Torpille spiker olunamaz!

32 yıllık haber spikeri Özlem Berkit anlatıyor; "Erkek için düzenlenmiş çalışma hayatında var olmaya çalışan kadın, bir de sendikacıysa dengeler çok değişiyor. Başlangıçta teoride destek olan eşi, pratikte başka bir alandan bakabiliyor; 'Ama sen çok geç geliyorsun. Hep sendika toplantısındasın, evde de yemek yok' diyerek köstek olabiliyorlar. Bu bakış açısı evde ve sosyal hayatta kadını sendikal mücadelede geri planda kalmaya, seyirci olmaya itiyor."
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com
Ayla Önder  onderayla@gmail.com

32 yıllık haber spikeri Özlem Berkit anlatıyor; “Erkek için düzenlenmiş çalışma hayatında var olmaya çalışan kadın, bir de sendikacıysa dengeler çok değişiyor. Başlangıçta teoride destek olan eşi, pratikte başka bir alandan bakabiliyor; ‘Ama sen çok geç geliyorsun. Hep sendika toplantısındasın, evde de yemek yok’ diyerek köstek olabiliyorlar. Bu bakış açısı evde ve sosyal hayatta kadını sendikal mücadelede geri planda kalmaya, seyirci olmaya itiyor.”

32 yıllık haber spikeri Özlem Berkit, 20 yıl Ankara’da çalıştı. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Mezunu Berkit; TRT 1, TRT 2, TRT İnt ve GAP kanallarında bir çok programa imza attı. 2000 yılından bu yana kurumun İstanbul kadrolarında görev yapıyor. TRT’nin radyo da dahil hemen her biriminde çalıştı. KESK Haber-Sen 5 No’lu Şube’nin başkanı. Yıllardır TRT’deki Haber- Sen’lilere haksız, hukuksuz soruşturmalar açıldığını anlatıyor. “TRT her zaman siyasi baskı ve etkinin yüksek olduğu bir kurumdu. Dolayısıyla hiç bir zaman tam bir Kamu hizmeti yayıncılığı yapamadık. Şu asla unutulmamalı; Kamu hizmeti yayıncılığı yapmak üzere kurulmuştur TRT. Para kazanma kaygısı olmasın yani reyting, reklam peşinde koşulmasın diye giderleri dahi kamudan yani halk tarafından karşılanır” sözleri dikkat çekiyor.

‘Bizi soruşturmalarla sınıyorlar’

Biat etmeyen gazetecilerden Özlem Berkit. Sendikasının doğru çizgide olduğunun altını çiziyor; “KESK Haber-Sen’de çözüm önerilerimizle, mücadele yollarımızla, eylem biçimlerimizle hep var olduk. TRT’nin, PTT’nin yollarında, meydanlarda eylemler yaparken kararlılığımızı, inancımızı, umudumuzu hiç yitirmedik” diyor ve ekliyor; “Üyelerimize, yöneticilerimize haksız, hukuksuz soruşturmalar açarak, arkadaşlarımızı işlerinden atıp, onları işsizlik ve yoksullukla dize getirmeye çalıştılar. Biz bugünkü ötekileştirme politikalarına hiçbir zaman eski dönemlerde tanık olmadık. Geçmişte, siyasi görüşleri ne olursa olsun birlikte dostça çalışmak mümkündü TRT çatısı altında. Şimdi bu ortam tamamen ortadan kalktı maalesef”.

Yönetimde kadın sayısı giderek azaldı

TRT kurulduğu ilk günden beri kadın çalışanı diğer kurumlara göre fazla olan bir kurum olmuş. Fakat böyle olmasına rağmen, son yıllarda kadın yönetici sayısının giderek azaldığını anlatıyor Sendikacı Berkit. Kadın yönetici olarak kuruma yapılan bazı atamaların da politik olduğuna dikkat çekiyor; “Mesela yönetim kurulunda tek kadın var. Genel Müdür yardımcılıklarında ise hiç kadın yok. Üst düzey yöneticilerin tamamı erkek. Geçmiş dönemlerde çalışanlar sınav ile kuruma alınırdı, yani hak ederek gelirlerdi görevlerine. Hatta bir deyiş vardı aramızda; ‘Torpille her şey olunur fakat spiker olunmaz’ denirdi. Ama şimdi bu da mümkün hale getirildi!”.

Zorla emeklilik!

Özlem Berkit anlatıyor; “TRT ve bütün devlet kurumlarında liyakat ortadan kalktı. Eşit koşulları oluşturan sınav sistemi askıya alındı. Torpille spiker olundu! Özellikle Fetö döneminde TRT’ye hemen hergün onlarca kişi alındı. Bunların bir kısmı da spikerdi. Daha sonra onların bir kısmı gitti. Bu kez yerlerine başka bağlantılar geldi. Haksız, hukuksuz ve antidemokratik uygulamalara karşı Haber-Sen 5 No’lu şube olarak eylemler yaptık. Bütün bu süreç boyunca biz eylemlerle halkı uyarmaya gayret ettik. Gidişata dur demeye çalıştık. 10 yıl içinde 2 kez kurumun asli çalışanları zorla, tehditle emekli edildi”.

‘İstihdam fazlası’ diyerek kurumdan gönderilenler

Spiker Özlem Berkit, iç tüzük ve disiplin yönetmeliği dahi işletilmeden bir KHK maddesine göre ihraç edilen kadın arkadaşları Deniz Salmanlı’dan söz ediyor. Emekli olmamakta direnenlerin “ihtiyaç fazlası personel” adı altında başka kurumlara gönderildiğini vurguluyor. “Mesela benim dönem arkadaşım olan iki spikerden biri İstanbul Müftülüğü’ne, diğeri ise Milli Kütüphane’ye gönderildi.” KESK Haber-Sen’in (sendika üyesi olsun olmasın) bütün bu uygulamalara karşı durduğunu, haksızlığa uğrayanlara hukuki destek verdiğini söyleyen Sendikacı, bugün gönderilen bütün arkadaşlarının mahkemeyi kazanarak görevlerinin başında olduğunun da altını çiziyor.

Sınavsız işe alınanların sayısı dikkat çekiyor!

TRT’den 1774 kişinin ‘istihdam fazlası’ gerekçesiyle emekli edildiği bilgisini veriyor Berkit. 169 personelin de başka kurumlara gönderildiğini anlatıyor. Kurumun sınavla girmiş prodüktörünü, muhabirini ve spikerini başka kurumlara yollarken, yerlerine “Özel Hukuk Hükümlerine Tabii Personel (ÖHT)” adı altında yüzlerce kişi sınavsız işe alınmış! O sayıları öğreniyoruz Sendika Başkanı Berkit’ten; “2017 yılında kadrolu 7.133 personeli bulunuyordu TRT’nin. 2018 yılında KHK ile 1.774 kişinin emekli edilmesiyle personel sayısı 5.303’e düştü. 2019 yılı Ocak ayından itibaren ise memur istihdamı yerine ÖHT adı verilen ‘Özel Hukuk Hükümlerine Tabi Sözleşmeli Personel’ istihdam etme çalışmaları başladı. Uygulama, Kurumun öncelikli istihdam politikası olarak benimsendi. Ve 2019 yılında tam 3.149 kişi sınavsız olarak işe alındı! 2021 yılı itibarıyla da kadrolu sayısı 4867 kişiye düştü. ÖHT’li personel sayısı kadrolu memur sayısının 2 katını geçerek tam 7600’e ulaştı!”

Kadın ve erkekler ayrı sınıflarda sınava girdi

Bu dikkat çekici sayıları ve bilgileri paylaşan Sendikacı şöyle yorum yapıyor; “Yani TRT aslında özelleşti ve artık bir kamu yayıncısı kurum değil!” Bu arada garip bir başka uygulamayı da anlatıyor ve bir sınavın oluş şekline dair tanıklığını paylaşıyor Spiker Berkit; “Geçtiğimiz Mart ayında bizim sendika olarak baskılarımız sonucu TRT’de yıllardır yaptığı işin kadrosunu alamamış arkadaşlarımız için ‘görevde yükselme’ sınavı yapıldı. Fakat bu sınavı kadın-erkek ayrı sınıflarda gerçekleştirdiler! TRT kurulduğu günden beri kadın çalışanın diğer kurumlara göre fazla olduğu bir kurum. Ve bize göre de bu böyle devam etmeli. Ne var ki TRT’de kadın ve erkekler yanyana birlikte çalışırlar ve çalışacaklar”.

Sosyal medyadan cadı avı

Spiker, yönetici ve aktivistlerine karşı cadı avı başlatıldığını da anlatıyor; “Sosyal medya hesaplarımız tarandı ve hepimiz müfettişler tarafından sorgulandık. Şubemizin eski yöneticilerinden ve kadın hakları savunucusu, 20 yıllık şef montajcı Deniz Salmanlı görevden alındı. Arkadaşımız OHAL kalkmasına rağmen, OHAL zamanında çıkarılan 375. Madde’nin ek geçici maddesine dayandırılarak, bir müfettişin önerisi ve genel müdürün imzası ile ihraç edildi! “. Sosyal medyadan takip edilerek suçlayıp açığa aldıkları başkaları da var; “Daha önce de İzmir’de bir arkadaşımız vardı sosyal medyasıyla suçlanan. Şimdi de İstanbul’da bir başka arkadaşımız daha soruşturma sürecinde.”

‘O binalarda arkadaşlarımızın teri var!’

En son İstanbul’daki kurum binaları “güçlendirme” gerekçesi ile boşaltılmış. Bundan endişe duyuyor Spiker Berkit; “Hala bu binalarda tadilata başlanmadı. Binaların akıbeti bizi korkutuyor. Çünkü daha önce de radyo binası boşaltılıp Birleşmiş Milletler’e verilmeye çalışılmıştı. Bizim sendikal eylemlerimiz sonucunda BM binadan vazgeçmişti. Biz TRT Haber-Sen emekçileri binalarımızı daha önce vermedik şimdi de vermeyeceğiz. Çünkü bu binaların harcında Mesut Cemil’in, Zeki Müren’in, Muzaffer Sarısözen’in, Nida Tüfekçi’nin nefesi var. Muhabir, spiker, teknisyen ve kameraman arkadaşlarımızın teri var. Usta-çırak ilişkisi, yayın namusu var. Stüdyolarda çınlayan alkışların sesi var!”

‘Sendika bir sigortadır!’

Spiker Özlem Berkit, sendikacılığa dair önemli bir noktaya değiniyor; “Sarı sendikalar yönetimlerle kol kola yol alırken biz doğruları söylemekten vaz geçmiyoruz. Doğrunun bir tane olduğunu ve durulan yere göre değişmeyeceğini hatırlatıyoruz. Aslında güç bizim elimizde ve bunu sık sık vurguluyoruz. Sessiz kalmanın en büyük ihanet sayıldığını her fırsatta dile getiriyoruz. Herkeste büyük bir umutsuzluk ve mutsuzluk var ama asıl gücün kendilerinde olduğunu yavaş yavaş fark ediyorlar. Koşulların daha insanca olmasının garantisinin sigortası sendikadır. Ama unuttukları bir şey var ki, tıpkı HUKUK gibi biz de herkese lazımız!”

Kadın sendikada yönetici olunca

Erkek için düzenlenmiş çalışma hayatında var olmaya çalışan kadın bir de sendikal mücadeleye girdiğinde neler yaşıyor? “Teoride herkes destek. Eş, çocuklar, anne, baba, arkadaşlar.. Ne var ki pratikte şunu duyabiliyorsunuz; ‘Ama evde yemek yok. Sen çok geç geliyorsun. Hep sendika toplantısındasın!’ Baktığımızda büyük bir eşitsizlik var. Sendikada birlikte çalıştığım erkek arkadaşlar evlerine gidip dinlenirken, ben eve geldiğimde yemek pişiriyorum. Geçen hafta 3 günde 5 şehir gezdim örgütlenme yapmak için. Fakat gitmeden önce mutfağa 3 günlük yemek bırakmak zorundayım!”

Çalışan kadına pozitif ayrımcılık

Eril dil’e karşı çıkan, erkek egemen yapıya itiraz eden bir kadın olarak yerine alternatiflerini de sunuyor dönem dönem. Diyor ki; “Kadının çalışma hayatındaki en temel sorunu; çalışma disiplin ve koşullarının erkekler için düzenlenmiş olması. Erkekler için oluşturulmuş bir iş dünyasına biz kadın çalışanları uydurmaya, adapte etmeye çalışıyorlar aslında. Ortak çalışma koşullarının, iş-emek mücadelesinin dışında tutulmaya çalışılıyor kadın. Eşit işe eşit ücret, yapılan işin ağırlığına göre belirlenmiş çalışma saati, çalışılan ortamın uygunluğu, işe ulaşım imkânları, sağlık güvencesi ve iş güvencesi gibi konuların dışında bırakmaya çabalıyorlar çalışan kadını. Bir başka önemli nokta daha var; Kadın çalışan, ister kamuda ister özel sektörde olsun kendi doğası için talepte bulunduğunda ‘pozitif ayrımcılık’ uygulanmalı. Ama maalesef böyle bakılmıyor ve genellikle de ‘suistimal’ olarak algılanıyor.”

‘Çocuk tamamen kadınla ilişkilendiriliyor’

Çalışan kadınının annelik durumuna özellikle sözü getiriyor. Çocuğun tamamen kadın çalışan ile ilişkilendirilen bir konu olduğunu anımsatıyor ve şunu ekliyor; “Oysa çocuk yapma ve büyütme kararı tek başına kadın tarafından verilen bir karar değil ki! Ailevi bir karar. Yani iki taraflı, kadın ve erkek tarafından alınıyor bu karar. Çocukla birlikte gelen, hamilelikte çalışma koşulları, doğum izni, bebeğin bakımı ve süt izni iş hayatında tamamen kadın ile ilişkilendiriliyor. Oysa böyle olmamalı asla. Toplumsal bir konu olarak algılanmalı ve iş yaşamı kadının doğasına uygun hale getirilmeli. Sendikal mücadele de, bu alışılagelmiş çerçevede sürdürülüyor. İş hayatına da, sendikal mücadeleye de eril dil hâkim aslına bakarsanız. Sendikal yapılarda kullanılan dil ne kadar eril ise kadın sayısı buna paralel olarak düşüyor. ‘Yandaş’ denilebilecek sendikalarda ise kadın yok denecek kadar az. KESK gibi sendikalara bu açıdan bakıldığında biraz daha farklı. Örneğin KESK MYK’da kadın yöneticilerimiz var. Fakat amaç sendika şubelerinde de bu sayıyı arttırmak olmalı.”

Kadınlık durumu talepleri şımarıklık olarak görülüyor

Peki, eril düzen ve eril dil sarmalından kadın nasıl çıkabilir? “Tamamen yeni bir bakış açısıyla” diyor ve devam ediyor; “Örgütlü bulunduğumuz TRT ve PTT iş kolları ilk bakışta bir birbirinden çok farklı iş kollarıymış gibi görünse de aslında sıkıntılar aynı. TRT’de sendika yöneticisi veya aktivisti olan kadınlar erkeklerden daha fazla soruşturmalara, davalara maruz kalıyor. Kadın PTT çalışanlarına ise daha işe girerken erkekler için hazırlanmış koşullar kabul ettirilmiş oluyor. Güvenlik, ulaşım, iş yükü (ağırlık) iş kıyafetleri, hijyen (adet olma döngüsü) ile ilgili talepleri ‘şımarıklık’ gibi algılanıyor! Sağlıklı bir çalışma hayatı ve bunun ayrılmaz parçası olan sendikal mücadele için topyekün yeni bir sistemin üzerinde çalışılmalı. Üretim, tüketim, doğa ve sürdürülebilir bir gelecek için dişil bir sistem oluşturulmalı. Bunun için çalışmalıyız.”

Paylaş:

Benzer İçerikler

9 Kasım 2024’te Genel İş 1 No’lu Şube’deki kadın arkadaşlarımız yeni bir toplu iş sözleşmesi (TİS) tanıtımı gerçekleştirdi. İş yerlerinde kadın çalışanların erkeklerle eşit haklara sahip olmasını sağlamayı hedefleyen bu TİS taslağı çok konuşulacak. Etkinliğin ardından bizler de Kadınişçi olarak Nazan Gevher Ay Çam, Ayşecan Ay ve Özge Çehreli ile konuştuk.
Didim’de verdikleri başarılı sendikal mücadele nedeniyle sürgün edilen Eğitim Sen’li üç kadın, “Bu kez +101 ile yetkiyi alacağız ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önüne davul zurna ile gideceğiz” demişlerdi. Dediklerini yaptılar! Şimdi umudu daha da büyütmek, etkin kadın politikalarını ve regl iznini hayata geçirmek istiyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!