Tüm kadınlara sosyal güvenlik hakkı

Bütçe oluşturulurken, aileden sorumlu bakanlığın kadınların ev içi emeğini görünmez kılıp sömürüyü sürdürerek yoksulluk odaklı politikalar yürütmesi, onu “yardım ve destek” hizmeti sunan herhangi bir yardım kuruluşu olmaktan öteye götürmüyor.
Paylaş:
Gülfer Akkaya
Gülfer Akkaya
akkayagulfer@gmail.com

2023 yılı bütçe görüşmeleri TBMM’de devam ediyor. Her ne kadar bu yıl feminist/kadın hareketinin gündeminde yeterince yer almamış olsa da bütçe meselesi, emekçilerin de emekçisi, ev içi ve ücretli alanda çifte sömürülen kadınlar açısından çok önemli.

Hangi bakanlığa ya da başkanlığa ne kadar bütçe verileceği kuşkusuz ekonomik olmaktan ziyade politiktir. Başka bir deyişle Diyanet’e ayırdığınız bütçenin çok sayıda bakanlığı ve başkanlığı geride bırakmasının iktidar açısından bir amacı olmalı. Bu amaç, dindar ve kindar gençlik yetiştirmenin yanı sıra iktidara yakın on binlerce kişiye istihdam sağlayarak, onları parti üyesi gibi çalıştırıp kadrolaşmak olabilir. Diyanet bütçesinin yüzde 96’sı personel giderleri içinmiş! Bu oranı veren, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay.

Uzun lafın kısası, bütçeden kadınlara ayırdığınız pay sizin kadınlara yönelik politikanızın aynasıdır. Diğer yandan kadınlara ayırdığınız bütçe ne kadar politikse bu bütçenin arka planı da bir o kadar politik. Bu kriterler, bütçeyi oluşturanların kadın emeğine nasıl baktığını gösteriyor.

Kadınlara devlet “yardımları”

Bugüne dek bütçe oluşturulurken siyasi iktidarların kadın emeğine bakışı, ev içi kadın emeğinin görünmezleştirilmesi ve ücretli emek alanında yer alan kadınların varoluşunu soyut eşitlikçi zeminde ele almak şeklinde oldu.

Her yıl yenilenen bütçe gibi sosyal güvenlik hakları da aynı soyut eşitlikçi politikalar üzerinden biçimlendi.

Sosyal güvenlik politikaları başka bir yazının konusu olsun ama görüşmeleri devam eden bütçede iki tür sömürüye (ücretsiz alan-ücretli alan) maruz kalan kadınlar sınıfının, emeklerinden ve üretim süreçlerinden koparılarak nasıl yardıma muhtaç toplumsal bir kesime dönüştürüldüğünden bahsetmek istiyorum.

Ah “yardım” vah “destek”

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçesinde kadınlara verilen çeşitli “yardımlar” yer almakta. Bu “yardımlar” öyle hemen verilmiyor, kadınlar çeşitli açılardan mercek altına alınıyor, hayatları didik didik ediliyor. “Yardım ve destek”lerin miktarı ise 350, 500, 1000 lira bandında.

Bu her derde derman “destek ve yardımları” alabilmek için kadınların anne, eş olması, dul kalması, en az üç çocuklu ve dul olması gibi kriterler şart koşuluyor.

Bu “yardım ve destek” miktarları size de nafaka miktarlarını anımsatmıştır. Türkiye’de kadınlara bağlanan nafakalar 350-500 lira arasında. Bunun bile çok büyük kısmı ödenmiyor.

Tıpkı nafaka hakkı gibi evde hasta-yaşlı-sakat bakımının karşılığı olarak bağlanan “yardım ve destekler”in gerekçesi de bizzat ev içi kadın emeği. Diğer adıyla görünmeyen emek dediğimiz ev içindeki karşılıksız kadın emeği. Bağlanan “yardım ve destekler” emeği görünür kılmıyor mu? Kılmıyor. Aksine görünmezleştiriyor. Kadınların ev içi emekleri ücretlendirilsin mi tartışması bir yana (ki buna karşı olanlardanım) bu yapılanların adı zaten yardım/destek. Yardım ve destek ile emeğin karşılığı/değeri farklı şeyler. Bu durum kadınların varlığını sınıfsal ve sosyal olarak da etkiler. Asıl mesele tam da burada!

Bütçe oluşturulurken aileden sorumlu bakanlığın kadınların ev içi emeğini görünmez kılıp sömürüyü sürdürerek yoksulluk odaklı politikalar yürütmesi, onu “yardım ve destek” hizmeti sunan herhangi bir yardım kuruluşu olmaktan öteye götürmüyor. Bu durum bakanlığın kadın karşıtı, erkek ve aile yanlısı politikalarının somutlaşmış halidir. 

Tamamen reddedilmesi gereken, AKP’nin kadınları aile ve erkeğe bağlayan ideolojik perspektifidir. AKP, kadınları yardım edilecek zavallı, biçare bir sosyal kesim olarak topluma göstermeyi amaçlıyor. Böylece onların, verdiği 3-5 kuruşla geçinip kendisine minnet duymasını istiyor.

Aile bakanlığı istemiyoruz

Kadın Bakanlığı’nın kaldırılıp yerine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kurulması, AKP’nin kadın politikaları hakkında fikir verici. Onun yerine kadınlar için Kadın Bakanlığı olsa sadece kadınların sorunlarına kilitlenmiş bir bakanlık olarak politikalar üretecek, çözümler sunacak. Bakanlığa ayrılan bütçe sadece kadınlara verildiği için sadece onlar için kullanılacak.

Hatırlamakta fayda var: Kadın Bakanlığı’nın olduğu dönemlerde bu bakanlığın en az çalıştığı alan, kadın emeğinin karşılığı üzerine politikalardı. Yeniden kurulacak Kadın Bakanlığı’nın acilen ele alıp üzerinde duracağı başlıklardan biri kadın emeği olmalı. Ev içi emek üzerinden tüm kadınları kapsayacak sosyal güvenlik hakkı artık gündemleştirilmeli. Feministler, ücretsiz ve ücretli kadın emeğinin görünürlüğünü sağlamak ve kadınlara daha güvenli bir gelecek sağlamak için sadece Kadın Bakanlığı’nın değil, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın dahil edileceği tartışmalar üretmeli. Böylece her yıl yenilenen bütçede kadınlar kendilerinden çalınanlara dur diyebilir. Kadınların hak gasplarının da giderileceği politikalar üretilmesi elzem ve zaruridir.

Oysa bugün kadınlar, üretici bir sınıf olarak görülmek yerine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından üretimle ilişkisi yokmuşçasına yardıma muhtaç bir sosyal kesim olarak algılatılıp “destekleniyor.”

Tamamen reddedilmesi gereken, AKP’nin kadınları aile ve erkeğe bağlayan bu ideolojik perspektifidir. AKP, kadınları yardım edilecek zavallı, biçare bir sosyal kesim olarak topluma göstermeyi amaçlıyor. Böylece onların, verdiği 3-5 kuruşla geçinip kendisine minnet duymasını istiyor.

Feministler, AKP’nin erkek-sermaye-devlet ortaklığı ile kadın emeğine el koymasına karşı mücadele ederken kadınlara ücretli-ücretsiz emek arasındaki ilişkiyi bıkmadan usanmadan anlatmaya devam etmeli. Ücretli alanda tam zamanlı çalışarak sosyal güvenlik hakkını kazanmış kadın oranının düşüklüğü ile görünmeyen emeği temsil eden ev kadını oranının yüksekliği arasındaki bağlantı, kadınların hayatındaki başat soruna işaret ediyor.

Tüm kadınlara sosyal güvenlik hakkı, şimdi!

Fotoğraf: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı

Paylaş:

Benzer İçerikler

Kadın işçiler sermayenin bir melek olmadığının, hele hele hiç de öyle iddia edildiği gibi “kadın dostu” olmadığının farkındalar. Kadın emeği sömürüsüne hizmet eden ve kendilerinin değil, sermayenin lehine olan “kadın dostu” projeleri direnişleriyle teşhir ediyorlar. Gaspedilen her türlü tüm haklarını kazanmak için bu sömürü tezgâhına karşı ayaktalar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!