Berivan 42 yaşında, yedi çocuğuyla yedi yıldır Diyarbakır’da yaşıyor. Bir özel şirkette sigortasız çalışan Berivan çay, yemek ve temizlik yapıyor. Seneler önce çocuklarından aldığı güç ve destekle evli olduğu erkekten ayrılmak için boşanma davası açmış. Bir yandan boşanma sürecinde karşısına çıkarılan sorunlarla mücadele ederken bir yandan da güvencesizlikle boğuşuyor.
Boşanma davası açtıktan sonra Diyarbakır’a yerleşen Berivan, neredeyse yapabileceği her işi denemiş. “Aşçılık yaptım, temizlik yaptım, bebek ve yaşlı hasta baktım ama hiçbir zaman emeğimin karşılığını alamadım” diyor. Yeni bir şehirde yeni bir hayat kurabilmek için verdiği mücadeleyi şu sözlerle anlatıyor:
“Ben ve yedi çocuğum Diyarbakır’a hep birlikte geldik, hiçbirini o adama bırakmaya niyetim yoktu. Defalarca o ve akrabalardan ölüm tehdidi aldım; ama en büyük desteğim kızlarımdı, onlar yanımdaydı ve biz her şeyi göze almıştık. Diyarbakır’a yerleştikten sonra en iyi yapabileceğim iş olan temizliğe gitmeye başladım. Fakat hem çok yoruluyor hem de çok az para alıyordum. Bazen bir günde dört ev temizliyordum, temizlikten sonra yarı zamanlı olarak bebek de bakıyordum.”
“Dört kadın çalışıyorduk ama bir yatak alamıyorduk”
Berivan’ın yaşı büyük olan üç kızı ise kafelerde çalışıyormuş. Yine de yetmiyormuş kazandıkları para. Özellikle evin eşyalarını almakta çok zorlanmışlar. “Kaldığımız ev için tanıdığımız birkaç kişi beyaz eşya almıştı ama ilk altı ay yatacak yatağımız bile yoktu. Dört kadın çalışıyorduk ama bir yatak alamıyorduk. Üç çocuğum okuyordu ve anca onlara bakabiliyorduk” diye konuşuyor.
“Yaşımdan dolayı kimse sigorta yapmadı”
Küçücük kiralık bir evde sekiz kişi yaşam mücadelesi verdiklerini söyleyen Berivan, hep güvencesiz işlerde çalışmış. Kurduğu tek bir cümle, bu durumun onu ne kadar üzdüğünü anlamamıza yetiyor: “Hayatım boyunca çalıştım ama yaşlandığım zaman hastaneye bile gidemeyeceğim.”
Berivan, hep kayıtdışı çalışmasının nedenlerini ise şöyle aktarıyor:
“Diyarbakır’a yerleştikten sonra uzun bir süre can güvenliğimizden korktuğumuz için sigorta yaptıramadık, yerimizi öğrenirler diye… Sonrasında koruma kararı çıkardık, fakat beni hiçbir zaman sigortalı işçi yapmak istemediler, hem yaşım hem de yaptığım iş bahane edildi. Temizliğe gittiğim bir evde düşme tehlikesi yaşadıktan sonra büyük kızım çok istedi sigortalı çalışmamı, fakat bu sefer de ya iş bulamayacaktım ya da bu durumu kabullenecektim.”
Bir keresinde de çalıştığı bir kokoreççide sacı temizlerken üzerine kaynar su döküldüğünü, ama kayıtdışı çalıştığı için patronlarının onu hastaneye bile götürmek istemediğini anlatıyor. Belinde fıtık olduğunu, çünkü hayatı boyunca çok ağır işlerde çalıştığını belirtiyor, “Ama bir 35 sene daha çalışsam bile ne birikim yapabileceğim ne de bir ev sahibi olabileceğim, bunu biliyorum” diyor.
‘Temizlik yaparken tacize maruz kaldım’
Pandemi dönemi de hiç kolay geçmemiş Berivan için. Bir temizlik şirketinde zor bela iş bulup çalıştığı sırada cinsel tacize maruz bırakılmış:
“Bir arkadaşım temizlik şirketiyle çalışıyordu ve bana da iş teklif etti ama sigortasız çalışma koşulu vardı. O zamanlar iş bulamıyordum, pandeminin başlarındaydık ve bazen bir ekmek almak için bile insanlardan borç alıyordum. İşi kabul ettim fakat çok izbe ve tekinsiz mahallelere yolluyorlardı, yol paramızı da kendimiz karşılıyorduk. Bir eve gittim, yaşlı bir erkek içerdeydi, ben temizliğe başladıktan sonra gelip sürekli olarak sorular sormaya başladı. Her ne kadar ‘İşim var, acelem var’ desem de beni dinlemedi. Sonrasında da bana dokunmaya çalıştı. Ben çığlık attıktan sonra eşyalarımı alıp orayı terk ettim, çok uzak bir yerden ağlayarak evime doğru yürüdüm.
Akşama doğru işveren beni aradı ve ev sahibinin kendisini aradığını anlattı. Adam, beni temizliği düzgün yapamadığım için evden kovduğunu söylemiş işverene. Hiç şaşırmadan telefonu kapattım, bir daha da onlarla çalışmadım.”
‘İşverenin çocuklarına da bakıyorum’
Berivan, şimdi çalıştığı özel şirketteki çalışma şartlarını ise şöyle anlatıyor:
“Şu an çalıştığım yerde yemek, çay kahve ve temizlik yapıyorum. Sigortam yine yok, onlar da yaşımdan ötürü ‘Sigorta yapmayalım, zaten başka kim işe alacak ki seni’ dediler. Aslında beni işe alırken de temizlikçi başka bir kadın vardı, ilerleyen zamanlarda bana dediler ki ‘Temizlikçiyi artık çağırmayacağız, sen zaten arada ofisin tozunu alırsın.’ 150 TL gibi de bir zam yapıldı ama sürekli cam siliyorum, tuvalet temizliyorum.
Arada işverenimin eşi çocuklarını getiriyor, bebeğinin altını temizliyorum, çocuklarıyla da ben ilgileniyorum ofiste. Bunları benim yapmamam lazım, biliyorum, fakat işten atılmaktan korkuyorum. Patronumun eşi bir keresinde izin günümde misafirleri gelecek diye beni eve yemek yapmaya çağırmıştı. Dinlenecek tek bir günüm vardı hâlbuki ama mecburen gittim.”
‘Süt almak bile lüks’
“Aldığım para hiçbir şeye yetmiyor” diyor Berivan; “Ev sahibim aradı ve kirayı 800 liradan 2 bin 500 liraya çıkarmak istediğini söyledi. Evden çıkacak gücümüz yok ama bu kirayı ödeyecek gücümüz de yok. Asgari ücret arttı ama biz halen süt almayı bile lüks olarak görüyoruz.”
Kızlarının aylık ücret aldığını, kendisinin ise günlük yevmiyeyle çalıştığını belirten Berivan, “Toplu alışveriş yapma imkânımız yok, aldığım parayla anca günlük yemek masraflarını karşılayabiliyorum ya da çocuklara okul için harçlık veriyorum. Çocuklarım okullarında bir tost bile yiyemiyor, evden ekmek arası götürüyorlar” ifadelerini kullanıyor.
‘Beni ve çocuklarımı bu kanun koruyor’
Boşanma sürecinde yaşadığı zorlukları da konuşuyoruz Berivan’la. Boşanmak için elinden geleni yaptığını ama davanın senelerdir sürdüğünü, bir türlü bitmediğini söylüyor. Hem bu durumun hem de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un son günlerde tartışmaya açılmasının, kendisini ve çocuklarını çok yıprattığını dile getiriyor:
“Tam yedi yıl oldu, başka bir şehre taşındım, çocuklarım kocaman oldu ama ben halen boşanamadım, süreç sürekli olarak uzatıldı. Ve biz halen can güvenliğimizden endişe ederken en büyük kızım, 6284 sayılı kanun ile korunduğumuzu ve bunun da şu an seçim yaklaşıyorken tartışmaya açıldığını anlattı. Yani beni, çocuklarımı koruyan bu kanunun bile kalkabileceğini söyledi.
Benim zaten bir işçi olarak hiç güvencem olmadı, bir kadın olarak güvencem ise hep erkeklerin insafına kalmıştı, şimdi tek güvencemiz var, o da bu kanun. İstanbul Sözleşmesi’ni de kızlarım sayesinde öğrenmiştim, sözleşmenin kaldırıldığı gece bir kızım saatlerce ağladı.”
‘Keşke bir evim olsaydı ama imkânsız’
Ara sıra yardımlar alıyormuş ama bunların düzenli olmadığını ve çok cüzi miktarlar olduğunu söylüyor, “Boşanamadığım için nafaka ve dulluk parasına da başvuramıyorum” diyor.
Berivan’ın tek hayali var, o da çocuklarıyla huzurlu, sağlıklı bir yaşam sürebilmek. Kızlarının çoğunun okulu bırakmak zorunda kaldığını ve en büyük üzüntüsünün bu olduğunu ifade ediyor. Bir de ufacık da olsa kendilerine ait bir evin olmasını çok istiyor. Bir evi olsa hayatın çok kolaylaşacağını ama bunun imkânsız olduğunu dile getiriyor:
“Ben senelerce evden atılma veya kiraya fahiş zam geleceği korkusuyla yaşadım. Sürekli kafamı yastığa koyduğumda bir evimiz olsaydı diye düşündüm ettim. Ama bir ömür daha çalışsak da ev alamayız. Biz insanca yaşayamıyoruz, ev alma lüksümüz de yok. 21 yıl koca evinde, yedi yıl da gurbette çalışarak ömrümü tükettim ve halen elimizde avucumuzda hiçbir bir şey yok.”