Yves Rocher Flormar’daki hak ihlalleri nedeniyle Fransa’da yargılanıyor: “Türkiye açısından bir ilk”

Petrol-İş ve Fransız iki STK, Flormar’ın ana firması Yves Rocher’a, şirketin kurulmuş olduğu Fransa’da dava açtı. Davayı inceleyen hukuk profesörü Kadriye Bakırcı bu davanın Yves Rocher’in Türkiye’de iş ortağı olduğu Kosan Kozmetik şirketinin, kadın işçilerin hakları dahil işçilik haklarının ihlalinden ötürü Yves Rocher’in Fransa’da sorumlu tutulup tutulamayacağı ile ilgili olduğunu söylüyor. “Çokuluslu bir şirket, kurulmuş olduğu ülkede dava ediliyor. Türkiye açısından, türünde, yani çokuluslu bir şirkete karşı, kurulu olduğu devlette açılmış ilk dava bu” diyor.
Paylaş:

Kozmetik markası Flormar’ın Gebze’de bulunan fabrikasında 2018-2019 yılları arasında 297 gün süren bir direniş yaşandı. Kadın işçilerin ağırlıkta olduğu 115 işçi, Petrol-İş Sendikası’nda örgütlendiği için işten çıkarılmış ve bir yıla yakın fabrika önünde direniş gerçekleştirmişti. Kadın işçiler bu süreçte “Flormar değil, direniş güzelleştirir” diyerek kampanya başlatmış ve bu kampanya işçilerin direnişini geniş kesimlere taşımıştı. 297 günün ardından kimi tartışmalara neden olan ve kısmi kazanımların olduğu bir anlaşma ile Petrol-İş direnişi sonlandırdığını duyurdu.

Fiili direniş sona erse de sendika ve iki Fransız sivil toplum örgütü, Flormar’ın çokuluslu ana firması Yves Rocher hakkında Fransa’da dava açtı. Bir çokuluslu şirkete; kurulmuş olduğu ülkede, başka bir ülkedeki faaliyetlerinden kaynaklı açılan dava sayısı oldukça sınırlı iken böylesi bir dava Türkiye açısından da bir ilk niteliğini taşıyor.

Konu ile ilgilenerek bu davayı kamuoyuna taşıyan Prof. Dr. Kadriye Bakırcı ile davanın önemini konuştuk. Aynı zamanda Bakırcı’nın konu ile ilgili hazırladığı dava raporunu da okurlarımız için çevirdik.

“Türkiye açısından türünde ilk dava”

Bu çalışmaya başlamanıza neden olan etkenler neler oldu?

2015’ten bu yana çokuluslu şirketlerin başka ülkelerdeki insan hakları ihlallerinden doğrudan sorumlu tutulmaları konusunda çalışıyorum. Bu konuyu çalışmamı tetikleyen husus da 2015’te, New York’ta, Columbia Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeyken bu konudaki bir çalışmaya katılmamdı. Bu konuda iki tane uluslararası makalem yayımlandı. Bir uluslararası projede yer aldım. Bir süre önce de Türkiye’de düzenlenen bir iş hukuku kongresinde bir tebliğ sundum. O da bu yakınlarda yayımlanacak.

Bu konu çerçevesinde dünyada açılan dava sayısı nispeten sınırlı. Başarılı olan dava sayısı da az. Bu nedenle bu dava çok ilgimi çekti. Fakat çeşitli yoğunluklar sebebiyle biraz erteledim. Türkiye’de sunduğum tebliğden sonra, bu karar incelemesine sıra geldi. Türkiye açısından, türünde, yani çokuluslu bir şirkete karşı, kurulu olduğu devlette açılmış ilk dava bu. Bu nedenle çok önemli. Bu dava uluslararası hukuk açısından da bu konuda açılan dava sayısı sınırlı olduğu için, önemli.

Bu konuya dair bilgi edinme süreçleriniz nasıl gelişti? Sendikadan bu süreç ile ilgili bilgi ve materyal paylaşımı oldu mu? Olduysa, bu paylaşımlar nelerdi?

Bu kararı alma sürecinde, açılan davanın detaylarına ulaşmak çok zordu. Flormar greviyle ilgili bilgileri toparlamıştım, fakat iki şeyin peşindeydim. Dava dosyası ve buna bir “kadın grevi” denebilmesi için greve katılan kadın işçi oranının ne olduğu. İlk önce Petrol-İş Kadın dergisinin kurucusu Necla (Akgökçe) aklıma geldi. Onun hem grevi takip ettiğini biliyorum hem sendikalarda kadın işçilerle ilgili pek çok konunun konuşulmaya başlanmasında, kadın işçi hareketinde çok emeği olduğunu. Dolayısıyla Necla ile iletişime geçtim bilgiler için. Aynı zamanda DİSK’ten de bir uzmanla temasa geçtim. Necla çeşitli önerilerde bulundu. Bu süreçte hem DİSK’ten tanıdığım uzmandan hem Necla’dan, Rıza Bey’in (Köse) telefonuna ulaştım. Petrol-İş’in uluslararası ilişkiler uzmanı. Dava dosyasına ulaşmam mümkün olmadı, fakat Rıza Bey çok meşgul olmasına rağmen, sağ olsun, bu konu ile ilgili Petrol-İş Kadın Dergisinin ilgili sayısının künyesini gönderdi. Dolayısıyla Petrol-İş Kadın Dergisi sayesinde grevin kadın ağırlıklı olup olmadığı meselesini; yani kadın grevi denir mi, denemez mi konusunda tereddütlerim vardı, doğrulatmış oldum. Basında çok çeşitli yayınlar vardı, onların hepsini toparlamıştım, Petrol-İş Kadın Dergisiyle onları doğrulatma imkânım oldu. Yurtdışı Fransız kaynaklarından da davanın detaylarına ulaşabildim ve bu kararı yazdım.

İlk olarak 7-8 sayfalık bir karar incelemesi yazdım. Ama bunun yayımlanacağı web sitesinde iki sayfa sınırı olduğu için, sonrasında iki sayfada özetledim fakat hikâyenin tamamı çıkmış oldu.

“Çokuluslu şirket kurulmuş olduğu ülkede dava ediliyor”

Bu dava neden önemli ve kadın işçilerin yolunu hangi noktalarda açabilir?

Bu dava şundan ötürü önemli; uluslararası sözleşmelerde ve Avrupa Konseyi sözleşmelerinde insan hakları ihlallerinden doğrudan doğruya sorumlu tutulan taraf devletlerdir. Bu, uluslararası hukukun önemli ilkelerinden biridir. Buradaki kritik nokta, 1970’lerden bu yana önemli bir tartışma konusu olan, “acaba çokuluslu şirketlerin başka devletlerdeki insan hakları ihlallerinden ötürü çokuluslu şirketler doğrudan doğruya sorumlu tutulabilir mi, tutulamaz mı” meselesidir. Çokuluslu şirketlerden birisi, bir başka ülkedeki faaliyetlerinde insan hakları ihlalinde bulunduysa (ki bu insan hakları ihlalleri, kadın haklarını, işçi haklarını ve diğer hakları da kapsıyor) veya çokuluslu şirketin iş ortağı veya tedarik zinciri içinde olan şirketler bir hak ihlalinde bulunduğu zaman, acaba çokuluslu şirket doğrudan sorumlu tutulabilir mi meselesi açısından bu dava çok önemli.

Burada, dikkat ederseniz, Petrol-İş’in açtığı dava (tabii bu sadece Petrol-İş’in açtığı bir dava değil, iki tane de -ActionAid ve Sherpa adında- Fransız sivil toplum örgütü ve işini kaybetmiş 81 eski işçi de davanın tarafları), Yves Rocher’in Türkiye’de iş ortağı olduğu Kosan Kozmetik şirketinin, kadın işçilerin hakları dahil işçilik haklarının ihlalinden ötürü Yves Rocher’in Fransa’da sorumlu tutulup tutulamayacağı ile ilgili. Doğrudan doğruya Fransa’da Yves Rocher’a açıldı bu dava. Çokuluslu bir şirket, kurulmuş olduğu ülkede dava ediliyor. Çokuluslu bir şirketin bu şekilde dava edilebilmesi için mevzuat olması lazım. Bu mevzuatın da bağlayıcı bir mevzuat olması lazım. Nitekim Fransa’da 2017 tarihli “Fransa Kurumsal Özen Yükümlülüğü Kanunu” diye çevirebileceğimiz Kanun uyarınca, şirketler, şirketlerin kendi faaliyetleri, iştiraklerinin faaliyetleri ve şirketlerin faaliyet zincirlerindeki iş ortakları tarafından yürütülen faaliyetler bakımından insan hakları üzerindeki mevcut ve potansiyel olumsuz etkiler ile çevresel olumsuz etkilere ilişkin yükümlülükleri var. Açılan davada, Yves Rocher’in bu yükümlülüğünü yerine getirmediği iddia edildi. Dava devam ediyor. Nasıl sonuçlanacağını hep birlikte göreceğiz.

“Türkiye açısından bu konuda açılmış ilk dava”

Bu davayı her ülkede açmak mümkün değil. Bazı ülkeler, bu konuda bazı kanunlar kabul ettiler. Fransa, Avrupa’da bu konuda düzenleme yapan ilk ülke ve Fransız Kanunu daha sonra Almanya ve Norveç ve başka Avrupa devletleri tarafından kabul edilen diğer kanunlara göre daha kapsayıcı, daha fazla koruma sağlayan bir Kanun, yaptırımları da daha ağır.

Birleşmiş Milletler’in ve OECD’nin bu konuda çalışmaları var. Ama Birleşmiş Milletler’in ve OECD’nin bu konuda kabul ettiği düzenlemeler bağlayıcı değil. Dolayısıyla çokuluslu şirketlerin BM ve OECD düzenlemeleri çerçevesinde dava edilmesi mümkün değil. Avrupa Birliği aslında bu konuda önemli adımlar attı. Bir yönerge kabul etti. Bir de AB Yönerge Taslağı var. Yürürlükte olan yönerge çerçevesinde 2024’ten itibaren çokuluslu şirketlerin bazı yükümlülüklerinin devreye girmesi söz konusu.

Sonuç itibariyle açılmış olan dava Türkiye açısından da uluslararası iş hukuku açısından da son derece önemli bir dava. Türkiye açısından bu konuda açılmış ilk dava olarak önemli bir emsal oluşturacak.

Yalnız makalemde de yazdım. Greve gidenler kadınlardı, fakat Flormar davası sonucunda grevin sonra erdirilmesine ilişkin anlaşmayı, Petrol-İş yönetimi erkeklerden oluştuğu için, erkekler imzaladı. Bu anlaşmada, kadınlara yönelik ayrımcılık, örneğin eşit muamele ilkesine aykırı davranışlar, cinsiyete dayalı ücret eşitsizliği, taciz ve mobbing ve kesişimsel ayrımcılık konuları ve bu ihlallere ilişkin hak talepleri maalesef yer almadı. Böylece kadın hakları açısından tarihi bir anlaşma yapma fırsatı kaçırıldı.

Prof Dr. Kadriye Bakırcı’nın Karar İncelemesinin Türkçe Tercümesi:

Dava İçeriği*

Dava: Petrol-İş, Türkiye’deki bağlı ortaklığı tarafından gerçekleştirilen işçi hakları ihlallerinden ötürü ana şirketin sorumluluğu gerekçesiyle Yves Rocher aleyhine Fransa’da dava açmıştır. Dava devam etmektedir.

Arka Plan Hukuki Çerçeve: Türkiye Anayasası, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğunu ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağını düzenlemektedir (Madde 90/5). Türkiye’nin çeşitli kanunları (STİSK, İşK, BK, İSGK ve TİHEKK), cinsiyet ve sendika karşıtı ayrımcılığa karşı koruma sağlamakta, ücrette eşitlik, misilleme ve tacizden korunma, sendika üyesi olma ve grev hakkı gibi hakları güvence altına almaktadır.

BM Küresel İlkeler Sözleşmesi, BM İş Dünyası ve İnsan Hakları Kılavuz İlkeleri ve OECD’nin Çok Uluslu Şirketlere İlişkin Kılavuz İlkeleri gibi uluslararası düzenlemeler, bağlayıcı olmasa da etkilidir. Bu düzenlemeler, ana şirketleri yan kuruluşlarının gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerinden sorumlu tutar ve sürdürülebilir ve sosyal açıdan sorumlu iş uygulamalarını teşvik eder. Fransız Kurumsal Özen Yükümlülüğü Kanunu, şirketlerin tedarik zincirlerinde, yurt dışındaki iştirakleri de dahil olmak üzere, insan hakları ve çevre ihlallerini tespit etmesini ve önlemesini zorunlu kılmaktadır. Bu Kanun, büyük şirketlerin özen yükümlülüğünü gerçekleştirmesini, yıllık gözetim/ihtiyat planı yayımlamasını gerektirir ve ihlal durumunda sorumluluk öngörür.

Gerçek Arka Plan: İstanbul yakınlarındaki Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Kosan Kozmetik, 1972 yılından beri Flormar kozmetik ürünlerini üretmektedir. 2012 yılında Yves Rocher’a ait Groupe Rocher, Kosan Kozmetik’in % 51 hissesini satın alarak Flormar’ı bünyesine katmıştır. Groupe Rocher’in 2017 tarihli ‘İş Ahlakı Kuralları’nda, işçi haklarına yönelik taahhüdüne rağmen, Petrol-İş Sendikası’nın 2018 yılı başında Kosan Kozmetik’te toplu sözleşme için üye alımına başlamasıyla gerginlikler ortaya çıkmıştır. Kosan Kozmetik, Mayıs 2018 itibarıyla gerekli çoğunluğu elde etmesine rağmen Petrol-İş Sendikası’nın teklifini reddetmiş ve sendikalaşma çabalarını engellemek amacıyla çoğunluğu kadın olan 120 işçiyi işten çıkarmıştır. Sendikanın da desteklediği işten çıkarılan işçiler, OHAL nedeniyle ağır kısıtlamalar altında, 15 Mayıs 2018’den 7 Mart 2019’a kadar 297 gün boyunca protesto eylemi gerçekleştirmiştir. Kadın çoğunluğuyla dikkat çeken bu protesto, düşük ücretler, ücrette ayrımcılık, sağlığa zararlı çalışma koşulları, zorla fazla mesai ve taciz gibi konulara dikkat çekerek ulusal ve uluslararası destek toplamıştır. Sendikaların ve feminist grupların Türkiye’nin birçok şehrinde ortaya çıkan dayanışma eylemleri, ‘Flormar değil, direniş bizi güzelleştirir’ sloganıyla hareketin büyümesine neden olmuştur. Kosan Kozmetik, işten çıkarılan işçilere tazminat ödemeyi ve mahkemede çoğunluğun doğrulanması halinde Petrol-İş Sendikası’nı tanımayı kabul etmiştir. Ancak, bazı işçiler istifa ettiği için toplu pazarlık müzakerelerinin başlaması engellenmiştir. Protesto, ağırlıklı olarak kadınlar tarafından sürdürülmüş olmasına rağmen, Petrol-İş’in tüm liderleri erkek olduğu için, toplumsal cinsiyete özgü sorunlar, örneğin cinsiyete dayalı ücret eşitsizliği, cinsiyet ayrımcılığına dayalı tazminat, taciz, mobbing ve kesişimsel ayrımcılık gibi sorunlar ve bunlara ilişkin hak talepleri anlaşmada ele alınmamıştır.

Yves Rocher’a Dava: 23 Mart 2022’de iki Fransız sivil toplum kuruluşu (Sherpa ve ActionAid France), Petrol-İş ve Kosan Kozmetik’in eski işçileri, Fransa’da Yves Rocher’a dava açmıştır. Yves Rocher’ın sendika kırıcılığı yaparak ve işçilerin sendikalaşma hakkı, ayrımcılık yasağı ve iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili haklarını ihlal ederek Fransız Kurumsal Özen Yükümlülüğü Kanunu’nu ihlal ettiğini iddia etmişlerdir. Şirketin gözetim/ihtiyat planını yayımlamadığını, dolayısıyla Türkiye’deki iştirakindeki insan hakları ihlallerini önleyemediğini iddia etmişlerdir. Yves Rocher, Fransız yasalarına göre sorumlu kurumsal yönetişim gerektiren ‘misyon odaklı şirket’ haline gelmesine rağmen, ancak Sherpa ve ActionAid France’ın baskısını takiben 2020 yılında gözetim/ihtiyat planını yayımlamıştır. Davacılar, Paris Asliye Hukuk Mahkemesi’nden şirketin ihtiyatlı olma, önleyici tedbirleri uygulama ve etkilenen işçilerin ve sendikanın zararlarını gidermedeki başarısızlığını tanımasını talep etmektedir. Yves Rocher davaya yanıt olarak kabul edilemezlik itirazında bulunmuştur. Şu anda 81 davacının dahil olduğu dava, Yves Rocher Grubu içindeki çok sayıda işçiyi etkileyen sistemik sorunların ve çokuluslu şirketlerin yurtdışındaki faaliyetlerinden etkilenenlerin adalete daha iyi erişimlerinin gerekliliğinin altını çizmektedir. Dava ön duruşma aşamasındadır ve kabul edilebilirlik duruşmasının 2024 yılında yapılması beklenmektedir. Davanın esasına girilmeden önce bu ön sorunların çözülmesi gerekecektir.

* Prof Dr Kadriye Bakırcı’nın yukarıda Türkçe tercümesine yer verilen karar incelemesinin İngilizce metni tıklayınız

Ana Fotoğraf: Gazete Nisan

Paylaş:

Benzer İçerikler

Nilüfer Organize Sanayi bölgesinde kurulu bulunan Continental Lastik AŞ fabrikasında Petrol İş üyesi bir işçinin işten çıkarılması üzerine işçiler üretimi durdurmuştu. Bu eylemden sonra üretimi durduran 116 işçi de 48. Madde dayanak gösterilerek tazminatsız işten atıldı. Bugün yani direnişin 6. gününde oradaydık ve eylemci üç kadınla konuştuk.
Fransız kozmetik tekeli Yves Rocher şirketine Flormar’da sendikal örgütlenme hakkının çiğnenmesi ve 132 işçinin işten atılmasındaki sorumluluğu nedeniyle açılan dava başladı. Dosya üzerinden görülen ilk duruşma, mahkeme tarafından arabuluculuk sisteminin uygulanması için 15 Eylül’e ertelendi.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!