Ve ‘ipek mendil’in işçileri isyan eder!

Bir işçi kadın öyküsü. 1910 yılının ipek iplik ve kumaş üreten emekçileri. Bundan 110 yıl önce yapılmış bir kadın genel grevi! Vizyonda olan ve çok ilgi gören Grev filminden söz ediyoruz. Osmanlı İmparatorluğu dönemi işçilerinin koşullarına hassas bir bakış. Kadınların kötü çalışma koşullarına karşı gösterdikleri direnişin destan gibi anlatıldığı bir yapım.. Gerçek bir konu ve farklı bir dönem sineması. 110 yıl önceki koşullarla günümüzü karşılaştırmak isteyenlerin okuması gereken bir haber aynı zamanda..
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com
Ayla Önder onderayla@gmail.com

Bir işçi kadın öyküsü. 1910 yılının ipek iplik ve kumaş üreten emekçileri. Bundan 110 yıl önce yapılmış bir kadın genel grevi! Vizyonda olan ve çok ilgi gören Grev filminden söz ediyoruz. Osmanlı İmparatorluğu dönemi işçilerinin koşullarına hassas bir bakış. Kadınların kötü çalışma koşullarına karşı gösterdikleri direnişin destan gibi anlatıldığı bir yapım.. Gerçek bir konu ve farklı bir dönem sineması. 110 yıl önceki koşullarla günümüzü karşılaştırmak isteyenlerin okuması gereken bir haber aynı zamanda..

Türkülere konu olan ipeğin meydana geliş hikayesi aslında çok eskiye dayanıyor. Osmanlı’da çok önemli gelir kaynağı olarak önemi büyüktü bu fantastik kumaşın. Eşarplar, giysiler, mendiller (‘ipek mendil’ türküsüne konu olan) ve iç çamaşırları üretilirdi ipek atölyelerinde ve fabrikalarında. O yılların yaşam tarzına çok tezat bir durum söz konusuydu. Çalışanlar kadın işçilerdi. İpeğin merkezi olan Bursa zor şartlar içindeydi. Erkekler savaşa gidince çalışmak kadınlara kaldı. Kadın sesinin dinlenmesinin dahi günah kabul edildiği yıllarda, yüzlerce kadın fabrikalarda işçi olarak isdihdam edildi.

Gerçek bir hikaye

Grev, bir işçi sınıfı filmi. Hikaye, 1911 yılında ipek işçisi olarak çalışan kadınların fabrikasında geçiyor. İpek işçileri kötü çalışma koşullarına isyan ediyor. Metin Yeğin’in yönetmenliğindeki filmde, Osmanlı İmparatorluğu’nda ipek işçiliğine dair çok şey öğreniyoruz. 29 Ekim’de vizyona giren Grev’de, en çok 1911 yılında sömürüye karşı direniş yapan kadınların varlığı ve öykünün gerçek hayattan alıntı olması şaşırtıyor. Pelin Batu, Tansel Öngel, Nihan Aker, Orhan Alkaya, Murat Çidamlı gibi isimler oyuncular arasında. Aynı zamanda, bu sömürü ve karşı çıkış, sadece Bursa ile de sınırlı değil. İngiltere’den Türkiye’ye ve İspanya’ya kadar uzanıyor

Kadınların ilk genel grevi

Bursa, Türkiye’nin en eski tekstil sanayii merkezi. Daha çok el tezgahlarıyla üretimin yapıldığı dönemde Bursa’da yüzlerce tezgah vardı. Tekstil sektöründe Ermeni ve Rum kadınların çok büyük emeği ve katkısı bulunuyordu. Önceleri kadınlar bu ipeği evde üretip çarşı pazarda kendileri satışa sunuyordu. Sonra Atölyeler ve fabrikalara geçtiler. Daha önce Avrupa topraklarında çalışan gayrimüslüm işçiler Osmanlı Devleti’nin fabrikalarında işe girdiler. Grev fabrika işçilerinin ilk genel grevini anlatıyor. Kadınların yaptığı ilk Genel Grev 1911 yılında Bursa’da gerçekleşiyor

Bursa fabrikalarında kadın işçi sayısı

Evet, o yıllarda ekmeği erkek çalışıp kazanır. Algı böyleydi. Hatta kadın kafes arkasındaydı. Tersi de asla mümkün değil gibi biliniyordu. Fakat Bursa’daki fabrikalarda çalışan işçilerin hemen hepsi kadın 110 yıl önce! O yılların sanayi sayımına göre Bursa’daki 41 ipek fabrikasında çalışan toplam 2.316 işçinin yüzde 95’i kadın! Sanayinin ilk kurulduğu 1860’lı yıllarda da Bursa’daki işçilerin yine büyük çoğunluğu kadındı! 1862 yılındaki bir İngiliz konsolosun raporuna göre Bursa’daki bazı büyük işletmelerde ortalama 300 kadar kadın işçi çalışmaktaydı. Fakat sonraki tarihlerde bu sayı yüzde 95’lere yükseldi. 50 bin nüfuslu Bursa’nın çalışan işçi nüfusunun üçte biri kadındı. Kadın işçilerin önemli bir bölümü çevre köylerden gelse de, Bursa’dan işe gelen önemli bir sayı da mevcuttu.

Günde 5 kuruş yevmiye

Elbette şartlar çok kötü! Bu tarihte(1900 yılı başları) Bursalı kadın işçiler ancak günde 4-5 kuruş alabilmekte. Hatta çoğu ancak 2-3 kuruş günlük yevmiye kazanabiliyor. Çalışma saatleri ise hayli ezici. Günde 14 saat çalışan işçiler, gün ışımadan işe geliyor ve gece karanlığına kadar fabrika tezgahlarının başındalar. Bu durum önemli iş hastalıklarına neden oluyor bedenlerinde. Bursa’nın toplumsal yaşamında büyük değişikler yaratıyor ipek üretimi. Ancak belirtildiği gibi ilk aşamada kadın işçilerin yüzde 95’i Rum ve Ermeni. Aralarında pek az Türk kadını vardı. Çünkü Bursa’daki resmi makamlar Türk kadınlarının fabrikalarda çalışmalarını mümkün olduğu kadar engelliyor.

Kaftanlar işçi kadın ellerinden

İpek emekçileri elbiseler, feraceler, eşarplar, mendiller üretiyor. Fakat aynı zamanda üst düzey kesimin giymek zorunda olduğu bir kumaş geçiyor ellerinden. Padişahların, kralların giydiği çok gösterişli kaftanların kumaşları ipek işçilerinin elinden çıkıyor! Ama çok zor bir üretim. En başlangıcı da aynı zorlukta. Henüz ipeğe dönüşmeyen kozalar “Kozahan pazarı”ndan alınıyor. Kaynayan sularda iplik çeken kadınlar bunu her gün tekrar ve tekrar yapıyor. O esnada eller yanabiliyor. O yanık eller ipliği kumaşa, kumaşı kaftana dönüştürüyor. Kaftanların hem Osmanlı hem Avrupa saraylarına gidene kadarki süreci öyle eziyet yüklü ki. İşçi kadın elleri tüm Osmanlı ve Avrupa saraylarını giydirirken yanıyor, yaralanıyor.

Müslüman kadın sanayi hayatında yer alamaz!

Aslında önceleri Hristiyan ve Müslüman kadınlar sadece ipek değil bütün fabrikalarda birlikte çalışmış ama buna şiddetle karşı çıkılmış. 1900 yüzyılının başında Bursa’ya gelen bir gezgin bu konudaki gözlemlerine ilişkin şunları yazıyor; “Muradiye tarafında çok fazla ipek koza fabrikası bulunuyor. Bu fabrikalarda Hıristiyan kızlar Müslümanlara çalışıyor”. Fakat sonra Osmanlı’da yasaklar gelmiş. Özellikle bazı hassasiyetlerden dolayı padişahlık, Müslüman kadınların sanayi hayatında erkeklerle birlikte çalışmasına zaten olumsuz bakmış ve sosyal hayatta bu mümkün olamamış. Aynı zamanda dinsel yaşam da Müslüman ve Hristiyan kadının yanyana kabul edemiyor! Dolayısıyla ayrı dinlere mensup iki ayrı kadın fabrikalarda yanyana olamamışlar.

Greve doğru

Bir de şöyle bir durum var; Bursa’daki ipek ve halı fabrikalarında üreten kadın işçiler, yılın sonuna kadar düzenli olarak çalışmamakta. Aralıklarla ve düzensiz olarak yılda ancak 100 gün kadar üretim yapabiliyorlar. Bu nedenle, zaten fakir olan bu kadınlar, geçimlerini sağlamakta çok zor yaşam geçiriyorlar. 1 kuruştan 4 kuruşa kadar olan günlük ücretlerinin yükseltilmesini istiyorlar ama kabul görmüyor. Bir de mesai saatleri çok uzun ve belirsiz. Tüm bu kötü koşullara karşın, Bursa’daki ipek fabrikalarında çalışan kadın işçilerden “temettü” adıyla yeni bir vergi alınmaya başlanıyor! Bu vergiye dair şikayetler de hükümete iletiliyor.

İpek İşçileri Talimatnamesi

Bu kötü koşulların sürmesi üzerine, Bursalı işçiler 1909 yılında hükümete müracaat ederek, çalışma saatlerinin azaltılmasını ve ücretlerinin bir düzene bağlanmasını istiyorlar. Bu konuda yapılan inceleme sonucu, şikayetleri abartılı bulunuyor! İşçileri teskin etmek için bir “İpek İşçileri Talimatnamesi” hazırlanıyor. Ama ücretleri artırmak gibi değişiklikler gerçekleşmiyor. Osmanlı Devleti “yeni gelişmekte” olduğunu bahane ediyor ve bu işçi isteklerinin karşılanmasının imparatorluk için “zararlı” olacağı gerekçesi öne sürülüyor. Ve işçi kadınların tüm istekleri reddediliyor. Devletten yardım alamayacaklarını anlayan emekçiler haklarını başka yollardan aramaya başlıyor.

‘Fabrikatörler üç-beş kuruş yevmiye veriyor!’

Tüm girişimlerden sonra da bir sonuç çıkmayınca, “koza fabrikalarının tüm işçileri adına” 3 Ağustos 1910 tarihinde bir “dilekçe” yayınlanıyor. Grev çağrısı yapılıyor.. Dilekçede; “Fabrikatörlerin üç-beş kuruşa kadar yevmiye vererek, günde 16 saat çalıştırmalarına” karşı çıkılıyor. İşçilerin sağlıklarının bozulduğu belirtilerek, uygun bir ücret verilene ve mesai saatlerinin bir düzene girmesine kadar grev yapacakları konuşuluyor. Bu arada farklı fabrikalarda grevler yapılıyor. O tarihte Bursa’ya bağlı Bilecik ve Küplü gibi yerlerdeki fabrika işçileri isyan edip işi bırakıyor. Ama lokal grevler, genel değil. İşte bu eylem haberleri oralardan iplik ve ipek fabrikaları kadın işçilerinin kulağına geliyor. Ve ipek işçileri de greve çıkıyor!

Osmanlı’nın ilk grevi

Bursa’daki grevcilerin işverenlerden istekleri bilindik; Çalışma saatleri azaltılsın, ücretler yükseltilsin, yüzde 20-25’lik zam verilsin. Ayrıca en az bir saatlik öğle yemeği molası da istiyorlar. Ücret artışı aylık olarak 10 kuruş olsun diyorlar. Hasadın kötü olması ve dolayısıyla hammadde yetersizliği nedeniyle istekleri kabul edilmiyor. Hüdavendigar Vilayeti Ticaret Bakanlığına bir telgraf gönderip, kötü şartları bir daha bu telgrafta belirtiyor işçiler. Yine kabul edilmiyor. Ve son çare grev! Aslında 8 Mart Kadınlar günü, Amerika’daki kadın işçilerin eylemleri sonucu ilan edilmişti. Dünya tarihindeki ilk grevdi. Türk tarihindeki ilk kadın grevi de 1910 yılındaki bu direniş.

.

Avrupa burjuvazisi Bursa ipeklerini giyiyor!

Öncelikle bir tarih filmi olan Grev’in öyküsü gerçek bir yaşanmışlıktan alınmış. 28 gün süren bir grev söz konusu. Üstelik Genel Grev! Kadın işçiler aslında çok önemli ihtiyacı karşılıyor. Bütün Avrupa burjuvazisi Bursa’nın ipeklerini giyiyor! Ama onlar Ermeni ve Rum oldukları için istekleri yok sayılıyor. Filmin yönetmeni “Dayanışmadan doğan, insan soluklarından doğan bir film” diyor. Milyonlarca dolarlardan değil dayanışmadan ortaya çıkan bir film. Çünkü hiç bir oyuncu filmden para almıyor! Türkiye’de bir çok yerde grevler yaşanırken bir başka dünyanın filminin gösterime girmesi çok ilginç.

Her kemiği ayrı sızlayan..

İlk genel grevi kadınların yapması ise çok daha ilginç ve önemli. İpek dokuma işçileri klasik Türk yazarlarının eserlerine de konu olmuş. Refik Halit Karay bir hikayesinde ipek işçileri için, “Her kemiği ayrı sızlayan zavallı kadınlar” diye söz ediyor. Kadın kimliği üzerinden de örülen bir film. Aynı zmanda işçi sınıfı üzerinden de olaylar kurgulanmış. İlk grevi kadınlar yapmadı. Daha önce grevler vardı ama bu bir kadın genel grevi! Refik Halit Karay 1909 tarihli ‘Hakk-ı Sükut öyküsünde “Üç dört kuruşa karşı on dört saat kaynar suların başında, pis kokular, hasta nefesler emerek zehirlenen(…) gözlerinin parıltısından her gün bir zerre kaybederek toprak olan vücutlar” olarak betimliyor ipek kadınlarını..

110 yılda ne değişmiş?

Biri Rum diğeri ise Ermeni olan iki işçi lideri Sofia ve Zabel, işçilerin sözcüsü. Müslüman bir kadın olan Fatma ise yeni işçi… Filmde üç kadın sık sık karşımıza çıkıyor. Fakat grevi hayata geçiren kadınlar asıl olarak başroldeler. Günümüz koşullarındaki işçileri defalarca haber yapma fırsatımız oldu. Ki grevler var çok sayıda devam eden. Hatta iplik işçilerinin iş şartlarını dahi araştırdık. O zamanın iş ortamı ile günümüzü karşılaştırmanın olanağına sahibiz o nedenle. Grevler var devam eden . 110 yıldan bu yana değişen çok fazla durum mevcut tabii ki. Ne var ki tek şey aynı kalmış! Sermaye hiç mi değişmez. Grev filmini izleyenler bu sorunun yanıtını bulacak. Özellikle de her kadın işçinin mutlaka izlemesi gereken bir film.

Paylaş:

Benzer İçerikler

1 Mayıs arifesinde kadınlara hâlâ emekçi değilmiş muamelesi yapılırken, kadınlar hâlâ evde, sendikalarda, iş yerlerinde bir sürü ayrımcılığa uğrarken sizlere kadın işçi tarihinden ilham veren, eğlendiren ve gerçek olayları aktaran bir filmden bahsetmek istiyorum: Türkiye’de gösterilen adıyla “Kadının Fenni”. 1968’de Ford’un Avrupa’daki en büyük fabrikasında çalışan kadınların ücret eşitliği için çıktığı grevi başarıyla anlatır.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!