Tarım İşçileri Sendikası (Tarım-Sen), “Tarım emekçileri artık şirketlerin, ağaların, patronların, tüccarların kölesi, marabası olmayacak. Emeğimizle, haysiyetimizle yaşayacak, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkacağız” şiarıyla kuruluşunu geçtiğimiz günlerde kamuoyuna açıkladı. Tarım-Sen, tarım sektöründe yaşanan emek sömürüsüne, güvencesizliğe, örgütsüzle, iş cinayetlerine karşı mücadele edecek. Sendikanın kurucu üyelerinden Gülsüm Bolaban ve Tarım-Sen Örgütlenme Uzmanı Betül Celep ile Tarım-Sen’in kuruluş nedenlerini, tarım işçisi kadınların sorunlarını ve bu sorunların çözümü için yol haritalarını konuştuk.
Tarım-Sen’i ve bu sendikayı neden kurduğunuzu anlatır mısınız?
Gülsüm: Tarım-Sen, bir ihtiyaçtan dolayı kuruldu. Çiftçilerin, üreticilerin pek çok sorunu olduğunu biliyoruz ve bu sorunlar son 10 yıldır giderek artıyor. Bunlara çözüm üretebilmek için Tarım-Sen’i kurduk.
Bu sorunların başında güvencesizlik geliyor. Tarım işçileri güvencesiz çalıştırılıyor. Bu sektörde çalışanların çoğu kadın, özellikle kadın işçilere hiçbir şekilde sigorta yapılmıyor. Tarım emekçilerinin büyük bir kısmı yevmiyeci. Mevsimlik tarım işçileri, göçmen tarım işçileri de gittikleri yerlerde SSK’sız ve güvencesiz şekilde çalışıyorlar. Çoğu tarım işçisi, emeğin karşılığını alamıyor.
Bununla ilgili ne yapabilir diye düşündük. Böyle bir sendikaya ihtiyaç olduğuna karar verdik. Üreticilerle, kadın tarım işçileriyle, arkadaşlarımızla yakın zaman önce sendikamızı kurduk. Aydın’da ben de küçük bir üreticiyim, kendimden de yola çıkarak sorunlarımızı görünür kılmak için buradayım. Bu sorunların çözümü için birlikte mücadele edeceğiz.
Tarım işçilerinde kanser vakaları artıyor
Tarım, en çok iş cinayetinin meydana geldiği işkollarından biri. Kadın işçi ölümleri de en çok bu sektörde görülüyor. Bu konuda ne yapmayı planlıyorsunuz?
Gülsüm: Tarım işçileri için tehlike, sabah evden çıktıklarında anda başlıyor. O kadar kötü araçlar ile çalıştıkları yerlere götürülüyorlar ki… Bazen üst üste, bazen kamyonetlerin kasasında taşınıyorlar. Birçok araç kaza yapıyor ve çok sayıda işçi yaşamını yitiriyor. Diğer yandan seralarda ve konvansiyonel tarım yapılan yerlerde kimyasal ilaçlara maruz kalıyorlar. Narenciye işçiliğinde örneğin; meyveler kapalı alanlarda, kasalara ilaçlanıp konuluyor. Burada (Aydın) bir fabrika var, maskesiz işçi çalıştırıyorlar. Havalandırmaları yetersiz. İşçilerin sağlığı riske atılıyor.
Bunlarla ilgili doğru dürüst yapılan araştırma bile yok. Ama kanser vakaları hızla artıyor. Bundan en çok kadınlar etkileniyor. Öncelikle bu vakaların araştırılmasını sağlamalıyız. Elimizdeki verileri güçlendirmeliyiz. Yaşananları görünür kılmalıyız. Hem işçilerin güvenliği hem de gıda güvenliği için önemli bu. Bütün insanlığı ilgilendiriyor. Biz sendika olarak bu konuda çalışmalar yapacağız. Bu sorunlara karşı farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz.
Betül: İş cinayetlerinde katledilen kadınların birer sayı olmadığı anlatarak başlayacağız. Patronlar iş cinayetlerini örtmek için ellerinden geleni yapıyor. Bu durum cezasızlığa yol açıyor. Öncelikle işçinin kanının satın alınamayacağını anlatıp, dava süreçlerine girilmesi konusunda aileleri teşvik edeceğiz ve hukuki süreçlerin sorumluluğunu üstleneceğiz.
Sendika dediğimiz bir tür kurumsallıktır; hukuki süreçlerin yürütülmesi, gerekli ilişki ve muhataplıkların kurulması, kamuoyu desteğinin sağlanması vb. için önemli bu. Fakat bir tarlada sabahın karanlığında çalışmaya başlayan, sonra da eve dönüp çalışan 100 kadın da bir sendikadır. İş cinayetlerini ancak işçilerin birlikte hareket etme kabiliyeti engelleyebilir. Biz bu birliği kurmanın önündeki engelleri temizleyeceğiz. Bunu kadın işçiler yapacak.
Ne tuvalet var ne yemek masası
Tarım işçisi kadınların çalışma koşullarına dair neler söylersiniz?
Gülsüm: Çok kötü koşullarda çalışıyorlar. Tarım işçilerinin tuvalet ihtiyacını karşılaması için tuvalet bile yok. Bizim on dönüm bahçemiz var, oraya bile tuvalet yaptık; çünkü gerçekten çok sıkıntılı bir durum. Sadece kadınlar kullanıyor. Erkekler kahvenin tuvaletini kullanıyor. İki tane taşınabilir tuvalet de konulabilir ama erkekler genelde buna ihtiyaç duymuyorlar. Kadınlar içinse özellikle regl günlerinde çok zor oluyor. Çok sıkıntı çeken kadınlar var, hem o acıyla çalışmak zorundalar hem de çalıştıkları yerlerde ped değiştirmek için tuvalet bulamıyorlar. Ama erkekler bu işi yönettikleri için bu sorun görünür olamıyor maalesef, dile getirilmiyor.
Yemek masası bile yok, tarım işçileri yerde yemek yiyor. Dışarıdan bakan için bu çok otantik gözüküyor ama her gün bunu yaşadığınızda çok da heyecan verici bir durum değil. Biz çalıştığımız arazimizde, evimizdeki düzeni sağlamaya çalıştık. Herkes bu hassasiyeti göstermiyor. Bununla ilgili taleplerimizi daha yüksek sesle dile getirmemiz gerekiyor. Böyle gelmiş böyle gider mantığı var. Bir şeyleri düzeltebilmemiz için zorlamak gerekiyor. Bu sorunların çözümsüz olmadığını tarım işçisi kadınlara anlatmamız gerekiyor.
Evde de tarlada da yük bizim omzumuzda
Kadın işçiler hem tarlada hem evde çalışıyor. Bu durum, kadınların daha fazla yıpranmasına yol açıyor. Bu konuda nasıl bir politikanız olacak?
Gülsüm: Bu gerçekten çok ciddi bir sorun. Tarım işçisi kadınlar, hem tarlada hem evde yükü omuzlarında taşıyor. Ben de hem üreticiyim, hem evde çalışan bir kadın hem de çocuğuna bakması gereken bir anneyim. Çok erken güne başlıyoruz. Ama erken yatamıyoruz. Bağdan, bahçeden geldikten sonra evde de çok ağır yüklerimiz var. Yaşam bizim için çok koşturmalı geçiyor. Bunun ulvi bir şeymiş görülmesini de artık istemiyorum. Bana “Çok başarılısın hiç yorulmuyorsun” dediklerinde sinirlerim bozuluyor, çünkü bu övünülmesi gereken bir şey değil. Yükümüzün hafifletilmesi gerekiyor.
Birlikte, dayanışmanın içinde olmanın arayışındayız. Kadınların üzerinde bu kadar yük varken takdir edilmek değil, ev içindeki iş yükünün eşit paylaşımını istiyoruz. Üzerimizdeki yükün alınmasını istiyoruz. Ev işleri temel beceridir, pekâlâ erkekler de bunu yapabilir. Çocuğun bakım sorumluluğu sadece kadına ait değildir. Erkekler de, evin ve çocuğun bakım yükünü üzerine almalıdır. Dahası devlet, tarım işçisi kadınların da erişebileceği nitelikli ve kamusal bakım hizmeti sunmalıdır. Bu konu, öncelikli gündemlerimizden olacak.
Tarım işçisi kadınların, pek çok alanda erkeklerden daha düşük ücretlerle çalıştırıldığını biliyoruz. Ücret eşitliği için bir çalışmanız olacak mı?
Gülsüm: Kadın tarım işçilerinin yevmiyelerinin düşük olmasına dair şöyle bir bahane bulmuşlar; “Ağır işleri erkekler yapıyor, makine kullanıyor ama kadınlar makine kullanamıyor” diyorlar. Bu yüzden erkek işçilerin ücretlerinin daha yüksek olduğunu öne sürüyorlar. Ancak tarım işçisi kadınlar aslında daha ağır işleri yapıyor. Beş saat hiç bellerini kaldırmadan çapa yapıyorlar örneğin. Bunu bir erkek yapmıyor ama kadın daha düşük ücrete çalışıyor. Erkeklerin daha fazla ücret almaları kabul edilemez. Ücret eşitliği sağlanmalıdır. Bu da ancak örgütlü bir mücadeleyle mümkün. Tarım sektöründe kadın emeği sömürülüyor.
Diğer yandan dayıbaşı sistemi de başka bir sömürü biçimi. Pek çok yerde bu sistemle çalışılıyor. Dayıbaşları, getirdiği işçiler üzerinden para kazanıyor. İşçilerin ulaşımını sağlıyorlar. Ben bildim bileli dayıbaşı sistemi var. Kadınların dayıbaşlarının işini alması gerekiyor. Minibüs mü kullanılacak, ehliyeti olan bir kadın kullanmalı. Bu konuda mutlaka örgütlenmemiz gerekiyor.
Bir de çocuk işçi sorunu var. Çok sayıda çocuk çalışıyor sektörde…
Gülsüm: Maalesef, çok küçük yaşta bile çalıştırılan çocuk işçiler var. Göçmen mevsimlik tarım işçilerine baktığımızda, kadın işçiler hem çalışıyor hem de çocuklarına bakmak zorunda kalıyor. Çocuklar da aileleriyle çalışıyor, eğitim alamıyorlar. Minik bebekleriyle çalışmak zorunda kalan göçmen işçiler var. Büyük yerlerde tarımla uğraşan göçmen kadın işçilerin durumu çok daha vahim. Çocuk işçiliğin yasaklanması için topyekûn çalışma yürütülmeli. Biz de bunun için çalışacağız.
Kadın meclisleri kuracağız
Tarım işçisi kadınlara ulaşabildiniz mi? Sendikanızdan talepleri, beklentileri neler?
Gülsüm: Daha çok yeni bir sendikayız. Aydın’da çalışan tarım işçisi kadınlarla görüşüyoruz. Görüştüğümüz herkes SSK’lı olmak istiyor. Emekli olmak istiyor. Kadınlar, evlerinde de işçiler. Sağlık güvenceleri olsun istiyorlar. Bununla ilgili örgütlenmeye çalışıyoruz. Ne yapabiliriz diye konuşuyoruz. Onlarla birlikte hareket etmeye çalışıyoruz. Biz tek başımıza karar verip, hadi şöyle yapalım böyle yapalım demiyoruz. Fikir alışverişinde bulunuyoruz. Sendikamızı duyurmak, çoğalarak güçlenmek istiyoruz.
Burada incir paketleme fabrikaları da var. Büyük ölçekte uluslararası çalışıyorlar. Orada çalışan kadınlarla görüşüyorum. Tamamen güvencesizler. Bu fabrikalara da girmeyi, kadın işçileri örgütlemeyi hedefliyoruz.
Tüzüğünüzde Temsilciler Meclisi, Türkiye İşçiler Meclisi, Birim Komiteleri Meclisi gibi birçok alt örgütlenme göze çarpıyor. Kadın Meclisi de kuracak mısınız? Kadınların eşit temsili ve karar alma süreçlerine etkin şekilde katılımı için planınız nedir?
Gülsüm: Bu işkolunda biz kadınlar fazlaysak bizim söz hakkımızın olması gerekiyor. Birçok sendikada erkekler öncelikli, onlara daha çok söz hakkı veriliyor. Biz burada çoğunluktaysak, biz çalışıyorsak, bizim emeğimiz sömürülüyorsa kararları da biz kadınlar vermeliyiz. Bizler kadınların öncü olduğu sendikal bir anlayışla yola çıktık. Kadın meclislerini kuracağız, birçok meclis kurmak istiyoruz. Bunların tartışmalarını yürütüyoruz. Yeni kurulduk ama güçlü ilerliyoruz. Ayaklarımızın yere bastığını da düşünüyorum.
Yapmamız gereken çok iş var ve bunları hep birlikte karar alarak yapmak istiyoruz. Bu konuda sıkıntısı olan, derdi olan, fikri olan herkesi bu çatı altında görmek istiyoruz. Keşke daha çok kadın aramıza katılıp söz sahibi olabilse. Zamanla sendikamızda kadın sayısının daha da artacağına inanıyorum.
Kadınların dünyalarına girmek istiyoruz
Betül: Reçeteci bir sendikal aklı doğru bulmuyoruz. Güvencesiz çalışma koşullarını, cinsiyete dayalı ücret eşitsizliği olduğunu, göçmen kadınların katmerlenmiş sorunlarını; mevsimlik, geçici, gezici kadınların yaşadığı sorunlarını biliyoruz. Politik olarak sorunları bilmekle bunu deneyimlerden öğrenerek, bulunduğun örgütlenme alanında özgül koşulları değerlendirerek aşmaya dönük çaba aynı şey değil. Memleketteki siyasi konjonktür, hangi havzada çalıştığın, hangi göçmen profili ile ilgilendiğin, patronun kim olduğu, örgütlenmenin nereye taşınacağı ile ilgili bir rota çizmemizi sağlar.
Yaşamın içinden öğrenmeye açık bir tarzımız var. Politik aklımızı, yaşamın içinde mücadelenin özneleri ile düşünme ve yapma pratiğine dönük çabalarda büyüteceğimizi biliriz. Toplumun zihninde de kadınların aile bütçesine katkı için çalıştığı fikri yaygın. Bu ancak belirli idraklerin, başta kadın işçilerin zihninde yerleşmesiyle aşılabilir. Egemen fikirleri kadın işçilerin zihninden temizleyebilirsek kadınlar yürürler.
Bu nedenle önce kadın işçilerin dünyalarına girmek istiyoruz. Bu da bir ilişki ağı oluşturmaktan geçiyor. Kadınların hayatlarında gerçek konumlanışlar alarak fiili mücadele hattını inşa etmekten geçiyor. Kadın hareketinin hegemonik gücü, Tarım-Sen’in kadın işçilerle yürüteceği örgütlenme çabası açısından önemli.
Tüzüğünüzde toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve tacize karşı nasıl bir mekanizma oluşturulacağı bilgisi yer almıyor. Bu konuda neler yapıyorsunuz, yapacaksınız?
Betül: Tüzüğümüz tadilata açık bir tüzük. İlkesel olarak sendika içinde de örgütlenme alanlarında da şiddet ve tacizi görmezden geleceğimiz bir yaklaşım söz konusu olamaz. Bu konularda vaka bazlı ilerliyoruz. Gerekli gördüğümüz durumda sendika dışından isimlerin de olabileceği bir heyet kurma, disiplin kurulunun yarıdan fazlasının kadın işçilerden oluşması gibi yaklaşımlarımız var. Örgütlenme alanında yaşanan taciz ve şiddet vakalarında detaylı soruşturma, ailelerle bir bir konuşarak ikna süreçleri, kamuoyu basıncı, kadın örgütlerinden destek, işverenle diyalog… Bunların hepsi kullanılabilecek araçlar. Kadın işçilerin bir taciz ve şiddet vakasını dile getirmesi vakit alıyor. Aile içi dengeleri düşünüyor, tekrar işe gidip gidemeyeceğini düşünüyor. Önce kadınların yalnız olmadıklarını hissettirmek, sonra etrafında onu suçlayacak her türlü tutumun önüne geçecek diyaloglara ihtiyaç var.
Sendikamız kuruldu, oldubitti gibi bir tarzımız yok. Örgütlenme pratiklerimizde öncüleşecek kadınların bu topraklarda bir yerlerde yaşadığını biliyoruz. Bu sendikayı, mücadele içinde ışıklanan kadınlara teslim etmek istiyoruz.
Fotoğraflar: Mezopotamya Ajansı