Söz ağızdan çıktı bir kere

Erdoğan’ın kadınlara “sürtük” demesinin bir karşılığı olacak. Söz ağızdan çıktı bir kere. Duyduk, gördük, aklımıza yazdık. Ne demiştik 25 Kasım'da? Öfkemiz döviz kurundan hızlı yükseliyor.
Paylaş:
Gülfer Akkaya
Gülfer Akkaya
akkayagulfer@gmail.com

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Gezi eylemlerine katılanlara “Bunlar çürük, bunlar sürtük” dedi.

Açık açık adını vererek söylememiş olsa da çürük kelimesiyle LGBTİ+ bireyler, sürtük kelimesiyle kadınlar kast ediliyordu.

Erdoğan’ın konuşmasından birkaç gün önce Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan -ki kendisi sık sık ırkçı açıklamalarıyla gündeme gelir- belediye meclis toplantısında AKP’li meclis üyelerinden Hacer Çınar’a “Bana niye el sallıyorsunuz, ben evli barklı adamım, ayıp oluyor” demişti.

Bu cinsiyetçi saldırgan tutumu nedeniyle AKP Sözcüsü Ömer Çelik açıklama yaptı, yanı sıra AKP’li kadınlar Özcan’ı belediye binası önünde protesto etti. Ertesi gün Hacer Çınar’ın il temsilcisi olduğu sendika tarafından ikinci kez protesto edilen Özcan, protestoyu makam odasının penceresinden izleyip, atılan sloganlara tempo tutarak eşlik etmiş. Pişkinliğin böylesi…

‘Milletin dili’ savunması

Bolu belediye meclisinde erkek başkanın bir kadına yönelik cinsiyetçi tavrı üzerinden birkaç gün geçmişken, Ankara’da yine bir mecliste bu kez Cumhurbaşkanı Erdoğan kadınlara “sürtük” dedi. AKP’liler hariç her kesimden insan Erdoğan’ın bu cinsiyetçi diline en üst perdeden itiraz edip bu dili protesto ederken, Erdoğan AKP kampında tekrar çürük, sürtük kelimelerini kullanmasa da şu açıklamayı yaptı:

“Biz milletimizin diliyle konuştuk. Derdimizi millete anlattık. Mukaddesata hürmetsizlik edenlere özellikle tavizsiz davrandık. Milletimiz Gezi olaylarına nasıl bakıyorsa biz de aynı pencereden bakıyoruz. Nasıl tanımlıyorsa biz de aynı sıfatları kullanıyoruz.”

Oysa ilk açıklamadan itibaren milletin hatırı sayılır kesiminden Erdoğan’a eleştiri yağıyor, Erdoğan’ın kadınlardan özür dilemesi isteniyordu.

Üstelik her ne kadar Erdoğan “Biz milletimizle aynı dili konuşuyoruz” dese de, milletin içinde yer alan ve Erdoğan’ın “makbul milleti” olarak adlandırılabilecek kesimden de bu açıklamaya sahip çıkanlar olmadı.

Mesela yandaş basın diye adlandırılan saray basınında Erdoğan’ın açıklamasının bu kısmı yer almadı. AKP’liler arasında bu açıklamayı sahiplenenler çıkmadı.

AKP’li ya da AKP çevresindeki kadınlardan bu dili sahiplenen bir açıklama ya da tavır geldi mi? Mesela İstanbul Sözleşmesi’nden “çıkılmasından” yana tavrını açıkça koymuştu AKP Kadın Kolları.

Kuruluşundan bu yana AKP içinde karar ve yönetim mekanizmaları dâhil çeşitli alanlarda görev yapmış, sorumluluk üstlenmiş, AKP içinde kadın alanında çalışmış, AKP kadın politikaları sorumluluğunu üstlenmiş kadınlardan “sürtük” lafına dair tek bir cümle kuran olmadı.

AKP yanlısı kadın gazetecilerden de ses çıkmadı.

Yine AKP’ye yakınlığı ile bilinen Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) de benzer şekilde herhangi bir açıklamada bulunmadı.

Tıp oynuyorlar adeta.

Erdoğan’ın “Milletimizin dili ile konuştuk” şeklindeki savunması AKP ve çevresini adeta lal etti.

Aklımıza yazdık

Makbul millet de farkında Erdoğan’ın söylediğinin felaket olduğunun ve bu dilin toplumda nasıl bir felakete neden olduğunun. Ne dese arkasında duranlar bu kez sustu. Onu yalnız bıraktı.

AKP içinde ve çevresinde yer alan kadınlar normal olarak bu cinsiyetçi dilden rahatsız. Ancak rahatsızlıklarını dillendiremiyorlar. Kendilerinin de inşasında büyük pay sahibi oldukları bu baskıcı rejimde konuşamayacak, fikirlerini söyleyemeyecek hale geldiler. Her kesimden insan konuşurken bir tek onlar konuşamıyor.

AKP gibi kadınların emeği, çabası üzerine güçlenmiş, iktidar olmuş bir partinin bugün kadınlara Meclis çatısı altında “sürtük” demesinin karşılığı büyük olacaktır. Erdoğan’ın bu açıklaması, kadınlar açısından önemli bir kırılmaya neden oldu. Ülkenin siyasi tarihi açısından da unutulamayacaklar arasında yerini aldı.

Sadece ülke içinde değil, uluslararası arenada da kadınlara sürtük denmesinin karşılığı olacaktır. Bu karşılık Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun İsveçli bakana “Feminist politikanızdan rahatsız oldum” açıklaması ile kıyaslanamaz bile.

Bilindiği üzere Erdoğan, kadınları erkeklerle eşit görmüyor. Siyasette yer alan, haklarını savunmak için sokaklarda, siyasi partilerde, derneklerde, STK’larda örgütlü şekilde var olan kadınlara tahammülü yok. Onun en güçlü silahı olan kutuplaştırma siyasetini bozguna uğratıp birlikte mücadele edenler de yine kadınlar oldu. Bu onu öfkelendiriyor. Üstelik kadınların başardığı “farklıyız ve birlikte güçlüyüz” ruhu kadınlarla sınırlı kalmadı, genel olarak siyaseti olumlu etkiliyor.

Erdoğan bu sihirli ve etki edici özelliği nedeniyle kadınlara ve feminist/kadın hareketine çok kızgın. Ne dese yüreği bir türlü soğumuyor. Bu kızgınlık kendisine hata yaptırdıkça yaptırıyor.

Söz ağızdan çıktı bir kere. Duyduk, gördük, aklımıza yazdık. Ne demiştik 25 Kasım’da? Öfkemiz döviz kurundan hızlı yükseliyor. Bu öfke seçim sandıklarına yansıyacak.

Paylaş:

Benzer İçerikler

İzlanda’da kadınlar geçtiğimiz hafta evde, işte grevdeydi. Grev sloganı olarak ev içi emek sömürüsü ve cinsel şiddet başlığını seçmeleri önemliydi. Çünkü erkek şiddeti birçok şeyle ilgili olabildiği gibi en çok patriyarkanın ev içi ekonomi politikalarının yürütülebilmesi ile ilgilidir.
Dünyadaki yüzde 1’lik en zengin kesim, zamane kavramıyla adeta dünyaya “çökmüş.” Buna karşı yürütülecek ekonomi politikaları, emek sömürüsü karşıtı olacağı gibi patriyarkal ev içi kadın emeği sömürüsünü hedef almalı; doğanın talanına karşı ve ekolojik, feminist olmalı…
Tek adamlarla mücadele ettiğimiz gibi kadınların kazanılmış haklarına, eşitliğine, özgürlüğüne, kadınların birlikteliğine karşı politikalar üreten kadınlara karşı da buradayız.
AKP anayasa değişikliği için kapılarına geldiğinde “onu muhatap dahi kabul etmeyeceklerini” söylemeye, “eşitlikçi anayasaya karşı olan, miadı dolmuş siyasi partilerle anayasa yapmayı akıllarından bile geçirmediklerini” belirtmeye çekinenlerden kadınlar hesap soracaktır. Kadınlar kaybedecekse kimse kazanmayı düşünmesin.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!