Mürüvet Yılmaz dramahewi@gmail.com
Xiaomi Salcomp’da sular bir türlü durulmuyor. İşverenle sendika arasında imzalanması gereken sözleşme hala imzalanmadı. Kadın işçiler beklemeye sabırlarının kalmadığını, artan hayat pahalılığı karşısında ücretlerin iyice eridiğini, toplu sözleşmenin bir an önce imzalanması gerektiğini söylüyorlar.
Erkek egemen iktidarın ucuz iş gücü diyerek araladığı kapıdan giren Çin sermayesi Xiaomi iş birliği yaptığı Finlandiyalı Salcomp ile Avcılar Firuzköy’de cep telefonu üretiyor. Yurt dışından gelen parçaların birleştirildiği fabrikada çalışma saatleri ikili vardiya düzeninde, üretim bant sistemine göre yapılıyor. Bu ise işçilerin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli zamanın yokluğu anlamına geliyor.
Çalışma koşulları ile ilgili konuştuğumuz kadın işçiler şunları anlatıyor: “Bant sistemiyle çalışıyoruz. Bir işçi tuvalete gittiğinde onun makine duruyor. Ürün bir sonraki aşamaya geçemiyor. Her şey bir birine bağlı. Siz her hangi bir nedenle üretim sürecinden çekildiğinizde hat duruyor. İşveren, liderler çay ya da yemek molasında gitmemizi söylüyorlar.”
Mola süresinde ise işçiler hem yemek yemek hem çay içmek hem de tuvalet ihtiyaçlarını gidermek zorundalar, bunların hepsini birden yapmak hiç de kolay değil. Kadınlar çoğu zaman çay içme haklarından vazgeçiyorlar ama şikayet ettikleri bir başka önemli konu daha var tuvalete giderken giysi değiştirmek zorunda kalmak, bu resmen bir işkenceye dönüşmüş vaziyette: “Üretim yaparken giydiğimiz kıyafetleri çıkarıp kendi giysilerini giymen gerekiyor. Üretim yaparken giydiğimiz kıyafetleri çıkarıp kendi giysilerimizi giyip öyle tuvalete gidebiliyoruz. Bunun için önce dolabına ulaşman gerekli. X- raydan sonra turnikeden geçerek soyunma odasına gidip, üstünü değiştirip, tuvalete gitmen gerekiyor. Dönüşte de aynı işlemleri yapıyorsun. 15 dakika gibi bir sürede yetişmen mümkün olmuyor.”
İşyerinde duvar saati yok, çalışanlar da saat takamıyor bu nedenle çoğu zaman verilen tuvalet saati geçiriliyor. Birden fazla sefer geç kalındığı zaman ise işçi liderleri tarafından hakkında tutanak tutuluyor.
Kadınlar, sendikanın iş yerine girmesinden sonra daha kolay izin alabildiklerini belirtiyorlar.
Yemekler düzeldi!
Başka bir kadın işçi ise daha önceleri yemeklerin iyi olmadığını, içinden taş vb şeylerin çıktığını, firmanın değişmesi için yönetimle konuştuklarını ama bir değişiklik olmadığını söylüyor. Sendika işyerinde girdikten sonra yemek firması değişmiş, şimdi yemekler daha iyi ve temizmiş.
Sendikanın iş yerine girmesiyle can yakıcı sorunların bir kısmı belli oranda çözülmüş. Bu belli oranın ne kadar olduğu muhtemelen daha sonra görülür.
Şu an çözüm bekleyen en önemli konu ise toplu sözleşme. İşten çıkarmalar ya da yeni işçi alımlarıyla rakam değişse de fabrikada 900’ün üstünde işçi çalışıyor. 900 yüz işçi her hafta onlara rahat bir soluk aldıracak sözleşmenin imzalandığı, haberini bekliyorlar. Türk Metal ile işverenin imzalaması gereken sözleşme bir türlü imzalanmıyor. Yoksullaşmanın, enflasyonun arttığı bu günlerde ne kadar maaş alınacağı, ikramiyelerin, çocuk yardımlarının ne olacağı gibi birçok sorunun cevabını bekliyorlar. Süreç uzadıkça işçilerin soruları da kaygıları da büyüyor.
Bahçede sabahladık!
Salcomp Xiaomi işçisi Ağustos – Eylül ayından beri mücadele ediyor. Fabrikada sendikal çalışmalar başladığında işveren sendikayı iş yerine sokmak istemiyor. Sendikal çalışma yürüten işçileri işten atıyor.
Bu süreçte iş bırakan, fabrika bahçesinde nöbet tutan kadın işçilerden biri süreci şöyle anlatıyor: “Bizim için kolay olmadı. İş yerinde sendikal örgütlülüğü oluşturmak için direndik. Fabrikanın işi çok. Üretim bant sistemi üzerinden gidiyor. Bir kadın işçiyi iş başındayken gece 24.00’de güvenlikle birlikte işten çıkarıyorlar. Ertesi gün kalite kontrolcü arkadaşlardan birini, erkek arkadaşı işten çıkarıyorlar. Bunlar sendika ile uğraşan arkadaşlar. Bu durum karşısında fabrikanın yarısı iş bıraktı. İlkin olayın ne olduğu tam anlaşılmamıştı. Ne olduğu anlaşılınca tüm fabrika iş bıraktı. Eylem yaptık.” O dönemde 240 işçi kod 49 (*) dan işten atılmıştı.
İşçiler ikinci kez işi bıraktığında ise tuvalet ihtiyacı için bile içeri alınmadılar. Kapılar kapatılmıştı. Hatta fabrika içindeki dolabından çantasını, eşyalarını almak isteyenler bile içeri girip eşyalarını alamadılar.
Ertesi gün başlarına gelenleri ise şöyle özetliyor bir kadın işçi “Normal işe gider gibi evlerimizden çıkıp servise bindik. İş yerine vardığımızda güvenliğin elinde liste gördük. Güvenlik listede adı olmayanı içeri almadı. O listede ismi olmayanlar bahçeden bile içeri giremiyorlardı. Biz kavga dövüş güvenliği iterek bahçeye girdik. Binaya giremedik. Bahçede oturma eylemine başladık. Bahçede gece gündüz yedi – sekiz gün oturma eylemi yaptık.”
İşçiler Eylül ayının 26-27’sinde tekrar işe alındılar. Sonuçta işçilerin iş yerinde sendikalaşma mücadelesi, direnişi sonuç verdi. Atılan işçiler işe geri döndü. Sendika 1 Ekim’de fabrikaya girdi. Artan hayat pahalılığı karşısında aldıkları ücretle geçinemediğini anlatan kadın işçi: “Aldığın ücret eline aldığın gün eriyor. O yüzden yaşamlarımızı kolaylaştıracak bir toplu sözleşmenin imzalandığı haberini duymak için bekliyoruz” diyor. Sendikacılar ise toplu sözleşmenin arabuluculuk aşamasında olduğunu, yasal sürecin işlediğini söylüyorlar.
*İş kanununa göre Kod-49: İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması. (kadın işçi.org)