ilgilenmeye yaklaşık 15 yıl önce başlayan ve şu an Marmara Adası’nda seramik icra eden İnci Yalçın Balkan, bu işten kazanılan parayla geçinilemeyeceğine dikkat çekiyor.
Seramik malzemelerinin döviz endeksli olduğuna ve Türkiye’de sanatçıya destek verilmediğine değinen İnci Yalçın Balkan ve Yağmur İrfan sorularımıza şu yanıtları verdi:
Seramik sanatçılığına ne zaman başladınız? Kaç yıldır profesyonel olarak uğraşıyorsunuz?
İnci Yalçın Balkan: Aslında ben kendime seramik sanatçısı demiyorum. Çamurla oynamayı seven ve halen bu işte yeni heyecanlar bulmaya çalışan bir insanım.
Yaklaşık 15 yıldır çamurla tanışıklığım var. Caferağa Medresesi’nde aldığım yaklaşık beş yıl süren bir kurs dönemi ile çamur maceram başladı. Profesyonel olduğumu iddia edemem. Emeklilik başladığında çamura daha fazla zaman ayırabilecek koşulları oluşturabildiğim için şanslıyım ve de bu işi büyük şehir karmaşası dışında yapabildiğim için.
Benimkisi hala öğrenme süreci. Bu süreçte desteklerini aldığım dostlarım ve hocalarımın haklarını ödeyemem.
Emeklilik zamanımı bu işle değerlendirdiğim için öncelikli geçim kaynağım buradan kazandığım para değil. Bu iş ile hayatımı sürdürmek zorunda olsaydım buna devam edemezdim. Seramik çamuru elinize aldığınız andan işin bitimine kadar sonucu tam olarak kestiremediğiniz aşamalardan oluşur. Ayrıca kullandığınız malzemeler çoğunlukla dövize endeksli ürünler. Ülkemiz gibi insanların temel ihtiyaç maddelerini karşılayabilmeleri bile zor iken, sanata, güzelliğe bütçe ayırabilmeleri neredeyse imkansız. Ben bir ürünü fiyatlandırırken kendimi hep satın alan kısmında görmeye çalışıyorum ve fiyatlarımı buna göre belirliyorum. Tabii ki bu fiyatlarla atölyemizi çevirmeniz bile neredeyse imkansız hale geldi.
Yağmur İrfan: 12 yaşımda yaz okulunda yapmış olduğum seramik kalemlikle başladı aslında. Sonrasında hep seramik yapmak işin içinde olmak istedim. 2006’da güzel sanatlar fakültesi seramik bölümüne girdim. 2012 de seramik yüksek lisans yaptım. 2015 yılından beri İstanbul’da kendi atölyemde çalışıyorum. Fiyatlarımı buna göre belirliyorum. Tabii ki bu fiyatlarla atölyemizi çevirmeniz bile neredeyse imkansız hale geldi.
Bir kadın olarak el sanatları alanında emek sömürüsüne ne şekilde maruz kalıyorsunuz?
İnci: Bu vahşi kavganın dışında kalabiliyorum. Bu işi büyük şehirlerde yapan arkadaşlarımı gördüğümde onların yaşadıklarını anlayabiliyorum. Yıllardır eğitimini aldıkları ve hayatlarını bağladıkları bu işle geçinebilmek gerçekten zor.
İnsanlar el emeği işler yapıp hayatını sürdürmeye çalışırken uzak doğu pazarından gelen kalitesiz, sağlıkla uyumlu olup olmadığı belli olmayan işler çok daha düşük maliyetlerle piyasaya sürülebiliyor. Bu da tabii ki el emeğinin değerini düşürüyor.
Yağmur: Emeğinizi, tasarımınızı hiçe sayıp değersizleştirmeye çalışılması. Siz paha biçemezken ürettiklerinize bir başkası gelip tasarımı, malzemesi oldukça kötü bir ürünle kıyas yapıp maddi ve manevi değersizleştiriyorlar.
Giderlerimiz kazancımızdan fazla
Emeğinizin karşılığını aldığınızı düşünüyor musunuz, sendikalaşma konusunda ne düşünüyorsunuz?
İnci: Ben emeğimin karşılığını tabii ki alamıyorum. Ama bu ülkenin genel tablosundan bağımsız değil. İnsanların sanata, güzelliğe ayırabilecek bütçeleri olsa inanın ki yaptığınız her işi, her eseri edinmek isteyeceklerdir. Ama bizim gibi ülkelerde çok zor. Üretici hiçbir zaman para kazanamaz.
Hayatın her alanında olduğu gibi bu alanda da sendikalaşmak tabii ki çok doğru olacaktır ama inanın ki bu konuda sanatçı dünyasını ikna edebilmek zor.
Yağmur: Emeğimizin ve çabamızın bir karşılığını alamıyoruz elbette. Sadece üretim yapmak. Çılgınlar gibi üretmek ve öğretmek istiyorsunuz. Fakat sanatçıya hiç destek olunmadığı için sürekli kaygı içindesiniz. Önceliğimiz üretmek değil giderleri karşılamak oluyor. Bu da yıpratıcı tabii. Tabii ki kazanıyoruz. Ama giderlerimiz daha fazla olduğu için zorlaşıyor.
Türkiye gibi ülkelerde geçinmek için oldukça fazla çaba sarf etmek gerekiyor. Sizce seramik atölyesi sahibi ya da çalışanı olmak geçinmek için yeterli ücreti sağlıyor mu?
İnci: Hayır, bizler geçinmeye çalışıyoruz. Yapmamız gereken bu olmamalı. Bir şey üretirken aklınızda kazanacağınız para ile hangi giderinizi karşılayacağınız sorusu varsa üretemezsiniz. Zihniniz özgür olmalı ki ortaya güzellik çıksın. Dikkat ederseniz sanat diyemiyorum, çünkü ben bir sanatçı değilim. Genç arkadaşların elektrik faturası, kira düşünmekten başka bir dertleri kalmadı. Bunca sıkıntı arasında özgür ve güzel işler bulamayacağımız acı bir gerçek ne yazık ki.
Sektörünüze dair anlatmak istediğiniz bir şey var mı?
İnci: Bu işi yapmaya başladığımda eğitimini almamış olduğum için kendimi kötü hissederdim, ama dört çocuklu bir memur maaşıyla geçinen bir evde sanata gönül vermek çok büyük bir lükstü. Ayrıca şimdi düşünüyorum da yıllarımı bu işin eğitimine vermiş olsam herhalde ülke koşullarında yapamaz ben de eğitim almış çoğu insan gibi alakasız bir iş ile hayatımı kazanmak zorunda kalırdım.
Yağmur: İlk defa eline çamur alan biriyle bir şeyler üretmek, onların her seferinde tatlı şaşırmaları inanılmaz keyif veriyor. Çamurun olabildiğince yumuşaklığı kuruduğunda sonlanırken pişirimden sonra tamamen sertleşmesi farklı bir duygu heyecan verici. 12 yaşımda yaptığım kalemlikle de bunu hissetmiş olabilirim. Fırından çıktıktan sonra ki dokusu rengi ve benim şaşkınlığım hâlâ zihnimdedir.