Çağla Ünlütürk Ulutaş
Pandemide kadın işgücüne katılım ve kadın istihdamı oranı çok düştü. Ama TUİK istatistiklerine baktığımızda yıllardır iş aramasına rağmen iş aramayı bir aydır bırakan kadın da işsiz değildir, iş ararken aile işletmesine yardım için çalışan genç kadın da. Şu dönemde ücretsiz izne gönderilen veya kısa çalışma ödeneği alanlar ise istihdamda görünüyorlar.
Türkiye’de 1960’lı yıllardan itibaren tarım çözüldükçe kadın işgücüne katılım oranı düştü. Son yıllarda zar zor elde edilen yükselme eğilimi de pandemiyle tersine döndü. Kadın işgücüne katılım oranı ve kadın istihdam oranı 5 yıl öncesinin dahi gerisine düştü. Türkiye, 153 ülkeyi içeren Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu endeksine göre, ekonomik katılım ve fırsatlar açısından cinsiyet uçurumu sıralamasında 136. Sırada yer alıyor[1]. Kadınların ekonomik katılımı konusunda nerede olduğumuzu görebilmek için Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 11 Ocak’ta yayınladığı Ekim ayı işgücü verilerine mercek tutalım.
Bilindiği gibi, işgücüne katılma oranı, istihdam oranı, işsizlik oranı gibi oranları TÜİK’in hanelerle yaptığı çok geniş çaplı işgücü anketleri aracılığıyla öğreniriz. Peki işgücüne katılım oranı ve işsizlik oranından bahsederken neden bahsederiz? İşgücüne katılma oranı işgücünün (istihdamdakiler ve işsizlerin toplamı) 15-65 yaş arasındaki nüfusa oranıdır. İşsizlik oranını ise kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz olarak hiç bir işte çalışmamış ve böyle bir iş ile bağlantısı da olmayan kişilerden iş aramak için son 4 hafta içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun işgücü içindeki oranıdır. Görüldüğü gibi TÜİK’in işsizlik tanımı son derece sınırlıdır. Yıllar boyu iş arayıp bulamayınca son bir aydır iş aramayı bırakmış Hatice, TÜİK işsizlik hesaplamalarında görünmezdir. Üniversiteyi bitirip iş bulamamış, bir yandan iş ararken bir yandan ailesinin tarım işlerinde çalışan Banu da TÜİK tarafından işsiz sayılmamaktadır. Ücretsiz aile işçisi olarak istihdamdadır. Bir üniversitenin Kamu Yönetimi bölümünde yüksek lisansını tamamlamış olan, harıl harıl iş sınavlarına girip çıkarak iş ararken bir yandan da harçlığını çıkarmak için hafta sonları marketlerde ürün tanıtımı yapan Seda da aynı biçimde işsiz değildir, ücretli istihdamdadır. Pandemi nedeniyle ücretsiz izne gönderilen veya kısa çalışma ödeneği alanlar da istihdamda görünmektedirler.
İş bulma ümidi olmayanlar
Türkiye’de oldum olası büyük bir sorun olan düşük kadın istihdamı, pandeminin derinleştirdiği ekonomik kriz sürecinde daha da büyük bir sorun alanına dönüşmüştür. 2019’da işgücüne dahil olmayan 29 milyon 16 bin kişinin 20 milyon 440 bini kadındı. 2020’de işgücüne dahil olmayan kişi sayısı 31 milyon 483 bine, kadın sayısı ise 21 milyon 839 bine yükseldi. Görüldüğü gibi, işgücüne katılamayan kadın sayısı son bir yılda 1 milyon 399 bin kişi arttı. Bunun nedenini anlayabilmek için işgücüne katılmayan kadın istatistiklerine bir nebze daha yakından bakalım. İş bulma ümitleri olmadığı için işgücüne katılmayan kadınların sayısı yaklaşık üç katına çıkmıştır. İş aramayıp çalışmaya hazır olan kadınların sayısı da neredeyse ikiye katlanmıştır. Hastalık, engel veya yaşlılık nedeniyle çalışamaz halde olan kadınların sayısında son bir yılda meydana gelen 772 bin kişilik artış ise açıklanmaya muhtaçtır. Türkiye nüfusunun çarpıcı bir bölümü kronik hastalıklara sahiptir, pek çok kişinin pandemi sürecinde sağlıkları bozulmuştur. TÜİK Türkiye sağlık araştırması verileri, diyabet, kronik bronşit, hipertansiyon gibi kronik hastalıkların kadınlarda çarpıcı düzeyde daha sık görüldüğünü yansıtmaktadır. Pandemi döneminde sağlık hizmetine sınırlı erişim kronik hastalıkları derinleştirildiği gibi Covid-19’a yakalanma korkusu nedeniyle işgücü dışında kalan kadınların sayısında sıçrama yaşanmış olabilir. Ancak bu verinin açıklanması kuşkusuz daha ayrıntılı bir çalışmayı gerektirmektedir. Bir başka çarpıcı ve açıklamaya muhtaç dönüşüm ise ev işleriyle meşgul olduğu için işgücüne katılmayan kadınların sayısındaki 1 buçuk milyonluk azalıştır. Oysa pandemi döneminde uzaktan eğitim, çocuk, yaşlı ve hasta bakım ihtiyaçlarının artması, piyasadan satın alınan hizmetlerin kısıtlanması, hane içinde yemek, çamaşır, bulaşık gibi ev içi hizmetlere yönelik ihtiyacın artmasıyla kadınlar, erkeklerin 4 katı düzeyinde daha fazla ücretsiz emek harcamıştır[2]. Eviçi iş yükü dikkat çekici düzeyde artarken, kadınların işgücüne katılmamasında ev işleriyle meşgul olmanın daha az rol oynaması da araştırılmaya muhtaç bir başka konudur.
İstatistiklerde görünmeyenler
Kadın istihdam oranı son bir yılda yüzde 28,7’den yüzde 26,4’e gerilerken kadın işsizliğinde de 1,5 puanlık bir gerileme olmuştur. Ancak verileri bir bütün olarak değerlendirdiğimizde başka bir tabloyla karşılaşılır. Covid-19 döneminde işten çıkarma yerine yaygın olarak kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin uygulamaları hayata geçirilmiştir. Yukarıda söz ettiğimiz gibi pek çok kadın da bu dönemde sağlık sorunları nedeniyle veya iş bulma ümitleri olmadığı için çalışmak isteseler de aktif olarak iş aramadıkları için işsizlik istatistiklerinde görünmemektedirler. Bu sözde azalmaya ve işsizliğin oldukça dar tanımlanışına rağmen 2,5 milyona yakın erkeğin ve 1,5 milyondan fazla kadının işsiz olması kaygı verici. Her üç işsiz kadından biri bir yıldan uzun süredir işsizdir. Yüksek öğrenim mezunu erkek işsizliği yüzde 11,2 iken yüksek öğrenim mezunu kadın işsizliği yüzde 18’e ulaşmıştır. Oysa egemen söylem, kadınların istihdam oranını artırmanın yolunun kadınların eğitim düzeyinin yükseltilmesinden geçtiği argümanına dayanıyordu. Geçtiğimiz yıllarda kadınların yüksek öğrenime katılma düzeyi de, eğitim başarıları da dikkate değer düzeyde yükselmiştir. Ancak işgücü piyasasındaki ayrımcılık, toplumsal ataerkil ilişkiler, cinsiyete dayalı işbölümünü pekiştiren eğitim sistemi, yapısal ekonomik sorunlar ve kadınların yerini “ev” olarak gören muhafazakar söylemler varlığını korumuştur. Bu da yüksek öğrenim mezunu kadınların erkeklerden çok daha yüksek düzeyde işsizlikle boğuşmasına yol açmıştır. Yapısallaşmış ve derinleşmiş işsizlik sorunuyla mücadelenin köklü bir ekonomik politika değişikliğini ve toplumsal cinsiyet eşitliğini merkeze alan bir dönüşümü gerekli kıldığı ortadadır.
[1] http://www3.weforum.org/docs/WEF_GGGR_2020.pdf
[2] UNDP (2020) COVID-19 Küresel Salgın Sürecinde Türkiye’de Bakım Ekonomisi ve Toplumsal Cinsiyet Temelli Eşitsizlikler, https://www.tr.undp.org/content/turkey/tr/home/library/corporatereports/COVID-gender-survey-report.html