Uzaktan çalışma sisteminde kadının adı yok

Pandemi sürecinde yaygınlaşan uzaktan çalışma, kalıcı hale getirilmek isteniyor. 10 Mart’ta yürürlüğe giren Uzaktan Çalışma Yönetmeliği bunun göstergesi. Uzaktan çalışma ev içi kadın emeği sömürüsünü arttıracağı gibi muhafazakârlık rüzgârlarının da etkisiyle kadınların toplumsal hayattan uzaklaştırılması eğilimini de güçlendirecek.
Paylaş:
İdil Tezer(*)

Pandemi sürecinde yaygınlaşan uzaktan çalışma, kalıcı hale getirilmek isteniyor. 10 Mart’ta yürürlüğe giren Uzaktan Çalışma Yönetmeliği bunun göstergesi. Uzaktan çalışma ev içi kadın emeği sömürüsünü arttıracağı gibi muhafazakârlık rüzgârlarının da etkisiyle kadınların toplumsal hayattan uzaklaştırılması eğilimini de güçlendirecek.

‘Kadının adı yok’ belki biraz klişe bir söz gibi geliyor kulaklara, ama 2020’li yıllarda yaşayan kadınlar olarak hayatımızın hangi yönüne baksak içimizde bir yerlerden hala bu cümlenin çınladığını duymuyor muyuz gerçekten? Evde, işte, sosyal hayatta… Her ne kadar bu çağın kadınları olarak bir kısım haklara sahip olsak da, çalışma hayatımızda ve sosyal-kültürel alanda bin bir zorlukla ve mücadeleyle elde ettiğimiz haklarımızın ne kadarını gerçekten kullanabiliyoruz veya sistem tarafından bize sunulduğu söylenen bu haklar gerçek bir eşitliği yaratmaya yeterli mi?

Peki bu soruları özellikle pandemi sonrasında yoğun olarak çalışma hayatımıza giren uzaktan çalışma sistemi bağlamında da sorsak, sizce alacağımız cevap ne olur? Yaklaşık bir yıldır içinde bulunduğumuz pandemi koşullarında çalışma hayatımızda en sıklıkla ve somut olarak karşılaştığımız değişiklik, uzaktan çalışma sistemi.

Pandemi döneminde birçoğumuzun hayatına giren uzaktan çalışma rejimi, her ne kadar başlarda evden çalışmanın rahatlığı ve dışarı çıkmamanın sağlığımız açısından da önemli olması nedeniyle zararsız ve iyi bir çalışma sistemi gibi gelmiş olsa da, uzun vadede ve kalıcı bir çalışma rejimi olarak düşündüğümüzde de durum yine aynı mı?

Akademik olarak kabul edildiği gibi, evden çalışma sistemi esnek ve güvencesiz bir çalışma rejimidir. Ofis ve plaza işçilerinin dayanışma örgütü olarak biz de, evden çalışma rejimini öncelikle bu şekilde tanımlamaktayız ve çalışanlar/işçiler olarak bunun hep farkında olmamız gerektiğini düşünmekteyiz. Esnek çalışmanın en belirgin biçimi olan evden çalışma sisteminde hem zamanın hem de mekânın esnek kullanıldığı dikkate alındığında, çalışanların normal çalışma düzeninden de daha fazla ve bu rejime özgü güvencelere ve haklara sahip olması gerekmektedir ki, işçiler açısından güvenceli bir çalışma sağlanabilsin.

Sömürüyü artırır

Pandemiyle birlikte uzaktan çalışma sisteminin çalışanlar/işçiler açısından sürekli hale getirilmeye çalışıldığını ve bu sistemin kalıcı bir çalışma rejimi olması yönünde adımlar atıldığını görmekteyiz. Son olarak 10 Mart 2021 tarihli Resmi gazetede Uzaktan Çalışma Yönetmeliği yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Peki bu yönetmelikle birlikte yasal çerçevede de uygulanmaya başlanacak olan uzaktan çalışma rejimi nedir, çalışanlar/işçiler açısından ama özellikle kadınlar açısından hangi hakları içeriyor?

Tarihsel süreç içinde kadınlar mücadeleleri sonucunda çalışma hayatında bir kısım önemli haklara sahip olsalar da, hem bu hakların yetersizliği hem de çoğu zaman kağıt üstünde kalması, toplumsal hayatta hala cinsiyet eşitliğinin sağlanmamış olması, pozitif ayrımcılık kurallarının uygulanmaması, ev içi emek sömürüsünün ve kadına şiddetin tüm yakıcılığıyla devam etmesi gibi nedenlerle, kadınlar olarak mücadelemizin bitmediği ve daha yürüyecek çok yolumuzun olduğu aşikar.

Bu çerçevede kadınlar için uzaktan/evden çalışma sistemine baktığımızda ise, uzaktan çalışmanın ev içi kadın emeği sömürüsünü arttıracağını, aynı zamanda dünyada esen muhafazakârlık rüzgârlarının da etkisiyle kadının toplumsal hayattan uzaklaştırılması eğilimini de güçlendireceğini de görmek gerekir. Evden çalışan kadınlar olarak daha şimdiden, bir yandan evde çocuğun beslenmesi, eğitimi de dahil olmak üzere ev içi emek gerektiren işlerle sürekli uğraşırken, bir yandan da saatleri iyice belirsizleşen uzun toplantılar-telefon ve mail trafiği arasında sıkışmadık mı? Kadınlar hem çalışma hayatında hem de ev içi emek sömürüsünde 7/24 açık işletmeler gibiler, hep sömürüye açık, hep el altında ve ulaşılabilir. Üstelik evde de sokakta da erkek şiddetinin mağdurları.

İşçi işverenle baş başa bırakıldı

Kadınlar için temel hakları belirleyen ve aslında bir insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma cüretini gösteren erkek egemen zihniyetin yine bu günlerde hazırlayarak yürürlüğe koyduğu Uzaktan Çalışma Yönetmeliği, kadınlar için nasıl düzenlemeler içeriyor, bu yönetmelikte kadın işçiler/çalışanlar ne kadar var? Aslında sorunun cevabı kısa, BU YÖNETMELİKTE “KADIN” YOK. Zaten genel olarak baktığımızda da, 16 maddeden oluşan bu kısa yönetmelikle her ne kadar uzaktan çalışmanın kurallarının düzenlendiği belirtilse de; aslında uzaktan çalışmaya ilişkin temel hiçbir düzenlemenin yönetmelikte yer almadığı, işçilerin haklarını korumaya yönelik bütün bölümlerde uygulamanın tamamen işçi ve işveren arasında düzenlenecek iş sözleşmelerine bırakıldığını görmekteyiz. İşçilerin işverenlerle tamamen baş başa bırakılması ve işçi lehine koruyucu hiçbir yasal düzenleme getirilmemesi iş hukukunun temel ilkelerine aykırı olduğu gibi, işçiler lehine olan hükümlerin de iş sözleşmeleriyle işçiler aleyhine düzenlenmesinin de önünü açmaktadır.

Dolayısıyla aslında ortada uzaktan çalışmayı düzenleyen ve işçi haklarını garanti altına alan, güvencesizliği ve esnek çalışmayı engelleyecek bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Uzaktan çalışma sistemine ilişkin işçilerin haklarını ve güvencelerini düzenleyen yasal bir çerçeveden hâlâ yoksun olduğumuz gibi getirilen yönetmelikle kadın çalışanlara/işçilere yönelik de hiçbir hak tanınmamaktadır. Bu nedenle uzaktan çalışma rejimindeki esnek çalışmaya, güvencesizliğe ve kadınların yok sayılmasına karşı dayanışmamızı ve sesimizi yükselterek mücadele etmeliyiz. Hep birlikte güçlüyüz!!

(*) Kaç Bize Gel Dayanışma Platformu

Paylaş:

Benzer İçerikler

Bornova’da üretim yapan Kristal Yağ işçilerinin asgari ücrete tepkileri sert oldu. TİS masasından kalkan işçiler bir ayı aşkın süredir grevdeler. Emekçilerin market alışverişlerinde yaşadıkları adeta bir trajedi. Poşetleri neredeyse boş. Kristal Yağ Fabrikası işyeri temsilcisi Gülnaz’la görüştük.
Taban maaş hakkının Öğretmenlik Meslek Kanunu’na eklenmesini isteyen özel sektörde çalışan öğretmenler İl Milli Eğitim Müdürlükleri önünde Eğitim Nöbeti tutuyor. MEB’in taleplerini görmezden geldiği öğretmenler baskılara rağmen eylemlerine devam ediyor. Kreş, regl izni, servis, eşdeğerde işe eşit ücret talep eden kadın öğretmenler güvenceli çalışmak istiyor.
Muzaffer Çetin ismine bakmayın yıllardır ‘portifçilik’ yapan bir kadın işçi. Çalıştığı fabrikalarda sendikayı getirmiş, Nakliyat-İş Eskişehir Şube’de kadın komitesi oluşturmuş kadınlarla birlikte. Tüm engellemelere ve yok sayılmaya rağmen DİSK Genel Başkanlığı’na aday oldu 17. Olağan Genel Kurul’da. Seçilmedi tabii. Ama cesareti takdire şayandı.
15 yıldır çalıştığı Özel Evrim Okulları’nda geçen hafta sendikal faaliyetleri nedeniyle işten çıkarılan Nur Ülküm Ülkü, “Bizim yaşadığımız, süreli sözleşmeden kaynaklı güvencesiz çalışmanın bir örneği. Biz tüm okullarda güvencesizliğin son bulması için mücadeleye devam edeceğiz” diyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!