Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Fransız mevkidaşı Jean-Noel Barrot ile birlikte 3 Ocak’ta cihadist çetelere teslim edilen Suriye’yi ziyaret etti. Onları Şam’da cihadist çete Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) lideri Ebu Muhammed Colani karşıladı. Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock spor tarzda giyinmiş, serbest tavırlar sergilerken, HTŞ’nin kadın erkek eşitliğini kabul etmeyen başkanı karşılamada Fransız Dışişleri Bakanı ile tokalaştı ancak onunla tokalaşmadı. Görüşme sona erdiğinde Fransa Dışişleri Bakanı Alman mevkidaşına elini uzatmadığı için Colani ile tokalaşmadan ayrılmış.
12 Aralık 2024 tarihinde Suriye onlara bırakılırken ne demişti Colani anımsayalım: “Ahlak polisi şeriatı uygulayacaktır. Biz insanları güce değil, şeriata uymaya çağırıyoruz. Davetimize direnirseniz, şiddetin gücü ile karşı karşıya kalırsınız.”
Elbette kendisini ziyaret eden Avrupa’nın en güçlü iki ülkesiyle karşı karşıya gelmeyecekti, istese de gelemez Colani ama ahlak polisliğine kendisi bizzat soyunmuştu Almanya Dışişleri Bakanı’yla tokalaşmayarak.
Feminist dış politika
Baerbock, Alman Yeşiller Partisi’nin Eşbaşkanı. Aynı zamanda Yeşiller Partisi’nin başbakan adayı idi. Adaylığının ilk döneminde güçlü desteğe sahipken yaptığı hatalar nedeniyle hızla eritivermiş desteğini. Hırslı ve genç bir siyasetçi olarak biliniyor. Ancak partisi de, kendisi de iktidar ortağı olduktan sonra savundukları politikaların tersi yerde durunca tam bir hayal kırıklığı olmuşlar.
Yeşiller Partisi’nin en önemli vaatlerinden biri silah ticaretinde ön sıralarda olan Almanya’nın silah ticaretini sınırlandırmaktı. Ancak onların iktidarında silah satışı yasağı kaldırıldı ve silah ihracı hiç olmadığı kadar arttı. Yeşiller Partisi savaşı destekledi, Ukrayna’ya silah sattı.
Başka bir dış siyaset iddiası ile feminist bir dış politika yürütmek için yola koyulan Almanya’nın Dışişleri Bakanı Baerbock bu alanda da “duyarlı” ve çeşitli “çabalar” içinde. Almanya’nın feminist dış politikası kadınlar için dünya çapında hak eşitliği, eşit katılım, barış ve güvenlik şeklinde tanımlanmakta.
Colani ile görüşmesi Baerbock’un feminist bir dış politikada ne kadar “ısrarlı” olduğunu göstermesi bakımından ibretlik. Feminist dış politikaları döneminde Suriye’deki kadınların şeriatçı, cihadist çetelerin yönetimi altına girmesini meşrulaştırdılar. Batı bunu yapınca cihadist çetenin bir numaralı adamı Almanya’nın kadın Dışişleri Bakanı’na elini uzatmadı. Feminist bir dış politika yürütmeyi amaç edinmiş Almanya’nın feminist Dışişleri Bakanı bu aşağılanmayı kabul edip görüşmeye devam etti. Tıpkı Almanya’nın silah ticaretini sınırlandırma politikası gibi “feminist dış politikalarının” da balon olduğunu gördü dünya alem.
Sonuçta onlara bir şey olmayacak. Ama Suriye’de yönetimi alan siyasal İslamcı çetelerin şeriatı altında başta kadınların ve Alevilerin hayatları alt üst olacak. Yanı sıra Hıristiyanlar, seküler yaşamı benimsemiş İslami kesimler de payına düşeni alacak.
Şeriatçıların kadın işleri
Cihadist çete lideri, kadın düşmanı Colani saçını sakalını “düzeltse”, kravat takıp takım elbise giyse de ideolojik açıdan aynı siyasi çizgiye sahip olduğu kuşku götürmez.
Bir aylık iktidar süresinde neden oldukları korku ve tedirginlik nedeniyle ülkeyi şimdiden karabulutlar sarmış vaziyette. Sokaklara çıkmaktan çekinen kadınlar, sokaklarda linç edilen / işkence gören Aleviler, evleri, malları gasp edilen insanlar, Noel ağaçları yakılan Hıristiyanlar, kadınlara nasıl giyinmeleri gerektiğine dair uyarıların yer aldığı sokaklara asılan şeriat içerikli bildiriler…
Şeriatçı yetkililerce müdahale edilen eğitim müfredatında daha şimdiden dünyanın oluşumu, evrim teorisi gibi başlıkların çıkartılması dinci, gerici, yobaz bir toplumu adım adım oluşturmayı hedeflediklerini gösteriyor.
HTŞ kontrolü altında olan İdlib’de kadınların şeriat baskısı altında yaşadığı bilinmekte.
Suriye’nin Afganistanlaştırılması eleştirilerini boşa düşürmek için şimdilik kaldırmayıp ya da aileye dönüştürmeyip olduğu gibi bıraktıkları Kadın İşleri Ofis Başkanlığına eğitimini Türkiye’de yapmış, HTŞ’li Ayşe el Dibs’i atadı Colani. Bu atama HTŞ iktidarında kadınların da yer alacağını göstermek için yapıldı biraz da. ‘Radikal değil, ılımlı İslamız’ demek için. Dibs, atamadan önce HTŞ’nin elinde olan, kadınların baskı altında yaşadığı İdlib’de kamplarda çalışma yapmış.
Dibs atandıktan sonra “Suriyeli kadınların gerçekliklerine uygun bir hükümet modeli oluşturulacağını, bu modelin temelini İslami şeriat hukukunun oluşturacağını” açıkladı.
Basına verdiği röportajlarda AKP hayranı olduğunu gizlemeyen, onun siyasi hattını öven Dibs Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye vatandaşı. HTŞ’nin Kadın İşleri Ofisi Başkanı Dibs, Suriye’de AKP’nin kadın politikalarını uygulayacaklarını söylemiş. Bu açıklaması ile dünyaya ılımlı İslamcı olduklarını duyurmak istiyor esasen. Elbette tüm bunlar Suriye’de yaşayan kadınların tedirginliğini, korkusunu ortadan kaldırmıyor çünkü bunlar seküler, özgürlükçü yaşamı benimseyen kadınlar için kaygı arttıran açıklamalar. HTŞ’nin bugüne dek kadınlara karşı işlediği suçlar, şeriatçı pratikler ve Suriye’de şu anki geçici hükumetin uygulamaları, göz yumdukları katliamlar, insan ve kadın düşmanı eylemler bu kaygıların haksız olmadığını ortaya koyuyor.
HTŞ’nin Adalet Bakanı kadın katili
HTŞ’nin Adalet Bakanı olarak atadığı Şadi el-Veysi ise İdlib’de iki kadının infaz edilmesinde görev alan kişi. İnfazları çektikleri videolarda cihadist çete kadınların katli için hüküm okuyor. Etrafta eli silahlı başka HTŞ militanı erkekler de var.
Suriye’deki “adaletin” kadınlar için ne anlama geldiği videolarla dünyaya yayın yapılarak gösterilmişken HTŞ’nin Suriye’de kadınların hayatlarını nasıl alt üst edeceği sır olmasa gerek. Misal boşanmak isteyen kadınlara, şeriat ahlakına göre giyinmeyi reddeden kadınlara nasıl bir “adalet” uygulayacakları belli. Şam sokaklarına kadınları şeriat kurallarına göre giyinmeye çağıran bildiriler asılmaya başlandı bile. Translara, lezbiyenlere, gaylere gösterilecek “adalet” ise korku filmlerine taş çıkaracaktır.
Batılı emperyalistler sömürgeci dış politikalarının üstünü örtmek için araçsallaştırdıkları “feminist dış politikaları”yla Suriye’de cihadist çetelere hayal edemedikleri gücü altın tepside sundular. Bu güçle milyonlarca Suriyeli kadının hayatına şeriat kurallarınca müdahale çabaları başlamış durumda. Bundandır ki Suriye’de kadınların kazandıkları hakları kaybetmesi durumunda esas sorumlu olarak HTŞ’ye Suriye’yi musallat eden Batı görülecek.
Oysa aynı topraklarda kadın erkek eşitliği ve farklı kimliklerin, inançların demokratik bir biçimde bir arada yaşayabilmeleri konusunda önemli yol almış bir sistem var. Batılı güçlerin derdi gerçekten demokrasi, eşitlik, Suriye’de barışın inşası olsaydı cihatist HTŞ’yle değil, demokratik, seküler, kadın erkek eşitliğini kendisine hedef edinmiş SDG’yle görüşüp, onunla inşa ederdi yeni Suriye’yi.
Suriye’de daha taşlar yerine oturmuş değil. Şimdiden kurulmak istenen tekçi, dinci düzene karşı çeşitli kesimlerden itirazlar başladı. Yeter ki bizler sesi kısılmak, görünmez yapılmak istenen bu kesimleri duyalım, duyuralım. Gün doğmadan neler doğar.
Ana Fotoğraf: DW