Umutsuz kiracı kadınlar…

Ayşe, Gönül ve Nuray, İstanbul’da yaşayan üç kadın. Dertleri ortak; fahiş kiralar. Ayşe’nin evden çıkması için çocuğunu dövmüşler, Gönül boşanan kızıyla oturuyor, Nuray’ın ise bekâr bir kadın olarak tek başına kalması imkânsız. Deneyimleri konut krizinin toplumsal cinsiyet boyutunu gösteriyor.
Paylaş:

Fahiş kira artışları, emeği ile geçinen her kesimi ciddi biçimde zorluyor. Hiçbir ürün ve hizmeti bir önceki haftadaki fiyatından alamadığımız enflasyon koşullarında, “Yüzde 25’in üzerinde zam yapılamaz” şartını kimse göz önünde bulundurmuyor. AKP iktidarının, konuyu muhataplara bırakması nedeniyle ev sahibi ve kiracı karşı karşıya geliyor, kira artışları cinayet nedeni olabiliyor. Çalışanların büyük bir bölümünün asgari ücretle geçinmek zorunda olduğu ülkede cüzi asgari ücret ve emeklilik zamları, ek protokol ve toplu sözleşmelerle yapılan kısmi ücret iyileştirmeleri de kira artışlarını karşılayamıyor. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerdeki artışlar yüzde 100’leri çoktan geçti.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin verilerine göre, 2019-2023 arasında ülke genelinde kiralarda yüzde 583 artış gerçekleşti, büyükşehirlerdeki ortalama artış oranı yüzde 697 oldu. Büyükşehirlerde çalışanların gelirinin önemli bir kısmı kiraya giderken, emeklilerin bu şehirlerde yaşaması imkânsız hale geldi.  İnsanlar ömür boyu yaşadıkları, anılarını biriktirdikleri şehirleri terk ederken, konut krizi büyümeye devam ediyor.

İstanbul Planlama Ajansı’nın hazırladığı İstanbul Barometresi Temmuz 2023 raporunda, kent sakinlerinin yüzde 45,8’i en önemli sorunun ekonomik sorun olduğunu dile getirirken, konut ve kira sorunu yüzde 25,3’lük oranla ikinci sırada yer aldı. Aynı ajansın Temmuz ayı Yaşam Maliyeti raporuna göre ise İstanbul’da dört kişilik bir ailenin yaşam maliyeti 38 bin 828 TL olarak belirlendi. Ailede asgari ücretli iki çalışanın olduğu durumda bile İstanbul’da insanlar yaşam maliyetini karşılayamıyor. Rapora göre emekliler, konut zamlarından çok daha kötü şekilde etkileniyor. İstanbul’da 7 bin 500 TL’lik iki emekli maaşı giren bir hanede yaşayanlar, ortalama kira giderlerini bile karşılayamıyor.  

Bir yandan her yer inşaat ve beton yığını haline gelirken diğer yandan işçi sınıfı ve orta sınıf-ortanın altındaki kesimler konut bulamıyor. Araştırmalar yatırım amaçlı lüks konut yapımının artığını ama yoksullara yönelik konut yapımının durduğunu gösteriyor. Kapitalizm böyle bir şey işte.      

Sınırlı ücretlerle yemek, giyim, kira gibi temel giderleri denkleştirmeye çalışan kadınlar ise kiraların artmasından en fazla etkilenen kesimler arasında yer alıyor. Kadın arkadaşımızla kiraları konuştuk.   

“Biz evden çıkamayacağımızı söyleyince, bizi bezdirmek için farklı yollara başvurdu. Çocuklarım küçük, dışarıda oynuyorlar. Onlar oynarken, ev sahibi kadın üzerlerine bulaşık suyu atıyor, küfrediyor. Oğluma tokat attı.”

Ayşe K.

‘Ev çok nemli, kışın ne yaparız bilemiyorum’       

Ayşe K: Dört yıldır aynı evde oturuyorduk. Bir kız iki oğlan, üç çocuğum var. Ben ev kadınıyım. Eşim deri sanayide bir fabrikada çalışıyor. Zamlardan sonra ev sahibi kirayı bir yılda iki kere artırdı. Sonra çıkmamızı istedi. Biz, çıkamayacağımızı söyleyince, bizi bezdirmek için farklı yollara başvurdu. Evimizin girişi dükkân. Ev sahibi bizim üst katımızda oturuyor. Dört katlı müstakil bina. Çocuklarım küçük, dışarıda oynuyorlar. Onlar oynarken, ev sahibi kadın üzerlerine bulaşık suyu atıyor, küfrediyor. Merdivenlerden çıkarken çok ses yapıyorlar diye bağırıp hakaret ediyor. Dışarda çocuklar oyun oynarken bağırıyorlar diye oğluma tokat atmıştı. Oğlum ağlayarak gelince, ev sahibini karşımda gördüm. Baktım tartışma büyüyecek, “Bana söyleseydin, çocuğa ne hakla vuruyorsun” deyip eve girdim.

Eşimi arayıp durumu anlattım. “Ne yapalım?” dedim. “Sesinizi çıkarmayın, kiralar çok yüksek, ev bulamayız. Hiçbir şey olmamış gibi davranın. Bizi çıkartmak için yapıyor” dedi. Hatırı sayılır birkaç komşuyla konuştuk. “Tamam, kirayı biraz daha artırsın ama biz bu koşullarda ev bulamayız, taşınamayız” dedik. Bir çalışanla zaten zor geçiniyoruz. Ev sahibinin cevabı “Evi boşaltmazlarsa evimde zorla oturuyorlar diye polis çağırıp sokağa attırırım” oldu.

Biz de kimseye karşı rezil olmayalım diye ev aramaya başladık. Giriş katta eski bir binada 2+1 bir daire bulduk. İçinde oturuyoruz ama nemden duvarlarda iz var. Kışın nasıl yaparız hiç bilmiyorum. Çocuğumuza yediremediğimiz meyvenin, giydiremediğimiz elbiselerin parasını kiraya, faturalara ödüyoruz. Suçlu ne ev sahibi ne biziz. Belki onlar da kendince haklı ama biz de haklıyız. Şimdi bir işçi maaşıyla üçü öğrenci beş nüfus, kiracı olarak yaşamaya çalışıyoruz. Bunun adı nasıl bir yaşamaksa artık. Yaşamayı bile unutturdular bize.

“Ev sahibi, kızımın çıkmasını istemiş. Baktık kiralar çok yüksek, yanımıza çağırdık. Doğrusu ne o bizim yanımızda çok rahat ne de biz rahatız. Ben isterdim ki kızım kendi ayaklarının üzerinde durabilsin. Ama bu hayat pahalılığı insanı mecbur bırakıyor.”

Gönül T.

‘Kızım, baba evine dönmesin isterdim’

Gönül T: 52 yaşındayım. Biri kadın, biri erkek, iki yetişkin çocuğum var.  Kızım evliydi. Kartal’da oturuyordu. Oğlum üniversite öğrencisi. Eşim, işyerinde geçirdiği kazadan dolayı malulen emekli oldu. Zor bela borç harçla bu evi aldık. Senelerce kredisini ödedik. Kızım pandemiden önce eşinden ayrılıp Kartal’da bir ev tuttu, kendi başına yaşamaya başladı. Pandemide bir ara işsiz kaldı, biz destek olduk. Sonra da bu zamlar ve pahalılık geldi. Ev sahibi önce kirasına zam yaptı. Pahalılık, zamlar devam edince “Oğlum evlenip buraya yerleşecek” diyerek kızımın evden çıkmasını istemiş. Baktık kiralar çok yüksek, hayat çok pahalı, son çare yanımıza çağırdık. Şimdi bir aradayız ama herkesin kendine göre düzeni var. Doğrusu ne o bizim yanımızda çok rahat ne de biz rahatız. Ben isterdim ki kızım kendi ayaklarının üzerinde durmayı başarsın. Baba evine gelmesin. Ama bu zamlar, hayat pahalılığı insanı mecbur bırakıyor. Şimdilik idare ediyoruz.

Zaten başka da yapacağımız bir şey yok. Kızım çalışıyor. Düzeni bozuldu. Hayatıyla ilgili planları vardı. Her şeyi ertelemek zorunda kaldı. Allah’tan, zamanında biz ev almışız. Şimdi olsa hayatta ev sahibi olamazdık. Allah herkesin yardımcısı olsun, diyorum. Ama bir taraftan da çok kızıyorum. Bile bile gidip oy verdiler, hayatımızı daha da mahvettiler. Bazen diyorum, bunlar bizim iyi günlerimiz. Allah bunlara oy verenlere vicdan, akıl fikir versin.

“Ev bulamayacağımı anlayınca, odalarını kiraya verenlerle görüştüm. Görüştüğüm bir kadın, mutfağını kilitliyor. Kesinlikle kullanmak yasak. Banyoyu da haftanın sadece üç günü kullanabiliyorum. Bunun karşılığında 3 bin 500 TL para istiyor.”

Nuray A.

‘İstanbul’da bir kadının tek başına yaşaması artık imkânsız’

Nuray A: Ben işim gereği İstanbul’a geldim. Geçici olarak bir yakınımın yanında kaldım. Birkaç ay sonra kendime ev aramaya başladım. Ev bulamayacağımı anlayınca, evlerinin odalarını kiraya verenlerle görüştüm. Görüştüğüm bir yerde, kadın, mutfağını kilitliyor. Kesinlikle kullanmak yasak. Sadece odayı veriyor. Banyoyu da haftanın sadece üç günü kullanabiliyorum ve bunun karşılığında 3 bin 500 TL para istiyor. Başka bir eve görüşmeye gittiğimde onun mutfağı açıktı. Yemek yapabilirdim. Orada da kendimi güvende hissetmedim ve hızlı bir şekilde ayrıldım. İstanbul gibi büyük bir şehirde bir kadının tek başına yaşamasının artık neredeyse imkânsız olduğunu düşünüyorum. Çok güveneceği arkadaşlarının, çevresinin, ailesinin olması gerekiyor. İstanbul’da yaşamanın çok zor olduğunu anladım.

Şimdilik bir arkadaşımın evinde beraber kalıyoruz. Kirayı, faturayı ve giderlerin hepsini paylaşıyoruz. İkimiz de birbirimize karşı fedakâr davranıyoruz. Çünkü hayat ikimiz için de çok zor. Birbirimize hem arkadaş hem kız kardeş olmaya çalışıyoruz. Ama eğer burası olmasaydı gerçekten de işi bırakıp memlekete geri dönmek zorunda kalacaktım.

Fotoğraf: Bianet

Paylaş:

Benzer İçerikler

Tekstil sektörünün ağırlıklı olduğu Malatya’da depremden iki hafta sonra fabrikalar açıldı. Civardaki konteynerler işçi kamplarına dönüştürülürken kadın ve çocukların buralarda kalmasına izin verilmediğinden, kadınların çoğu fabrika dışına itilmiş. Bazı kadınlar ise güvenlik ve hijyen sorunları nedeniyle ücretli işlerini bırakmışlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!