Ballıöz’de zeytinlerin katledilmesine karşı tek başına direniyor: “Gelsinler kepçeyle çıkarsınlar”

Hatay’ın Defne ilçesinin Ballıöz köyünde yol yapacağız gerekçesiyle zeytinlerin kesilmesine tek başına direnen; “Hem yüzlerce zeytin ağacımızın kesilmesi hem de arsaları sahibinden habersiz kamulaştırıp el koymalar çok korkunç bir durum. Bizlere ‘gidin bu köyden’ demek istiyorlar. Toprağımı terk etmeyeceğim, ölürüm ama gitmem” diye düşüncelerini ifade eden Çiğdem Aslan, dayanışmaya çağırıyor.
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com

Ballıöz köyünde yüzlerce zeytin ağacı yer alıyordu. Burası Hatay’ın Defne ilçesine bağlıydı. Temmuz ayında, “yol yapımı” gerekçesiyle onlarca ağaç kıyıma uğradı. Sözü edilen asfalt yolun yapımına karar verilmeden önce, yörede hayat normal sürüyordu. Evlerinde uyurken, sabahın erken saatlerinde bazı sesler duyan köylüler ormana doğru koştu. Makinalar o çevrede ne varsa kesiyordu. Yüzde 90’ı zeytinlik olan bir alandı. Çiğdem Arslan’ın da arsasına girdiler. O anda köyde değildi. Bir komşusu hemen telefon açtı. “Koş, bütün köye makineler girdi, zeytinler gidiyor” diye haykıran o sesle genç kadın şaşkına döndü, çünkü zeytinleri yerle bir edilmişti. Kendini en öndeki buldozerin önüne attı. Şoför aracı durdurdu.

Cumartesi günü köye geldiler

Çiğdem, sonrasını şu sözleriyle aktarıyor; “Ben aracın önünü kestiğimde o kadar sinirliydim ki. Canım zeytinlerim yerlerdeydi. Bağırıyordum; ‘Cumartesi günü gelmişsiniz, burada hukuksuz bir şey yapıyorsunuz, beni ezmeden geçemezsiniz’ diye. Böyle bir şey beklemiyorlardı. Kazı makinesini durdurdular. Emniyet’i de aramışlar. Baktım defne polisleri de etrafımda. Beni ikna etmeye çalıştılar. ‘Hakkını yasal ara’ dediler. Bölge halkı da toplandı”. Hiç kimse, hafta içi kesinlikle çalışmayan bir kamu kurumunun bir cumartesi günü köye geleceğini tahmin etmiyordu. Şafak vakti baskın yaparcasına zeytin ağaçlarını keseceğini ise asla beklemiyordu. Çığlıklar arasında ağaçlar devrilirken, topraktan geçinen kadınlar geçim kaynakları zeytinin yok olmasına ağlıyordu.

Çiğdem Arslan

“Daha yüzlerce zeytin yok edilecekti”

Kazı makinelerinin köye girmesiyle bu kuruma karşı insanlarda büyük bir tepki oluştu. 41 ağacı kesilen Çiğdem de herkes gibi çok üzgündü. Otoyol inşaatının etkisi altına giren Ballıöz’de birçok yöre sakini, “Devlet burayı kamulaştırıyor. Ama arsa paranız ödenecek” sözleriyle ikna edilmiş. Ne var ki Çiğdem Arslan’la birlikte 12 kişi topraklarından hiçbir koşulda vazgeçmeye razı değil. Ballıöz’de bir ayı aşkın süredir devam eden bir protesto eylemi gerçekleştiren Çiğdem Adliye’ye de bu olayı taşıdıklarını anlatıyor; “Yasal olarak da hakkımızı arıyoruz. ‘Yürütmeyi durdurma’ talebiyle toplu dava açtık. Çoğu insan katılmadı tabii. Sadece 12 köy sakininin imzası var. Bu 12 eve tek tek gitmişler, ‘buraya devlet el koydu, bir şey yapamazsınız’ demişler. Buna rağmen bu aileler benim açtığım mahkemeye iştirak etti. Kesilen ağaçlarımın boş kalan yerlerine baktıkça içim yanıyor. Eğer ben bu eyleme başlamasaydım köyde daha yüzlerce zeytin yok edilecekti”. Depremlere, fırtınalara, her türlü tabiat koşullarına direnerek yüzlerce yıl yaşayan kadim zeytinleri o beton yığını yolların altında bırakmaya niyetliydi Karayolları…

Aç kalsa da nöbetini bırakmadı

Çiğdem’in eylemi önce ağaçlarından birinin altında başladı. Kendi söylemiyle “ilkel koşullar” altında sabahtan akşama kadar orada beklemesi gıda ihtiyaçlarından mahrum olmasına da neden olmuş. “İlk günlerde ağacın altından hiç kalkmadım. Öyle sinirli ve öfke doluydum ki. Buradan kalktığım anda diğer ağaçlarıma da saldıracaklarını düşünüyordum. Bu nedenle aç kalma pahasına da olsa nöbet protestomu sürdürmeyi tercih ettim. Sonraları daha temkinliydim. Suyumu ve yiyeceğimi yanıma aldım. Bu arada çadır arıyordum ama bulamamıştım. 15 gün sonra destekçilerimden bir tanesi getirince moralim yükseldi. Böylece çadır eylemim başladı. Mağduriyet konusunda şunu da belirtmem gerekir. Sadece Ballıöz değil, ağaçları katledilen. Toygarlı, Çekmece, Orhanlı köyleri de mağdur. Komşu köylerimiz. Buralarda yüzlerce zeytin ağacı katledildi. Bu ağacı kestiğin zaman bu insan nasıl yaşayacak diye düşünen yok”.

Çiğdem’in yaşamı hakkında şu bilgiyi paylaşmak gerekiyor; Kendisi çocuklarıyla Defne ilçesinin merkezinde bir evde yaşıyor. Bu araziyi almaya onu yönlendiren deprem olmuş. Bu korkuyla arsayı büyük bir borca girerek almış. Bir köy evi inşa ederek bundan sonraki yaşamını çocuklarıyla bu köyde geçirme hayalini kurmuş.  

“Görücü usulüyle” evlilik

Hatay’da doğduğunu söylüyor Çiğdem. Şimdi 40 yaşında. Altı çocuklu bir ailede büyümüş. Tek kız çocuğu o. Aynı zamanda çok fazla sakınılan bir aile bireyi! Eğitimini sorduğumda liseye kadar okuduğu bilgisini paylaşıyor. Anne ve baba gençliklerinde uzun yıllar çiftçilik yapmış ama babası daha sonra taksi şoförlüğüne yönelmiş. Peki Çiğdem hangi çalışma alanını seçti, nasıl bir işe girdi? Uzun yıllar Hatay’da özel doktor muayenelerinde sekreterlik yaptığını anlatıyor. İş hayatına izin veren babası evliliği konusunda kendi seçtiği olsun istemiş. Çiğdem’i “görücü usulüyle” evlendirmiş! Yaşamındaki bu kesit için diyor ki; “22 yıl önce hayat çok farklıydı. Birçok ailede kızların biri ile konuşarak evlenmesi gibi bir şey benim büyüdüğüm mahallede olamazdı”. Devam ediyor genç kadın; “Eşim Suudi Arabistan’da işçiydi. Evlendikten 19 gün sonra yine aynı işine dönmek zorundaydı ve bu yüzden yine ülke dışına gitti. Ben kayınvalidem ve kayınpederimle aynı evde yaşadığım için eşim işine rahatlıkla geri dönebilmişti. Fakat onlarla birlikte yaşamak hayli zordu. Bir komşuya dahi göndermediler”. Ve iki kız çocuğu dünyaya getirmiş bu evlilikten. Babaları olmadan tek başına onları büyütmenin hiç kolay olmadığından dem vuruyor. O zorlu yılları atlatmış, kızlar şimdi okul yollarındalar. Küçüğü liseyi yeni bitirmiş, büyük kızı ise bu öğretim yılında kazandığı üniversiteye başlayacak.

“Ne ip atladım ne top oynadım”

Peki çocukluğu? Babasının katı kuralları ailede günlük hayatı etkiledi mi? Sözü oraya getiriyor. Küçük kızların sokakta olamadığı yıllar. Dinliyoruz kendisinden; “Çok sert babayla büyüdüm. Altı kardeştik. Beş erkek bir kız. Bana çok fazla yasak vardı. Kız çocuk top oynamaz, kız çocuk ip atlamaz derdi. Babam taksi şoförüydü. Belki takside yolcularından duyduğu hikayeler onu böyle bir adam yaptı bilemiyorum, hâlâ tanımlayamıyorum. Hiç unutmuyorum, arkadaşlarım ip atlıyor. ‘Ne olur gideyim’ diye yalvardım. ‘Asla’ dedi. Pencereden öyle içim giderek sokağımızdaki çocukların oyunlarını seyrederdim. Bugünkü yapım da sanırım o günlerin ürünü”. Bugün ağaçlara sarılan, doğaya düşman olanlara bağrını siper eden, haksızlıklara karşı susmayan Çiğdem’i o koşullar inşa etmiş…

Karayolları asırlık ağaçları kesti

Zeytinime dokunma!

Tekrar Ballıöz’deki “Zeytinime dokunma” eylemine dair anekdotlara geri dönüyoruz. Bir aydan biraz fazla zamandır süren bu eyleme çok fazla destek olmasını istiyor genç kadın. Çoğu köylünün canı yanmış ama “zararınız ödenecek” dedikleri için beklentide olan çok insan var. Yine de komşusu Sevilay’la Filiz sık sık uğruyor. Firuze ve Mediha Teyze O’nu hiç yalnız bırakmıyor. “Mediha Teyze’nin kesilenlerden geriye 15 zeytini, 13 tane nar ağacı kaldı. Onlara da bir şey olacak diye çok korkuyor” diyor. Defne’den ve Hatay’dan çok ziyaretçisi oldu. Hemen her kesimden tepki vardı. Özellikle çevreci kuruluşlar 150-200 yıllık zeytinlerin talan edilmesinden çok rahatsızdı. Tek başına tüm Ballıöz köyünün dertlerini sırtlandığı çadırda protestosuna devam eden direnişçi sesini Ankara’ya da duyurdu. Meclis’teki bütün muhalif milletvekilleri çadıra desteğe geldi. Bugün de Emek Partisi Milletvekili Sevda Karaca oradaydı. Antakya Çevre Koruma Derneği’nden Nilgün Karasu, Çiğdem’in tam canının yandığı noktadan şöyle diyordu; “Bizler doğanın, kuşun, böceğin, çiçeğin, dağın, derenin, ağacın tarafındayız”.

Arsalarına da el koymaya çalışıyorlar

Ne var ki, şimdi kendini daha yalnız (destek açısından) hissediyor. En çok dayanışmanın gerekli olduğu an çünkü. İnsanları Ballıöz’e çağıyor. “Sesimi duyan var mı?” sorusuyla bir paylaşım yapan Çiğdem, “Hem yüzlerce zeytin ağacımızın kesilmesi hem de arsa sahibinden habersiz kamulaştırıp el koymalar çok korkunç bir durum. Ben de buna hep karşı çıkacağım. Toprağım için buradan ayrılmayacağım. Bizlere ‘gidin bu köyden’ demek istiyorlar. Toprağımı terk etmeyeceğim, burada ölürüm ama yine de gitmem. Mutlaka ‘çıkacaksınız’ diyorlarsa gelsinler kepçeyle çıkarsınlar!”.

Hastalığından söz edince soruyorum. Kronik astımdan dertli. Üstelik bu rahatsızlığı ağır yaşadığını vurguluyor; “Benimki alerjik astım. Dışarıda olduğum zaman hayli sorunlu. Çadırı kurduğum alanda gerçekten çok zor. Tozdan uzak olmam lazım ama durduğum yer açık hava olduğu için mümkün değil. Her yer tozla kaplı olunca mecbur soluyorsun. O zaman da dakikalarca süren bir hapşırma başlıyor. Soluk almakta zorlanıyorum o sırada. Öte yandan şeker hastalığı da var maalesef. Günde dört kez iğne olmam lazım ama eylem yerinde iki kez bunu yapabiliyorum. Dolayısıyla da şeker yükselmesi riskiyle buradayım. Tansiyonla da savaşıyorum aynı zamanda”.

Eşi hep gurbette

Eşi, Arabistan’da tam 20 yılı aşkın döner ustası olarak çalışıyor. Senede bir kez yıllık izninde ziyarete geliyor Hatay’a. Ailesiyle sadece o sınırlı izin günlerinde vakit geçirebiliyor. Peki bu çevrede yalnız kadın olması nasıl sorunlar yaratıyor? Yanıtı oldukça düşündürücü; “Bu çok kötü ve oldukça problemli. Önce şunu söylemek isterim. Burada gurbetçilik yaygın. Hatay’da erkeklerin büyük çoğunluğu Libya, Katar ve Arabistan’a hatta Afrika’ya gidiyor iş için. Arapça bilmelerinden kaynaklı çalışma imkanı bulabilenler var. O nedenle benim gibi çok sayıda kadın yalnız. Bir kere evli misiniz, bekar mısınız belli değil. 22 yıldır bocalamadığım bir zaman oldu desem yalan olur. Toplumda da sorun yaşıyoruz. Sizin eşiniz eğer evde yoksa ‘dul kadın’ muamelesi yapıyorlar”.

Ağaçları söken makineyi durdurdu

“İkinci depremimiz oldu”

Konu ağaç kıyımına geliyor tekrar. Çiğdem bir uyarıda bulunuyor; “Yapacakları otoyol Serinyol’dan Antakya’ya kadar uzanacak. Daha binlerce bitki, yeşil ne varsa yok edecekler.  Bizim köyümüz dışındaki yörelerde de evler, arsalar istimlak edilecek. Depremden sonra hiç iyileştirme yapılmadı bu şehre. Depremle her şeyleri altüst olan o insanlar şimdi de zeytin ağaçlarının kaybıyla sarsılacaklar. Aynı benim ve komşularım gibi. Farklı umutlarım vardı. Ağaçlarım kesilince o kadar üzüldüm ki. Zeytinleri üzerindeydi daha, olgunlaşınca toplayacaktım. Doğal yağ üretecektim. Hayallerimin hepsini Karayolu dozerleri, testereleri çiğnedi geçti”. 

Eylemcinin kaldığı çadır geçen haftaki büyük yağıştan etkilendi. Zemini tamamen balçık oldu. İçinde oturulacak gibi değil şimdi. Yeni bir çadıra şiddetle ihtiyaç var. Desteğe geleceklere duyurulur.

“Tek kişilik dev kadro” Çiğdem, tüm köyün sesi oldu. Çevre tahribatının sınırlamanın tek yolunun direniş olduğunu gösterdi. O kendini aracın önüne attığında kesimler durdu. Tabii şimdi yeni bir hamleye nasıl kılıf hazırlıyorlar onu bilmiyoruz. Şöyle bir cümleyle sözlerini noktalıyor; “Köyümüze, komşu köylere şunu söylemek isterim. Zeytinliklerimiz, topraklarımız tamamen elden gitmeden uyansınlar”.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Emine, hayatı boyunca kayıtdışı çalışmış tarım işçisi bir kadın… Emekli olabilmek için 11 yıldır sigorta primlerini kendisi ödüyordu. Önce devlet prim ücretlerine fahiş zam yaptı, ardından deprem oldu. Şimdi Hatay’da derme çatma bir çadırda yaşam mücadelesi veriyor. “Artık prim ödemem mümkün değil, emeklilik benim için hayal oldu” diyor.
Hatay’da kadınların 8 Mart eyleminde kurdukları yaşam zincirine katılan HDP Milletvekili Züheyla Gülüm, eylem öncesinde Kadınİşçi’ye konuştu.
Hatay Samandağ’daki kadınlara Mor Tır’ın getirdiği malzemeleri dağıtan feministler, izlenimlerini aktardı. Kadınların yaslarını bile yaşayamadığı ve yine yalnız bırakılmaktan korktuğunu anlatan feministler, dayanışmayı akut ihtiyaçların da ötesine taşıyarak sürdürülebilir kılmanın önemine dikkat çekti.
Şiddet dolu evliliğini zor da olsa bitirmiş, yeni bir hayat kurmuş, kendi ayakları üzerinde duran bir kadın… Depremde yalnız evini, işini ve sevdiklerini değil, özgürlüğünü de kaybettiğini söylüyor. “Önce iş bulmam lazım” diyor, “Yoksa asla özgür bir alanım, kendi hayatım olmayacak. Tek istediğim kendime ait bir hayat.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!