Zeytin ağaçlarına gerilen brandalar altında emek hallerimizi konuştuk

Farklı illerden, sektörlerden 31 kadındık. Beş gün süren kamp boyunca bilgilendik, eğlendik, deneyimlerimizi paylaştık. Zeytin ağaçlarının altında ücretli ve ücretsiz emeğimizi, kadın işçi sağlığı ve iş güvenliğini, ILO 190’ı, örgütlenmeyi ve daha pek çok şeyi konuştuk. Bazen güldük, bazen ağladık, birbirimize sımsıkı sarıldık. İyi ki bir aradaydık.
KADINİŞÇİ YAZ KAMPINDAYDIK...
Paylaş:

Geçtiğimiz hafta Kadınİşçi olarak, Friedrich Ebert Stiftung Türkiye Temsilciliği’nin (FES) mali desteğiyle Çanakkale Ayvacık’taki Sincap Kamp’ta düzenlediğimiz yaz kampındaydık. 30 Ağustos-3 Eylül tarihleri arasında yapılan kampta hem bilgilendik hem neşelendik hem hüzünlendik hem de denize girdik. Kimi dertlerimiz ortak, kimileri farklıydı.

Tarkan’la göbek atıp Keçe Kurdan’la halay çektik. Farklılıklara rağmen bir arada olma azmi ayrı bir güzellikti. Kampa Türkiye’nin değişik illerinden değişik sektörlerde sendikalı veya sendikasız olarak çalışan 31 kadın katıldı. Eğitimler, toplumsal cinsiyet perspektifiyle sendikalaşma öncesi bir ön hazırlık olabilecek nitelikte planlanmıştı.

Eğitimler; ücretli ve ücretsiz emeğimiz arasındaki bağlantı, kadınların ücretli emek süreçlerindeki hakları, kadın işçi sağlığı ve iş güvenliği, cinsiyetçilikten arındırılmış toplu sözleşmeler, ILO 190’ın işyerinde ve ev içi şiddete, cinsel tacize, sataşmaya karşı mücadeledeki önemi gibi konuları kapsıyordu. Eğitime anlatıcının yanı sıra her arkadaşımız yaşadığı deneyimlerle katkıda bulundu.  

Ağrı raporlamasında kadın bedeni figürü karşısında bedenimiz hakkında düşünüp farkındalığımızı artırırken, kadın olarak evde ücretsiz, fabrika ve büroda ücretli çalışmanın bedenimizde oluşturduğu hasarın da haritasını çizdik. Bu harita, kadın işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda hangi noktalardan mücadele başlatmamız gerektiğini de gösteriyordu bir bakıma.

Özgürce kendini ifade etmek

Toplumsal cinsiyeti merkeze alan bir eğitim olması bu eğitimleri klasik sendika eğitimlerinden ayırırken, kadınları ve işyerinde ayrımcılığa uğrayan grupları kapsayacak bir eğitimin nasıl olması gerektiğinin de iyi bir örneğini oluşturuyordu. Açık havada kadın kadına giysi kısıtlaması, beden denetimi olmadan özgürce, karşılıklı olarak birbirimizden öğrenip tartışabildik. İçimizde kalanlar elbette olmuştur, dilimizin ucuna kadar gelip de söyleyemediklerimiz… O da başka bir bahara artık…

Bölge filmini izledik

Yemek aralarında, boş vakitlerde, masalarda veya sahilde, tesadüfi veya bilinçli bir araya gelişlerde mesafelerin aşıldığını, önyargıların ve ilk yargıların kırılabileceğini görmek sevindiriciydi. Ama bir insanla tanışmak ve onu tanımak, iyi niyetten bağımsız bir biçimde zamanın bir fonksiyonuydu ne de olsa. Zaman elimizdeki olanaklar çerçevesinde planlanmıştı.      

Ağrı raporlamasında, tekstil fabrikasında toz soluyan arkadaşımızla belediye arşivinde tozlu yazılı materyali düzenleyen arkadaşımızın; yani biri mavi, diğeri beyaz yakalı iki kadının aynı hastalığa, astıma yakalandığını gördük. Böylece kadınlar açısından mavi-beyaz yaka şeklindeki ayrımların ne kadar suni ve gereksiz olduğunu beden özelinde farkına vardık.

Yazmanın kadınlar için sağaltıcı olmasının yanı sıra kadın deneyimlerinin ortaklaştırılmasında, bu ortaklıklar üzerinden öğrenme ve bunları daha sonraki kadın kuşaklarına aktarma açısından ne kadar da elzem bir faaliyet olduğunu da tartıştık.

Bölge filmi, gün içinde anlatılanların ve paylaşılan üretim bilgilerinin, pek çok kadın için benzer niteliğe sahip olduğunun sağlaması niteliğindeydi adeta…

Gıda, metal, tekstil, günübirlik paketleme, petrokimya, tarım, büro işçisi, ev işçisi, üniversite hocası ve gazeteci kadınların, içinde bulundukları sektörlerden bağımsız ortak deneyim ve dertleri olduğunu görmek, güçlerimizin nasıl birleştirilebileceğine dair ipuçları da barındırıyordu.

Kampın son günü herkes, dört günlük eğitim ve kamp sürecini bir kâğıda yazarak değerlendirdi. Sonrasında veda vardı, hüzünlüydü; sarılmalar, ağlamalar… Kampın gelecek yıl yeniden yapılması ihtimali bile yüreklere su serpti.

‘Anlattıkça sağaldık, güçlendik’

Ne yazmışız, kampla ilgili biraz izlenim paylaşalım isterseniz:

Çok farklı duygular içindeyim. Çok travmatik şeyler dinledik. Birbirimize anlatarak sağaldık. Güçlendik, deneyimleri biriktirip birlikte iyileştik. Öğrenmek kuşkusuz çok önemliydi; ancak neşe ile öğrenmek bambaşka bir deneyimdi…”

Hem bilgi stoku yaptığım hem çok eğlendiğim hem de hep kadınlarla kendimi güvende hissettiğim bir ortamdı. Ve elbette bunları pozitif bir biçimde bütün kadınlara anlatma gereksinimi duyuyorum. Zira bir slogan olsak; ‘Korkma biz buradayız! Hepimiz kadınız, hepimiz kadın!’ derdim.”

“Yeni arkadaşlar tanımaktan çok memnun oldum. Bu kamp bilgilenme yönünden bana iyi geldi. Dolayısıyla özgüvenim gelişti. Ama toplantı ve sohbetlerde yerimiz olmalıydı; biraz geliştirmeli diye düşünüyorum. Herkese sevgiler…”

“Eğitim ve atölyelerde birçok kampanya konusu çıktı. Hem deneyimlerden hem paylaşımlardan…  Eşit ücret ve kadın işçi sağlığına dair birlikte kampanyalar yapabiliriz bu sene…”

“Canım Kadınİşçi! Hayatımda iyi ki dediğim deneyimi sizinle yaşamaktan mutluyum. Ötekileşmeden, yargılanmadan, eğitici, öğretici, dayanışmalı bir kamp oldu. Kendi adıma çalıştığım işyerinde bir eğitim planı yapıyorum bile…”

‘Değerli olduğumu hissettim’

“Burada kendi değerimin ve haklarımın farkına vardım. Yapmak istediklerim, hedeflerim için adım atmaya burada başladım.”

“Yeni arkadaşlıklar edindim. Değerli bilgiler öğrendim. Başkalarına da tavsiye edebilirim. Buradan ayrıldığım için üzgünüm.”

“Buradan kazandıklarımla kendimi daha güçlü hissettim. Yeni bilgiler kattı bana. Dolu dolu geçti, yeni insanlarla tanıştım.”

“İlk defa emek alanında çalışma yapan, işçi olan kadınlarla bir araya geldim. Bu beni rahat ve mutlu hissettirdi. Bölge belgeseli, kentlerdeki işçi mahallelerinde ya da fabrikalardaki kadın işçilere izletilebilir. Hem birçok kadına ulaşılmış olur hem de kadınlar o filmde kendinden bir şeyler bulabilir…”

“Gerçek anlamda harika bir etkinlik geçirdiğimi düşünüyorum. Kadınların bir arada uyum içinde eğlence ve bilgi paylaşımının son derece zevkli olduğunu ben ilk kez burada tattığımı söyleyebilirim. Hepinizi çok sevdim…”

“Yürütücü olarak kadın işçilere yönelik daha yapılandırılmış, feminist bir sınıf bilinci oluşturabilecek yaratıcı atölyeler çıkarabileceğimizi düşündüm. Bunun için de kadın işçilerle daha çok buluşabileceğimiz alanlara, zeminlere, zamanlara ihtiyacımız olduğu hissiyatı ile kamptan ayrılıyorum.”

“Bu eğitim benim için tam bir dönüm noktası oldu. Her kadının farklı deneyimlerini, yaşadığı sorunlar karşısında nasıl mücadele verilmesi gerektiğini ve en önemlisi bunların nasıl üstesinden gelindiğini gördüm.”

“Benim için çok güzel bir deneyim oldu. Belki de hayatta ilk kez kendimin de değerli, önemli olduğunu hissettim. Kadın olarak, işçi olarak haklarımız hakkında farkındalık sahibi olduğumun da bilincine vardım. 2024 yaz kampında buluşmak dileğiyle.”

‘Yalnız değiliz, birlikte güçlüyüz’

“Benim için önemli yanı, belki de deprem bölgesinden gelen kadın arkadaşlarla bir arada olmak, konuşmak, paylaşmak oldu. Belki de diyorum; çünkü bana katkı sağlayan sadece bu olmadı ama ilk elden düşününce, en öne çıkan buydu. Hem oranın yasını hem toparlanma çabasını hem kadın neşesini hem de kadın emeği tablosunu bir arada görebilme, paylaşma şansım oldu.”

“Kadınlarla buluşma benim için güçlenme deneyimiydi. Yalnız olmadığımı, dayanışarak güçlenebileceğimizi bir kez daha hatırladım.”

“Aslında farkında olduğumuz, bildiğimiz, hep konuştuğumuz birçok şeyin tekrar tekrar yüzüme çarptığı bir etki oluşturdu. Bu karşılaşmalar da çok kıymetli. Örneğin ‘mavi-beyaz yaka’ hep konuştuğumuz bir şey ama bildiğimiz bir şeyle tekrar karşılaşmak ara ara gerekiyor. Etkisini artırıyor.” 

“Gelirken harika kadınların harika öykülerini dinleyip İSİG değerlendirmemizin derinleşmesi beklentim vardı ve bu karşılandı. Aklımda yeni fikirler de oluştu, beden risk değerlendirmesi haritamızı dijitalleştirmek için birkaç kişiyle görüşeceğim.”

“2023 Eylül’ünün ilk günleri 30 kadını bir araya getirerek şahane bir iş çıkardığınız için çok teşekkür etmekle başlamak istiyorum, herkese emekleri için minnettarım. Bu 5 günlük sürede bu 30 kadın birbirinden çok şey öğrendi — bizi bir araya getiren aynı zamanda kapitalizmdi ve dertler üç aşağı beş yukarı aynıydı. Malatya’daki, Gebze’deki kadın arkadaşlardan çok şey öğrendim, birbirinden öğretici oturumlar da özenle hazırlanmıştı. Ama benim için Bölge/The Zone belgeseli şimdilik ayrı bir yerde duruyor.”

“Bir arada olmak, birbirimize bildiklerimizi aktarmak, kadın dostluğu bilincini geliştirmek bizim için değerli. Her zorluğun üstesinden gelecek gizli gücümüzün farkına varmak ve bu gücü kolektif örgütlü mücadeleye dönüştürmek, birbirimizle dayanışmak… Hayatlarımızı daha yaşanılır hale getirip, çoğalarak bir ormana dönüşebiliriz. Beş günlük süre bana bir kez daha bunu gösterdi.” 

“Kadınİşçi kampı sayesinde kadınlarla birlikte olmanın ve dertleşmenin gücünü yeniden fark ettim. Birbirimizin hikâyelerini dinledikçe, acılarını öğrendikçe daha çok yakınlaştık birbirimize. En önemlisi kadınlar olarak, çoğu zaman görmezden gelinen, önemsenmeyen deneyimlerimizi yüksek sesle paylaşma imkânı bulduk. İşyerinde uğradığımız haksızlıklar, meslek hastalıklarımız, sendikal alandaki mücadelelerimiz, maruz kaldığımız erkek şiddeti, deprem döneminde yaşadıklarımız… Hepsi tek tek gündeme geldi, görünürleşti.” 

Paylaş:

Benzer İçerikler

Diyarbakır’da kadın işçiler neler yaşıyor? Çalıştıkları işyerlerinde kadın olmalarından kaynaklı karşılaştıkları sorunlar neler? Eşitsizliği, ayrımcılığı, şiddeti nasıl deneyimliyorlar? Peki ne yapmalı? Tekstil işçisi Meryem, Genel-İş Şube Başkanı Ayşe Güler ve DAKAHDER’den Av. Sevda Çetinkaya ile konuştuk.
Yalnız olmadığımızı gördük. Temiz hava, güneş ve denizden ziyade bu hissin verdiği ferahlıkla ağır ağır Çanakkale’nin yeşilini geride bırakıp, canavar gibi ağzını açmış bizi bekleyen İstanbul’a döndük. Ama “kolay lokma” değil, birlikteyken demir leblebilere dönüşenler olarak!
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF), ILO’nun da desteğiyle, çalışma yaşamında şiddet ve tacizin önlenmesine ilişkin bir başvuru rehberi hazırladı. TKDF Başkanı Güllü, ILO’nun 190 sayılı sözleşmesini kamuoyuna net şekilde anlatmak ve uygulamada kolaylık sağlamak amacıyla bu rehberi hazırladıklarını söylüyor.
“Yan yana, omuz omuza” diyor yol arkadaşlarımız, 25 Kasım Kadın Platformu’nun Taksim’e çağrı metninde. Bizi toplumsal hayattan dışlayıp, etkisizleştirmeye çalışan sistemik erkek şiddetine karşı fabrikalardan, ofislerden, ev içlerinden gelerek hep birlikte isyanımızı haykırıyoruz; susmuyoruz, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz…
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!