“Cahil olarak ölmekten hep korktum” bu sözler 19. Yüzyılın sonunda Avusturya’da kadınların eğitim hakkının olmadığı zamanlarda kendi kendini yetiştirerek var eden dönemin sosyalisti Therese Schlesinger’e ait. Eğitim hakkı bugün pek çok ülkede yaygın olarak kullanılıyor, hazır olarak önümüze geldiği için önemi çoğu zaman atlanıyor. AKP’nin 4+4+4 sistemi vasıtasıyla kız çocuklarının eğitim hakkının elinden alınması ile bizde son dönemlerde yeniden tartışılmaya başlandı. Eğitim kadınların patriyarkaya karşı güçlenme konusunda ilk uğrak noktalarından biri. Therese gibi kadınlar bu hakka kavuşmak için epey uzun süre mücadele verdiler.
Avusturya’nın Viyana kentinde 6 Haziran 1863’te Therese Eckstein ismiyle dünyaya gelen kahramanımız, Yahudi burjuva bir aileye mensuptur. Babasının bir kağıt fabrikası vardı. Ama baba erken yaşta hayatını kaybedince, anne fabrika yönetimini ve ailenin geçimini üzerine aldı. Therese daha sonra annesinin mücadeleci ruhunun kendisine örnek olduğunu yazar.
Marksist kardeşler
Abiler erkek olduğu için iyi eğitim almışlardır. Friedrich, renkli bir entelektüel kişiliktir. Ünlü Avusturyalı yazar ve siyasetçi Karl Kraus’un arkadaşıdır hatta yazar bir kitabında onu hicvetmiştir. Diğer erkek kardeş Gustav Eckstein ise Avusturya’nın önde gelen Marksistlerinden biriydi.
Viyana’da ilk okul mutfaklarından birini işleten ailesi sayesinde Therese, toplum içindeki mevcut eşitsizlikleri gözlemleme ve kavrama olanağına sahip oldu. Bu deneyim yönünü tayin etmede önemli bir rol oynadı.
Bir de kadın olarak karşılaştığı zorluklar vardı. Erkek çocukları gibi üniversiteye gitmesine izin verilmiyordu. Önce evde ders aldı daha sonra da kendi kendine çalışarak eğitimini sürdürdü. Sosyalizmle ilgilenmeye başladıktan sonra Viyana Üniversitesinde Emil Reich’in Toplumsal Etik derslerine katıldı.
1888’de banka memuru olan Viktor Schlesinger ile tanıştı. Evlenmeye karar verdiler. Düğünden kısa bir süre sonra kocası tüberkülozdan yaşamını yitirdi. 1890’da kızı Anna dünyaya geldi. Doğumdan sonra lohusalık ateşi hastalığına yakalandı ve iki buçuk yıl sadece tekerlekli sandalyede ve koltuk değnekleriyle hareket edebildi. Ömür boyu sertleşmiş bir kalça eklemiyle ağrı sızı içinde yaşadı. Bu zor dönemde arkadaşları Marie Lang ve Auguste Fickert’ten yardım ve destek aldı. Kısa bir süre sonra Avusturya’da yükselen kadın hareketine dahil oldu. Avusturya Kadın Derneği’ne ve Libertas okuma ve tartışma kulübüne üye oldu. Sosyalistlerin “burjuva” diye adlandırdıkları, Kadınların Oy Hakkı Hareketi içinde yer aldı o hareketin bazı taleplerini Sosyal Demokrat Parti içine taşıdı.
Ama partide kadınlara özgü taleplerin ele alınmasına karşı bir direniş hüküm sürüyordu. Örneğin, 1900’de Graz’daki parti kongresinde, kadınlara oy hakkı verilmesi önergesi reddedilmişti. Kadınlara eşit oy hakkı mücadeleler sonucunda ancak 1906’da kabul edildi
Kadın işçi sağlığı ve iş güvenliği hakkında yazdı
Avusturya Komünist Partisi’nin yayın organı Volksstimme (Halkın Sesi) gazetesinde, kadınların üniversiteye kabul edilmesi, kadın işçi sağlığı ve iş güvenliği, kadınlar için oy hakkı konularında yazılar yazmaya başladı.
Dönemin sol tandanslı gazeteleri Arbeiter- Zeitung (İşçi Gazetesi) Die Unsatisfied (Memnuniyetsizler), Der Kampf(Kavga) gibi yayın organlarında da yazıları yayımlandı. Berlin’e gitti ve Neue Zeit (Yeni Zaman) gazetesinde hem yazı yazdı hem de onların düzenlediği konferanslarda konuşmacı olarak bulundu.
1902’de Sosyal Demokrat Kadın ve Kız Çocukları Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Arkadaşları ile birlikte 19 Mart 1911’de Avusturya’da ilk Dünya Kadınlar Günü etkinliğini düzenlediler. O yıl “kadınlara oy hakkı” isimli bir de şarkı yazdı.
Siz erkekler bizimle misiniz?
Kendine sosyalist diyenler çıksın ortaya!
Anlaşamadığınız konularda size yardım edeceğiz
Ama kendinizi ateşe atmak pahasına
Siz de bize yardımcı olmalısınız
Çünkü artık ödülleri bizim toplama zamanımız geldi.
Kendine sosyalist diyen erkeklerin o zaman olduğu gibi bugün de kadınlar için parmaklarını oynatmadığını biliyoruz artık. Muhtemelen o da farkındaydı. Yine de dürtmek lazım diye düşünüyordu herhalde. Birinci Dünya Savaşı sırasında Therese Schlesinger, savaşa karşı mücadelenin ön saflarında yer alan Friedrich Adler ve daha sonra Otto Bauer’in çevresindeki “sol kanat” la birlikte hareket etti.
1918 yılında Avusturya’da kadınlara seçme seçilme hakkı tanındığında, yaklaşan seçimleri göz önünde bulundurarak Adelheit Popp’la birlikte Die Voter (Seçmenler) gazetesini çıkarmaya başladı.
Sosyalist programa kadını dahil etti
1919’da meclise seçilen ilk kadınlar arasında o da vardı. 1919’dan 1923’e kadar Ulusal Kurucu Meclis ve Ulusal Meclis’te bulundu.1930’a kadar Eyalet Meclisi üyesi olarak görev yaptı. Sosyal Demokratların Linz programının kadın sorunuyla ilgili kısımlar da onun kaleminden çıkmıştı.
Avusturya’nın Nazilere ilhakından sonra Fransa’ya kaçtı ve burada Marianne Pollak ve sürgünde yaşayan diğer arkadaşlarıyla buluştu. Sağlığı çok kötüydü. Hayatının son yılını Blois’deki bir sanatoryumda geçirdi. Sürgündeki pek çok sosyalist gibi o da başka bir ülkede, başka bir şehirde Fransa’nın Blois kentinde yaşamını yitirdi.
Ölümünden sonra 2006’da yılında Viyana’daki caddelerden birine Therese Schlesinger’in adı verildi.
Eserleri: 19. Yüzyılda Kadın, 1902; Kadınlar Siyasette Ne İster?, 1909; Entelektüel İşçi ve Sosyalizm, 1919; Proletarya Çocuklarını Nasıl Eğitmek İstiyor ve Nasıl eğitmeli?, 1921; Sosyal Demokrat Parti Programındaki Kadın Bölümü 1928.
https://www.dasrotewien.at/seite/schlesinger-therese-geb-eckstein
Ana Fotoğraf: parlament.gv.at