Teşvik adı altında sağlık emekçilerini bölmek istiyorlar: “Biz de hak ettiğimizi alalım onlar da alsın”

Sağlıkta teşvik adı altında bir iyileştirme yaptılar, güya… Sağlık çalışanlarını hekim ve hekim dışı, diye ayırarak ücretleri iyice farklılaştırdılar. Pandemi döneminde bütün gün binlerce riske maruz kalarak çalışan, emekleri görmezden gelinen hemşireler başta olmak üzere sağlık emekçileri çok öfkeli… “Hak ettiğimizi almak için daha iyi bir örgütlenme” diyorlar.
Paylaş:
İpek Deniz
İpek Deniz
ipekkdeniz@gmail.com

Sağlıkta iyileştirme adı altındaki her yenilik, gelen gideni aratır nitelikte. Yeni adı “teşvik” bukalemun misali renk değiştirerek aynı şekilde dolanıyor ortalıkta. Bakan yine esprili bir dille Twitter’da yazdı, durdu. Tarzının özellikle sağlık emeği veren birçok kişi tarafından çok sevimsiz göründüğünden bihaber. Sürekli hekim ve hekim dışı, diye kategoriler kullanıyor. Ekip anlayışı yerleşmesin, kimse barışçıl bir ortamda çalışmasın, diye özel bir çaba harcıyorlar. “Böl, parçala, yönet” taktiği uzun süredir sağlık çalışanları üzerinde kara bir bulut gibi dolaşıyor. Dillerimize pelesenk olmuş temel ücret, tek kalem maaş, emekliliğe yansıyacak düzenlemelere kulaklar resmen tıkalı. “Bilirkişi” dedikleri birkaç kişinin kararlarıyla milyonların hayatları belirleniyor.

38 branşın emeği yok sayılıyor

Performans gitti teşvik geldi; sağlık emekçilerinin bütün talepleri yanında teşvik edilecek tek şey de onlara göre sadece para. Tabii yine üniversite hastaneleri, şu birim, bu birim kapsam dışı anlayacağınız ortalık savaş alanı… Aile hekimlerine günde 70 hasta bakmalısın, diyor mesela, 40-50 hastayı zor yetiştirirken, randevusuz hastalar yığılırken ve hala randevu almayı oturtamamışken… Nasıl oturtulabilinir ki randevu sistemi, bangır bangır ekranlarda, gelen hasta geri çevrilmeyecek, diye hastalarla hekim arasına girilerek… Hekimleri bu şekilde yarışa sokarak, 38 branşı da yok lisans, yok sözleşmeli olarak ayırarak, ne olduğunu anlayamayacağınız bir şekilde karmaşıklaştırarak ödeme yaptılar özetle, sadaka niyetine. Bir insanın her ay eline geçecek aylık miktarını bilmemesi kadar anormal bir durum olabilir mi? Sağlığa ayrılan bütçe net iken, kocaman paydan sadece belli bir kesimin yararlanmasının izahı olabilir mi? Onlar arasında da ‘ele gelen işleri’ yapanların, yani sadece cerrahi branşların bu durumdan yararlanması kabul edilebilir mi? Bakanlığın sağlık alanındaki diğer işlere de bakışı bu şekilde. 38 branşın emeği yok sayılıyor, bir taraf 27bin TL alırken, diğerlerine maksimum 3 bin TL (25-30 yıllık ameliyathane hemşiresi ) verilmesini hangi mantıkla açıklarsınız. Saatlerce ayakta kalmanız, ameliyat ortamını hazırlamanız ve ameliyat bitene kadar orda olmanız, varisleriniz, cerrahi ortamdaki gazlara, gerginliğe maruz kalmanız, yanınıza kar kalıyor işte! Ve bu saydıklarımın çoğu meslek hastalığı bile sayılmıyor. 35 yıllık lise mezunu hemşire 300 TL aldı, çalışma hevesi, yıllarını bu işe vermenin ödülü; çok teşvik ediciydi gerçekten!

“Hekim ve hekim dışı havuz ayrıldı” diyerek onun gibi düşünen hekimleri gazladı, bu havuz ayrılmadan önce ‘diğer’ sağlık emekçileri sanki bir şey alıyorlarmış gibi. Hiçbir şey verilmediği halde bu dili kullanıldıklarına göre niyetleri başka. Yeni türeyen, emek mücadelesinden, ekip anlayışından uzak sendikaların da diline pelesenk olmuş ayrıştırıcı cümleler, bizzat bakanın ağzından dökülünce, tabii herkes cüretkâr oluyor.

Hiç kimse grip raporu almaz

Bütün bunların yanında ekonomik sıkıntılar o kadar derinleşti ki, sağlık emekçileri ücret talebinin ötesine geçemiyor, geçmesi de zor görünüyor. Ağırlaşan çalışma koşulları, nöbetli çalışma sistemi, riskli alanlar ve yığınla soruna bağışıklık kazanılmış sanki. Mesela sağlık emekçileri arasında grip olup rapor alana çok çok az rastlarsınız, hastalık gibi algılanmıyor, kimse, bize de bulaşır git izin al, demiyor. Herkes birbirine karşı da bu denli acımasız çalışıyor. Ya da çocuğu hasta olan bir çalışan işe gelemediği zamanlarda bir öfke dolanıyor ortamlarda. Hak mücadelesini biz bizleri insanlıktan çıkaranlara karşı değil birbirimize karşı veriyoruz. Sürekli bir esas muhatabı görmeden birbirimize karşı bir öfke ile dönüyor bu çark. Anlaşılan o ki tepedekiler bizden iyi görüyor bu durumu.

Oysa o grevler beraber yapılmıştı

Pandemiyle birlikte son zamanlarda en çok sesi çıkanlar sağlık emekçileri oldu. Tabii kamu alanında. Bunca grev, eylem, basın açıklaması sonucunda; teşvik geldi. Teşvik düzenlemesinde uzman hekimlerin maaşları günü kurtarma amaçlı hatırı sayılır bir biçimde yükseldi. Alanda halinden memnun olanlar kendi köşesine çekildi, oysa o grevler herkes için beraber yapıldı. “Diğerleri” de yalnız bırakılmanın verdiği hüsran ile başa çıkmaya çalışıyor. Aslında yalnız bırakıldıklarını düşünenler de başkalarını yalnız bırakıyor (taşeron çalışanları). Sağlık alanı çok farklı meslek gruplarını, eğitim düzeylerini kapsayan bir alan ve bu durum gerçekten bakanlığa yarıyor. Birbirini önemli gören görmeyen, aşağılama, cinsiyetçilik, değersiz hissettirmek ne ararsanız var yani! Sağlık emekçileri teşvikle ilgili bakın ne düşünüyor?

Sistem doktor merkezli olmamalı

Yurdagül Hemşire: Derdimiz hekimler değil, kendi temel ücretlerimiz, hep de böyle oldu, onların bütün ayrıştırıcı diline rağmen. Bu sistemde sağlığın başı hekimler olarak görülmekte maalesef. Hekim dışı sağlık çalışanları, denilerek bizi görünmez kılıyorlar. Sağlık işinin bir ekip eşi olduğunu, sağlık çalışanlarından herhangi birinin tek başına bir anlam ifade etmediğini, bıkmadan, yılmadan anlatmak gerek. Twitter’da çıkan tüm haberler başta hekimler diye geçiyor, bizim derdimiz; hekim dışı personelin sağlık alanındaki görünmezliğini görünür hale getirmek olmalı. Ataerkil sistemle paralel yürüyor. Güçlü ve nitelikli olanı (erkek) hekim, geriye kalanı hekim dışı (kadın) olarak görülüyor. Hiçbir kıymetimiz yok maalesef. Hekim maaşlarının bizim maaşlarla kıyaslamanın hiçbir mantığı yok. Sorunumuz görünür olmamak ve bunun için de yeni bir örgütlenme modeli şart. Hekimler 10 yıllık bir eğitim sürecinden sonra uzman oluyor ve bu yüzden de kafa emeği gücünü temsil ediyorlar. Biz hekim dışı çalışanlar lise, ön lisans, az bir kısmımız ise lisans mezunuyuz. Bizler de hem kol hem de kafa gücümüzü kullanarak emeğimizi sunuyoruz. Buradaki sorun doktora verdiniz bize niye az vermiyorsunuz olamaz. Sağlık ekip işidir ve bizler de çok yönlü emek harcıyoruz, yoğun ve yüksek risklere maruz kalarak çalışıyoruz sadece doktor merkezli olmamalı sistem, bu çarkı döndüren birçok sağlık iş kolu var ve birimizin iş yapmaması sistemin durmasına sebebiyet verir. Biz doktor dışı çalışanların iş bırakması durumumda neler olabileceğini gösterecek güçlü bir örgütlülüğe ihtiyacımız var, diğer türlüsü çok zor.

Mutsuz sağlık emekçileri ordusu kurdular

Elif Hemşire: İnanın bir şey beklemiyorum, ama artık nefes alamıyorum. Pandemi ile beraber artarak devam eden yok sayma, değersizleştirme, hekim ve diğerleri muamelesi alanda da yer bulmaya başladı. Şimdi ekonomik fark da eklenince siz tahmin edin durumumuzu. Sayıları artan özel okullardaki tıp fakülteleriyle yaygınlaşan eğitimdeki niteliksizleşme, hem hastaya yaklaşımı hem de ekip olmayı iyice zorlaştırıyor. Bizim meslekler için de geçerli bir durum tabii ki. Bu denli itilen, ötekileştirilen çalışanların çok iyi hizmet sunması da çok beklenemez. Mutsuz, kendini değersiz hisseden sağlık emekçisi ordusu kurdular resmen.

Ben en büyük şoku pandemide yaşadım zaten, ölebilirim, diye her gün korkuyla gittiğimiz Covid döneminde de bizi yok saydılar. Evinde oturana da, 65 yaş üstü görev almayan uzmana da bizden kaç kat daha fazla performans verildi. Yoğun bakımda sürekli hasta bakan hemşire lise mezunu olunca 500-600 TL alabildi ancak. (Uzmanlar 25-30 bin TL arası alırken). Çünkü onlara yüzde yüz performans, dendi, bizim emeğimizin yüzde yüzü 1500 TL etti maksimum. İşlerine nasıl gelirse yok lisans mezunusun, yok ön lisans yapmışsın, diye ayırdılar. Bu sefer kadrolar giriyor devreye çakılı, 3+1, kadrolu, o kadar şenlikli hale getirdiler ki olayı artık savrulun durun anlamadan…

Bir de bir korku saldılar, sesiniz çıkarsa KHK’lar var. Sendikalardan ses çıkarsa, bir nebze ses çıkarabiliyoruz. Hak aramak, hak almak zor işmiş, 12 yılın sonunda anlayabildim. Hayatlarımızdan kısmaya devam. Tatile gittim bir hafta, en ucuz nasıl yapılırsa öyle bir tatil. Bu haberi de orada aldım, huzur bırakmadılar bizde gerçekten. Kendini, işini sevmek, kıymet vermek iyi bir şey ama bizim maruz kaldığımız bombardıman bunun çok başka bir şey. Kliniğe giriyorum herkes gergin, herkes öfke kusuyor. İçim şişe şişe geziyorum ortalıkta. Bir ara sertifikası olanlara 150-200 TL fazla verilecek dendi, whatsapp grupları coştu, sadaka veriyorlar sürekli…

Yüksek lisans eğitimi olanlara eğitim farkı yok tabii ki, okuyandan, bilimden yana olandan nefret ediyorlar ve bunu bizim bakım emeği veren mesleğimize yakıştırmıyorlar. Bu nedenle sertifikaya ek para veriyor, yüksek lisans eğitimine vermiyor. Zaten ısrarla eğitim birliğini de sağlamıyor. En son hemşire yardımcılığı çıktı, yığınla özel lise ile beraber, muhtemelen bir seçime bakar onlara hemşire unvanı vermek… Sağlığınız bu ellerde, sağlığımız ne diyeyim artık. Yoksulluk sınırının 24 bin TL olduğu yerde elbette herkese iyileştirme yapılmalı ama öncelikle bu tarzdan, üsluptan vazgeçilmeli.

Keşke el ele verip güçlü durabilsek…

Zozan; Acil serviste çalışıyorum, hep yoğun. Günün neredeyse her saati. İlk beş yılımda kendimi bu kadar yorgun ve mutsuz hissediyorsam sonra ne olur bilmem? Ve o yoğunlukta ve ağır hasta profilinde 24 saatlik nöbetlerde 1600 TL’lik teşvik ödemesi yattı. Yani akıl alır gibi değil, birileri bizim aklımızla dalga geçiyor. Biz çok önemli bir iş yapıyoruz ama yapılana değer vermek birilerinin insafına kalıyor. Sağlık ekip işidir doktor ve asistan ödemelerinin- ki onlar arasında da büyük adaletsizlik var- hemşire ödemelerinin 10 katı olması büyük bir adaletsizlik. Biz alanda ekonomik güçle beraber tavan yapan egolarla da mücadele ediyoruz. Sağlığa ayrılan bütçe çok açıkken, pay etme hali bir rezalet… Gerçekten bazen öfke kusan cümleler çıkıyor ağzımdan, çünkü çok değersiz hissettiriyorlar. Emeğimizin karşılığını hiç bir şekilde, hiç bir dönem alamadık, keşke daha güçlü durabilsek, daha el ele.

Eğitim birliği sağlanamadı

Demet; Eveet bir teşvik haberiyle gündemimizi meşgul ettiler ama anlamadık; teşvik ücreti ile bizi neye teşvik ettiler, iyi çalışmaya mı yoksa hakkımız olan tam ücrete gözümüzü kapatmaya mı, anlayamadık, bu kadar zor olmamalı adil ücret dağılımı. Teşvikte bu sefer eğitim durumu gündem oldu, benimle aynı mesaide çalışan arkadaşım neden benim aldığımın yarısı kadar ücret alıyor, ne kadar sağlıklı bu durum? Bizi birbirimize düşüren para miktarı da 700-1600 TL arası. Çalışma arkadaşlarımızla birbirimize düşüyoruz, herkes gizli bir öfke kusuyor ama daha geniş çerçevede daha büyük adaletsizlik var. Geçinmek çok zorlaştı, bunca yıllık emeğin karşılığı yediğinin hesabını yapmak olmamalı. Herkes birbirine düşman, hemşireler arasında. Lisans, yüksek lisans mezunlarına da öfke kusuyor diğer hemşireler. Eğitim birliği de sağlanamadı, yaptığımız işin değeri de kabul ettirilemedi.

Taşeronda çalışana asgari ücret

Canan; Ben laboratuvarda çalışıyorum, taşeron firmaya bağlı olarak. Biz zaten tamamen kapsam dışıyız. Asgarî ücret ne ise onu alıyoruz. O kadar zaman laboratuvarda Covid testleri, bulaşıcı birçok hastalık testleri yaptık. O kadar farklı kadro türü var ki kamuda, sanırım biz de yetişemeyeceğiz. Dediğim gibi biz kapsam dışıyız ve bütün hayat planlamam asgarî ücrete göre. Bu parayla yaşamak çok zor, gerçekten. Kadın olarak ayrıca zor, tek evde kalmak zorlaştı, hiç kıyafet almadım bu sene. Bundan şikayetçi değilim ama birilerinin sebep olmasından şikayetçiyim tabii. Tasarruf benim bileceğim iş olmalı.

Hak ettiğimizi alalım

Mehtap; Bizim adımız neden hekim dışı sağlık çalışanı diye geçiyor her yerde; bizim bir unvanımız var. Ben bu söylemi kabul etmiyorum. Kimse hekimler almasın demiyor elbette onlar hak ettiklerini alsınlar ama biz de hak ettiğimizi alalım, bunun için de beraber iş yapalım, mücadele edelim. Yani yanı başımızdakinin en hayati mevzularına sessiz kalınması kabul edilir bir davranış değil, bizim için de geçerli kesinlikle. Kimseyi birbirine düşürmesinler yeter artık yani, bu dilleri çok yorucu.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Politeknik Mühendis Mimar Şehir Plancıları Dayanışma Derneği geçtiğimiz günlerde asgari ücret konusunda hazırladığı araştırma raporunu sundu. Bu vesileyle, kadın mühendislerle kadınların ücretini, işyerinde yaşadıkları ayrımcılıkları, çözüm olanaklarını konuştuk.
Kadınların büyük bir bölümü örgütsüz işyerlerinde asgari ücretle çalışıyor. Dolayısıyla asgari ücrete zam yapılmaması en çok onları etkiledi. İstanbul ve Malatya’da çalışan işçi kadınlarla asgari ücreti konuşalım istedik. Ama ağır çalışma koşulları, meslek hastalıkları, ev ve bakım işleri, bitmeyen mesailer gibi ortak dertlere de girmeden edemedik.
Başakşehir’e bağlı Şahintepe mahallesinde, 400 günü aşkındır bir nöbet sürüyor. Çevre Bakanlığı ve bölge belediyesinin halkı mahalleden sürme girişimleri sonuçsuz kaldı. Kurdukları “Barınma Hakkı Meclisi” içinde örgütlenen Şahintepelilerin, fiili mücadelesinde kadınlar en önde. “Mahalle içindeki ve dışındaki kirli eller çekilene kadar oradayız” diyorlar.
Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nı değerlendiren feminist sosyolog Berfin Atlı “Esnek çalışma modeli kadınların yoksulluk döngüsünü kırmak yerine, bu döngünün derinleşmesine neden olacak” diyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!