Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Mütevelli Heyeti Başkanı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, geçen hafta “Her gün yeni bir iş başvurusu, başörtüsü sebebiyle reddediliyor” diyerek AKP’li Cumhurbaşkanı babasının “Başörtüsü anayasal güvence altına alınsın” politikasına destek verdi. Kamuoyu bu açıklamayı inandırıcı bulmazken, bir iş insanı Bayraktar’dan iddiasını ispat etmesini istedi. Sümeyye Hanım bu konuda henüz konuşmadı.
Bu açıklamanın yapıldığı hafta İstanbul’da KADEM ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın ortaklığı ile “5. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi” gerçekleştirildi. Zirveye çeşitli ülkelerden kadınlar davet edilmiş. Bakanlığın sitesinde yer alan sonuç metninde, Katar Doha’dan gelen katılımcının “Biz kendimize feminist diyoruz” cümlesi feminist kelimesi tırnak içine alınarak yazılmış.
Zirvenin katılımcıları Afganistan, Katar, Suriye (Türkiye’de göçmen), Tunus’tan gelen kadınlar ile Batı’da ve diğer ülkelerde yaşayan kadın ve erkeklerden oluşuyor.
Aile Bakanlığı ve KADEM harikalar zirvesinde
Patriyarkal sistemin kültürel farklara indirgendiği, yerli feminizmin yok sayıldığı ama vakti zamanında canlarını yakan modernlik kavramıyla sorunlarının kalmadığını, bilakis kendilerini de modern olarak kabul edilmek istediklerini aktaran şu cümle ilginç:
“Yekpare bir modernlik anlayışı da yekpare bir kadınlık anlayışı kadar sömürüdür.”
Yekpareliğe karşı olan yeni modernlerimiz, tüm bunları söylerken bir başka modern kesimin kendilerine ikna odalarında dayattığı tekçi politikaların benzerini, geçirdikleri torba yasa ile Alevilik inancına ve Alevilere dayatmaktan hiç gocunmadılar.
Bir yanda halkın vergilerinden oluşan bütçeyi kullanarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile parti yanlısı siyasi çalışmalar yaparken diğer yandan uzun süredir ortadan kalkmış olan başörtüsü sorununu sırf oy almak için araçsallaştırma çabasındalar.
Zirvenin sonuç metninde geçen “Birçok ülkede kadınlar dini inancından ötürü ayrımcılığa maruz kalıyor” cümlesindeki dini ayrımcılığa uğrayanların, Türkiye’deki Alevi kadınları kapsamadığını hepimiz biliyoruz. Yekpare bir kadınlık anlayışıysa buyurun, size yekpareliğin keskin örneği. İş başvurularında kadınlar kimlikleri dolayısıyla işe alınmıyorsa bu Alevi, Roman ve Kürt kadınlar için geçerli. İş hayatında kariyer yaparken sorun yaşayanlar Kürt, Alevi ve Roman kadınlar. Aile Bakanı bu konularla gerçekten ilgilense karşısına çıkacak gerçeklik, KADEM’de mesai arkadaşı olan Sümeyye Hanım’ın iddiasını çürütecek.
14 yaşındaki Dicle fabrikada öldü
Aynı sonuç metninde kadınların eğitime erişiminin elzem oluşundan da bahsedilmiş. Yoksul, Alevi, Kürt, Roman, göçmen gibi her türlü ayrımcılığa maruz kalan kesimlerden çocuklar başta olmak üzere eğitim hakkına ulaşamayan milyonlarca çocuk var Türkiye’de. Eğitimin 4+4+4 ile dincileştirildiğini, bu modelle eğitim hakkı ellerinden alınan kız çocuklarının kalifiye olmayan işlerde çalıştırılarak ucuz işgücüne dönüştürüldüğünü bilmeyen kaldı mı? Okuldan alınan kız çocuklarının ve genç kadınların evliliğe itildiği ülkede, milyonlarca kadın için hâlâ temel hak olan eğitim, kendi deyimleriyle elzem bir sorun olarak duruyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın dini hassasiyetlerle yönetildiği, kadınların varlığının dahi yok sayılarak Kadın Bakanlığı’nın kaldırılıp yerine Aile Bakanlığı’nın kurulduğu ülkede, eğitimin elzem bir sorun olarak varlığı tesadüf değil.
Bakan Derya Yanık ve KADEM’liler zirvede eğitimin elzem oluşundan bahsederken Hatay’ın Erzin ilçesinde 14 yaşındaki Kürt paketleme işçisi Dicle Nur Selçuk, iş cinayetinde hayatını kaybetti. 14 yaşında bir çocuk fabrikada işçi mi olmalı, okulda öğrenci mi? Bu ve bunun gibi ölümlerin meydana gelmesinde aile, eğitim, çalışma bakanlıklarının ve iktidarın politikalarının etkisi yok mu? Zirvenin sonuç metinde, kadınların sorunlarla boğuştukları ülkeler arasında AKP’nin yönettiği Türkiye de yer alıyor mu?
KADEM’in, AKP’li kadınların, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bizim paramızla düzenlediği zirvelerde, toplantılarda kadınlar yok sayılıp aile öne çıkarılırken erkekler şiddet uygulamaya, kadınları öldürmeye devam ediyor. Bianet’in verilerine göre, ekim ayında 32 kadın erkekler tarafından katledilmiş. Buna rağmen ne Aile Bakanlığı’ndan, ne de KADEM’den kadın sığınaklarının gerekliliği üzerine tek bir cümle yer almış sonuç metninde. Aile Bakanlığı’nın yer aldığı zirvenin sonuç metni ‘Alice harikalar diyarında’ tadında olunca, ülkedeki kadınlar erkek şiddeti ile baş başa kalıyor.
Kadınlar esnek çalışsınmış
Kadınların ücretli alanda daha çok yer almasına ilişkin KADEM ve Aile Bakanlığı’nın çözüm önerisi ise esnek çalışma.
Yani sosyal güvencenin olmadığı, kariyer yapılamayan, düşük ücretli, esasen ailedeki kadınlık görevlerini yürütmeye ayarlı çalışma modeli olarak özetlenebilecek, derin sömürü koşullarında çalışma. Ama sanki vahşi bir sömürüden bahsetmiyorlarmış gibi, pratikte buna bizzat kendileri neden olmuyormuş gibi peş peşe güzel cümleler kurmaktan da geri durmamışlar:
“Kadınlar iş hayatında daha fazla inisiyatif almalı, erkek işi olarak değerlendirilen alanlara girmekten çekinmemelidirler. Kadınlar işe alımda eğitim ve liyakat ihtisaslarından ziyade toplumun makul kadınlık rolüne uyumluluklarına göre değerlendirmektedirler.”
Hem kadınlara esnek çalışmayı öner ki kadınlar aynı zamanda aileye/kocaya karşı “görevlerini” aksatmasınlar hem de bu cümleyi kur. Pes yani!
8 Mart alanında bir dövizde şöyle yazıyordu:
“Çok güzelse sen esnek çalış.”
Kadınlara esnek çalışmayı öneren zirvedekilere verilecek güzel bir cevap.
Fotoğraf: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı