Temmuz güneşi altında çay yaprağı topladıkları günün sonunda kadınlar, şirketin kendilerine temin ettiği tenekeden evlerine dönüp aileleri için akşam yemeği hazırlamadan önce, giyinik şekilde yıkanmak için engebeli arazilerden aşağıya, çamurlu bir dereye doğru yürüyorlar.
Bangladeş’in Sreemangal kentindeki çay tarlası işçileri, artan sıcaklık ve daha da şiddetlenen yağmurlar nedeniyle işlerinin artık çok daha zor olduğunu söylüyor. Günlük çay yaprağı kotasını tutturmak zaten her zaman zorken, değişen iklim bazen bunu imkânsız hale getiriyor. Kotalarını dolduramadıklarında ise zaten yetersiz olan maaşlarından daha da az ücret alıyorlar.
Bir çay tarlasında saha sorumlusu ve sendika lideri olan Sreemati Bauri, “Sıcak hava dalgasında, günlük çay yaprağı kotasını (25 kiloya kadar 55 pound) tutturmak zor oluyor ve bu nedenle 170 taka (1,55 dolar) olan günlük yevmiyeyi alamıyorlar” diyor.
Çevirmen aracılığıyla “Bu kadar az parayla yaşamak zaten zor. Bir işçi günlük hedefini tutturamazsa o işçinin hayatta kalması zor. Ama hava, yevmiyelerini alamamalarına neden olacak kadar sıcak oldu” ifadelerini kullanıyor.
Bangladeş Cha Sramik Sendikası’na bağlı Hukuki Yürütme Komitesi’nin yöneticilerinden olan Bauri, her sabah yaprak toplamaya başlamadan önce çay tarlaları boyunca uzun mesafeler yürüyen 300 kadını denetliyor. “Çay işçileri, işleri için çok ter döküyor” diyor.
Saha şefi ve sendika üyesi Sumon Kumar Tant da “Sıcaklık eskisinden çok daha fazla” diye konuşuyor; “Kavurucu güneş altında çalışmak zorundalar. Sanki iki kat yük taşımak zorundalar; biri sırtlarındaki çay yapraklarının yükü, diğeri de sıcağın ağırlığı.”
Sendikalı olan çay tesislerinde çalışma koşulları daha iyi
Sophy Fisher, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) hazırladığı, sıcak stresinin işçiler üzerindeki etkisine ilişkin raporun bulgularını tartışırken şunları söylüyor:
“Yüksek derecelerde ve uzun süre maruz kalındığında, sıcak stresi bitkinliğe yol açabilir, kalıcı sakatlığa neden olabilir, hatta ölüme bile yol açabilir.”
Yeni bir araştırmaya göre kadınlar, yaptıkları işin türü ve gebelik gibi fiziksel durumlar nedeniyle artan sıcaklıktan orantısız bir şekilde etkileniyor.
İklim değişikliğine bağlı zorluklar, çay işçilerinin zaten güvencesiz olan çalışma koşullarını daha da zorlaştırıyor. Dünya genelinde 48 ülkede tahminen 13 milyon kişi çay tarlalarında çalışıyor. Bunların çoğu düşük ücretlerle çalıştırılan, -cinsel taciz ve diğer toplumsal cinsiyet temelli şiddet türlerini önlemeye yönelik tedbirler de dahil olmak üzere- işçi sağlığı ve iş güvenliği korumalarına çok az sahip olan ya da hiç sahip olmayan kadınlar. Çay tarlası işçileri genellikle gıda, barınma ve eğitim için patronlarına güvenmek zorunda kalıyor ve bu da onların kırılganlıklarını artırıyor.
Solidarity Center (Dayanışma Merkezi) ortaklarından Bangladeş Cha Sramik Sendikası’ndaki işçiler, sendikasız yerlerde sunulmayan işyeri iyileştirmelerini elde ettiler; patronlar işçilere günde bir saat öğle molası hakkı tanımak ve bir sağlık tesisi temin etmek zorunda kaldılar. Tant, sendikanın müdahalesinin uygun tazminat hakkını da sağladığını söylüyor; buna örnek olarak da bir şirketin, işbaşındayken üzerine düşen bir ağaç dalı nedeniyle yaşamını yitiren bir çay toplama işçisinin ailesine hızlı şekilde ödeme yapmasını gösteriyor.
Yine de daha fazla ilerleme kaydedilmesi gerektiğini belirten Tant, örneğin gebe işçilerin ülkenin iş kanunu kapsamında verilen dört aylık ücretli doğum izninden daha fazla izin kullanması gerektiğini belirtiyor.
Küresel çay tedarik zincirinde hesap verebilirlik çok az
Kökleri kolonyal dönem sömürüsüne dayanan çay tarlaları, işçi hakları ihlalleriyle dolu. Küresel çay tedarik zincirinde hesap verebilirlik özellikle eksik; yakın tarihli bir rapor, işçilere nasıl davranıldığını belirlemek için gerekli bilgileri sağlamaya istekli çok az şirket olduğunu ve tedarik zinciri boyunca durum tespiti incelemelerinin yetersizliğini ortaya koydu.
İş Dünyası ve İnsan Hakları Araştırma Merkezi (BHRRC) tarafından hazırlanan ‘Kaynama Noktası: Çay Endüstrisinde Kurumsal Hesap Verebilirliğin Güçlendirilmesi’ başlıklı raporun yazarı Kate Jelly, tedarik zincirinde şeffaflığın olmamasının, şirketlerin ihlallerden sorumlu tutulmaması anlamına geldiğini söylüyor. Jelly, Reuters’a yaptığı açıklamada, “Şeffaf olmayan tedarik zincirlerine sahip pek çok şirket, insan hakları ihlallerinin sorumluluğunu üzerinden atabiliyor” diyor.
2022’de çıkan haberlere dayanan raporda, Bangladeş ve diğer dört ülkedeki insan hakları ihlalleri tespit edildi. Düşük ve ödenmeyen ücretler, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin eksikliği, patronların sendikalar aracılığıyla işyerlerindeki koşulları iyileştirmek isteyen işçilere gözdağı vermesi de bu ihlaller arasında.
BHHRRC’de işçi hakları programının yöneticisi Natalie Swan’a göre, işçileri durum tespiti sürecine dahil etmek tedarik zincirinde şeffaflık için elzem. “Bu, sertifikasyona, insan hakları politikasına ya da tedarikçi davranış kurallarına güvenmemek anlamına geliyor.”
Solidarity Center, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve bundan etkilenen toplulukların adaptasyonunu sağlamak adına daha eşitlikçi ve sürdürülebilir bir ekonomiye adil bir geçişin sağlanması, bunun için işyerlerinde işçilerin ve bu toplulukların gereksinimlerini içeren ve iklim adaletini de kapsayan çözümlerin geliştirilmesi ve bu çözümlerin merkezinde işçilerin olması gerektiğine inanıyor.
*İki yazıyı birleştirdik. Yazıların orijinali:
https://www.solidaritycenter.org/photostory/bangladesh-tea-workers-a-lot-of-sweat-for-their-work/
Fotoğraflar: Hasan Zobayer, Gayatree Arun / Solidarity Center