Ayla Önder onderayla@gmail.com
Kocaeli’nde, 300’e yakın işçinin çalıştığı Alba Plastik’te, kadın işçiler yıllarca cinsel tacize, baskıya, ağır çalışma koşullarına maruz kaldı. Bu kadınlardan biri de Semra Demirtaş…Yaşadığından daha fazlasını dile getiren Semra, tepki göstermesinin ardından gerekçesiz işten atıldı. Hayal kırıklığı ve olayın yarattığı travmaya rağmen, kendisine yönelik saldırıya direnişle cevap verdi.
Alba Plastik, toplamda 280 işçi çalıştıran otomotiv yedek parça fabrikası. Sektörde ücretler düşük ve çalışanların çoğunluğu da kadınlardan oluşuyor. Fabrikanın patronu “makul” bir maaş verildiğini söylese de, durum çok farklı. Yoksullukla boğuşan, hayatlarında bir soluklanma umudu ile işe giden kadın işçilerin ücreti evdeki ihtiyaçlara milimi milimine yetiyor. Semra, fabrikanın duvarlarının ardında cinsel tacizin gerçekleştiğini söylüyor. Kadın arkadaşları arasında bunu yaşayanların sayısının az olmadığını, fakat işlerini kaybetme korkusu nedeniyle sustuklarını anlatıyor. Yaklaşık yüzde 90’ı kadın olan Alba, tanınmış otomobil üreticilerine yedek parça tedarik ediyor. Mercedes ve Ford bu önde gelen markalardan sadece ikisi. Genç kadın, “Birçok arkadaşımız orada bunu yaşadı, sadece ben değilim” diyor.
İşçi kadınlar söyleyemiyorlar
Kalabalık fabrikanın izbe noktalarında ve normal mesai saatlerinde kadın çalışanlara hem sözlü hem fiziksel tacizde bulundular. Olay işverene gittiğinde, suçlamaları çürütmeye ve mazeret bulmaya çalıştı. Kocaeli TAYSAD Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Alba Plastik, ilk salgın döneminde korona virüse karşı yeterli önlem alınmaması üzerine pandemi sorunu da yaşayan bir işyeri. Salgına karşı herhangi bir önleyici tedbir göremeyen işçiler bu duruma o dönem tepki gösterdi. Bunun sonucunda tüm işçilere test yapıldı. Hak gaspları o kadar fazlaydı ki, işçiler sendikalı olmaya başladı. Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesi’nde örgütlendiler. Arkasından da şimdiye dek dile getirilemeyen (Kadınların korkudan söyleyemediği) işyeri cinsel tacizleri gündeme geldi! Semra’nın anlattıklarından, asla katlanmadığı yasadışı tacizin sadece kendisine özgü olmadığını, fabrikada çalışan diğer birçok kadının bunun bir parçası olduğunu anlıyoruz. Şöyle diyor; “Ben iki yıldır buradayım. Tacizi hem ben yaşadım hem de başka arkadaşlarım. Sözlü tacizde de bulunuyorlar fiziksel de . Bir takım el hareketleriyle de bunu yapıyorlar. Göz kırpıyor, uzak bir mesafeye geçip öpme işareti yapıyor!”
‘Bir tacizciye tepki göstermek suç mu?’
17 Ağustos iki işçiyi attı Alba işvereni. Çıkarma gerekçesi, Kod 29 ve Kod 4. Atılma gerekçesi olarak “Kod 29” özellikle dikkat çekti. Fabrikada çalışan kadın işçilere yönelik tacizler yaşanmıştı ve işveren buna ciddi bir yaptırım uygulamamıştı. Asıl ahlaksızlık olarak bu olaydan söz edilebilirdi. Alba’da örgütlenme çalışması yapan Petrol-İş Sendikası Gebze Şube Başkan Yardımcısı Şivan Kırmızıçiçek, “Fabrikada hem hak gaspları söz konusu hem de kadın işçi arkadaşlarımız tacize uğramış. Bu duyulunca kadınların çoğu tepki gösterdi. Erkek işçiler de sessiz kalmadı. Bu olaydan sonra tacizi yaşayan kadın işçiyi ve başka bir erkek işçiyi ‘iş hakkınızı feshettik, sizin çalışmanızdan memnun değiliz’ gerekçesiyle attılar. Taciz edilen bir kadın nasıl çıkarılır ki. Bir tacizciye tepki göstermek suç mu?” diyor.
‘Ancak kendi yağınla kavruluyorsun!’
İlk dönemler kadınlar Alba Plastik’te yaşadıkları cinsel tacizi etrafa duyurmamış! Sadece yaşam giderlerini karşılamak için çalıştıklarından dolayı bu vaka duyulduğunda işten atılacaklarını düşünerek korkmuşlar çünkü. Fakat elbette her zaman susmayanlar da vardır. 35 yaşındaki Semra Demirtaş uğradığı tacize öyle bir ses çıkardı ki, fabrika adeta ayağa kalktı. Fakat işverenin tacizciyi işten çıkarması gerekirken Semra’nın işine son verdi! Aynı zamanda bir erkek işçi arkadaşını da onunla beraber çıkardı. İki işçi de çekip gitmedi, haksızlıklara ve işyerindeki her türlü kötü muameleye karşı fabrika önünde bir direniş başlattılar. Mağdur işçi, çalışma koşullarını anlatıyor; İki yıl önce buraya girmiş. Verilen maaş için, “O parayla ancak kendi yağınla kavruluyorsun” cümlesini kuruyor. “Araba parçası, tampon, çerçeve gibi otomobil yedek parçalarını üretiyoruz. Kadınlar için ağır bir işkolu aslında fakat çalışmaya mecburuz” diyor. İş görüşmelerini ise şöyle anlatıyor. “İşe girerken ‘evli misin ayrı mısın’ diye mutlaka soruluyor. Evli veya bekar olanları değil de daha çok boşanmış kadınları tercih ediyorlar” diyor! İşe başlatma esnasında her kadının borcu olup olmadığı da sorgulanmış.
Çay molası adeta eziyet
Alba Plastik’te bir yandan da gizli gizli sendika örgütlenmesi devam etmiş. İşverenin sendikaya çok büyük tepkisi olduğu bilinse de çalışmalar sürüyor. Düşük ücrete, mobbinge, cinsel tacize insani olmayan uygulamalara karşı yükselen her tepkide, işverenden gelen tavır hep tehdit içeriyor. En fazla da işten atma tehditi devreye sokuluyor. “İnsani olmayan uygulamalardan” Semra bir somut örnek veriyor; İşçilerin çay molasında yaşadıkları hiç hoş değil. Hayatlarındaki dakikalar, saniyeler hesaplanıyor! O kadar büyük bir alan ki, genç kadının dediği gibi dev bir fabrika. Mola yerine gitmek için dört dakika yürüyorlar. “Bize 10 dakika çay izni veriyorlar. Oldukça büyük bir yerdeyiz. Mola yerine dört dakika yürüyoruz. Sonra çayı almak için iki kat yukarı çıkıyoruz. İki dakika da öyle geçiyor. Çayları ve sigaraları bitirir bitirmez fırlıyoruz. Dönüşümüz nefes nefes oluyor!” Çaylarını yudumlamaya başlarken saate bakıyorlar sürekli. Çünkü sadece 3-4 dakika sürede içmek zorundalar! Çay arası süresinin yükseltilmesini istemişler. Patron, “Olmaz, yasada böyle bir şey yok’ demiş.”
Robot hızıyla
Her iş makinesinin bir çalışma düzeni var Alba Plastik’te. Fakat “hep daha fazla mal” düşüncesiyle makinaların otomatik sistemleri değiştirilebiliyor. Örneğin gün içerisinde 100 ürün çıkartan bir makinanın çalışma hız düzeneği ile oynandığını söylüyor işçi Semra. “Üretilen parça sayısını yükseltmek istiyorlar. Örneğin beş dakikada makineden 10 parça mal çıkıyorsa bunu 15′ i- 20’ye yükseltecek oynamalar yapıyorlar. Üç veya beş dakikada 15 mal demek makinenin çok hızlı çalışması demek. Biz de hızla çıkan malları almak için nefes nefese kalıyoruz. Burada kendime robot bile diyemiyorum. Çünkü o esnada robottan bile hızlı olmak zorunda kalabiliyoruz! Ford ve Mercedes gibi fabrikalara iş yapılıyor. Müşteri gelince hızlı çalışmayı değiştirip, çalışma düzeneğini normal seyrine getiriyorlar. Çünkü o hızla dönen bir banttan hatalı mallar çıkacağı kesin. Müşteri bunu asla bilmemeli.” Makinalar hiç durmadan çalışınca fazla hatalı parça üretiyor. Peki o bozuk çıkan araba parçaları zarar ettirmiyor mu? Zarar olmuyormuş çünkü işçilerin yeteneği sayesinde o hatalar düzeltiliyor. Gelen mallardaki çapakları temizleyen işçiler, bozuk çıkan malları düzeltmek için de iki kat efor sarfediyor.
Başka bölümdeki operatör taciz etti
Birçok kadın işçinin tacizleri işyerlerinde yaşadıkları bariz. Fakat vakalar daha az gündeme geliyor. Çünkü yardım alma sürecini bilmiyorlar ya da eğer konuşurlarsa işlerini kaybedeceklerinden korkuyorlar. Hatta “suçun” kendilerinde aranabileceğini düşünen kadınlar da var. Çünkü erkek olayı hemen çarpıtabiliyor. Bu “yanlış damgalanma” korkusu da çoğu kadını susturuyor. Şunu da soruyoruz; “Ne tür tacizde bulunuyorlar?” Şöyle yanıtlıyor; “En az iki yıldır buradayım. Tacizi hem ben yaşadım hem de başka arkadaşlarım. Sözlü tacizde de bulunuyorlar fiziksel de. Bir takım işaretlerle de bunu yapıyorlar. Örneğin çalışanlardan biri var. Göz kırpıyor. Uzak bir mesafeye geçip eliyle işaret yapıyor. Öpme işareti yapıyorlar. Fabrikada başka bölümde operatörlük yapan biri, iş gereği yanyana geldikleri anda arkadaşımıza vücudunu değdirmiş. Eğilip doğrulurken gözle taciz ediyorlar. Biz üç vardiya çalışıyoruz. Beni taciz eden kişi akşam vardiyasındaki arkadaşa bir şey uzatırken elini tutmuş.”
Abla-kardeş vardiyası
Semra anlatmayı sürdürüyor bize; “Hep beraber vardiya amirine gittik. O kişi bizim bölümde olmasın. Tazizcilerle aynı ortamda çalışmak istemiyoruz dedik. Birçok kadın arkadaşımla büyük bir uyum içindeydik. Hatta öyle yakınız ki, ‘Abla-kardeş vardiyası’ diyoruz bizim bölüme. Bize, ‘önce güvenlik kameralarına bakacağız, oradan doğrulamamız lazım’ dedi amir. Fabrikada kurulun toplanacağını, videolarda eğer böyle bir şey varsa, görüntülere bakıp karar vereceklerini anlattı. ‘Şimdi gidin işinizi yapın’ dedi. Ertesi gün, aynı amir bana ve bir işçi arkadaşıma, ‘Sizi insan kaynaklarından çağırıyorlar’ dedi. Gittiğimizde çıkışımızı verdiklerini bildirdiler. çıkardılar, herhangi açıklama olmadan. 2 arkadaşımı kod 49’dan, beni ve bir arkadaşımı da kod 4’ten- de anlamak zor değil. Cinsel tacize karşı çıkmam ve tacizci ile aynı ortamda çalışmayacağımı söylemem.”
‘Kadınlar sürekli eziliyor ama neden!‘
Örgütlenme girişimleri fabrikada birkaç kez gerçekleşiyor. Ama her seferinde kesintiye uğruyor. Semra bu süreçten şöyle söz ediyor; “Sendikalaşma yaşanmış bizim fabrikada daha önce. 3-4 kere üyelikler yapılmış. Ama ispiyonculardan dolayı işveren üye olanları atmış. Köstebekler patrona üye işçilerin adını vermiş. Tekrar sendika konuşmaya başladık bir yıl önce.” İstedikleri zammı alamamanın, zorunlu mesailerin bardağı taşıran son damla olduğunu söylüyor ve ekliyor; “Çözüm olarak sendikaya üye olmak istedik ama ben ne olduğunu bilmiyordum. Örgütlenenlerin sosyal haklarının daha iyi olduğunu arkadaşlar söylemişti. Sendika üyesi olunca avantajların neler olduğunu anlattılar. ‘Geçimini daha rahatlaştırıyor’ dediler. Gizli gizli üye formlarını doldurduk. Kimisi korktu, olmadı. Bir haksızlık var. İşçiler, özellikle kadınlar sürekli eziliyor. Ama neden? Ben bu zamana kadar kendim için uğraşmadım. Şimdi hem kendim için hem de işçi arkadaşlarım için uğraşacağım! Yolum, hedefim artık belli. Sendikalaşmadan geri adım atmak yok asla.”