Yıllardır mücadeleden tanıdığımız trans aktivist ve tiyatro sanatçısı Zeynep Esmeray Özadikti, Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) İstanbul 2’nci bölge 3’üncü sıra milletvekili adayı. Esmeray ile adaylığını, kadın ve LGBTİ+ işçilerin öncelikli sorunlarını, bu sorunların çözümüne dair politika önerilerini konuştuk.
Öncelikle sizi tanımayanlar için anlatır mısınız, Esmeray kimdir?
Ben Esmeray… Kars’ta doğdum büyüdüm, 15 yaşındayken kimliğimden dolayı İstanbul’a taşınmak zorunda kaldım. Zorunlu seks işçiliğinden midye satıcılığa kadar bir sürü iş yaptım, bu süreçte de Mezopotamya Kültür Merkezi’nde oyunculuk eğitimi aldım. Kendi deneyimlerimden derlediğim Cadının Bohçası ve sonra onun devamı Yırtık Bohça adlı tek kişilik oyunlarım oldu.
Yoldaşım Pınar Selek ile ÖDP’de faaliyet gösterdim ve feminist hareketle tanıştım. 2013’te Halkların Demokratik Partisi I. Olağanüstü Kongresi’nde Parti Meclisi’ne girdim; bu süreçte Lambdaistanbul, Amargi Kadın Kooperatifi, Hevi LGBTİ+ Derneği’nde aktif olarak görevler aldım. Sosyalist ve feminist hareketlerin bir arada olması, kadınların ve LGBTİ+’ların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin işçi mücadelesiyle birlikte örülmesi gerektiğine inandım. Emekçiyim, feministim, sanatçıyım, Kürt ve bir trans kadınım.
Anayasa ve İş Kanunu’nda LGBTİ+ varlığı tanınmalı
Mücadeleden gelen biri olarak, özellikle emek alanında LGBTİ+ ve kadınların haklarına dair en acil çözüm bekleyen sorunlar neler sizce?
Odaklandığımız ilk şey, hükümetin değişmesi. Sonra tartışmaksızın İstanbul Sözleşmesi’ni geri getireceğiz. Bu bizim için çok çok önemli. Öte yandan benim temsil ettiğim LGBTİ+lar var. Biraz yüküm ağır. Ama bu yükümü TİP ve TİP’in içinde olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı’yla paylaşıyorum. Öncelikle Anayasa’nın 10’uncu maddesine cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ibaresini koymak hedeflerimizden biri olacak. Anayasal zeminde LGBTİ+ haklarının tanınması için çalışacağım.
İş Kanunu’nda da cinsel yönelim, cinsel kimlik temelli ayrımcılığa karşı bir düzenleme yapılması lazım. Bununla ilgili TİP LGBTİ+ Komisyonu’nun güzel çalışmaları var, inşallah beraber Meclis’e götüreceğiz bunları. İş Kanunu’nda da gerçekten LGBTİ+ varlığının tanınması lazım.
Özellikle seks işçiliği yapan trans kadınların yaşamlarına yönelik politikalar üreteceğim. Seks işçileri seçeneksiz bırakılıyor, hiçbir imkânları yok. Maalesef bunun örneklerini çok gördük. Seks işçiliğini bıraktıktan sonra açlıktan, geçinememekten ölen çok trans kadın arkadaşımız oldu. Sığınma evleri, bakım evleri, konuk evleri gibi projelerle sonraki hayatlarını idame ettirebilecekleri projeler yapmak istiyoruz.
Bunun yanında kadın emeğine dair de sözümüz olacak; kadınlarla beraber, özellikle ev kadınlarının emekli olabilmesi için çalışmalar yapacağız. Eşdeğer işte çalışan kadınların erkeklerle eşit ücret alması için çalışacağız; bunun için bir takım yaptırımların getirilmesi lazım. Ayrıca kreşler çok önemli; kadınların istihdama katılması için bakım evleri, kreşler açılması lazım, bunlara dair de çalışmalar yapmak istiyorum.
Siyasi partilerin, ittifakların kadınlara, kadın emeğine dair sizin de sözünü ettiğiniz meseleleri, kadın işçilerin sorun ve taleplerini bu seçim döneminde yeterince gündeme aldığını düşünüyor musunuz?
Ben açıkçası Emek ve Özgürlük İttifakı dışında, bu ittifakta yer alan partiler dışında kadınların taleplerine doğru dürüst yanıt verildiğini görmedim. Örneğin Millet İttifakı, İstanbul Sözleşmesi için bile tam güçlü bir çıkış yapmadı.
Hele kadın işçilere derdini soran oldu mu? Bizim ittifak dışında vallahi yok. Kadın işçilerin ev işlerindeki yükü, yoksulluk vs. genel geçer laflar ediliyor. Aile sigortası falan diyorlar. Yahu aile sigortası yine babanın, kocanın, erkeğin elindeki bir para olur. Aile diye verilen şeyin doğrudan kadına gittiğini nerede gördük! Bunlara dair politika geliştirmek için işçinin gözünden, yaşamından doğru bakmak gerekiyor. Bu politikaları kadınlarla beraber konuşmak lazım. Kadınların şiddete karşı, yoksulluğa karşı, toprağına suyuna yönelik tehditlere karşı nasıl güzel çözümleri var. Meclis’e gidersem onların çözümlerini, onların sözlerini oraya taşımak istiyorum.
Zaten sermaye partilerinden, işçi-emekçiden yana politika üretmesini de çok beklemiyorum. Ama bizim için çok önemli konular var; örneğin sendikalaşma hakkı var, insanca ücret hakkı var, kreşler ve istihdam önlemleri var, bunlar çok önemli. Özel olarak TİPin bir Emek Bildirgesi var seçim için, çok ayrıntılı. Orada çok geniş şekilde politikalar anlatılmış.
Biz LGBTİ+’lar hep söylüyoruz, işçi emekçi hayatın içinde. Bir de özellikle hizmette, eğlence sektöründe en kötü koşullarda çalışan insanlarız biz. En çok bize lazım bu hakları savunmak. TİP’in işçiden yana tavrı, politikası net olduğu için de TİP’e üye oldum.
Bir saçımı dahi savursam…
LGBTİ+ varlığının tanınması için yapacağınız çalışmalardan söz ettik. Bunlar bir yana, siz Meclis’e girerseniz Türkiye’nin ilk trans kadın milletvekili olacaksınız, bu başlı başına büyük bir adım. Hele de Cumhur İttifakı’nın tüm seçim çalışmasını LGBTİ+ düşmanlığı üzerine kurduğu düşünürsek… Ne söylersiniz bu konuda?
Kesinlikle, eğer Meclis’e girebilirsem bu büyük bir adım olacak. Çünkü dediğiniz gibi, bizim trans olarak oradaki varlığımız bile büyük bir adımdır. Süleyman Soylu’nun gözünün içine baka baka o kürsüye çıkmak istiyorum. O erkeklere, sürekli nefret üretenlere inat orada bir saçımı dahi savursam bu çok önemlidir. Yok sayılan, öldürülen, nefretle her gün güvenliği tehdit edilen bir kesim olarak Meclis’te yer alabilmemiz çok güzel olur. İlk defa bu kadar yaklaştık. İlk defa böyle büyük bir kampanya yaptık, konuştuk. Bunun dahi çok değerli olduğunu düşünüyorum. Ama orada, o kürsüden seslenmek tabii çok önemli.
Kadın ve LGBTİ+ işçiler, bu seçimlerden ne umuyor, hangi beklentilerle yarın sandığa gidecekler? Sizin bu konuda gözlemleriniz neler?
Kadınlar ve LGBTİ+lar, bu seçimin sonunda umut edebilecekleri bir ülkeye uyanmak istiyorlar. Bu çok önemli; eşitlik, özgürlük, adalet ve insanca yaşayabilecekleri bir ortam istiyorlar. Yoksullukla boğuşmadıkları, güvenliklerinden endişe etmedikleri yeni bir yaşam… Bizim sahada konuştuğumuz herkes kiralardan, ev bulamamaktan, mutfağa yiyecek bir şey koyamamaktan bahsediyor. Bunun arkasından hemen adaletsizlik, nefret ve şiddeti ekliyor. Deprem de var tabii; hem kayıplar, acılar konuşuluyor, hem de endişe var.
Bunlar yan yana gelince görüyoruz ki şu 20 yılda hem çok adaletsiz hem de çok fakir bir ülke yarattılar. İnsanların beklentisi bunun değişmesi. Ben bunu görüyorum.
Bir de hesap sormak istiyorlar. Yani tüm bu yaşananların hesap sorulsun, sorumlularının yanına kâr kalmasın diyorlar.
Son olarak eklemek istedikleriniz?
Artık saatler kaldı, başaracağız diyorum. “Bir oy Kılıçdaroğlu’na, bir oy TİP’e, Esmeray Meclis’e” diyorum. Teşekkür ederim.
*Bu haber, Rosa Luxemburg Stiftung tarafından desteklenen ‘Solun Kadın Emeği Politikaları: Sorunlar ve Çözümler’ başlıklı çalışmamız kapsamında yayımlanmıştır.
Fotoğraf: TİP