Van’daki çağrı merkezleri çalışanı kadınlar: “Erkeklere daha fazla fırsat tanınıyor”

Van’daki çağrı merkezlerinde çalışan kadınlar, işyerlerinde cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığın acı verici gerçekleriyle yüzleşiyor. Uzun çalışma saatleri, düşük ücretler ve mobbing kadın çalışanların sıradan bir iş gününü özetliyor. Van’da kadınlar genellikle asgari ücretin altında ücretlerle çalıştırıldığından bu koşullara razı oluyorlar.
Paylaş:

Yasemin Dikici

Çağrı merkezleri, çalışanlarının yoğun iş yükü nedeniyle tükenmişlik hissi ve duygusal yorgunluk gibi sorunlarla baş başa kaldığı, tüm dünyada kötü bir üne sahip. Ancak bu kötü çalışma koşulları, özellikle kadın çalışanlar için daha da zorlu hale geliyor. Kadınların bu sektörde pek etkili olmadığı düşüncesiyle düşük statülü ve düşük ücretli işlere yönlendirilmesi yeteneklerini köreltirken, erkekler ise bu pozisyonlara kaydırılıyor. Van’da çağrı merkezlerinde çalışan İlayda, Merve ve Ebru* ile çağrı merkezlerinde kadınların yaşadığı sıkıntıları konuştuk.

Yoğunluk gerekçe gösterilerek ihtiyaçlar gözetilmiyor

Çağrı merkezlerinde yaşadıkları mobbingi ve İş Kanunu’ndan doğan haklarını kullanmanın zorluklarını belirten kadınlar, işyerinde yaşadıkları cinsiyetçi iş bölüşümünü anlatıyorlar daha çok. Rapor almak kadınlar için neredeyse imkânsız hale gelirken, herhangi bir hata yapıldığında yazılı uyarılarla karşılaşıyorlar. Ekonomik sıkıntılar yaşayan müşterilere satış yapmaları istenen kadınlar, başarıları takdir edilmediği gibi eksikliklerde de başarısızlıkla suçlanıyor. İşten ayrılmak isteyenler, tazminat hakları engellenerek işten çıkarılmakla tehdit ediliyor. Ayrıca, uzun çalışma saatleri ve zorunlu mesailer, çalışanların iş ve yaşam dengelerini olumsuz etkiliyor. Henüz 20 yaşında olan Merve, çalıştığı çağrı merkezindeki deneyimlerini bizimle paylaşıyor:

“Rapor almak çok zor ve kurum bir şekilde bunun bedelini ödetiyor. İki veya üç yönetici, çağrılarınızı sürekli dinlemeye alır ve yanlış bir yönlendirme yapıp yapmadığınızı kontrol eder. Eğer bir hata yaparsanız, hemen yazılı uyarı ile karşılaşırsınız. Motivasyonunuzu kaybetmeden çalışmanız beklenir. Ekonomik sıkıntılar yaşayan insanlara satış yapmanız istenir ve en iyi şekilde satış yapmaya çalışırsınız. Ancak başarılarınız takdir edilmez ve herhangi bir eksiklikte başarısızlıkla suçlanırsınız. İşten ayrılmak istediğinizde, askere veya evlenmeye karar verdiğinizde, tazminat vermemek için çeşitli engeller çıkarılır. Şirket, sizi kara deliğin içindeki beyaz leke gibi inceler ve iş yükümlülüklerini gerekçe göstererek haklı fesih yapma hakkına sahip olduğunu belirtir. İstifa etmemeniz durumunda, bu durum iş bulma şansınızı etkileyebilir.”

Rapor kullanmak için bayılma derecesine gelindiğinde ancak bu hakkı kullanabildiklerini İlayda da dile getiriyor: “Neredeyse 11 saat çalışıyoruz ve sadece bir saat mola hakkımız var. Mola süresinde yemeğimizi bitiremiyoruz, çünkü verilen yemekler çok kötü. Her gün tavuk dürüm yiyoruz ve en ucuzundan. Susadığımızda markete gidip su almamıza bile izin verilmiyor. Ailemden biri hasta olduğunda maalesef izin alamıyorum. Hasta olduğumda da çalışmak zorundayım. Bayılacak gibi olduğumuzda ancak izin veriliyor ve bu izni verirken bir dizi hakaret ediliyor.”

Ebru ise yemek molalarında rahat olamamaktan, molaların mobbinge dönüşmesinin kendileri için incitici olduğuna dikkat çekiyor: “Çağrı merkezinde bir buçuk saat mola süremiz vardı. Mola saatlerini biraz geçirdiğimizde üç kez uyarılırdık ve sonrasında işimiz sonlandırılırdı. Üzerimizde aşırı derecede mobbing vardı. Bazı arkadaşlarım yemek sırası geç geldiğinde yemeklerini bitirmeden kalkmak zorunda kalıyordu.”

Kadınların yöneticilik pozisyonlarına erişimi zor

Kadınların anlattığı haliyle çağrı merkezlerinde, yöneticilik pozisyonlarına erişimde ciddi zorluklarla karşılaşıyorlar. İşyerlerinde kadınların yöneticilik yapamayacağı düşüncesi hâkim ve kadınlara genellikle daha az fırsat tanınıyor. Kadınların emeği çoğu zaman göz ardı edilirken, erkek çalışanlar daha kolay terfi edebiliyor. Terfi etmek istediğinde müdürünün verdiği cevabı Merve’den dinliyoruz:

“Çalıştığım çağrı merkezinde çok göz önünde olan ve hemen her işe koşturan bir kadınım. Müdürümüze yönetici olmak istiyorum dediğimde, bunu bir kadının yapamayacağını söyledi. Kendince yöneticiliği erkeklerin daha iyi yapacağı düşüncesine kapılmış. İş yerinde erkeklere daha fazla şans tanındığı açıkça görülüyor. Uzun uğraşlar sonucunda yönetici asistanı oldum ama ek bir maaş almıyorum. Maalesef kadın yönetici sayısı çok az. Çağrı merkezlerinde yalnızca kadınların değil, erkeklerin de mağduriyet yaşadığı bir ortam mevcut olsa da erkek çalışanların genellikle daha fazla fırsat elde ettiği ve yöneticilik pozisyonlarına daha kolay eriştiği bir gerçek. Kadınların iş yerindeki emeği genellikle yok sayılıyor ve yeterince değerlendirilmiyor.”

Bir yandan emeği alenen değersizleştirilirken kadınların daha iyi satış yaptığı bu sektördeki tüm yöneticilerin bildiği bir durum. Bu yüzden de kadın çalışanları satış temsilciliğinde tutmaya çalışıyorlar. İlayda bu konuyu “Çağrı merkezlerindeki yöneticilerin kadınlara yönelik yaklaşımları çok olumsuz. Kadınları hiçbir şekilde yöneticilik vasfına uygun görmüyorlar. Bize ‘Sizi satış temsilcisi olarak almıyoruz’ diyorlar ama maalesef durum böyle değildi. Ben işe başlar başlamaz satış yapmaya başladım. Müşterilerle konuşurken sürekli yalan söylememizi istiyorlar. Bu durumdan tabii ki memnun değiliz ama başka iş yok. Kadınları satış departmanına alma nedenleri de daha çok satış yapmak” şeklinde açıklıyor.

Kadın çalışanlara bu sektörde fırsat eşitliği yaratılmamasıyla ilgili Ebru da oldukça dertli. “Kadınlar iş yerinde yalnızca iş performanslarıyla değil, yönetici ve ekip liderleriyle iyi ilişkiler kurma becerileriyle değerlendiriliyor. Çağrı merkezinde işe başvurduğum sırada mülakatta özel hayatıyla ilgili ‘gereksiz’ sorulara maruz kaldım. Mülakatı geçtiniz, asıl sorun bundan sonra başlıyor. Bu iş yerlerinde yüksek performans göstermek hiçbir anlam ifade etmiyor. Eğer üstlerle arası iyi olan biriyseniz, işten çıkma korkusunu yaşamıyorsunuz. Emeğin hiçbir şekilde bir anlamı yok. Çalışma hayatında kadınlara eşit fırsatların sunulması, sadece onların değil, toplumun tüm kesimlerinin yararına olacak” diyor.

Van’da asgari ücrete iş bulmak zor, sigortalı bir iş hayal

Van’daki çağrı merkezlerinde, düşük ücretler ve sigortalı iş bulma zorluklarından da şikayet ediyor kadınlar. Asgari ücretle geçinmenin zor olduğu bu ortamlarda çalışmak, ekonomik olarak büyük sıkıntılar yaratıyor. Birçok kişi, ev geçindirmek zorunda olduğu için bu şartları kabul ediyor. Ancak bu işlerde uzun çalışma saatleri, düşük maaşlar ve yetersiz haklar, çalışanların yaşamını ciddi şekilde etkiliyor.

Kadınların asgari ücret altında çalıştırılmasının norm haline geldiğini dile getiren Merve, “Van’da asgari ücretle çalışabileceğimiz bir iş yok. Çalıştığım yerdeki yöneticiler de bunun farkında. Sürekli ‘Gidersen git, burada çok çalışmak isteyen var’ cümleleriyle gururumuzu kırıyorlar. Minnetsiz davranışları psikolojik olarak da bizi etkiliyor” diyor.

Abisi askere gidince çalışmaya başlayan İlayda, aldığı maaşı evdekilere veriyor. Üniversiteyi kazanmış. Ancak geçinmekte zorluk yaşayınca bu hayalinden vazgeçmiş. “Abim askere gidince ben çalışmaya başladım. Aileme destek olmak zorundayım. Üniversiteyi kazandım ama ekonomik sıkıntılar nedeniyle eğitimime başlayamadım. Aileme maddi olarak yardım ediyorum. Çalıştığım çağrı merkezinde diğer çağrı merkezlerine göre sistem biraz farklı işliyor. Günlük 40 çağrı alma şartı var ve bu kotayı dolduramazsak mesaiye kalıyoruz. Ancak mesai için hiçbir ödeme yapılmıyor. Aylık kazancım neredeyse asgari ücretin yarısı kadar. Ekonomik durum bu kadar kötüyken, bu şartlarda bu parayla geçinmek oldukça zor. Otobüs parası ve temel ihtiyaçlar derken elimizde pek bir şey kalmıyor.”

29 yaşında olan Ebru, bugüne kadar çeşitli sektörlerde çalışmış. Ancak asgari ücretin altında ücretlerle çalıştırılmak ve kendi alanında da koşulların kadınlar daha ağır olması, çağrı merkezlerine mecbur bırakmış kendisini. “Van’da asgari ücretle çalışabileceğim bir yer bulmak neredeyse imkânsızdı. Ücretler genellikle asgari ücretin altındaydı ve sigortalı bir iş bulmak neredeyse imkânsızdı. Psikoloji bölümü mezunu olmama rağmen özel okullarda çalışmak istemedim çünkü maaşlar asgari ücretin altındaydı ve çok ağır koşullarda çalışmak zorundaydık. Ailemin baskısını hissettim ve bir şeyler yapmak gerektiğini düşündüm. Van’da asgari ücret veren tek yer çağrı merkezleri idi.”

Çağrı merkezleri, kadınların yalnızca cinsiyetleri nedeniyle sistematik bir ayrımcılığa maruz kaldığı yerlerdir. İlayda, Merve ve Ebru gibi binlerce kadın sadece iş gücü olarak değil, aynı zamanda kadın olarak da bu tür bir muameleye dayanmak zorunda kalıyor. Çağrı merkezlerinde yaşanan bu cinsiyetçi ayrımcılık, sadece bireyleri etkilemiyor, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini de derinleştiriyor. Bu durum, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanması ve eşit haklara sahip olmaları için feminist bir mücadelenin gerekli olduğunu gösteriyor. Kadınların dayanışması, gelecekte daha adil ve eşit bir çalışma ortamı yaratmak için elzemdir.

* İstekleri üzerine kadınların ismi değiştirilmiştir.

Fotoğraf: www.meslekhastaligi.org

Paylaş:

Benzer İçerikler

Kınıklı domates üreticileri geçtiğimiz günlerde domatesteki düşük alım fiyatlarını protesto için eylem yaptı. Domates üreticisi Selma ile sorunlarını konuştuk. Önceleri tütün ekiyorlarmış. Devlet tütünü bitirdikten sonra domatese yönelmişler. Bu yıl ondan da geçim yok, “Fiyatı çok düşük, domatı ne alan var ne satan” diyor.
Kadın işçiler asgari ücret ile geçinmediğini vurguluyor. Hele evi tek geçindiren sizseniz ya da çocuklu çocuklu bir kadınsanız haliniz duman. Aynur’un dediği gibi; “Asgari ücret tek maaş bir de bekar bir kadınsan ya savaşçı olacaksın ya pes edip bir erkeğe muhtaç olduğunu kabullenip kişiliğinden vazgeçeceksin.”
Bornova’da üretim yapan Kristal Yağ işçilerinin asgari ücrete tepkileri sert oldu. TİS masasından kalkan işçiler bir ayı aşkın süredir grevdeler. Emekçilerin market alışverişlerinde yaşadıkları adeta bir trajedi. Poşetleri neredeyse boş. Kristal Yağ Fabrikası işyeri temsilcisi Gülnaz’la görüştük.
Hülya Yıldız, dört yıldır çalıştığı fabrikadan düşük ücret, kötü çalışma koşulları ve mobbing yüzünden ayrıldı; ama haklarını bırakmaya hiç niyeti yok. Şimdi dava açıyor. Bu fabrikada sağlıklarının hiçe sayıldığını, yılda yalnızca 50 lira zam aldığını, özellikle kadın işçilere mobbing uygulandığını anlatıyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!